Giriş yapmadınız.

21

02.12.2007, 03:28

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Konu AKP olunca herşeye göz yumuluyor. Ne de olsa dindar (!) insanlar ya..

Millet aklını başına almadıkça bu işte hayır falan olmaz!


Ne yapalim tarih tekerrür edecekse, belkide dahda zor imtihanlara sebeb olunuyorsa, insanlar ve bizler de dahil madem anlamak istemiyoruz veya anlayamiyoruz, o zaman hissedecegiz. Biz Nur´un nesrettigi aydinligi insanlarin pek karisik zihinlerine ulastiralim da..., bilselerdi yapmazlardi diyorya Nebi ,derece-i takdir derce-i fehme göredir, bu ise müteaddit ve müfavittir (Barla-Ilk kisim) ..iste .. üzücü...[/i]

22

02.12.2007, 03:40

[img:420:300]http://www.yeniasya.com.tr/2007/12/02/resim/01k.jpg[/img]
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

23

02.12.2007, 04:04

[img:150:200]http://www.yeniasya.com.tr/2007/12/02/resim/05b.jpg[/img]

Fransa’nın imam subayları

Fransız ordusunda Müslüman asker sayısının artması üzerine Fransız Millî Savunma Bakanlığı, 12 imama orduda görev verdi. Fransız vatandaşı olan ve subay rütbesini alacak kadar da askerî eğitimden geçirilen imamlar, ordudaki görevlerine başladılar.

Fransız haftalık Le Nouvel Observateur dergisinin son sayısında,”Genelkurmay’da Bir ımam/Un imam à l’état-major” başlığıyla verilen haberde, şimdiye kadar Fransız ordusunda Katolik, Protestan ve Yahudi din adamları olmasına karşılık, Müslüman din adamının bulundurulmayışına dikkat çekildi. Ordudaki Müslüman askerlerin isteği üzerine bundan böyle imam-subay kadrosuna da yer verildiği belirtildi. Ayrıca haberde, Birinci ve ıkinci Dünya Savaşlarında Fransız ordusu saflarında askerlik yapan ve savaşlarda ölen Müslüman askerlerin, din subayı bulunmadığı için cenaze namazları kılınmadan gömüldükleri ve mezar taşı olarak da başlarına haçların dikildiği gerçeği dile getirildi.

Derginin haberine göre Fransız ordusundaki 440 bin 555 askerin 40 binini Müslümanlar oluşturuyor. Laikliğin beşiği olan Fransa’nın ordusunda halihazırda 168 katolik rahip-subay, 38 protestan papaz-subay, 19 haham-subay görev yapıyor. Bu sayıya şimdi de 12 imam-subay eklenmiş bulunuyor. Askerî yetkililer 2010 yılına kadar imam-subay kadrosunun 40 rakamına ulaşacağını ifade ediyorlar. Eskiden haham-subayların kontrol ettikleri “kaşer (veya ‘koşer’ Museviliğe göre helâl ürün)” yiyeceklerin yerini, artık imam-subayların denetiminden geçen “helâl” gıdaların aldığı da hatırlatılıyor. Bu arada kara, deniz ve hava askerî birimlerinde Müslüman askerlerin ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için mescitlerin de hizmete sokulmuş bulunduğu kaydediliyor. Fransız dergisi, yakın gelecekte Fransız ordusunda general Ahmet veya albay Mehmet’lerin de mutlaka yer alacağını müjdeliyor.

Fransa’da var, Türkiye’de yok

Daha önce ımam Hatip Liseleri Mezunları Mensupları Derneği (ÖNDER)’in hazırladığı dünyada din subaylığı raporunda, din subaylığı uygulamasının dünyadaki örnekleri belirtilmişti. Söz konusu raporda laik ülke Fransa’da her bin askere bir din suba-yının düştüğü ifade edilirken, Türkiye’de ise din subay-lığı uygulamasının olmadığından ve bu raporda bu sebeple Türkiye’nin yer almadığından bahsedilmişti.

Yeni Asya / PARıS
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

24

02.12.2007, 13:59

gerçekten, tek kominist ülke biz kaldık.. hem de "dindar" idarecilerle..

25

02.12.2007, 17:26

Bizim ülkedeki komünizm değil de, daha çok faşizm türevi.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

26

03.12.2007, 13:22

belkide şöyle düşünülmeli..

Musa Alelhisselam vakasındaki gibi,

onlar orada firavunun sarayında emniyette,biz evimizde tehlikedeyiz...
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

27

03.12.2007, 16:03

Büyük Firavun bize gelmiş, yani firavunun sarayında olan bizleriz :shock:

28

04.12.2007, 08:56

Sayın Gül mağdur olanlara yargıya gitme hakkı tanımayan, YAş kararını imza etti. Bu imza işlemi ile Sayın Gül, Başbakan iken haksız sayarak imza etmediği bir hukuk dışı işlemi yürürlüğe koymuş oldu.

Bu hareketi yapmış olması kendi kendisiyle çelişkiye düşmüş olması demektir.

Bu ve buna benzer, idarei maslahatçı çözümler, gerçek anlamda demokrasiye ve hukuk devletini gerçekleştirme aşamasına geçmemizi engelleyen alışkanlıklar cümlesindendir.

Milletimiz yaptığı referandum oylamasıyla bu ciddi gerekçeleri göz önünde tutarak bundan onra cumhurbaşkanlarının, doğrudan doğruya halk tarafından seçilmesi prensibini kabul etmiştir.

Milletin bu tarihi kararının en önemli gerekçelerinden birisi ise cumhurbaşkanlarımızın hiçbir sivil veya askeri bürokratik tesir altında kalmayacak kişiler arasından seçilmesini temin etmek idi.

Kaldı ki önümüzde YAş kararlarını onamaktan daha önemli olan bir de Yeni Anayasa yapmak gibi tarihi bir görev bulunuyor.

Yeni Anayasa kabul edildikten sonra, bu Anayasa’nın, siyasi, hukuki ve tarihi sorumluluğunu üzerine alabilecek nitelikleri haiz yeni seçilecek bir cumhurbaşkanının seçilmesi vazgeçilmez bir zaruret halini almıştır. Zira Sayın Gül’ün bu nitelikleri haiz olmadığı tecrübe ile sabit olmuştur.

Bilindiği gibi, idarenin hiçbir işlem ve tasarrufunun yargı denetimi dışında bırakılmaması, hukuk devletinin değişmez kuralıdır.

Bu kural, bırakınız bir idari makamı, devletlerin bile, icabında yargılanmasına hukuk yollarını açık tutmuştur. Bunun neticesi olarak Devletimiz Avrupa ınsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanmakta, haklı veya haksız çıkarılmakta, tazminata bile mahkum edilebilmektedir.

Hal böyle iken, YAş kararlarının, devletten de üstün bir merci imiş gibi yargı denetiminden hariç tutulması asla kabul edilemez. şimdiye kadar yapılan uygulamalar haksız olduğu için emsal teşkil etmez.

Bilindiği gibi, devlet icrayı adalet etmek için, adaletin emrini egemen kılmak için kurulmuş olan bir teşekkülün adıdır. Adaleti yerine getirmeyen kuruluşa devlet denemez...

Peygamber Efendimiz dahi son günlerinde, herkese karşı:

“Kimden aldıysam işte kesem, kime vurduysam işte sırtım diyerek, bir Sahabinin, isteklerine riayet etmiştir.

Tarihimiz adalet uygulamalarının sayısız misalleriyle doludur.

Avrupa içerlerinde savaşan bir komutan, dikkatsizlik göstererek düşmana ait, ekili araziyi askerlerine çiğnetti diye görevinden azledilmiştir.

Fâtih Sultan Mehmed Han’ı, bir Rum mimarı zarara soktuğu için, ıstanbul kadısı HIZIR, mahkemeye çağırmış, eşit şartlarda hasmıyla karşı karşıya yargılamıştır.

Hazreti Ömer Efendimiz:

“Kenarı Dicle’de bir kurt, bir koyunu kaçırsa, adli ilahi, bunu Ömer’den sorar” diyen bir titizlikle, adaletin tecellisi için bütün ömrünü harcamıştır.

Bu sebepten Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün yargı hakkı verilmeksizin verilmiş olan ordudan ihraç kararlarını imzalamış olması, kesinlikle milletimizin vicdanında yer etmiş olan kutsal hak ve adalet inanış ve anlayışıyla bağdaşmaz.

Sayın Gül’ün, yapılan bu hatayı tamir edeceğine, orta hiçbir anormal olay yok imiş gibi Pervez Müşerrefle, teşerrüf etmeye gitmek yerine “milletimizde meydana gelen hayal kırıklığından doğan üzüntüyü tamire çalışması gerekirdi.

Bu sebepten, cumhurbaşkanlığından çekilerek, doğrudan milletin seçeceği cumhurbaşkanına imkân hazırlamasını tavsiye ediyorum.


süleyman arif emre

29

10.12.2007, 02:12

Alıntı

Bu sebepten, cumhurbaşkanlığından çekilerek, doğrudan milletin seçeceği cumhurbaşkanına imkân hazırlamasını tavsiye ediyorum.

istifa etse, halk oyuyla seçilse değişen bir şey olacak mı sanki?
bal tutan parmağını yalıyor..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir