akrabehüm meveddeten lillezine amenu ellezine kalu inna nasara , biraz ileri kısmında ruhbana diyor,
onların mevedde, sevgi olarak en karibleri iman edenler için
biz nasaralıyız diyenlerdir diyor, çok ilginç
devamındaki ayetler ise şöyle:
83- Peygamber'e indirilen (K ur'ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: " Ey Rabb'imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz" derler.
84-"Hem biz Rabb'imizin bizi iyi kişilerle birlikte (cennete) sokmasını arzulayıp dururken, neden Allah'a ve hak olarak bize gelen şeylere inanmayalım!".
85-Böyle demeleri sebebiyle Allah onları altlarından ırmaklar akan cennetlerle mükafatlandırmıştır. Orada ebedî olarak kalacaklardır. ışte iyilik yapanların mükafatı budur.
Haassaten, malumunuzdur ki, Haber kralı Necaşîye, Allah'ın ayetleri okununca böyle olmuştu.
Hz.Peygambere a.s.m. iman edip de, görmek istediği halde göremeyen 2 büyük zat vardır, birisi Habeş kralı Necaşî, diğeri Üveys el-Karanî,
(Ümmü Seleme) dedi ki; “Onunla konuşan Cafer ıbn-i Ebu Talip idi ve ona şöyle dedi: “Ey Kral! biz putlara ibadet eden, ölü eti yiyen, bütün pislikleri yapan, sıla’i rahmi kesen, komşuluğu kötü olan, bizden kuvvetlinin zayıfı yediği cahiliyye ehli olan bir kavim idik. Biz bu hal üzere iken Allah (cc) içimizden nesebini, doğruluğunu, güvenirliliğini, dürüstlüğünü, temizliğini bildiğimiz birisini bize elçi olarak gönderdi. O da bizi Allah (cc)’ya ibadet etmeye, onu birlemeye ve bizim ve babamızın, Allah (cc)’dan başka ibadet edegeldiğimiz taşları ve putları terk etmeye davet etti. Ayrıca bize, doğru sözlülüğü, emaneti eda etmeyi, sıla-i rahmi ve güzel komşuluğu, haramlardan ve kan akıtmaktan sakınmayı emretti ve bizi, kötülüklerden, pisliklerden, yalan söylemekten, yetim malı yemekten ve evlilere iftira atmaktan nehyetti. Keza bize sadece bir olan Allah (cc)’ya ibadet etmeyi ona hiçbir şeyi ortak koşmamayı, namazı, zekatı ve orucu emretti.”
(Cafer) dedi ki; “ıslam’ın işleri, bir bir ona sayılıyor, bizde onu tasdik ve iman ediyor ve getirdiği şey üzere ona tabi oluyorduk. Böylelikle yalnızca Allah (cc)’a ibadet ediyor ve ona hiçbir şeyi ortak koşmuyorduk. Onun, bize haram kıldığını haram, helal kıldığını da helal kılıyorduk. Ardından, kavmimiz bize düşmanlık yaptı ve bizleri cezalandırıp, tekrar Allah (cc)'ya ibadetten putlara ibadete geri döndürmek için ve eskiden helal kabul ettiğimiz pislikleri, tekrar helal kabul ettirmek için dinimizde bizleri fitneye düşürüyorlardı. Ne zaman ki, bizi istediklerini yapmaya zorladılar ve bize zulmettiler, bize karşı taşkınlık yaptılar ve dinimizle bizler arasına engel koydular, işte o zaman, bizde senin ülkene (doğru yola) çıktık, seni diğerlerine tercih ettik, senin komşuluğuna sevindik ve senin yanında zulme uğramayacağımızı umduk Ey Kral!” dedi.
(Ümmü Seleme) dedi ki; “Buna binaen, Necaşi ona; “Beraberinde onun (Resul’ün) Allah’tan getirdiği bir şey var mı? dedi.”
(Ümmü Seleme) diyor ki; “Cafer ona, "Evet” dedi.
Hemen peşi sıra Necaşi ona; “Öyle ise onu bana oku.”dedi. Bunun üzerine ona “KAF, HE, YE, AYN, SAD; (suresinin) başını okudu.
(Ümmü Seleme) dedi ki: “Vallahi! Necaşi sakalını ıslatıncaya kadar ağladı. Keza piskoposlarda kendilerine okunanı işittiklerinde Mushaflarını ıslatıncaya kadar ağladılar.
Sonra Necaşi; “Vallahi! Bu ve Musa’nın getirdiği bir tek fenerden çıkıyor” dedi. Sonra da o ikisine; “Haydi varın gidin. Vallahi! size onları ebediyen teslim etmem ve etmeyeceğim.” dedi.
:cry: