Giriş yapmadınız.

21

30.11.2007, 21:03

:roll: o kaymakamı oraya atayanın, ona sözü geçmiyor mu? yoksa, yaklaşan belediye seçimlerine kullanmak üzere yazılıp oynanan bir senaryo mu herşey?
başörtüsü acındırmaları, kötü giden ekonomiyi unutturma çabası mı yoksa?
çok şıklı bir soru bu..
tekrar söylüyoruz, Burhan Kuzu diyor ki, "akp'nin bu sorunu çözme niyeti yok!"
serdar Arseven'in bununla alakalı bir makalesi vardı..
canlı şahitte Arseven'dir!

22

01.12.2007, 17:22

Öfke de patlar!

ABDURRAHMAN DıLıPAK

Sadece bomba patlamaz, öfke de patlar. Hem de sonuçları bir bombadan daha da yıkıcı olabilir.. “Bıçağın kemiğe dayandığı bir yer” vardır..
15 yaşındaki bir kız çocuğuna yapılan haksızlık bir anda Türkiye’nin gündemine oturdu. Öyle anlaşılıyor ki, bu konu daha uzun süre de tartışılacak gibi..
Bana kalırsa bu tepkinin bu kadar büyük olması, gaz sıkışması gibi bir öfke patlaması.. Bardağı taşıran son damla bu olay olsa da, bardağın dolması eskilerden gelen bir sürecin sonunda ortaya çıkan bir durum.
Başörtüsü tartışmalarının arkasında ıslâm’a ve Müslümanlara yönelik haksız eleştiriler var.. Hem içeriden ve hem de dışarıdan bu yönde ağır tahrikler sözkonusu..
Son günlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın eşlerinin şahsında yine aynı yakışıksız tavırlar sergilendi.. Bu durum can sıkıcı olmasının ötesinde asab bozucu bir hal aldı.. Utanç verici bir hal sözkonusu.
Hayır, artık toplumun sabır taşı çatlamak üzere.
Bu olay herkese ders olmalı.
Bir yandan tesettüre, namusa, iffete karşı bu kadar ağır saldırılar olurken, öte yandan homoseksüel ilişkileri, zinayı meşrulaştırma çabaları toplumun dikkatlerinden kaçmıyor artık..
Fatih Sultan Mehmed’e inanılmaz yakıştırmalar yapılıyor. Bunların hepsi üst üste gelince, olan oldu tabii.
Olayın içinde bir binbaşının da olması bu işin tuzu biberi oldu.. Hani Kaymakam orada iken, Milli Eğitim Müdürü orada iken binbaşıya ne oluyor?
Hani bir yasa ihlalinin sözkonusu olduğunu düşünüyorsanız, disiplin soruşturması açar, ya da savcılığa suç duyurusunda bulunursunuz. Bu yapılan, doğrudan doğruya kabadayılık. Kendini kanun yerine koyma hadisesidir.. Bunun adına ihkak-ı hak denir. Herkes kendini kanun yerine koyarsa bu işin olacağı budur..
Binbaşı da büyüklerini taklit etmiştir belki. Peki kaymakama ne oluyor?
Bu iki isim ya Kozanlılardan özür dilemeli, ya da Kozan’dan alınmalı, buradan ayrılmalıdır. Ortaya çıkan durum, devlet ciddiyeti açısından zorunludur..
Aslında kaymakamın da binbaşının da ilçedeki daha önceki tasarrufları halkın infialine sebeb olmuş anlaşılan. ıkili ADD çizgisinde siyaset yapıyorlar ve toplumun belli kesimlerine, onların tarih ve inançlarına, geleneklerine karşı haddi aşan tavırlar sergiliyorlar.
Bu infialin bu kadar büyük olmasını, dünya, Türkiye ve Kozan özelindeki dünden gelen birikimlere bağlamak gerek..
Sonuçta utanç verici bir olay yaşanmıştır ve izleyicilerin büyük çoğunluğu bu durumu protesto ederek salondan ayrılmışlardır..
Kozan’da yaşanan olayın, Türkiye’nin başka yerlerinde yaşanması istenmiyorsa herkesin ayağını denk alması gerekir.. Ve bu olayın örneklenmemesi isteniyorsa, bu iki kişinin yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması gerekir..
Bu olay o 14 yaşındaki kızı küçük düşürmemiş, o binbaşının şahsında TSK halkın gözünde yara almıştır.. Mizah dergisine kapak olacak kadar komik bir duruma düşülmüştür.. Birileri şecaat arzedeyim derken zor duruma düşmüştür..
Türkiye böylesine zor bir dönemeçten geçerken yaşanan bu olay, uzun süre hafızalardan silinmeyecek..
Basının bu konuya tepkisi de ilginçti. Hemen hemen tüm media gruplarından çok sayıda yazar bu konuyu gündemine alarak yazılar yazdı..
Gördüğüm kadarı ile bu durumu tasvib eden kimse çıkmadı. Birkaç yazar görmezlikten gelmeyi tercih etti sadece.. Yani o kesimden insanlar bile bu durumu savunamadılar..
Ben de bugün Hilal TV’de bu konuyu konuşacağım..
Eğer o gün bu kızcağız yazdığı kompozisyonu sessizce okuyup inse idi, Kozan’daki 200-300 kişi dışında hiç kimsenin bu olaydan haberi bile olmayacaktı..
şimdi konu Türkiye’nin gündemine oturdu. Hatta dış basında tartışılmaya başlandı. O gün sahnede okutulmayan o metni ben Hilal TV’de okutacağım, tüm izleyenler duyacak. Tekrar tekrar o talihsiz görüntüler ekrana gelecek.
şimdi de konu yargıya intikal ediyor. Muhtemelen birtakım STK’lar olayla ilgili bölgeye inceleme heyetleri gönderiyor. Hatta konu TBMM’de ilgili komisyonlarda da tartışılacak. Bakanlık idari soruşturma açacak..
Bütün bu gelişmelere bağlı olarak bu konu daha 2-3 ay gündemde kalacak. Eğer bu süreçte bu paralelde yeni bir olay daha yaşanırsa tepki daha da büyük olabilir.
Neyse, mevsim kış ve önümüzde Kurban Bayramı var. Bakalım Kurban vesilesi ile deri ya da kurban kesim işini birileri dillerine dolayıp yine ıslâm’a ve Müslümanlara sataşma yolunu seçecek mi, göreceğiz..
ıslâm’a ve Müslümanlara yönelik bu baskı ve hakaretler, sonuçta ıslâmi hareketin güç kazanmasından başka bir şeye yaramıyor.. ıhraçlar TSK’daki dindar sayısını azaltmadı, artırdı..
Terör, milliyetçi duyguları harekete geçirdi, insan hakları ihlalleri de demokratik taleplerin yükselmesine sebeb oldu..
Uyarıyorum, öfke de patlar. Öfkenin tahrip gücü silahtan ve bombadan daha şiddetli ve daha uzun ömürlüdür.
Selam ve dua ile..

23

01.12.2007, 17:44

Yunusum kardeş ne o artık Siyasal ıslam'ın yazılarını takib ediyorsun.

Tabi siyasi tercihinle aynı gidiyorlar.

Kendi siyasi tarafına alabildiğini hüsn ü zan. Rakib siyasi partiye alabildiğine su i zan.

Yani, diyorsun siyaseti talim noktasına Risale-i Nur prensipleri nemelazım. Vakit varken, Yenişafak varken. NecipFazıl varken.

Ben korkuyorum taraf oldukları siyasi cenah biraz güçlense Seyyid Kutub ekolü konuşulmaya başlar. Ölü balık uyanır mı acaba? :wink:
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

24

01.12.2007, 17:57

yazı gazete alıntısı mı?

25

01.12.2007, 20:04

Kimi kalem erbabı ABD’nin terör örgütüne karşı takındığı yeni tavrı AKP’nin başarı hanesine yazıyor ve “ılk kez bu kadar muktedir oldular” diyerek takdir duygularını dile getiriyor!

Keşke AKP iktidarı muktedir olabilseydi de bizler de alkışlamak zorunda kalsaydık! Evet, kimi kalem erbabının “ılk kez bu kadar muktedir oldular” diye yazılar döşendiği günlerde ülkemizde bir başka olayın üzüntüsü yaşanıyordu!

Katıldığı bir kompozisyon yarışmasında birinci gelen öğrenci, ödül töreninden başörtülü olduğu için gözünün yaşına bakılmadan atılıyordu!

AKP iktidarda ikinci dönemini yaşıyor ve hala milletin inandığı gibi yaşama beklentisine cevap verilebilinmiş değil!

ıktidarın yapabildiği kuru kuruya teselliden başka bir şey değil!

Birinci olduğu halde ödülünü alamayan ve tören salonundan çıkarılan kız öğrencinin durumu hepimizi olduğu gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine hanımı da üzmüş ve hem bu öğrencimizi hem de ailesini telefonla arayarak üzüntülerini dile getirmişler!

Bu elbette güzel ve takdir edilecek bir davranış!

Bir başbakanın ve eşinin ülkesinin herhangi bir vatandaşının sıkıntısı ile bu kadar yakından ilgilenmeleri ve üzüntülerini paylaşmaları ne kadar güzel ve takdire layıksa da bir o kadar da iktidarın muktedir olmaktan ne kadar uzak olduğunu gözler önüne sermesi açısından dikkat çekicidir!

Muktedir bir iktidar döneminde böylesine nahoş şeyler olabilir mi?

Vatandaşın inandığı gibi yaşamasının önüne böyle engeller çıkarılabilir mi? Birinci olan öğrenci ödülü verilmeden tören salonundan böyle gönderilebilir mi? AKP iktidarını “ılk kez bu kadar muktedir oldular” diye yere göğe sığdıramayan kalem erbabı acaba işin bu yanını niye görmezlikten gelir? Bir “yalancı bahar”ın etkisine kapılıp, iktidara övgüler düzmek elbette kolaydır!

ABD’nin terör örgütüne karşı tavır değişikliğine girmesinin nedenlerini araştırmadan, bu alışverişte ne alınıp ne verildiğini soruşturmadan iktidara methiyeler döktürenlerin başörtülü bir öğrencinin başına gelenler karşısında iktidarın çaresizliğini görmezden ve duymazdan gelmeleri manidar değil mi?

“Kürsüden indirilen öğrenciye Erdoğan sahip çıktı” diye sevinmek doğru mudur? Öğrenciye sahip çıkmak telefon etmekle mi olur yoksa onun haklarını korumakla mı?

Zira bu gelişme muktedir diye göklere çıkarılan bir iktidarın gerçek durumunu gözler önüne seren bir gelişme olarak karşımızdadır. ıktidar gücünün kimler tarafından ve nasıl da hoyratça kullanıldığının belgesidir. Kaldı ki terör örgütü ile gelişmelerin yarın rüzgarın yön değiştirmesi ile aleyhe dönmeyeceğinden kim emin olabilir? Bugün için yaşanan gelişmelere bakarak iktidarı muktedir olarak ilan etmek bize dereyi görmeden paçayı sıvamak gibi geliyor! ıktidarı övmek isteyenleri biraz sabırlı olmaya devam ediyoruz. Hele bir işin sonunu görsünler bakalım! Ondan sonra övebiliyorlarsa yine övsünler!

zeki ceyhan

26

02.12.2007, 05:40

(---- Tevhide kürsüden böyle indirildi ----)
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

27

04.12.2007, 09:10

SANATÇI Nejat Uygur hastahaneye yatırılmış. Başbakanın eşi Emine hanımefendi ziyaretine gitmek istemiş, Uygur’un refakatindeki hanımına telefonla haber vermişler. Hastahane yetkililerine “Başbakanın hanımı ziyaretimize gelecek” demiş. “Kesinlikle olmaz!.. O başörtülüdür, bu kıyafetiyle kurumumuza giremez...” cevabı verilmiş. Kadıncağız şaşırmış, telefon açmış. “Size çok teşekkür ediyorum, görüşmenin hastahanede olması mümkün değil, dışarıda bir yerde buluşalım...” demek zorunda kalmış.

Ne ibretli, ne hazin, ne düşündürücü bir vak’a değil mi? Ülkenin başbakanının hanımı bir devlet hastahanesine giremiyor.

Başbakanın gücü buna yetmiyor.

Özal başbakan iken, bir gün doğudaki büyük bir bürokratı telefonla aramış. Bürokrat savsaklamış, ben sonra ararım demiş... Akşama emekli edilmiş!...

ıKıNCı VAK’A; Kozan’da (Adana) bir kız öğrenci kompozisyon birincisi olmuş.

Törende kürsüde konuşurken “ın aşşaaa!...” diye haykırılmış ve kızcağız apar topar kürsüden indirilmiş. Suçu neymiş? Başörtülüymüş... Ahmet Altan bu konuda çok güzel, fevkalade bir yazı yayınlandı. Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum. (Taraf gazetesinde /gazetem.net/ internet sitesinde. Başlığı: Türbanlı Kız

Başörtüsü meselesi ülkemizin kanayan yarasıdır. Yazık ki, bizler bu yarayı tedavi edemiyoruz; krizi hukukun, bilgeliğin, insan haklarının, demokrasinin rehberliğinde aşamıyoruz.

Türkiye bir rantlar ülkesidir. Telaffuzu güzel olmuyor ama Rantistan demeliyiz.

Tesettürü, başörtüsünü de rant konusu yapanlar var.

Halkın tesettürüne bir şey dediğim yok da, yüksek Müslüman tabaka, tesettür, bilhassa başörtüsü konusunda geçer not alacak durumda değil.

Geçenlerde, dünyanın moda kralı olan Pierre Cardin bir dergiye beyanda bulundu ve biz Türkiyeli Müslümanlara, arzu edersek yardım edebileceğini söyledi. Onun bu teklifini ciddiye alan, başvuran, harekete geçen oldu mu acaba?

Hem kel, hem fodul diye bir deyim vardır. Biz hem kendimiz bu işi halledemiyoruz, hem de dışarıdan yardım istemiyoruz.

Bazılarımız da ben bilirim, ben ne yaparsam en iyisini yaparım, ben yapılabilecek her şeyi yapıyorum, benden iyi bilen yok, ben ben ben ben ben (sonsuza kadar) havaları içinde.

Medeniyet, kültür, sanat işlerinin şakası yoktur. Bu işler birikimsiz, ihtisassız (uzmanlık olmadan), taşra ve varoş zihniyetiyle halledilmez.

ınsanlar, iyi niyetli olarak da hatâ edebilirler. Bizde birtakım Müslümanlar gayet temiz niyetlerle yanlış yapıyor tesettür ve başörtüsü konusunda.

Güç denilince sadece madde ve sayı çokluğu düşünülmemelidir. Sanat, estetik, kültür ve medeniyet üstünlüğü en büyük güçtür... Ahlâk, fazilet, yüksek karakter de büyük güçtür.

Cahiller, yetersizler, kültürsüzler şu tesettür ve başörtüsü meselesini de mıncıklayıp bu hale getirdiler.

ıslâm şeriatına ve medeniyetine uygun olarak rabıtalı şekilde giyinen hanımlara ve kızlara bir şey dediğim yoktur.

Tesettür konusunda rüküşlüğe ve zevksizliğe asla meydan vermemeliyiz.

Tesettürde yükselmek için mutlaka rehberlik gerekir.

Dinî faaliyetlerde, kazançtan ve ranttan önce hizmet gelir. Birilerinin, tesettürden ve başörtüsünden para kazanacağız, çok zengin olacağız diye bu işleri berbat etmelerine izin vermemeliyiz.

Birileri “Sen bu konularda uzman mısın ki, böyle yazıp duruyorsun?” diyebilir. Uzman değilim ama okur-yazar, düşünen bir vatandaşım. Dikkat buyurulursa çareler ve çözümler üretip teklif ediyorum. Ben yaparım demiyorum.

Türkiye’nin yüksek Müslüman tabakası, tesettürlü üniversite talebeleri dünyanın en güzel giyinen hanımları olmak mecburiyetindedir.

Bugünkü tesettür kıyafetiyle ve başörtülerle bu kültür ve medeniyet savaşını kazanamayız.

Halkı kasd etmiyorum, yüksek tabaka Müslüman hanım ve kızlarımızın kıyafetlerine, başörtülerine bütün dünya hayran kalmalıdır.

Birileri her şeyi paraya, ranta, maddeye alet ettiler; bari şu tesettür ve başörtüsü konusunu onlara mıncıklatmayalım.

Bizde zaman zaman tesettür defileleri yapılır. Bir hafta önce mayo veya açık saçık kıyafetler teşhir eden mankenler kiralanır. Mesela 250 kıyafet sergilenecektir. Bunların 250’si de Avrupa/Batı kıyafetidir. ıçlerinde bir tek millî/ıslâmî kadın kıyafeti yoktur. Gösteri ve tiyatro yapmak için bu mankenlerden birinin yarı yüzünü kapayan peçeye benzer bir bez takıldığı da oluyor... Allah için söyleyin, böyle tesettür, böyle başörtüsü defilesi olur mu? Bendeniz yıllar önce böyle bir defileye gitmiştim. Kulakları sağır edecek derecede yüksek bir müzik çalınıyordu. Ne müziği? Berbat bir Batı müziği...

Osmanlının torunları olan bugünkü Müslümanların tesettür ve başörtüsü konusunda bu hallere düşmeleri doğrusu çok ayıp ve hazindir. Ne zaman ve nasıl toparlanacağız?

Tesettür ve başörtüsü meselesinde hangi vakıflar, hangi cemaat ve dernekler, hangi sivil kuruluşlar, hangi pabucu büyükler teşebbüse geçecektir?

Teşebbüse geçilse, karşımıza büyük bir belâ çıkacaktır. Birtakım yiyiciler, rantçılar, bu konuda ortaya konulan fonları, bütçeleri yağmalamak için, hiçbir ehliyetleri ve liyakatleri olmadığı halde “Bunu ancak biz yaparız...” diye ortaya atılacaklardır.

Tesettür ve başörtüsü ranta ve ticarete alet edilmemelidir.

Cehalete, bencilliğe, kültürsüzlüğe kurban edilmemelidir.

Namaz ve cemaat gibi tesettür ve başörtüsü de Ümmet’in bütününün meselesidir.

Tesettür ve başörtüsünde kemmiyet değil, keyfiyet esastır.

Güzel, zarif, şık, üstün olmayan bir tesettür ve başörtüsü yeterli değildir.

Yüksek tabaka ve temsilci Müslüman hanım ve kızlar, başları açıklardan daha sanatlı ve zevkli giyinmelidir.

Tesettür konusunda düşmanlık, çekişme, gerginlik olmamalıdır. Müsabaka (yarışma) yapılmalıdır.

Mehmet şevket Eygi

28

04.12.2007, 11:27

Abdullah bey,

Tevhide'nin kürsüden indirilişini ve komposizyonunu görmemiştim.. Allah razı olsun.. kürsüden indirilişi yürekleri çok acıtan bir durum, göz yaşımı tutamadım..
bu savaş ne zaman bitecek?

sen cümlemize hidayet ihsan eyle ey Rabbim. Amin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir