You are not logged in.

1

Friday, March 17th 2006, 1:09pm

Bir Misyoner'in Günlüğü

misyonerin gunlugu


8 Temmuz
ışte Türkiye'deyim; bölge sorumlusu Tommy arkadaşla havaalanından
kalacağımız eve giderken hayli uyarıcı bilgiler aldım; "Hemen başlama,
biraz sağını solunu tanımalısın; Türkler acayip bir millettir" filan diye
bir şeyler söyledi, ama aldırış etmedim. Bir dakika bile zayi edilmemeli;
görev kutsal, görev ağır.

9 Temmuz
Tommy'nin yanıldığı açık; bugün ilk tebliğimi yaptım bile. Adam parkta
öylece oturuyordu. Söylediğim her şeyi gülümseyip başıyla tasdik ederek
saatlerce dinlerken ruhumun göklere değdiğini hissetmiştim. Bizi seyreden
simitçi, sonradan o adamın
sağır olduğunu söyleyince biraz moralim bozuldu ama olur öyle şeyler.

11 Temmuz
Üçüncü gün; Tommy hâlâ "erken henüz" diye ısrar ediyor. Mânâsız bir ısrar
bu; kurtulması gereken o kadar çok ruh var ki
burada. Çorap almaya inmiştim semt pazarına. Nasıl oldu anlamadım ama eve
dönerken artık benim altılı çelik tencere takımım vardı. Önemli değil,
tencere gerekli bir araç nasıl olsa. Tencereci arkadaşa müjdeyi tebliğ
ettim. "Ayıpsın abi, Hazreti ısâ'ya can fedâ." dedi, ben ağladım. Söz
verdi, pazar toplantılarına gelecek; hatta bana bir adres bile verdi. O
adrese gidersem bir sürü insanı misyona katabilirmişim.

21 Temmuz
Tommy hâlâ "gitme, bak karışmam" diyor; işte bu aşırı ihtiyatkârlık
yüzünden buralarda ısa'nın mesajı yeterince bilinmiyor zaten. Gittim; şehrin
kenarında kalabalık bir mahallede bir apartmanın altıncı katına
çıktım.ıçeride bir hayli erkek vardı; beni içeri aldılar, mobilyasız bir
salona geçtik. Çay getirdiler; hatır sordular. Tam lâfa başlarken biri
parmağıyla "sus" işareti yaptı. ıçeriden yaşlıca bir adam çıkıp salona
gelince herkes gibi ben de ayağa kalktım. Sonra adam konuşmaya, bir nevi
vaaz vermeye başladı. şöyle bir dinledim; eh fena şeyler değil.
Toplantıdan sonra herkes birbirine sarıldı, yeniden çay ikram edildi.
Burayı sevdim, yarın da geleceğim.


2 Ağustos
Yine aynı şeyler oldu; bir ara fırsat bulup salondaki arkadaşları misyona
kazandırayım dedim. Tam "ısa" demiştim ki, ihtiyar vaiz "ısa dedin de
aklıma geldi." deyip çok tatlı bir bahis açtı. Öyle güzel anlatıyor ki
başladım ağlamaya. Zor teselli ettiler;
sonra ortaya sofra geldi. Yemek yedik. Kuşbaşılı pilav nefisti; hele
cacık!


12 Ağustos
Tommy beni tesbihle oynarken yakaladı. "Nereden buldun" diye sıkıştırıyor.
"Dükkanın birinden aldım." dedim. Tesbih bana iyi geliyor, meditasyon
yerine geçiyor. Bir tane de Tommy'e mi alsam?

6 Eylül
Bugün hep birlikte camiye gittik. "Bakayım" dedim burada neler
yapıyorlar, nasıl ibadet ediyorlar. Mecit diye bir temiz yüzlü arkadaşım
var cemaatten. Bana abdest almayı öğretti caminin avlusunda. Tuvaletleri
pek temiz değil ama abdest çok güzel bir olay. Fırsatını kolluyorum;
bunların hepsini Protestan etmezsem bana da Mahmut demesinler!

16 Eylül
"Nereden çıktı bu Mahmut?!" diye çıldırdı Tommy. "Kod adım." dedim.
Anlamadı. Anlamaz tabii. Ben ne yaptığımı biliyorum. şimdilik sesimi
çıkarmıyor, toplantılara muntazaman devam ediyorum; ezan okununca "Hadi
camiye gidelim
Mahmut" diyorlar, gidiyorum. "Neler okuyorsunuz fısır fısır?" diye sordum.
Öğrettiler. Fatiha çok güzel bir sûre. Tommy'e de öğretmeliyim.


1 Ekim
Tommy beni evden atmaya kalkıştı dün. "Seni kandırıyorlar, Müslüman
yapacaklar enayi." diye çıkıştı. ıtiraz ettim, "Ben bunların içyüzünü
öğrenmeye çalışıyorum Pastör Tommy." dedim. "Sırlarını öğrendiğim an,
bunları sürü halinde önüme katıp
Sarayburnu' ndan denize sokup cümlesini birden çatır çatır vaftiz etmezsem
bana da Mahmut demesinler." dedim. "Çık dışarı aptal." diye kovdu beni.
Misyondan gelen aylığımı da kesti. Vermezse vermesin, cemaatteki
arkadaşlar aralarında para toplayıp verdiler. Geceyi ucuz bir otelde
geçirdim. Bugün Mecit'in evine taşınıyorum. Az kaldı az.. Dayan oğlum
Mahmut!

6 Kasım
Mecit benim için istihareye yatmış; "Yeşil gördüm Mahmut." dedi, "Nurlar
içindeydin, hidâyet nasip oldu sana ne mutlu." dedi. Tabii aldırış
etmiyorum, fakat hoşuma gitmedi de değil.

9 Kasım
Bugünlerde cemaate ıngilizce dersleri vermeye başladım; sabah namazını
topluca edâ ettikten sonra kuşluk vaktine kadar ders veriyorum. Kuşlukla
öğle arasında tefsir dersleri yapıyoruz. Beni artık iyice kendilerinden
zannediyorlar.


21 Kasım
Yeni damat olduğum için dört günden beri günlük yazamadım. Mecit'in
teyzesinin kızı Sabiha ile nikahlandık dün. nikâhımızı Saadettin Hoca
kıydı sağ olsun. Sünnet dediğin ise sinek ısırığı gibi bir şey zaten,
çabucak geçti. Bu sabah yolda Tommy ile
karşılaştık. "Kiliseye yazdım, seni defterden sildiler." dedi. Güldüm,
hâlâ o bayatlamış misyoner kafası işte. Benim din değiştirdiğimi sanıyor
gerzek. Halbuki ben...


28 Kasım
Ne kadar üzgünüm. Mecit, "Nasip değilmiş, seneye gidersin" diyor. Hac
kayıtları kapanmışmış. ıstesem ecnebi pasaportumla Mısır üzerinden vize
alır giderim, ama ben olayı içeriden, herkesle bütün mü'minlerle birlikte
yaşamak istiyorum oysaki.

19 Aralık
Sabiha ile teheccütten sonra Yaşar Hoca mevzusu geçti aramızda. Yav bu
Yaşar Nuri Hoca iyi adam hoş adam fakat ne bileyim çok modern bir duruşu
var gibi sanki; hani, "ıslâm'ı en iyi ben bilirim" şeklinde bir dayılanma.
Öğleden sonra yayıncımla sözlü anlaşma yaptık; ilk eserim iki ay sonra
çıkıyor: "ıslâm'ın selefî boyutlarına dinamik bakışlar". Yayıncım,
"fiyatı iki lira yaparsak üç yüz bin satarız." diyor.

2

Friday, March 17th 2006, 3:09pm

çok güzel allah razı olsun...

insirah

Master

Posts: 1,518

Location: istanbul

Occupation: NURolog

  • Send private message

3

Saturday, March 18th 2006, 9:08am

guncel haberde bu yayınlanmıştır hem de 2 adet ayrı ayrı yine de sağolun

hizanurs

Beginner

Posts: 19

Location: hatay

Occupation: ögrenci

  • Send private message

4

Monday, May 29th 2006, 4:19am

allahuekber yaa,tesir edici olan Allah oldugu için bir misyonere hidayet nasip oluyor.
''Ruhumda büyük bir boşluk hissederek,okuycak kitap ararken,Risalei Nuru okudugum zaman elimde olmayarak ondan ayrılamadım.Kalbimdeki o büyük ihtiyacı karşıladıgını hissettim....'' Zübeyir GÜNDÜZALP

wcf.user.socialbookmarks.titel

Rate this thread