Giriş yapmadınız.

1

04.05.2005, 11:54

Filistin'in çilesi - Kazım Güleçyüz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Filistin’in çilesi





Dokuz yıl önce dönemin Cumhurbaşkanıyla birlikte gittiğimiz ısrail-Filistin gezisinde, iki ülke arasında uçurum boyutundaki gelişmişlik farkını görme imkânı bulmuştuk.

ısrail alabildiğine mâmur ve müreffeh; Filistin inanılmaz bir fakirlik ve sefalet içinde.

ısrail’in Filistinlilere “bahşettiği” birbirinden kopuk yerleşim birimleri içinde, o zaman mutasavver “Filistin devleti”nin “başkenti” nazarıyla bakılan Gazze’ye gitmek üzere kontrol noktasını geçtiğimiz andan itibaren yürek burkan sefalet manzaralarıyla karşılaştık.

Heyet olarak bindiğimiz demode ve döküntü otobüslerle bozuk yolda ilerleyip Gazze’ye ulaştığımızda, bizdeki fukara Anadolu kasabalarını andıran perişan görüntüleri karşımızda bulduk.

Ve aralarında Türkiye-ısrail Ortak ış Konseyi üyeleriyle başkanının da bulunduğu kimi işadamları, hiçbir şefkat ve vicdan ölçüsüne sığmayacak sonradan görme ve kibirli tavırlar sergileyerek, “Yahu, bizim ne işimiz var burada?” diye sızlanıp söylenmeye başladılar.

Onlar için önemli olan, zengin ve güçlü ısrail’le yeni iş bağlantıları kurup, servetlerine servet katmaktı. ısrail’in bütün hayat damarlarını kurutup bu hale getirdiği zavallı Filistin’de yaşanan dram umurlarında bile değildi.

Başbakanın birçok yönüyle tartışılmaya devam eden ısrail-Filistin ziyaretinin Filistin ayağıyla ilgili olarak gelen haberlerden biri, bize o hazin gözlemlerimizi tekrar hatırlattı.

Bu habere göre Erdoğan’ın ısrail’deki programı uzayıp sarkınca, Filistinlilerin canı sıkılmış. Gecikme yüzünden Filistin Başbakanıyla olan randevunun iptali sıkıntıyı arttırmış.

Ve Filistinliler serzenişlerini “ısrail’e bir buçuk gün tahsis edilirken bize sadece üç saat ayrılmış. Ne de olsa bizim ısrail gibi tank ihalelerimiz yok!” sözleriyle dile getirmişler.

Başbakanı Filistin yolunda geciktiren sebeplerden birinin, program çerçevesinde görüştüğü ısrail Dışişleri Bakanının konu üzerine konu açıp süreyi aşması olduğu belirtiliyor.

Açıkça belli ki burada da bir kasıt var.

ısrail Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla görüşen Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı düzeyinde de bir görüşme yapmasının gereği ve gerekçesi neydi, bilemiyoruz. Ama görünen o ki, bu görüşmenin Filistinlileri gücendirmekten başka bir “fayda”sı olmadı. Aynı Bakanın daha görüşme öncesi “Türkiye’nin arabuluculuğuna gerek yok” mesajı vermesi de cabası...

Ne yazık ki, bugün itibarıyla Filistin’e ulaşmanın yolu ısrail’den geçmekte. ısrail’e uğramadan Filistin’e girebilmenin imkânı yok.

Dolayısıyla, sırf Filistinlilere destek verip yardımcı olabilmek için dahi ısrail’den—tabir caizse—“vize” almak gerekiyor. Ancak ısrail de bu vizeyi çok ağır şartlara bağlıyor.

Ve sonuçta, Filistin’e yardım meselesi yine muallâkta kalmaya devam ederken, asıl parsayı toplayan taraf bir kez daha ısrail oluyor.

Nitekim tam da gezi öncesi verilen 200 milyon dolarlık casus uçak projesinden sonra, bomba uçakları alımı da ihalesiz ısrail’e veriliyor. Millî Savunma Bakanı, bu ülkeyle yürütülmekte olan silâh projelerinin toplam tutarının 1 milyar doları aşacağını açıklıyor.

Peki Filistin’e destek ve yardım ne âlemde?

Bu sualin cevabı hâlâ meçhul. ışgal ettiği Filistin topraklarından çekilme işini “terörün bitmesi” şartına bağlayan ve Erdoğan’ın “Abbas’ın elini güçlendirin” ricasına kulak asmayıp meseleyi askıda bırakan şaron, Türkiye’nin Filistin’e yardımı konusunu da “Biz çekilince buraların imar-inşa işlerini siz üstlenirsiniz” sözüyle belirsiz bir vadeye erteliyor.

Sonuç olarak, şaron’un “Erdoğan’ın ayağımıza kadar gelmesi, daha önce hakkımızda söyledikleri için bir özür dileme mânâsındadır” şeklinde yorumladığı gezi, Türkiye’nin itibarına gölge düşüren, ısrail’in elini güçlendiren, Filistin’e ise hiçbir şey kazandırmayan talihsiz bir ziyaret olarak tarihteki yerini aldı.

Bu gezi, haftalardır gözü ve kulağı Beyaz Saray’da olan Başbakanın oradan beklediği davet ve randevu cevabının önünü açar belki.

Ama böyle bir cevabın ardından yapılması muhtemel Washington ziyaretinin, 3 Kasım sonrasındaki şâşaadan çok uzak ve sönük bir havada gerçekleşeceğinin işaretleri artıyor.

04.05.2005

E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr

http://www.yeniasya.com.tr/2005/05/04/yazarlar/kgulecyuz.htm
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

25.01.2009, 11:33

Re: Filistin'in çilesi - Kazım Güleçyüz

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Kazım GÜLEÇYÜZ

Filistin’in çilesi





Dokuz yıl önce dönemin Cumhurbaşkanıyla birlikte gittiğimiz ısrail-Filistin gezisinde, iki ülke arasında uçurum boyutundaki gelişmişlik farkını görme imkânı bulmuştuk.

ısrail alabildiğine mâmur ve müreffeh; Filistin inanılmaz bir fakirlik ve sefalet içinde.

ısrail’in Filistinlilere “bahşettiği” birbirinden kopuk yerleşim birimleri içinde, o zaman mutasavver “Filistin devleti”nin “başkenti” nazarıyla bakılan Gazze’ye gitmek üzere kontrol noktasını geçtiğimiz andan itibaren yürek burkan sefalet manzaralarıyla karşılaştık.

Heyet olarak bindiğimiz demode ve döküntü otobüslerle bozuk yolda ilerleyip Gazze’ye ulaştığımızda, bizdeki fukara Anadolu kasabalarını andıran perişan görüntüleri karşımızda bulduk.

Ve aralarında Türkiye-ısrail Ortak ış Konseyi üyeleriyle başkanının da bulunduğu kimi işadamları, hiçbir şefkat ve vicdan ölçüsüne sığmayacak sonradan görme ve kibirli tavırlar sergileyerek, “Yahu, bizim ne işimiz var burada?” diye sızlanıp söylenmeye başladılar.

Onlar için önemli olan, zengin ve güçlü ısrail’le yeni iş bağlantıları kurup, servetlerine servet katmaktı. ısrail’in bütün hayat damarlarını kurutup bu hale getirdiği zavallı Filistin’de yaşanan dram umurlarında bile değildi.

Başbakanın birçok yönüyle tartışılmaya devam eden ısrail-Filistin ziyaretinin Filistin ayağıyla ilgili olarak gelen haberlerden biri, bize o hazin gözlemlerimizi tekrar hatırlattı.

Bu habere göre Erdoğan’ın ısrail’deki programı uzayıp sarkınca, Filistinlilerin canı sıkılmış. Gecikme yüzünden Filistin Başbakanıyla olan randevunun iptali sıkıntıyı arttırmış.

Ve Filistinliler serzenişlerini “ısrail’e bir buçuk gün tahsis edilirken bize sadece üç saat ayrılmış. Ne de olsa bizim ısrail gibi tank ihalelerimiz yok!” sözleriyle dile getirmişler.

Başbakanı Filistin yolunda geciktiren sebeplerden birinin, program çerçevesinde görüştüğü ısrail Dışişleri Bakanının konu üzerine konu açıp süreyi aşması olduğu belirtiliyor.

Açıkça belli ki burada da bir kasıt var.

ısrail Cumhurbaşkanı ve Başbakanıyla görüşen Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı düzeyinde de bir görüşme yapmasının gereği ve gerekçesi neydi, bilemiyoruz. Ama görünen o ki, bu görüşmenin Filistinlileri gücendirmekten başka bir “fayda”sı olmadı. Aynı Bakanın daha görüşme öncesi “Türkiye’nin arabuluculuğuna gerek yok” mesajı vermesi de cabası...

Ne yazık ki, bugün itibarıyla Filistin’e ulaşmanın yolu ısrail’den geçmekte. ısrail’e uğramadan Filistin’e girebilmenin imkânı yok.

Dolayısıyla, sırf Filistinlilere destek verip yardımcı olabilmek için dahi ısrail’den—tabir caizse—“vize” almak gerekiyor. Ancak ısrail de bu vizeyi çok ağır şartlara bağlıyor.

Ve sonuçta, Filistin’e yardım meselesi yine muallâkta kalmaya devam ederken, asıl parsayı toplayan taraf bir kez daha ısrail oluyor.

Nitekim tam da gezi öncesi verilen 200 milyon dolarlık casus uçak projesinden sonra, bomba uçakları alımı da ihalesiz ısrail’e veriliyor. Millî Savunma Bakanı, bu ülkeyle yürütülmekte olan silâh projelerinin toplam tutarının 1 milyar doları aşacağını açıklıyor.

Peki Filistin’e destek ve yardım ne âlemde?

Bu sualin cevabı hâlâ meçhul. ışgal ettiği Filistin topraklarından çekilme işini “terörün bitmesi” şartına bağlayan ve Erdoğan’ın “Abbas’ın elini güçlendirin” ricasına kulak asmayıp meseleyi askıda bırakan şaron, Türkiye’nin Filistin’e yardımı konusunu da “Biz çekilince buraların imar-inşa işlerini siz üstlenirsiniz” sözüyle belirsiz bir vadeye erteliyor.

Sonuç olarak, şaron’un “Erdoğan’ın ayağımıza kadar gelmesi, daha önce hakkımızda söyledikleri için bir özür dileme mânâsındadır” şeklinde yorumladığı gezi, Türkiye’nin itibarına gölge düşüren, ısrail’in elini güçlendiren, Filistin’e ise hiçbir şey kazandırmayan talihsiz bir ziyaret olarak tarihteki yerini aldı.

Bu gezi, haftalardır gözü ve kulağı Beyaz Saray’da olan Başbakanın oradan beklediği davet ve randevu cevabının önünü açar belki.

Ama böyle bir cevabın ardından yapılması muhtemel Washington ziyaretinin, 3 Kasım sonrasındaki şâşaadan çok uzak ve sönük bir havada gerçekleşeceğinin işaretleri artıyor.

04.05.2005

E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr

http://www.yeniasya.com.tr/2005/05/04/yazarlar/kgulecyuz.htm

3

25.01.2009, 11:34

4.yıl önceden yazılmış bir yazı dikkatinizi çeker düşüncesiyle, tekrar yayınlanmasında fayda olduğuna inanıyorum.

şuana ısraille olan anlaşmalarımızdan, ne kadar silah alacağımız ve nekadar milyar dolar israile kaynak aktaracağımız bilinmiyor. 4 sene önceki 1 milyar doların 5 milyar doları geçtiği ifade edilmesine rağmen, rakam 4 yılda 5 kat artmış.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir