ıÇTıMAı VE SıYASı DEğERLENDıRMELERı
Merhum Zübeyir Gündüzalp Nezih bir insandı. Bütün hal, hareket ve davranışlarında bu hususiyet öne çıkmıştı. Kur’an hakikatlerine karşı, son derece ihlâs ve kahramanca bağlılığının yanısıra Hazret-i Üstad’a karşıda son derece fedakârane bir edep içinde hizmetkârlığı mevcuttu.
Bu hususiyetleriyle birlikte, sosyal ilişkilerinin temelinde nezaket ve nezahet kaideleri hakimdi. Bir toplantıya giderken orada bulunmanın gereği ne ise, onu yapardı. Binlerce kalabalık muhatabına verdiği ders ve konferanstaki tutum, davranış, giyiniş ve hareketine dikkat ettiğinin yanısıra kaldığı dershanenin temizliğine de o derece dikkat ederdi. Sosyal ilişkileri insani ve islâmiydi.
“Geniş daire” denilen içtimai ve siyasi meselelerin tesbit ve değerlendirmesini daima Risale-i Nur’un bir bütün olarak anladığı mevcut hakikatlerinin içinde ele alır değerlendirirdi. Kılık kıyafetinin nezaheti yanısıra, bütün hal ve hareketleri de mensubu olduğu ve inandığı davasına bir halel gelmemesi için azami dikkat ve itina sarfederdi.
Mesela, görüşmesi gereken bir insan kravatlı, düzgün giyimli ise, o da ona mukabil öyle giyinirdi. Bunu sırf davasına ayine olması perde olmaması için yapardı.
Kendisi bir gün krant tuvalet içinde, güneş gözlüğünü takmış bir vaziyette biryere giderken onu gören dostlarının bu hal’ini sormaları üzerine o, “Ben bugün Risale-i Nur’u böyle giyinen birisine anlatmaya gidiyorum da ondan böyle giyinmişim” demişti.
Hazret-i Üstad’ın Kur’an, iman ve vatan namına desteklediği siyasi vizyonda onun hiçbir itirazı olmamıştır. Lahika mektuplarında mevcut siyasi değerlendirme ve kriterlerin aynen günümüzde halen şartlar ne olursa olsun devam ettiği hakikatı çizgisini daima muhafaza etmiştir.
ıçtimai ve siyasi değerlendirmelerde de Zübeyir Gündüzalp, daima bir rehber olmuştur. Ondan sonra gelen nur hizmetkarlarına örnek teşkil etti ve bütün meselelerin hallini meşveret esasına dayandırdı.
Yakın arkadaşı ve birlikte Üstad Hazretlerine yıllarca hizmet eden bahtiyar simalardan Bayram Yüksel, siyasi meseleler bağlamında Zübeyir Gündüzalp’ın bir değerlendirmesini anlatırken şunları ifade eder:
“Nizam Partisi kurulduğunda hiç taviz vermedi. Daima Nur’un içtimai hayatımıza dair derslerini anlatırdı. “Ama ağabey, bunlar müslüman değiller mi?” “Bunlar kardeşlerimiz değiller mi?” dediğimde. “Bunlar üstad’ı anlamamışlar. Bunlar bilmeyerek Nur talebelerini parçalıyorlar. Pek çok zarar veriyorlar” diyordu.
Zübeyir Ağabey, Risale-i Nur prensiplerine aykırı hareketlere katiyen müsamaha etmezdi. Nur talebelerini parçalamak isteyenler, Risale-i Nur’un düsturlarını bilmiyorlar. Bize siyasi bir gözle bakıyorlar, baktırıyorlar. Bizim siyasetimiz sırf reylerimizle halk partisini iktidara getirmemek, milleti bölmemektir. Biz üstadımızdan böyle dersimizi aldık. Lahikaları okumuyorlar. Veya okumak istemiyorlar, veya anlamak istemiyorlar. Bu hayat-i içtimaiyeye dair mektupları bize üstadımız ders vermedi mi? Bunları bize üstadımız yazdırmadı mı? Biz bunların hepsinide biliyoruz. Ve Üstadımız bu meselelere ne kadar ehemmiyet veriyordu onu da biliyoruz. Bunlar Üstadımıza tek taraflı bakıyorlar, Üstadımız vazifeli.
Üstad her cihetle Üstad değil mi de, bunlar başka bir çığır açmak istiyorlar. Nur talebelerini siyasi yapmak istiyorlar” diyor ve bunlara çok üzülüyordu. Halbuki, Üstadımız nazarları daima Nur’lara veriyordu. Evet mesleğimizde ihlas-ı tamm’meden sonra, en büyük esas sebat ve metanettir. Ve o metanet cihetiyle şimdiye kadar çok vukuat var ki, öyleler her biri yüze mukabil bu hizmet-i imaniyede muvaffak olmuş. Bir adam yirmi otuz yaşında iken, altmış yetmiş yaşındaki velilere teveffuk etmiş” derdi.
Bunun gibi, biz de Üstad Hazretlerinden ne görmüşsek, ne duymuşsak ona ittiba etmeye mükellefiz. Yeni bir çığır açmayalım. Onlar da inşallah anlayacaklardır. Üstadımızın son mektuplarını okumuyorlar. Okusalar her halde anlayacaklar. Eğer yine anlamazlarsa, o zaman anlamak istemiyorlar.”51
http://www.zubeyirgunduzalp.com/detay.ASP?db=h2&id=40&bul=meşveret
Bunun icine AKP de girer.