(Konu Yeni Asya değildi. Kırmızı kitaptaki iç tehditler arasından cemaat ve tarikatlerin çıkarılması konusuydu. Ve malesef Kutlular ağabey Fethullah hocanın avukatlığını yapmak zorunda kaldı ve yapamadı da.)
Nakşibendîler, zikir hususunda ittihaz ettikleri zikr-i hafî sayesinde, kalbin fethiyle, ene ve enâniyet mikrobunu öldürmeye ve şeytanın emirberi olan nefs-i emmârenin başını kırmaya muvaffak olmuşlardır. Kezâlik, Kâdirîler de, zikr-i cehrî sayesinde tabiat tâğutlarını tarümâr etmişlerdir.
işte risalei nur metodu cehri bir zikir olduğundan , nur talebeleri sadece risale-i nur okurlar, allah da onların karşısındaki tüm tâğutları yıkar. bu nedenle mesele avukatlık değil hakkın ve hakikatin gür sesi olablimek.
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı.
Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette, doğrudan doğruya, yalnız Cenâb-ı Hakkın rızasını esas maksat yapmak gerektir.
biz görevimizi her şart ve mihvalde yapar cenabı hakkın işine karışmayız
üstadça konuşabiliyor ve davanızı ispat edebiliyorsanız kazanırsınız. sadırdan değil satırdan konuşun helaketinize esbab olmayın.
Ben daha yeni sonuna kadar bakabildim. Cok güzel konustu. Aslinda daha cok diyecegi vardida dememesi daha uygun düstü. FG tarikatini Üstadimizin bilhassa 20. Lemadaki düsturlari göz önünde bulundurarak bahis acti yoksa digerlerine kalsa kötülemek istemislerdir yada cok müfritane makam vermek istemislerdir. Vasat bir konusma oldu. Keske demokrasiden anlayan iki adam olsaydi Mehmet Kutlularin saginda ve solunda tam ilmi bir sohbet olurdu. Yayina baglanan asker bile daha demokratti..