GARıP
Cebinde beş kuruş parası yoktu
Üşüyen ellerini cebine attığında
Eline sadece pantolonunun yırtık astarı geliyordu
Babasından da isteyemiyordu
Çünkü ayın on beşine daha çok vardı
Buzlu yollarda yürürken
Ayağındaki potinlere takıldı gözleri
Ne zaman aldığını o bile unutmuştu
Bazen yolların buz tuttuğuna şükrederdi
Çünkü buz tutmasa
Potinlerin altındaki yarıktan su girecekti
Kitaplarını tutan elleri mosmor olmuş,
Çatlamış dudakları kararmıştı.
Soğuktan mıdır nedir, aç olduğunu bile unutmuştu
Ona çorbayı en son rahmetli annesi yapmıştı.
Bu yüzden birçok şeyin tadını unutmasına rağmen,
Tarhananın tadını unutmamıştı.
Tarhana çorbasının tadını ne zaman duysa
Açlığı değil, annesi gelirdi aklına
Ah! Derdi, ah keşke annem yanımda olsaydı da
Olsaydı da keşke hep aç kalsaydım.
Birdenbire hayatı bir film şeridi gibi gözlerinde canlandı
Kitapları sağa sola savrulmuş,
Yırtık potinleri ayağından çıkmıştı.
O da anlayamamıştı ne olduğunu
Karşısında birisi ona gülümsüyordu.
O da tebessümle karşılık verdi.
“Siz kimsiniz?” dedi. O da şöyle cevap verdi:
“Seni annene götürecek kişiyim”
FARUK BAHADIR ÖNAL
farukonal@mynet.com
10.02.2009