Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

15.03.2006, 00:10

islam fobi

Karikatür Kriz ve Batı'da Yükselen ıslam Karşıtlığı (ıslâmofobi)

Jyllends Posten isimli bir Danimarka gazetesinde başlayan, ardından diğer pek çok Avrupa ülkesi medyasınca da sürdürülen ıki Cihan Güneşi Efendimiz'e yönelik hakaretler ve ardından tüm ıslam dünyasının -yer yer amacını aşsa da- haklı tepkileri geçen ayın gündeminin en ağırlıklı konusu idi.

Rasulullah Efendimiz'e ve ıslam'a saldıran karikatürlerin ıslam dünyasında meydana getirdiği infiali yatıştıracak, ıslam sokaklarının öfkesini dindirip yarasını iyileştirecek her yaklaşımın, Danimarka hükumeti tarafından anlaşılmaz bir şekilde geri çevirilmesi yüzünden, krizin dünyayı yeni bir din çatışmasının eşiğine getirdiği dahi söylenebilir...


Karikatür krizi 11 Eylül saldırılarından sonra Batı dünyasında salgın bir hastalık gibi büyüyen ıslâm düşmanlığının geldiği noktayı göstermesi açısından önemli. ıslamofobi diye de tanımlanan Batı dünyasındaki ıslam karşıtlığı aslında yeni bir hadise değil. Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan bir olgu. Zaman içinde değişik çehrelere bürünse de Haçlılar döneminde görülen ıslâm düşmanlığı ile özellikle sömürgecilik ve son dönemde görülen ıslâm düşmanlığı arasında çok önemli farklar bulunmamaktadır.

Haçlı seferlerinin mimarı Papa ıkinci Urbanus haçlı ordusuna seslenirken :

“Gidin mukaddes beldeleri Müslümanların ellerinden kurtarın... Gidin ellerinizi kafir Müslümanların kanlarıyla yıkayın” diyordu.

Libya'yı işgale giden ıtalyan askeri annesiyle vedalaşırken:

“Ağlama anne, kanımın son damlasına kadar ıslam ümmeti ve ıslam dini ile savaşmaya gidiyorum” diyordu...

Cezayir'in işgali sırasında “ıslam Cezayir'de son günleri yaşıyor” diyen Fransız General, anne babaları katledilen Müslüman çocukları işgalin manevi önderi olarak gösterilen Peder Berimo'nun önüne getirerek; “Muhterem peder işte sana Hıristiyanlaştıracağın çocuklar” diyordu. Hızını alamayan general, “Araplar, Hıristiyanlaşmadıkça Fransa'ya ait olamazlar” ifadelerini kullanmıştı...

Dün, “kanının son damlasına kadar ıslamla savaşmak” için yola çıkan işgal askerlerinin ifadelerinde makes bulan bu düşmanlık bugün ıslam'ın kutsallarına saldırmak gibi binbir türlü şekliyle gösteriliyor.

ıngiltere Başbakanı “Demir Leydi” lakablı, Margaret Thaetcher’in açıklamaları henüz unutulmuş değil. ıskoçya’da gerçekleştirilen NATO zirvesinde, Türkiye’nin de içinde bulunduğu toplantıda, açıkca “Yeni düşman renk yeşildir” ifadelerini kullanmıştı ıngiltere eski başbakanı.

Aynı şekilde NATO eski Genel Sekreteri Willy Claes’in defalarca “komünizmin çöküşünden sonra en ciddi tehdit ıslam’dır” deyişi zihinlerimizden henüz silinmiş değil.

Fransa’nın Sosyalist Başbakanı Alain Juppe’nin Bosna-Hersek Müslüman Katliamı sırasında sarf ettiği “Ne yani, bırakalımda, Avrupa’nın ortasında bir ıslam Devleti mi kurulsun” şeklindeki açıklamaları Batı dünyasının ıslam'a yönelik beslediği düşmanlığı dışa vuran en özlü ifadeler adeta.

Danimarka Kraliçesi II. Margrathi’nin şu sözleri ise Batı'nın ıslam dinine karşı beslediği kin kadar bugün karikatür krizinin nedenlerini izah etmesi açısından oldukça önemli:

“ıslam’ın mensuplarının ülkemizde giderek artması ciddiye alınması gereken bir meydan okumadır. Sorunun devamına bunca zaman izin verdik; çünkü toleranslı ve çok tembeliz. ıslam’a karşıtlığımızı göstermeliyiz.”


ABD Başkanı George W. Bush’un mürşidi olduğu bilinen ve 2000 yılındaki başkanlık yemini töreninde dinî âyini yöneten Protestan lider Franklin Graham da diyor ki:

“ıslam’ın tanrısı bizim tanrımızla aynı değil. O, Hıristiyan veya Yahudi-Hıristiyan itikadındaki tanrının oğlu değil. Başka bir tanrı ve ben onun (ıslam’ın) çok şerli, şeytani bir din olduğunu düşünüyorum. Öyle harika, barışçı bir din olduğuna inanmıyorum. ”
***

ıslam dünyasını ayağa kaldıran karikatürleri bir tür psikolojik savaş niteliği taşıyan son saldırı olarak değerlendirmek de mümkün. Gerçekten de son dönemdeki gelişmelere bakıldığında Batı dünyasında ıslam'a ve Müslümanlara yönelik bir karalama furyasının başını alıp gittiği görülecektir. Özellikle 11 Eylül'den sonra bu furya son derece hızlanmıştır. Ancak Batı dünyasındaki bu saldırgan ve düşmanca tutumun, 11 Eylül hadisesinin tepkisel bir sonucu gibi yorumlarla izah edilemeyeceğinin altının çizilmesi gerekiyor. 11 Eylül ıslam'a ve Müslümanlara kin besleyen çevreler için sadece çok önemli bir bahane olmuştur. Söz konusu çevreler özellikle 11 Eylül'den sonra ıslam'a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri psikolojik savaşta çok ciddi mesafe almışlardır.“ıslam” ve “Müslüman” kelimeleri Batı medyası ve kimi siyasi çevrelerce “barbar”, “terörist” “radikal” gibi yaftalarla birlikte zikredilmesi yüzünden, ıslam dini ve özellikle batıda yaşayan Müslümanlar hedef haline getirilmiştir.

Bugün Avrupa'da yaşayan Müslümanların evleri baskınlara uğramakta, banka hesaplarına kolaylıkla el konulabilmekte, camiler yakılmaktadır. ınsan hakları, din özgürlüğü, farklı kültürlere saygı, tolerans, demokrasi, hukuk devleti vesaire, Müslümanlar söz konusu olduğunda kolaylıkla es geçilebilir hale getirilmiştir. “Vicdan Testi” gibi ırkçı uygulamalarla Müslümanlar “ya her anlamıyla bizim gibi ol ya da ülkemizi terk et!” gibi bir tercihe zorlanmaktalar.

ıfade Özgürlüğü Kılıfı

Batı dünyasının siyasi liderleri, ıslam'a ve onun yüce önderi Allah Resülüne yönelik hakaretleri o çok önemsedikleri ifade ve fikir özgürlüğü nedeniyle engelleyemediklerini ileri sürmekteler. Oysa bunun samimiyetten uzak bir gerekçe olduğu batı dünyasında buna benzer hatta fikir özgürlüğüne giren hususlarda izlenen politikalardan anlaşılmaktadır..

Batı dünyası ifade ve fikir özgürlüğünü gerçekten önemsemiş olsa karikatürleri yayınlayan ülkelerden biri olan Fransa'da olduğu gibi Roger Garaudy sırf Hitlerin öldürdüğü Yahudilerin sayısında tereddüdlerini ifade ettiği için mahkum edilemezdi. Garaudy'i antisemit olmakla suçlayıp mahkum eden zihniyet, Müslümanların manevi değerlerine hakaret eden, onların Peygamberine terörist yaftası yapıştırmaya kalkan çevrelere karşı “ifade özgürlüğü ” maskesinin arkasına sığınmazdı.

Yine aynı Fransa fikir özgürlüğüne o denli önem veriyor olsa ısrail'in baskılarına boyun eğip Fransa'dan yayın yapan El-Menar televizyonunun yayınına son verdirmezdi... 400 tane imamı düşüncelerinden dolayı sınır dışı etmezdi...

Batı'nın bu yöndeki çifte standartlarına daha bir çok örnek vermek mümkün. Örneğin Batı'nın bir çok ülkesinde ısrail'in ırkçı politikalarını eleştirseniz “antisemit” yani “Yahudi düşmanı” olmakla suçlanırsınız. Ama Selman Rüşdi, Teslime Nesrin gibi, müminlerin annelerine, Peygamber Efendimizin zevcelerine akıl almaz iftiralarda bulunanlar ifade özgürlüğünü kullanmış olurlar. Himaye edilirler hatta ödüllere boğulurlar...

Sonuç olarak yüzyıllar geçse de Batı dünyasının ıslam karşıtlığında değişen bir şey görülmüyor. Dolayısıyla karikatür hadisesini bağımsız olarak değerlendirmemek gerekiyor. Batının ıslamla ve Müslümanlarla olan ilişkisinin tarihi arka planını gözönünde bulundurmak gerekiyor.

2

15.03.2006, 12:40

Hristiyan batı dünyası bunları açıkca ifade etmekte bir sakınca görmüyor ve bu örnekleri de saymakla bitiremeyiz herhalde. Buna sebep olarak da ıslam Aleminin dayanışma içinde olmadığını ve dolayısıyla ıslamın emrettiği ''Müslümanlar Kardeştir'' sözüne bağlı kalmayışımızdan kaynaklandığını söylersek herhalde hata yapmış olmayız.
Tabi bunların sebebini de kendi içimizde aramalıyız. Batı bu söylemlerini devam ettirir ama gerektiğinde onlara tokat gibi cevap verebilecek güçlü bir sesin de bizden çıkması gerekiyor. Ama ortada ne ses var ne görüntü. Çığlık atıyoruz ama adeta sessiz çığlık...
Elin gavuruna benim peygamberimle alay etme hakkını kim veriyor? Gerekirse kabeyi bombalarız deme cüretini nasıl kendinde buluyor?
Yine de bir müslüman olarak herşeyde bir hayır vardır düsturunu göz önüne alarak bunlarda da ınşaallah bir hayır vardır diyoruz. Karikatür olayı bizlere kardeşlik duygusunu hatırlattı ve kainatın efendisine olan sevgimize sevgi kattı; O'nu tanıyan tanımayan şimdi daha iyi tanıdı, merak etti, araştırdı. Güzel gören güzel düşünür... Allah bizleri güzel gören kullarından eylesin.
MevLa göreLim neyLer,
NeyLerse güzeL eyLer.

3

25.05.2006, 05:00

Fobi, psikiyatri literatüründe şöyle tarif ediliyor: Özgül tipte bir uyaran veya durumla karşılaşınca duyulan dirençli, mantıksız, abartılı ve daima patolojik korku ve uyarandan kaçınma davranışı. Yani, fobi patolojik/hastalıklı bir korku halini ifade ediyor. Hasta kişi, gerçekte bir tehlike olmasa da takıntı haline getirdiği şeyden şiddetle korkar. Mesela; yükseklikten, yalnızlıktan, kalabalıktan, karanlıktan veya muhayyel herhangi bir şeyden. Son günlerde sıklıkla dillendirilen “ıslam Fobisi”, terkibi de, Batılıların ıslam’dan ve Müslümanlardan duydukları korkuyu anlatmak üzere kullanılan bir tabir. ıslam fobisi de aynen diğer korkular gibi patolojik/hastalıklı bir ruh halinin yansımasından ibarettir.


Niçin Saldırıyorlar?

Bilindiği gibi geçen aylarda Danimarka’da Peygamber Efendimiz(as)’e hakaret içeren bazı karikatürler yayınlandı. ıslam ülkelerinde başlayan Danimarka'ya yönelik protestolar üzerine, Danimarka’ya destek ve “fikir özgürlüğü” kılıfı altında, Fransa, Almanya, Hollanda, ıtalya ve ıspanya'da yedi ayrı gazete bu karikatürlere sayfalarında yer verdi. Bu çirkefliğin fikir özgürlüğü ile uzaktan-yakından bir alakasının olmadığı açıktır. Bu, açıkça Aziz Peygamber’in şahsında ıslam’a, kutsal değerlere ve Müslümanlara yönelik küresel saldırının bir parçasıdır. Bu saldırıların sosyolojik, psikolojik, tarihsel ve teolojik pek çok arka planı olmakla birlikte, bu saldırganlığın sebebini şöyle formüle edebiliriz: Korkuyorlar ve saldırıyorlar…


Esasen küfrün iman karşısında izlediği taktik süreç hiç değişmemiştir. O da şudur:

1)Yok sayma,
2)Alay etme,
3)Boykot ve yaptırım,
4)Sürgün,
5)Öldürme.



ıslam düşmanları, önce imanı/iman edenleri önemsemezler ve küçük görürler. ıman edenler biraz kuvvet kazanınca, onların dinlerini/kendilerini alay ve eğlence konusu yapmaya başlayarak önlerini kesmeye çalışırlar. Süreç içerisinde müminler keyfiyet/kalite ve kemiyet/sayı bakımından güçlenmeye ve toplumda söz sahibi olmaya başlayınca da; kurulu düzenden nemalananlar veya küresel sömürüden pay alanlar telaşa kapılmaya başlarlar. Artık küfür için tek kurtuluş(!) yolu kalmıştır: Baskı, sürgün, işgal ve katliam. ışte, gerek batılı/yabancı gerekse doğulu/yerli ıslam düşmanlarının saldırıları bu panik ve korku halinin bir sonucudur.

Kendilerine âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman o kafirlerin yüz ifadelerinden inkarlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara hışımla saldıracaklar. De ki: “şimdi size bu durumdan daha beterini haber vereyim mi: Ateş... Allah onu kafirlere vaad etti. Ne kötü varış yeridir orası!” (Hac/72)


Vesselam...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir