Çin katliamından kurtulabilip 50 sene önce Türkiye’ye gelen, daha doğrusu canlarını zor atabilen Türkistanlı göçmenler, hâlâ takip altındalar. Çinliler, hem Doğu Türkistan’ı istilâ edip hem de halkını öldüren kendileri değilmiş gibi, buradaki Doğu Türkistanlıları Çin’e geri çağırıyorlar.
Kurban Bayramı’nın 2. günü, Çin’in ıstanbul Başkonsolosluğu’ndan bazı yüksek seviyeli kimseler, iki diplomatik arabaya binip, Çin katliamından kaçanların yoğun olduğu Zeytinburnu ve Güneşli gibi yerlerde ev ev bayram tebriği için(!) dolaşıyorlar. Ziyaret ettikleri evlere para ve eşya yardımı da yapıyorlar. Kazak Türkleri Vakfı’na uğramayı da ihmal etmiyorlar.
Kazak Türkleri Vakfı’na Çinli diplomatlarla birlikte gelen bir zat, şunları söylüyor:
“Bizim üç vatanımız var. Çin, Kazakistan, Türkiye.”
Çin’in ıstanbul Başkonsolosu da, “Çin’de politikanın değiştiğini, artık herkese eşit davranıldığını, sonsuz özgürlük olduğunu, Çin devletinin yurtdışında göçmen olarak yaşayanların anavatanlarına dönmeleri halinde 30-50 bin dolar yerleşme yardımı yapılacağını, dönerken yapacakları yol masraflarının karşılanacağını, iş-aş meselesi gibi problemlerin olmayacağını, sağlık konusunda devletin sorumlu olduğunu, insan haklarına harfiyyen uyulduğunu” anlatıyor ve “Sizler bizim vatandaşlarımızsınız, burada sefil olmayınız, memleketinize dönünüz” diyor. Oraya da bazı maddi yardımlar yapılıyor.
Bu bilgileri veren Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Genel Başkanlığı şöyle diyorlar: “Türklerin anayurdunu istilâ eden bu sarı tehlike hür dünyadaki Doğu Türkistanlıları çeşitli hile ve desiselerle Çin’e döndürmeye çalışmaktadır. Bu kandırıcı propagandalar, önceleri S.Arabistan ve Pakistan’da da yapılmıştı. Onlara kanıp da Çin’e dönenler, ‘Panislâmist-Pantürkist’ suçlamalarıyla kurşuna dizildiler. Bundan da anlaşılıyor ki, Çin, bu taktiğiyle Doğu Türkistan dâvâsını dünya platformundan söküp atmak istemektedir. Çinli diplomatlar, hür dünyaya yayılmış olan Doğu Türkistanlıları, CD ve kasetlerle kandırmaya çalışmaktadırlar.”
Değerli okuyucular, 30 milyon Türk’ün yaşadığı Doğu Türkistan, Türk dünyasının bir parçası ve bizim de, Doğu Türkistanlıların da anavatanımızdır. Az değil, tam 300 yıldır Çin işgali altındadır. Buradaki Türklerin, insan haklarından mahrum olduklarını bütün dünya biliyor. Oradaki Türkler azınlık durumuna düşürülmüşlerdir. Düşünce, inanç ve ifade özgürlükleri diye bir şey yoktur.
Bu bilgileri, buradaki Doğu Türkistanlılar tekrarlıyorlar. Diyorlar ki, “Eğer durum bunun aksiyse ve Doğu Türkistan’daki 30 milyon Türk rahatsa, özgürse, buyursunlar bunu dünya kamuoyu önünde isbat etsinler. Ama doğru değildir ve bu çeşit propagandalar Türk dünyasının gözünü boyamak için yapılmaktadır.”
Bu sözlerin sahipleri, bugünlerde Türkiye’de bulunan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri ırene Khan’ın basına verdiği demeci hatırlatıyor ve şöyle söylüyorlar: “Khan, Çin’de insanların internet vasıtasıyla bile olsa, insan haklarıyla ilgili bilgi almaları dahi suç sayılıyor” dedi.
Doğu Türkistan Göçmenler Derneği Genel Başkanlığı, bastırdığı bildiride, yukarıdan beri yazdıklarımdan başka noktalara da dikkat çektikten sonra diyor ki; “Çinlilere inanıp da gitmek isteyenler, buyursunlar gitsinler de Çin’in kendilerine bahşedecekleri özgürlüğü(!) doya doya yaşasınlar.”
Değerli okuyucular, iki sahifelik bildiriye, 24 kuruluşun başkan ve görevlileri de imza koyarak iştirak etmişler. Yerimiz müsait olmadığı için isim isim veremiyoruz.
Kazakistan’dan ve Doğu Türkistan’dan gelenlerden, benim de epey dostlarım var. Oralardan kaçıp Türkiye’ye ulaşana kadar çektiklerini anlatırlarken tahammül etmeye yürek gerek.
Ammaaa! Buradaki Doğu Türkistanlılar eğer dâvâlarına gerçekten sahipseler, Çin’e gidip de orada söylenen bir cümleyi hiç ama hiç unutmamaları lâzım...
O cümle, “Biz Çin’in toprak bütünlüğüne saygılıyız” cümlesi.
Eğer bundan haberleri yoksa veya var da bu cümlenin söylenmesine elleriyle imkân vermişlerse, kendilerinden başka kimseyi suçlamaya hakları olmaması lâzım...
______________________________
Ali Eren - Vakit
(17.02.2004)
