Giriş yapmadınız.

Arama sonuçları

.

08.07.2010, 13:51

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Meslek-i hakikat deyince hatıra ilk gelen yer itibariyle ; “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diye bu rabıtayı ders veriyor. Fakat mesleğimiz tarikat olmadığı, belki hakikat olduğu için, bu rabıtayı, ehl-i tarikat gibi farazî ve hayalî suretinde yapmaya mecbur değiliz. Hem meslek-i hakikate uygun gelmiyor. Belki, âkıbeti düşünmek suretinde müstakbeli zaman ı hazıra getirmek değil, belki hakikat noktasında zaman-ı hazırdan istikbale fikren gitmek, nazaran bakmaktır. Evet, h...

08.07.2010, 13:50

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Emanetin hakkını bi hakkın eda etmekte..vazife-i fıtratının iktiza ettiği ve teslimiyet ve emniyetin şüphelerden ve kuruntulardan ve vehmin bütün tasavvur enaniyetin bütün kendine itimad yönlerinin içeriğini ve İnsanın hakikatinin altı cihette yüzleştiği hakikatin bir yerinde mühim bir anahtarı tecrübesi ve yakini ile elde ettiği bir marifeti ders verir der; ……O çare ise şudur ki: O cüz-i ihtiyarîden dahi vaz geçip, irade-i İlâhiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenâb-ı...

08.07.2010, 13:47

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Hem Sözler Onuncu Sözde demiş; Ey şu risâleyi insaf ile mütâlâa eden kardeş! Deme, "Niçin bu Onuncu Sözü birden, tamamıyla anlayamıyorum?" Ve tamam anlamadığın için sıkılma. Çünkü, İbn-i Sinâ gibi bir dâhî-i hikmet, “Öldükten sonra diriliş (haşir) aklın ölçüleriyle kavranamaz.”demiş; "İmân ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez" diye hükmetmiştir. Hem, bütün ulemâ-i İslâm, "Haşir, bir mesele-i nakliyedir, delili nakildir; akıl ile ona gidilmez" diye müttefikan hükmettikleri halde, elbette o kadar d...

08.07.2010, 13:42

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet, Gid gide, baktım ki, benim elime iki şey verildi: biri, bir elektrik, o tahtel’arz tabiatın zulümatını dağıtır; diğeri bir âlet ile dahi azîm kayalar, dağ-misal taşlar parçalanıp bana yol açılıyor. Kulağıma denildi ki: “Bu elektrikle o âlet Kur’ân’ın hazinesinden size verilmiştir.” Her ne ise, çok zaman öylece gittim. Baktım ki, öteki tarafa çıktım. Gayet güzel bir bahar mevsiminde, bulutsuz bir güneş, ruh-efzâ bir nesîm, hayattar bir âb-ı leziz, her taraf şenlik içinde bir âlem gördüm. “E...

08.07.2010, 13:36

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet, Ezcümle: Felâsifenin bir taifesi, Cenâb-ı Hakka “mûcib-i bizzat“ (İradesiyle değil Varlığı nedeniyle her şeyi yapmaya mecbur olan)demişler, ihtiyarınınefyetmişler, (irade seçme gücünü inkat etmişler) ihtiyarını ispat eden bütün kâinatın nihayetsiz şehadetlerini tekzip (Yalanlamışlar)etmişler. Demek ki..duada her kalbin içindeki yakarışta ..rızasını talep eden her ihlaslı davranışta varlık ve yakınlığını ihsan ve inayet ve muvaffakiyetlerle ihsas eden bu merhametten mahrum kalmışlar.Allah’ı...

08.07.2010, 13:35

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

İkinci kısım gâye-i vücud ve netice-i hayat zîşuura bakar. Yani, herşey Sâni-i Zülcelâlin birer mektub-u hakâiknümâ, birer kasîde-i letâfetnümâ, birer kelime-i hikmetedâ hükmündedir ki, melâike ve cin ve hayvanın ve insanın enzârına arz eder, mütâlâaya dâvet eder. Demek, ona bakan her zîşuura ibretnümâ bir mütâlâagâhtır. Üçüncü kısım gâye-i vücud ve netice-i hayat, o şeyin nefsine bakar ki, telezzüz ve tenezzüh ve bekâ ve rahatla yaşamak gibi cüz'î neticelerdir. Meselâ, azîm bir sefine-i sultani...

08.07.2010, 13:33

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Hem demiş; Ey ikinci bozuk Avrupa! Senin çürük ve esassız esaslarının bir kısmı şunlardır ki: "En büyük melekten en küçük semeğe kadar her bir zîhayat kendi nefsine mâliktir ve kendi zatı için çalışır ve kendi lezzeti için çabalar. Onun bir hakk-ı hayatı var. Gaye-i himmeti ve hedef-i maksadı, yaşamak ve bekasını te'min etmektir." diyorsun. Ve Hâlık-ı Kerim'in kerem düsturlarından ve erkân-ı kâinatta kemal-i itaatla imtisal edilen düstûr-u teâvünle, nebatat hayvanatın imdadına ve hayvanat insanl...

08.07.2010, 13:32

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Ne kadar imkansız ne kadar pest ne kadar alçak ve sapkın bir düşünce..Fıtratı nihayetsiz aciz ve fakir bir insana..hayalinde vehmi bir kuvvet veririp..iktidarı varsa tahribin kolay olmasında zalimane bir gaddarlıkla onun o muvakkat ve zulmani varlığını adeta şişirip beşerin başına musallat etmek,kuvveti yoksa riyakarane o şeddat kavileri alkışlayan aşağı sefil insaniyeti perişan sukut etmiş bir mahluk olmaya hükümler esaslar çıkaran düsturlar zavallılığıyla..Sonsuz kudret sahibi..sonsuz kuvvet s...

08.07.2010, 13:31

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet demiş; İşte, diyanete itaat etmeyen felsefenin böyle yolunu şaşırdığı içindir ki, ene kendi dizginini eline almış, dalâletin herbir nev’ine koşmuş. İşte şu vecihteki enenin başı üstünde bir şecere-i zakkum neşvünemâ bulup âlem-i insaniyetin yarısından fazlasını kaplamış. Çünkü üzerinde onu bir görenin olduğu her halinden haberdar birinin bulunduğu..kendini ve içinde olduğu alemin bir hâlık ve mutasarrıfı bulunduğu ve her yaptığı işin bir hikmet üzere yapıldığına yakini olmadığından ve o yak...

08.07.2010, 13:29

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

İkinci vecih ise, felsefe tutmuştur. Felsefe ise, eneye mânâ-yı ismiyle bakmış. Yani, kendi kendine delâlet eder, der; mânâsı kendindedir, kendi hesabına çalışır, hükmeder. Bir şeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan mânâsı ile bakmış..Kendi kendini gösterir delildir..manası yalnız kendindedir..kendi hesabıyla çalışır hükmüyle… Vücudu aslî, zâtî olduğunu telâkki eder. Yani, zâtında bizzat bir vücudu vardır, der. Bir hakk-ı hayatı var, daire-i tasarrufunda hakikî mâliktir, zu’m eder. Va...

08.07.2010, 13:29

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

İhtar: Kuvve-i şeheviyenin yemek, içmek, uyumak ve konuşmak gibi füruatında da bu üç mertebe mevcuttur. Ve keza, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi, cebanettir ki korkulmayan şeylerden bile korkar. İfrat mertebesi tehevvürdür ki, ne maddi ve ne manevi hiçbir şeyden korkmaz. Bütün istibdadlar, tahakkümler, zulümler bu mertebenin mahsulüdür. Vasat mertebesi ise şecaattir ki, hukuk-u diniye ve dünyeviyesi için canını feda eder, meşru olmayan şeylere karışmaz. İhtar: Bu kuvve-i gadabiyenin füruatı...

08.07.2010, 13:27

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet, On Birinci Sözde, mahiyet-i insaniyenin ve mahiyet-i insaniyedeki enaniyetin, mânâ-yı harfî cihetiyle ne kadar hassas bir mizan ve doğru bir mikyas ve muhit bir fihriste ve mükemmel bir harita ve câmi’ bir âyine ve kâinata güzel bir takvim, bir ruznâme olduğu, gayet kat’î bir surette tafsil edilmiştir. Ona müracaat edilsin. O Sözdeki tafsilâta iktifâen kısa keserek mukaddimeye nihayet verdik. Eğer mukaddimeyi anladınsa, gel, hakikate giriyoruz. Demiş… İşte, bak: Âlem-i insaniyette, zaman-ı...

08.07.2010, 13:26

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet,ehli dünyanın maşukası olan bir dünya..Ehli hidayetin ahirete adam yetiştiren bir mezrası..Ve Sultan-ı zişanın bir meşheri..Bir manzum kasidesi… Belki tabiatında bu mana-yı harfi nazarının altında kalan..gafil ve hain insanların ağızlarından çıkan çirkin sözlerin ve adem-i ddialarının bir tekellüfü ve butlanı bir yükü sırtında vardır..hem bu manaya atfedilecek bir meselede demiş.. “Nasıl ki birgün gelecek, şu musahhar zemin, yüzünün zîneti olan âsâr-ı beşeriyeyi şirkâlûd, şükürsüz görüp çi...

08.07.2010, 13:25

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet; "Kâinatı hüsün ve cemâl ve güzellik ve adalet ihata etmiştir. Halbuki, gözümüz önünde bu kadar çirkinliklere ve musibetlere ve hastalıklara ve beliyyelere ve ölümlere ne diyeceksin?" Elcevap: Çok güzellikleri intaç veya izhar eden bir çirkinlik dahi, dolayısıyla bir güzelliktir. Ve çok güzelliklerin görünmemesine ve gizlenmesine sebep olan bir çirkinliğin yok olması, görünmemesi, yalnız bir değil, belki müteaddit defa çirkindir. Meselâ, vâhid-i kıyasî gibi bir kubh bulunmazsa, hüsnün hakik...

08.07.2010, 13:24

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

"İ´lem Eyyühe´l-Aziz: Âlem-i ziya, âlem-i hararet, âlem-i hava, âlem-i kehriba, âlem-i elektrik, âlem-i cezb, âlem-i esir, âlem-i misal, âlem-i berzah gibi âlemler arasında müzaheme (sıkışıklık) ve yer darlığı yoktur. Bu âlemler, hepsi de, ihtilalsiz, müsademesiz küçük bir yerde içtima ederler. Kezalik bu geniş gaybî âlemlerin de bu küçük arzda içtimaları mümkündür. Evet hava, su insanın yürüyüşüne, cam ziyanın geçmesine, şuanın röntgen vasıtasıyla kesif cisimlere bile nüfuzuna ve akıl nuruna, m...

08.07.2010, 13:23

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet,Yirmi altıncı sözde demiş: Fakat hasenatta iftihara hakkı yoktur. Onda onun hakkı pek azdır. Çünkü hasenatı isteyen, iktiza eden rahmet-i İlâhiye; ve icad eden kudret-i Rabbâniyedir. Sual ve cevap, dâi ve sebep, ikisi de Haktandır. İnsan yalnız dua ile, iman ile, şuur ile, rıza ile onlara sahip olur.. İle hakikat ifade edilmiş.. …İnsanın hakkında murad edilmiş hayırları anlaması ve onları fark edip iktizasınca davranması önünde ki perde yine nefsin ve enaniyetin çektiği hicaptır.Batıl temel...

08.07.2010, 13:22

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Hem bütün inâyetler, tezyinatlar o ilme işaret eder. Ölçü ile, tartı ile san'atkârâne yapan, elbette kuvvetli bir ilme istinaden yapar. Hem bütün mevcudatta görünen muntazam miktarlar, hikmet ve maslahata göre biçilmiş şekiller, bir kazânın düsturuyla ve kaderin pergeliyle tanzim edilmiş gibi meyvedar vaziyetler ve heyetler, bir ilm-i muhiti gösteriyor. Evet, eşyaya ayrı ayrı muntazam suretler vermek, herşeyin mesâlih-i hayatiyesine ve vücuduna lâyık mahsus bir şekil vermek, bir ilm-i muhitle ol...

08.07.2010, 13:21

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Demek ki bu alimane tanzim şuurlu bir mizanı fıtratı beşerde halk etmiş..bu fıtri irtibatlar ve şuurla yapılan işler vucudu insanıyeti giymiş, nefsi beşeriyeye şuurda vermiş..Bilerek isteyen, menfaatli şeyleri talep eden, lezzet alan, mukabele eden kısaca etiyle kanıyla canıyla,fikriyle hesaplarıyla,ölçücükleriyle ve alakadar olduğu dünya-ukba her şeyle birlikte yaşayan bir mahiyet ortaya çıkartılmış. Ona verilen kuvvelerin kullanılması emredilmiş hayırlar ve hayırlarda istimal edilen bütün ecza...

08.07.2010, 13:19

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Allah’ın güzel isimlerinin kendini gösterdiği en geniş en özellikli ayine cismaniyettedir. Ve hilkat-ı kâinattaki makasıd-ı İlâhîyyenin en zengini ve faal merkezi cismaniyettedir Kâinatın yaratılışındaki İlahi maksadın en zengini ve kendini ifade edip bir faaliyet ve hareketlilikle dile getirdiği daire cismaniyettir. Ve ihsanât-ı Rabbânîyyenin en çok çeşitleri ve rengârenkleri cismaniyettedir. Ve rabbimizin ihsanlarının en çok çeşitleri..meyvelerden balıklara balıklardan sair mahlukata..baharlar...

08.07.2010, 13:18

Yazar: m_safiturk

Otuzuncu Söz-Ene Risalesi

Evet İnsan bu iki vechin bir cihetidir..gayr nazarı denilen mananın menfezidir.Bu cihetle ve hayatıyla esma-i ilahiyeye ayinedarlık etmektedir.Hem kainattan süzülmüş bir hülasadır…Şu alemin Bir küçük misali bir fihristesi bir numunesidir. Otuz ikinci söz otuz birinci pencerede İnsanın Esma-i İlahiyeye olan ayinedarlık vecihleriyle ilgili ile de gayet güzel izah ve bir ders bulunmaktadır..Aslında Risale-i Nur’un mizanları talim ve dersleri bu iki bir birine mukabil mahiyetin ve dairelerin marifet...