Giriş yapmadınız.

1

11.06.2007, 20:28

Sizce bu ifadeler kime ait olabilir?



O gün başbakan biraz kırgın, şaşkın ve öfkeliydi. Ancak buna rağmen duruşundan bir şey yitirmemişti. Grup toplantısı kürsüsüne geldi ve tarihe geçecek şu konuşmayı tane tane yaptı:

Zaman gazetesi yazarı Nedim Hazar'ın yazısında aktardığı tarihi konuşma...

"Arpa boyu

O gün başbakan biraz kırgın, şaşkın ve öfkeliydi. Ancak böyle olmasına rağmen duruşundan bir şey yitirmemişti. Grup toplantısının yapıldığı salonda kürsüye geldi ve tarihe geçecek şu konuşmayı tane tane yaptı:
"Artık herkes biliyor ki; halk, iktidarı elinde tutan küçük bir zümrenin elinde oyuncak haline gelmiştir. Haşmetlilerin(!) işareti ile aydınların, kalem sahiplerinin, devlet adamları öldürülmüş ya da zindanlarda çürütülmüşlerdir. Bu terör havasının halkta meydana getirdiği eziklik duygusundan cesaret alınarak halka başıbozuk (cahil) denmiştir. şimdi size soruyorum: Bu derece hakir gördükleri ve başıbozuk telakki ettikleri halka idareyi devretmek ve bunu hazmetmek bunlar için kolay mı oldu zannediyorsunuz?

Kıymetli arkadaşlarım! Uzun zaman sonra sivil yönetim kurulmuş, insan haysiyet ve şerefine yakışır bir şekilde ekonomik, sosyal ve manevi alanda bu milletin yüzünü güldürecek bir hükümet iş başına gelmiştir. Bu memlekette daha yakın zamana kadar totaliter bir idarenin hüküm sürmüş olduğunu ve devlet memurlarının büyük çoğunluğunun böyle bir idarenin gereklerine, isteklerine göre yetiştirilmeye çalışılmış bulunduğunu hatırlayabilirsiniz. Dün olduğu gibi bugün de halktan uzak, silah himayesinde çalışmayı tercih eden kalem sahiplerinin, sözümona ilim adamlarının ve idarecilerin olduğu herkesin malumudur. Bahsettiğimiz zümre, düşmanlarımızla söz birliği içinde cennet haline gelmeye müsait olan Türkiye'mizin çehresini değiştirmeye uğraşanları imha ve bertaraf etmeyi kendilerine amaç edinmişlerdi. Çünkü Türkiye'de artık başıbozukluk yoktur. (...) Bu durum, dünün diktatör (zihniyetindeki)lerini çileden çıkarmaktadır. Kurdun koyun postuna bürünmesi gibi kendilerini demokrasi -ve cumhuriyet- havarisi gösterip karşımıza çıkıyorlar ve halkımızı bu nimetlerden mahrum etmek için her türlü hileyi, entrikayı mubah görüyorlar. Cenab-ı Hak, Türk milletini bunların ihtiras ve şerrinden korusun!"

Başbakan, bir yudum su içti ve kalabalığı dikkatle süzdükten sonra siyaset yoluyla kendilerini alt edemeyenlerin oyunlarına da işaret etti: "(Rakiplerimiz ve işbirlikçileri) Üniversiteye gidecekler, profesörlere, 'fetvalarınızı hazırlayın' diyecekler. Kumandanlara gidecekler, 'eskiden beri himayenizde çalışmayı büyük bir şevkle arzu eden biz bendelerinizin hulus-u kalb ile arz etmek istediğimiz husus şudur ki; bu memleketi ancak sizler idare edebilirsiniz' diyecekler. 'Müdahale (ihtilal) zamanınız gelmiştir' diyecekler. 'Milletten korkmayınız, onlar koyun sürüsüdür' diyecekler. Arkanızdan gelecektir diyecekler. Ve Kızılay Sıhhiye'de öylesine bir toz duman koparabileceklerdir ki; memleket o toz duman içinde kaybolabilecektir. Vicdanları sızlamadan bu aziz milletin saadet ve refah yolunda kat ettiği mesafeyi yarıda bıraktırarak milletin önüne ıskender seddi gibi bir set çekebileceklerdir. Milletin ulaşmak istediği hedefi unutturabilecekler, o cehennem çukurlarının içine bu aziz milleti tekrar sokmak için silah ve süngüleri kullanabileceklerdir.

Çok muhterem arkadaşlarım; Benim iddia ve tahlillerimin delilleri ortadadır kanaatindeyim. Netice olarak önümüzde iki yol vardır. Daha önce denenmiş o meş'um ve menhus gelenekleri bırakarak herhangi bir müessesenin imtiyazlı zümrenin himayesine girmeyerek milleti refaha götürmek. Bu yolda yürümek istiyorsanız sizinle beraberim. Diğer bir yol ise zinde kuvvet (askerî cunta) dedikleri şeyin desteğini alıp, milleti cehennemî bir havada yaşatmaktır. Bu yolu tercih ederseniz sizinle beraber değilim."

Okuduğunuz satırlar, Başbakanımız Erdoğan'ın kendi parti grubunda yaptığı bir konuşma değildir! Yaklaşık 50 yıl önce merhum Başbakan Adnan Menderes'in yaptığı bir konuşmadır. Bugün olanlara bakıldığında rollerin aynı, aktörlerin farklı olduğunu görmek insanı dehşete düşürüyor ve bir toplumun akıl tutulmasının bu kadar uzun yıllar sürmesi insanı kahrediyor. Sevgili dostumuz, Yeni şafak yazarı Yusuf Kaplan'ın sütunlarına taşıdığı bu tarihî konuşmanın daha geniş kitlelere aktarılması boynumuzun borcu oldu. ısterseniz ibret alın, tarih ve tekerrür ile ilgili vecizeler gelsin aklınıza, isterseniz "bu tabloyu değiştirmek için biz ne yaptık?" sorgulaması yapın.

Ben öyle yaptım çünkü...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

13.06.2007, 12:09

Erdogan nire Menderes nire?

Erdogan takva olabilir ama demokrat degil. Delili mi! Demokrasiye ait ne yapti? sorusuna hicbirsey cevabi verilebildigi icin.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Seyda

Stajyer

Mesajlar: 136

Konum: ıstanbul

Meslek: Öğrenci

Hobiler: Tarih, Politika vs.

  • Özel mesaj gönder

3

13.06.2007, 16:12

yaptırdılar mı? bence önce bu soruyu cevaplamalı...
"Nefrete sevgiden daha fazla güvenirim" dedi şeytan,

"çünkü nefretin sahtesi olmaz"

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

4

14.06.2007, 11:27

iste üstad da yaptirmazlar diye hic siyasete bulasmayin diyor. Ama anlayana.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Mesajlar: 10

Konum: aksaray-elazig

Meslek: öğrenci

Hobiler: kitap, spor, mimari projeler

  • Özel mesaj gönder

5

15.06.2007, 02:03

hasan_sinan kardese katılıyorum. aslında siyasetle felan işimde yoktur ama risalelerin belli bir olcutu var her konuda oldugu gibi bu konudada..

6

23.06.2007, 11:33

Önemli olan nedir ? Takva degilmi ?


Mehmet AGAR hem takva degil, hem demokrat degil !

7

23.06.2007, 12:51

Neden demokrat değil? Çünkü Dyp, Anap ve Chp yi yok sayarak hiç kaale almayan Akp nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde meclisi Akp ye bırakıp kendi Cumhurbaşkanınızı seçin dediği için değil mi? Biz seçeriz. Hiç kimseye ihtiyacımız yok dediler. Ağar da onlara dediki tamam siz seçin biz meclise girmiyoruz.
Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin. Mektubat - 71

8

23.06.2007, 13:36

Kaale almadimi ? Siz güdemi takip etmiyorsunuz galiba ? Hükümet üyeleri tek tek gidip görüsmedilermi liderlerle ? O kismi kaçirdiniz galiba...Hatta Gül, bagimsiz milletvekilleri tek tek ziyaret edip destek istedi.

Hem AGAR'in ve Mumcu'nun e-darbeden haberleri vardi...Bunu herkes biliyor.Onlar inkar etsede.Demokratliga bakin, aaa biz size soylemistik, bakin ne oldu simdi havalarina girmeye hiç gerek yok agarin ve mumcunun.

vesselamm
Çığlıklarımız nostaljiye mahkum olamaz !
Nostaljiye mahkum olan duygulardan ne hayır gelir ?
Bizim çığlıklarımız mazidir, hâldir ve istikbaldir !

9

23.06.2007, 14:29

Destek istemediler. Mağrurane bir şekilde nezaket ziyareti yaptılar..
Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin. Mektubat - 71

10

23.06.2007, 16:10

Alıntı sahibi ""Bizdeniz""

Kaale almadimi ? Siz güdemi takip etmiyorsunuz galiba ? Hükümet üyeleri tek tek gidip görüsmedilermi liderlerle ? O kismi kaçirdiniz galiba...Hatta Gül, bagimsiz milletvekilleri tek tek ziyaret edip destek istedi.

Hem AGAR'in ve Mumcu'nun e-darbeden haberleri vardi...Bunu herkes biliyor.Onlar inkar etsede.Demokratliga bakin, aaa biz size soylemistik, bakin ne oldu simdi havalarina girmeye hiç gerek yok agarin ve mumcunun.

vesselamm


:mrgreen:

Değerli kardeşim, bu işler kirli siyasettir. Bu konuda çok şey yazıldı çizildi. Siyasetin tüm kiri bu işin üstüne çöktü.

Ortada bir medya var ki Allah bir demesi dışında hiç bir yazdıklarına güven olmaz.

şimdi bu kirli medyadan duyduklarımızın hangisi doğru belli değil. Bu yüzden sizde şu iddialarınızı ıspat edemessiniz.

Risale-i Nur talebeside ıspatı mümkün olmayan meseleler üzerinden sonuça gitmez va yakışmaz.

Gülü'de Ağar'ı da Mumcu'yı da siyasi basından tanıyorsunuz. Basında şeytanı melek meleği şeytan gösteren bir basındır. bu konuda aynı fikirde olduğumuza eminim.
Hal böyle olunca siyasete menfaat ile bağlı medya ister AKP'li ister başka bir partili olsun dindardır düşüncesi ile mutlak bir güven duymak Risale-i Nur'un talebelerine verdiği basirete yakışmaz.

Sizi temin ederim sözüme güvenin bir vakit seçimden önce dindar bir gazetenin bir şahıs hakkında bariz iki yalanını gördüm. Zira, o gazete o seçimde desteklediği partinin yakın rakibi o şahısdı. Kaldıki ben o şahsın partisine oy vermediğim halde bizim burada yaptığı mitingde bulunmak durumunda kalmıştım(Miting alanındaki bir binada pencere montajı yapıyorduk). Adamın sözlerini dinledim. Ancak o gazete o sözlerin önünü arkasını değiştirerek ufak harf oyunları ile öyle bir kurnazca değiştiemişti ki bir Müslümanın siyaset uğruna böyle bir yalana batmasını kınamıştım. Oysa aynı gazetede bir zaman şunu okumuştum.

Bedir Savaşında düşman askeri çok kalabalık. Müslümanlar çok az. Yardım için dua ediyorlar. Bir kişi gelse moral olduğu bir zamanda düşman cenahından iki atlı dört nala geliyor görüyorlar. Bakıyorlar ki iki Müslüman savaşa gelmiş. Peygamberimiz soruyor "ordan geçmenize nasıl izin verdiler"
Onlar diyor, "biz savaşmak için gelmediğimize onlara yemin ettik"

Peygamberimiz onları kadın ve çocukların arasına gönderiyor. Diyor ki "ıslam yalanı ortadan kaldırmak için gönderilmiş bir dindir. Yalanla din ihya olmaz"

ışte kardeşim siyasi gazeteler bakıp olayları değerlendirmek Müslümana ve özellikler Risale-i Nur talebesine yakışmaz. Onun ölçüsü Kur'an tefsiri Risale-i Nur'dur. O ölçü öyle bir akıl öyle bir kalp ,öyle bir basiret verirki şaşmaz şaşırtmaz. Hem Risale-i Nur talebesi böyle önemli işlerde tek başına karar veremez. Meşveret eder. Meşverette alimlerle yapılır. Meşverette tek bir şahsın keyfi kararı değildir. O şahıs ne kadar harika olsa meşvertsiz tek bir sözü teşri edemez. Haramdır.

ışte kardeşim bizim ölçümüz Kur'an Tefsiri Risale-i Nur ve meşverettir. Aklmızla kalbimizle ,basiretle bakıyoruz. Yalan konusunda ustalaşmış bir basın ile ne bir siyasi tercih yapıyoruz ne tek bir en basit bir karar veriyoruz.

Sana da bunu tavsiye ederim.

Ayrıca biz Ağara oy vermiyoruz. Demokrat Partiye oy veriyoruz. Sana da AKP'ye oy vermeni tavsiye ederim. Erdoğan veya Gül'e değil. Zira, siyasetin içine batmış yalansız olmaz.Risale-i Nurda yazdığı gibi tam dindar olamaz. Hali ile oy ehvenişer olarak yani zararı en az olan görerek verilir. Sizde öyle yapın.

Ehvenişer olarak oy verilen bir parti içinde kimse eleştirilmez. şahsına hakaret, meşrebine dil uzatılmaz.

Bu foruma ziyaret eden pek çok kardeş bizim Demokrat Partiyi desteklediğimizi duyunca bize hakaretler savurdu. Allah razı olsun Siz böyle yapmadınız. Yapmayınız!

Demokrat Partiyi dilediğiniz kadar eleştirebilirsiniz. Kızacak değiliz. Ama lütefen Risale-i Nurdan kirterlerle eleştirin .Yalancı şeytanı melek meleği şeytan gösteren basınla değil.
Eleştirilerinize de elbette cevap gelecek kızmayınız. Meşrutiyet kanunlarına göre münazara yapınız.

Zira ,biz AKP'yi eleştirirken öyle yapıyoruz.


Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

11

27.06.2007, 12:30

Alıntı



1950 seçimlerinde 3 parti var. 1. iktidar CHP 2.si (dindarlığı ön plana çıkaran) Millet Partisi ve 3.cü Demokrat Parti. O zamanlar CHP'nin oyu çok fazla. Millet Partisi de CHP ile başa baş yarış vermektedir. Demokrat Parti ise cüzi bir oy potansiyeliyle 3. sırada bulunmaktadır. Millet Partisi'nin başında dindar, beş vakit namazlı ve Türk milletinin teveccühünü kazanmış Fevzi Çakmak bulunmaktadır. Demokrat Parti'nin başında da sapına kadar kemalist olan Celal Bayar bulunmaktadır. ÜStad Celal Bayar'ın lahsını hiç beğenmemektedir; ki ona "Bayır" demektedir. Her neyse... Seçime yaklaşırken bu konjoktürde partiler devam etmektedir... Ülkedeki dindar kesim ve dindar kalem ehli (Necip Fazıl Kısakürek, Eşref Edip, O. Y. Serdengeçti) şiddetli bir şekilde Millet Partisini desteklemekteydiler ve Demokrat Parti için de kendi yayın organlarında Demokrat Parti'yi çok ağır eleştirmekte, sağı böldüğü için "bölücülük ve CHP taraftarı" olmakla suçlamaktaydılar. Üstad'ın talebelerinden Osman Yüksel Serdengeçti ve Eşref Edip, bir gün Üstad'ı ziyaret ederler ve Üstad'dan Millet Partisi için destek isterler. Üstad ise onlara, beklentilerinin aksine; "Kesin olarak Demokrat Partiyi destekleyeceklerini, onlarla siyasi noktada kardeş olamadıklarını" söyler.

Bediüzzaman'ın bu tavrı, Deomkrat Parti'nin oylarını biraz yükseltir ama yine de CHP ile yarışacak seviyede bir potansiyel yoktur. Tam böyle bir zamanda Millet Partisi'nin başındaki Fevzi Çakmak vefat eder ve partinin genel başkanı değişir. Bu vesileyle de Millet Partisi'nin oyları birden bire büyük bir düşüş yaşar ve oylar doğrudan Demokrat Parti'ye geçer. Ve seçimlerde Demokrat Parti CHP'yi geride bırakarak iktidar olur. Millet partisi ise çok cüzi bir oy alır.



Evet mevzu burada bitti, şimdi ben sualler yöneltmek istiyorum.



1- Bediüzzaman dindar biri dururken, kendisinin hiç sevmediği bir kemaliste oyunu neden vermiştir?



2- CHP ile Millet Partisi iktidar için yarışırken, kendisi oy potansiyeli düşük olan, bu durumda belki de CHP'nin iktidar olacağı bir durumda oyunu, neden oy potansiyeli düşük olan Demokrat Parti'ye vermiştir?



3- Eski bir CHP'li olan Adnan Menderes'in ıslam'a bu ülkede en çok hizmet eden siyasetçi olması ve dindar biri olmamasına rağmen Bediüzzaman'ın ona "ıslam Kahramanı" demesi neye dalalettir?



Yönelttiğim soruları, günümüze uyarlarsanız bir çok sorunu çözeceğinizi düşünüyorum. Eğer ki şahıslara oy verilse, partiye oy verilmese idi Bediüzzaman asla ve asla Celal Bayar'a ve Demokrat Parti'ye oyunu vermezdi. Bu sebeple de oy demokratlara verilmelidir. şimdiki Mehmet Ağar'la Celal Bayar'ı teraziye koysanız; yanlışta Celal Bayar'ın teraziyi çökerteceğini biliyorsunuzdur sanırım. Bu sebeple canım kardeşlerim; bizler oyumuzu Mehmet Ağar'a değil, Demokrat Misyonu temsil ettiğini düşündüğümüz Demokrat Parti'ye oy veriyoruz. Buna katılmayabilirsiniz, saygı duyuyorum, oyunuzu Ak Parti'ye veya başka bir partiye verebilirsiniz, mesele değil ama lütfen birbirimizi incitici ifadelerden kaçınalım, tercihlerimize saygı duyalım...
Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin. Mektubat - 71

12

28.06.2007, 11:48

AKP hükümeti van da ermeni kilisesi açarken diğer atarafta aynı gün istanbul da kuran kursu yıktırmadı mı. Açık saçık dediğimiz bazı bayanlar bile bu yıkıma ALLAH BELANIZI VERSıN diye haykırmadılar mı?

Bu nedenle ben yemin ederek diyorum ki bu akp hükümetinin başında bulunan kişi ve kuran kursunun yıkımına seyirci olanlar bu dünya da tepe taklak gidecekler ve bunu bizlerde göreceğiz. Orada yerlerde kalan kuranı kerimlerin hesabını kim verecek. Ben yurttışında yaşayan birisiyim ve giderken oyumu bunlarn aleyhine bir oy adına DP ye vereceğim.

Anlayanlar zaten anlamıştır konuyu.

13

28.06.2007, 13:01

benim siyasi görüşüm pek ilgilenmesemde AKP taraftarıdır
elbette yanlışları oldu belki dahada olucaktır
kimi yanlışlar kabul edilemez hatalar olması gibi (kur-an kursu yıkımı gibi)
ama daha ilk günden bugüne kadar hangi kesim olursa olsun iyisine iyi denmedi malum muhalefet tarafından hep bi kaosa çekilmeye çalışıldı
geçmişin hatalarının doğurduğu sonuçlar iktidar olduklarından dolayı üstlerine kaldı
ben en azından dini haklarımızı hiçe sayan kanun adı altındaki zulüme karşı bişey yapmasada veya yapamasına izin verilmesede yanında olmayarak yönünü belirleyen bir partinin iktidarda olmasını tercih ederim

ve son olarak şunu eklemek istiytiyorum ceka abimin mesajındaki bi cümleyi hayatımıza uygulamayı RABBıM cümlemize nasip eder inş.


Alıntı sahibi ""Ceka""

Onun ölçüsü Kur'an tefsiri Risale-i Nur'dur. O ölçü öyle bir akıl öyle bir kalp ,öyle bir basiret verirki şaşmaz şaşırtmaz

Büyük randevu,bilsem nerede,saat kaçta?Tabutumun tahtası,bilsem hangi ağaçta?N.F.KISAKÜREK

14

28.06.2007, 15:15

Allah Razı olsun kardeşim, saygı duydum. Çok memun oldum.
Değerli kardeşim, siyaset yapmak ve din adına siyasete girmek Risale-i Nur prensiplerine aykırıdır. Ancak, bu demek değildir ki Risale-i Nur talebesi siyaset talim etmez ve konuşmaz.

Hele hele Risale-i Nur'da siyaset yoktur demek Bektaşiliktir. Bakınız 1971 ' de Nur Telebeleri Üstad'ın "siyasette meşreb olmaz" uyarısı rağmına bölünmeye ve Demokrat çizgiden uzaklaşmaya başladı. Ve özellikle o zamanlar Nur talebelerine Yeni Said'in siyaset hakkındaki yazıları gösterilerek Nurcuları tamamen siyasetten soğutular ve oy noktasında dahi ilgilerini bütün bütün siyasetten kestiler. Oysa bu ilgisizlik başka bir Nur Cemaatinin politize olması ile sonuçlandı. Bir taraftan Nurcuları siyasetten soğutmakla aslında Demokrat Partiden soğuttular. Bir zaman sonra hatırı sayılır miktarda Nurcu Üstad'ın Emirdağ Lahikasındaki uyarısına rağmen siyasetle uğraşmadığı halde Demokrat Partiden soğudular.

Bir süre sonra 12 Eylül darbesi en keskin ayrılıklara netice verdi. Bir grup siyasetten bütün bütün çekilerek Eski Said ve Üçüncü Said'i red etme pahasına siyaseti bütün bütün terk ettiler. Aynı zamanda bir cemaat yoğun bir şekilde siyasetle iştigal eder oldu.

Yani , bir tarafta siyasetle aşırı meşgul, hatta bizzat dahil ve müdahil olan bir cemaat çıktı, diğer tarafta bütün bütün terk eden tefrit noktasında siyasetten içtinab eden bir dizi cemaat zuhur etti.

Aslında her iki tarafta hata içindedir.

Risale-i Nur'un yüzde 70- 80 i birinci dereceden mühim olan iman gibi uhrevi meselelerdir. Yüzde 20-30 da siyasi ve içtimai meselelerdir

ıfrata giren ve bilfiil siyasetle iştigal eden birinci cemaat siyasete o derece daldı ki, imani meselelerden oldukça geri kaldılar. Diğer grup cemaatler ise sadece imani meselelerde iştigal ettiklerinden Lahika gibi kitapları genel kültür gibi gördüklerinden ve Eski Said'e ait eserleri hiç okumayarak öğrendikleri imani meseleleri istimal alanını kaybettiler.

Ben bu cemaatlerden tanıdıklarımın pek çoğunun öğrendikleri imani meseleleri içtimai hayatta nasıl istimal edeceklerini bilmediklerine şahit oldum. Hatta bunların içinde Risaleleri yirmi kusur kez hatmetmiş olanlara rastladım.

Hatta bir kısmı Risale- i Nur'un intişarının başlangıcı ve o zamanda dehşetli tasallud içinde icra ettikleri hizmet tarzını sanki bu zamanda tasallud ve baskı varmışçasına sahiplendiklerini ,ama aynı kişilerin Üstad'ın Demokatları desteklemesine "zamanın şartı öyle idi" dediklerine şahit oldum. Hal böyle olunca bütün dünyaya şamil Risale-i Nur'un bazı cemaatler tarafında dar bir coğrafyaya sıkıştırdıklarını hayret içinde seyerettim.

Bu kardeşlerin en ufak bir içtimai problemde afalladıklarını ve teorik olarak bildikleri imani meseleleri kullanamadıklarına şahit oldum.
Hatta bazı Nur Cemaatlerinde risale-i Nur'un birinci umdelerinden olan meşveret ve şahs-ı menevi esasını bütün bütün terk ettiklerini ve şahısların kararları ile düşüncelerine yön verdiklerine ve Risale-i Nur'a bütün bütün muhalif olarak lider sevdasına düştüklerine şahid oldum


Velhasıl Risale-i Nur bütün bir kitaptır. Ben şu kısmını kabul ediyorum şu kısmını kabul etmiyorum diyemessiniz. Risale-i Nur umdelerine muhalefet edemessiniz. Zübeyir Abinin dediği gibi diğer meslekler Kur'an'ın bütününü kabul etmek ve etmemek ile sorumlu iken Nur Talebeleri Kur'an'ın bütününü kabul edip etmemekle beraber Nur Mesleğinin bütün umdelerine uymakla mükelleftir. Aksi mesleki dalalettir.

şimdi bütün Nur cemaatlerinin meşvreti ve şahs-ı meneviyi esas alan bir yapılanmaya tekrar dönmesi lazımdır. Lider sevdasından vaz geçmeleri mecburdur.

Risale-i Nur talebesinin lideri meşveret kararlarıdır. Ne Üstad ne başka bir Abidir.

Ayrıca madem Üstad Mehdi'dir o zaman mehdini üç vazifesi olduğu bilinmelidir. Bu üç vazifenin yüzde 70-80 'i iman gibi meseleler kalan 20-30 ise siyasi ve içtimai prensiplerin belirlenmesi şeklinde tahsis edilmesi elzemdir. Bir taraftan bir tarafa fazla kaymak ya ifrat ya tefrittir.

Eğer Üstad Mehdi değil deniyorsa. Bilinmeli ki gelecek olan Mehdi Risale-i Nur'da yazıldığı gibi program olarak Risale-i Nur'u kullanacaktır.

O programın iman, siyset ve içtimai prensipler oranı yukardaki gibidir.

Demek her hal ü karda Risale-i Nur siyasetle iştigal etmeyi ve talim etmeyi yasaklamıyor. Ama birinci sırayı imana veriyor.

Risale-i Nur da yasaklı siyaset menfi siyasettir. Menfi siyasetin tanımları da Risale-i Nur'da yazılıdır. Mesela biri; şeytanı melek meleği şeytan gösteren ve ihtilafa yol açan siyasetten uzak durmaktır.

Ama Nurcular oy vermekle sorumludur ve bu oy "siyasette meşreb olmaz" prensibine uygun olarak, meşrebler arasında bir genel meşveretle hangi partiye verileceği belirlenmelidir. Oy verilecek partinin bulunması ve Emirdağ Lahikasın da yazıldığı gibi o partinin muhafaz edilmesi ve onlara dayanak olunması Nurcuların üçüncü vazifesidir.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir