Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için, askerlik temsilâtıyla, sekiz hikâyeciklerle birkaç hakikati nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten ziyade nasihate muhtaç görüyorum. Vaktiyle sekiz âyetten istifade ettiğim Sekiz Sözü biraz uzunca nefsime demiştim. şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim. Kim isterse beraber dinlesin.(Birinci Söz)
şimdi kısaca ve avam lisanıyla nefsime diyeceğim.
Üstad dahi avam lisanı ile nefsine diyor?
Neden avam lisanı ile?
Dedik ya kelime ve kavramlar üzerinde duracağız diye.
ınsan nefsi keyfemayeşa,Rabbini tanımak istemiyor,emir altına girmek de istemiyor.Mükafatta en önde ve vazifede en geride durmak istiyor.
Nefis,insan sarayında casus bir vezirdir.Casusluğu şeytana yapar.En yakınımızda ve bizimle beraber. Nakıs,çaresiz ve bir o kadar da süflidir.
ışte bu nefse Üstadımız "avam lisanıyla diyeceğim" diyor.
Demek nefis o kadar nakıs ve cahil ki avam lisanıyla dahi söylenecek bir derse muhtaç.O kadar nakıs ki basit sayılabilecek temsillerden dahi ders alabilecek durumda.
Eğer deve kuşu gibi başını kuma sokmazsa ve firavun gibi inat etmezse küçük ikazlar dahi ona bir ders olabilir.
Yirmi Sekizinci Lem'a'daki sinek bahsindeki nefse verilen ders ne kadar ibretlidir.
"Nefsimle mücâdele ettiğim bir zamanda, nefsim kendinde gördüğü nimet-i ılâhiyeyi kendi malı tevehhüm ederek gurura, iftihâra, temeddühe başladı. Ben ona dedim ki: "Bu mülk senin değil, emânettir." O vakit nefis gurur ve iftihârı bıraktı, fakat tembelliğe başladı. "Benim malım olmayana ne bakayım? Zâyi olsun, bana ne?" dedi. Birden gördüm: Bir sinek, elime kondu, emânetullah olan gözünü, yüzünü, kanatlarını güzelce temizlemeye başladı. Bir neferin mîrî silâhını, elbisesini güzelce temizlediği gibi, sinek de temizliyordu. Nefsime dedim: "Bak." Baktı, tam ders aldı. Sinek ise, mağrur ve tembel nefsime hoca ve muallim oldu."(Yirmi Sekizinci Lem'a )