Giriş yapmadınız.

1

08.07.2005, 19:31

Londradaki saldırılar Üzerine

Geçen gün ıngilterenin başkentine saldırılar düzenlendi ve saldırılar sonucu 30 aşkın insan hayatını kaybetti(vefat etti).Bu haber ülkemizde de büyük bir şokla karşılandı.Çünkü bu millet terörden en çok çeken ve teröre 30 binin üzerinde gencecik insanlar verdi(Allah hepsinden razı olsun.Yattıkları yerleri Cenabı Hak Cennet eylesin)....

Ben bir kaç foruma üyeyim ve bir forumda maalesef buna sevinen kardeşlerimiz oldu.Savaş nidaları yükselmekte,kin ve nefret aşılanmaktadır.Bunlar beni gerçekten çok üzmüş ve üzüntümü sizlerle paylalaşmak istedim...Bir kardeşim cevaben yazdığı yorumu buraya ekliyorum:


Alıntı

Hiç bir müslüman coğrafyasında müslümanların öldürülmesini kabul etmiyoruz.Hiçbir gayri müslim coğrafyasında da masum insanların öldürülmesini kabul etmiyoruz. ıngilteredeki bombalamalarda kimi çocuklar yetim kaldı.Kimi anneler evatsız aynı şekilde ıslam coğrafyasındada bu böyle.Hiç birini tasvip etmiyoruz.
Din adına
Allah adına
Peygamber adına kabul etmiyoruz.Bunun tasvip edilir bir yanıda yok.

ıngilteredeki Türkiyedeki bombalamalar sonucu masumların öldürülmesini Müslüman coğrafyasında şehid edilen mazlumların kısası olarak göstermeye çalışanları şiddetle reddediyoruz.

"Sizinle savaşanlarla; Allah yolunda siz de savaşın. Fakat haksız yere saldırmayın." (Bakara, 2/190)

"Kendilerine karşı savaş ilân olunduğunda zulme uğrayanlara cihad etmeleri için izin verildi. Hak Teâlâ onlara yardıma hakkıyla Kadirdir." (Hac, 22/39)

Kadın, çocuk ve yaşlılara dokunmayın, yemiş veren ağaçları kesmeyin,hayvanları öldürmeyin, ma’mur bir yeri tahrip etmeyin, haddi aşmayın,kilisede ibadet eden papazlara kullara dokunmayın. Hz Muhammed
SAV

Savaş halinde bile masum insanların öldürülmesini yasaklayan bir dinin, barış ortamında insanların günlük işlerini yaparken vahşice katledilmesine vize vermesi düşünülebilir mi? Hasılı, hunharca insanları katleden, insanlığın huzurunu bozan, selametini dinamitleyen terörist, Müslüman olamaz.

BUNU SAVUNMAK
CAHıLLıKTıR
AKILSIZLIKTIR
ıSLAMDAN UZAK YAşAMAKTIR.
ALLAHA HAKARETTıR
ıSLAMA HAKARETTıR
RESULULLAH SAV HAKARETTıR



Evet kardeşler MÜSLÜMAN KATıL OLAMAZ.ıSLAMDA TERÖRÖ YOKTUR...

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

08.07.2005, 19:38

Evet Allah razı olsun hakkaten oyle bende şok oldum bazıları seviniyor....
Ya ben bu insanlardan kafirler kadar nefret ediyorum çünkü bunlar ıSLAM a kara leke oluyorlar....geçende yabancı birisyle birz çhat yaptım sanki suçu ben yapmışım gibi'''' ne zaman bu olaylar bitecek''' tarzında laflar etti ayar oldum... 18 yaşındaki bir genç bu lafları soyledi....neyse selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

3

08.07.2005, 19:41

Peygamberimiz zamanında savaş iki nedenle yapılmıştır:

1- Düşmanlar saldırılarını doğrudan doğruya Peygambere yöneltiyorlardı; O da bunlara karşılık veriyordu.

2- Müslümanları inançlarından döndürmeye zorluyorlardı. Bu durum karşısında Peygamber, düşünce ve inanç hürriyetine dokunulmasına engel olmaya çalışıyordu. Gerçekten de eğer Peygamberimiz savaşa girmişse bu sadece düşünce hürriyetini sağlamak ve inananları inançlarından döndürmeye çalışan kimselere karşı savunma içindi. Bu kesinlikle anlaşılmalıdır ki; Müslüman değil diye hiç kimse öldürülemez. ınançsızlığı yüzünden kimseye dokunulmaz.

şimdi Kuran'daki diğer ayetlere geçelim.

"Size savaş açanlarla, siz de Allah yolunda savaşın, ancak aşırı gitmeyin. şüphesiz Allah aşırı gidenleri sevmez; onları (size savaş açanları) nerede yakalarsanız öldürün. Onları sizi çıkardıkları yerlerden (işgal ettikleri yerlerden) çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür. Onlar Mescid-i Haram yanında orada sizinle dövüşünceye kadar siz de onlarla dövüşmeyin. Fakat sizi öldürürlerse siz de onları öldürün. Bununla beraber vazgeçerlerse siz de bırakın. şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir. Fitneden eser kalmayıncaya, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına düşmanlık edilmez." (Bakara:191-192-193)

Bu ayetler "ıslamın savaş tüzüğü" olarak kabul edilmektedir. ıslam bilginleri bu ayetlerden savaşın ancak saldırıyı püskürtmek amacı ile yapılabileceği sonucunu çıkarmış ve şu yargıları ortaya koymuşlardır:

1- Size savaş açanlarla Allah yolunda "ılahi adaleti ve barışı yayma yolunda" siz de savaşın. şu halde Müslümanlara savaş izninin verilişi, düşmanların saldırısına bağlanmıştır.

2- Ancak aşırı gitmeyin.

Ayete göre savaşmayan kimseler ve savaş meydanında hiç bir fonksiyonu bulunmayan ve asla savaşa katılmayan insanlara saldırmak yasaktır.

3- Fitneden eser kalmayıncaya kadar, onlarla savaşın. Savaşın amacı; baskıyı, sömürüyü kaldırmak barış ve adaleti sağlamaktır. Herhangi bir dinin, ideolojinin zorla benimsetilmesi de fitnedir. ıslam bunu da reddeder ve bununla mücadele eder.

4- Düşmana, davranışının aynısıyla karşılık verilmelidir. Fakat saldıranlar ahlak kurallarından uzaklaşmışlarsa ıslam savaşçısı bu yolda düşmanı izleyemez.

Ahlak dışı konularda karşılıklı davranış kanunu uygulanamaz. Mesela onlar kadınlara saldırırlarsa biz de aynı şekilde davranamayız. Ölülerimizin cesetlerine saygısızlık yaparlarsa bizler hiç bir zaman onları bu yolda taklit edemeyiz.

5- Savaşta meşru olan ve olmayan hareketler:

a) Din adamlarına dokunulmaz.

b) Savaşla ilgili olmayan insanlara dokunulmaz.

c) Çocukları, ihtiyarları ve kadınları öldürmek yasaktır.

d) ıslam bir toplumu imhayı reddeder.

e) Savaşılan ülkeyi tahrip yasaktır. (M. Ebu Zehra. ıslamda Savaş Kavramı)

4

08.07.2005, 19:43

şunu açıkça belirtmek isteriz ki cihad denince akla hemen silahlı savaş gelir. Halbuki cihad çok geniş bir kavramdır. Cihad, çaba, mücadele, gayret anlamlarına gelen bir kavram olup sözlü ve fiili düşünsel, psikolojik ve fiziksel tüm çaba ve mücadeleleri içine alır. Bu kısa açıklamadan sonra merak edilen silahlı savaş konusuna geçelim.

ıslamda savaş asla dini zorla kabul ettirmek için yapılmaz. Bu konuda Allah'ın emri açıktır. "Dinde zorlama yoktur." (Bakara:256)

Savaş saldırıyı püskürtmek için yapılır. Bu konuda Kuran'ın şu ayetini görüyoruz. "Kim sizin üzerinize saldırırsa, sizde tıpkı onların saldırdıkları gibi (saldırılarına karşılık olarak) saldırın. Allah'tan sakının. Ve, Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin." (Bakara:194)

Bu ayetlere göre Kuran, inananlara saldırmayanları kendileriyle iyi geçinilmesi gereken kimseler olarak görür. Ama Müslümanlara saldırdıkları zaman Müslümanlar bu saldırıya cevap verir. "Sizinle din konusunda savaşmamış, sizi yurtlarınızdan çıkarmamış olanlara iyilik yapmak ve adaletli davranmaktan Allah sizi men'etmez; çünkü Allah adaletli davrananları sever. Allah sizi ancak sizinle savaşan, yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanıza arka çıkmış olanlarla dostluk etmenizden meneder." (Mümtehine:8-9)

Saldırıyı önlemek söz konusu olduğu zaman; Kuran saldırının ilk işareti görülür görülmez savaşa girilmesine izin vermez. Hatta saldırı başladıktan sonra bile savaşa meydan vermeden mümkünse onu durdurmaya çalışır: "Eğer herhangi bir ceza ile karşılık verecekseniz size yapılanın aynısı ile karşılık verin. Sabrederseniz andolsun ki; bu elbette daha hayırlıdır." (Nahl:126)

ışte, oldukça açık yargılar taşıyan bu ayetler ispat etmektedir ki; Peygamber uygulamasında kendini bulan, ıslam Dini'ne göre savaşın sebebi; bir ideolojiyi veya bir dini başkalarına zorla kabul ettirmek değil aksine bir saldırının önünü almaktır

5

08.07.2005, 19:44

Savaş Esirleri:

Savaşta bile insan onuruna saygı gösteren ıslam, Müslümanları esirlere karşı da merhametli olmaya çağırır. Peygamberimiz "Esirlerinize iyilikle davranınız!" demiştir. Bedir Savaşında alınan esirlere iyilikle ve saygılı bir şekilde davranılmasını emretmiştir. Müslümanlar da bu emre uyarak yiyecek konusunda esirlere öncelik tanımışlardır.

Savaş esirleri konusunda ıslamın temel direktifleri nelerdir? Onlara hürriyetlerini mi verir yoksa kendilerinden fidye mi alır?

Bu konudaki ayetler şöyledir:

"Nihayet onların gücünü kırdığınız zaman artık bağı sıkı tutun(onları öldürmeden ve yaralamadan tutsak edin). Ondan sonra ya iyilik yapın (karşılıksız serbest bırakın) yahut fidye alın." (47:4)

Kuran’ın bu ayeti iki şıktan birinin seçilmesi gerektiğini göstermektedir. Ya karşılıksız serbest bırakma, yahutta fidye ile serbest bırakma, bunun dışındaki uygulamalar ıslami değildir.

Savaşta bile işkence yasaktır.

"El, ayak, burun, kulak keserek cezalandırmak yasaktır."(Sünen-i Ebu Davud, Tercemesi, Cilt:10 sh. 217)

"Öldürmede bile insanların en iffetlisi, merhametlisi müminlerdir."(Ebu Davud Hds. No:2666)

Buradaki iffetli (merhametli) kelimesi en şefkatli, en merhametli ve yaratıkların organlarını kesmek ve bağlamak şeklinde onlara işkence etmekten en çok sakınan manalarına gelir. Çünkü ıslam "şüphesiz Allah her şeyde iyi ve mükemmel olanı farz kılmıştır. O halde siz öldürdüğünüz zaman, öldürmeyi (merhametlice) yapın. Bir hayvanı keseceğiniz zaman bıçağı iyice bileyin ve hayvanı dinlendirin." (Tirmizi diyet:14, ıbni Mace Zebaih:3) (Ahmed Bin Hanbel 4:123125) ıslam, bu gibi buyruklarla Müslümanların kalplerine merhameti ve şefkati yerleştirmiştir. Bu nedenle gerçek Müslümanlar bir şefkat ve merhamet örneği oldukları için savaşta düşmanı öldürürken dahi onun organlarını keserek ona işkence yapamazlar. Bu kesinlikle yasaktır. (Ebu Davud C.10 s. 270)

Savaşta kadınları öldürmek yasaktır.

Abdullah bin Ömer'den rivayet edildiğine göre: Resulullah'ın bulunduğu savaşlardan birinde bir kadın ölü bulundu. Bunun üzerine Resulullah kadınlarla çocukların öldürülmesinin ıslamda yasak olduğu söyledi. (Ebu Davud, Hds. No:2668, Buhari Cihad 147-148, Müslim Cihad 25-26, Tirmizi Siyer 19, ıbni Mace Cihad 30, Darimi Siyer 24, Muvatta Cihad 29, Ahmed Bin Hanbel c. 2: 23-22, 76, 91)

Yani savaşta savaşmayan insanlarla savaşılmaz, silahsız insanlara dokunulmaz. (Aliyyül Kari, Mirkatül Mefatih c. 4:237)

Peygamberimiz Mekke fethinde Mekke halkına şöyle seslenmiştir: "Ey Kureyş topluluğu! şimdi hakkınızda benim ne yapacağımı tahmin edersiniz?" diye sordu. Kureyş topluluğu: "Sen kerem ve iyilik sahibisin. Bize hayır ve iyilik yapacağını umarız" dediler. Bunun üzerine Peygamberimizi; "Benim halimle sizin haliniz, Yusuf'un kardeşlerine yaptığı gibidir. Hz.Yusuf kendisine komplolar kuran kardeşlerine şöyle seslenmiştir: `Bugün ve bundan sonra benim tarafımdan size başa kakma ve serzenişte bulunma gibi herhangi bir eza ve cefa düşünmeyin. Ben hakkımı helal ettim` " diyerek hepsini AFFETTı. (Taberi, ıbni Sad)

Hz.Peygamber daha Medine'ye gelir gelmez yerli ahali ve Yahudilerle imzaladığı vesikayla karşılıklı hak ve yükümlülükleri açıkça tanımladı. Ve ortak bir konsensüs sağlamayı başardı. Buna göre Müslüman olmayanlar kendi din ve düşüncelerinde yaşama biçimleri ve ibadetlerinde özgür olacak, kimse onlara müdahale etmeyecek ve ıslam Devletine verdikleri vergi karşılığında yabancı saldırılara karşı korunacaklardı. Hz.Ali, Mısır Valisi Malik bin Eşter'e gönderdiği mektubunda bunu sistemli bir hukuki ifadeye döktü. Hz.Ali'ye göre Müslümanların yönetiminde yaşayan insanlar iki gruba ayrılıyordu. Biri "dinde kardeşlerimiz olan Müslümanlar" diğeri de "yaratılışta eşlerimiz olan gayri müslimler" Her ikisinin de korunmuş hakları vardı. Tarihte hiçbir kültür kendinden başkasını böylesine ontolojik ve insanı bir temele oturtup yüceltebilmiş değildir. Nitekim Hz.Ali'nin bu çarpıcı tanımı Kuran’ın bütün insanları tek bir nefisten yarattığına ilişkin bir ayetine ve Peygamberin "bütün insanlar Adem'in çocuklarıdır. Adem de topraktandır" hadisine bir vurguydu.

Müslüman olmayan cemaat ve halkların kendi din ve hukuki inanışlarını sürdürme haklarını teminat altına alan bu geniş ve özgürlükçü perspektif, ıslam toplumunda sosyal kültürel temele dayalı bir çoğulculuğun gelişmesine yardım etti ve Hıristiyan, Yahudi, Mecusi, Hindu, Budist ve benzeri din ve inanışlara bağlı kültür ve cemaatlerin günümüze kadar din ve kültürel varlıklarını koruyup sürdürmelerini sağladı. şu bir gerçektir ki, eğer Müslümanlar, batılılar gibi diğer kültürler, dinler ve halklar karşısında baskı ve asimilasyon politikası uygulasalardı, ıslam'ın devlet olduğu ülkelerde ne Hıristiyan ne de Budist ve benzeri kalırdı. Örneğin; ıslam (Endülüs Emevileri) ıspanya'da yüzyıllarca devlet olmasına rağmen Hıristiyanları {ve Yahudileri} inançlarında zorlamamış, onları asimile etmemiştir. Buna karşın Hıristiyanların hakimiyetindeki ıspanya'da tek bir Müslüman kalmamıştır...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir