Giriş yapmadınız.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

16.03.2005, 13:16

Zorbalık(Ya başını aç ya da dışarı çık)




15 Mart Dünya Tüketiciler Günü dolayısıyla gerçekleştirilen “AB-Türkiye Müzakere Sürecinde Tüketicinin Korunması” başlıklı panelin gerçekleştirildiği üniversitenin görevlileri, paneli takip için gelen başörtülü muhabirlere “Ya başını aç ya da çık” dediler. Görevliler, muhabirlerin çıkarılmasını görüntülemek isteyen diğer muhabirleri de tartaklayarak engellemeye çalıştılar.

http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/16/default.htm
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

16.03.2005, 13:18

AKPden yasağa kabin hizmeti

AKP’den yasağa “kabin” hizmeti



RıZE’NıN AKP’li belediyesi, başörtülü öğrenciler için Karadeniz Teknik Üniversitesi Rize Meslek Yüksek Okulunun giriş kapısının yanına ahşap bir kabin yerleştirdi.

Hürriyet’in haberine göre, öğrenciler bu kabinde başlarını açıp okula giriyor, çıkışta ise yine burada örterek evlerine dönüyor. Rize Belediyesi yetkilileri, kabinin okulun tatil olduğu dönemlerde zabıta noktası olarak kullanılacağını belirttiler.

kardeşler artık sorun kalması AKP bu işi de çözdü..pratik zeka var bunlarda sorunları hemen cozuyolar
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

3

16.03.2005, 13:28

Kadis Has'ta yaşanan hadisede ilk olarak içeri almışlar iki tesettürlü gazeteciyi, sonradan dışarı çıkarmışlar. Birisi gazetemiz yazarlarından Naciye Kaynak (Daha önce de benzer bir şey başına gelmişti.), diğeri ise Yeni şafak'ın gazetecisi sanırım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

17.03.2005, 00:30

Artık bu konulara diyecek bir şey bulamıyorum, verecek tepkim de kalmadı Allah a sığınmaktan başka !!!!

5

17.03.2005, 06:27

Kazım GÜLEÇYÜZ

“Ya aç, ya çık”




Görevi haber takip etmek ve yazmak olan muhabirimiz Naciye Kaynak yılbaşından beri üçüncü kez haber konusu oldu.

ılk ikisinde, Galatasaray Üniversitesinde tertiplenen iki ayrı etkinliği izlemesine, başörtülü olduğu gerekçesiyle müsaade edilmedi.

Ocak ayında yaşanan ilk olayda, etkinliği organize eden kuruluşlardan birinin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olması, işe ayrı bir boyut kazandırdı. Bir meslek örgütü, bir gazetecinin görev yapmasının engellenmesine seyirci kaldığı gibi, bu ayıbı savunuyordu da.

Buna karşılık üniversite, “Ne yazık ki kurallar böyle, elimizden birşey gelmez” diye ifade ettiği bir mahcubiyet içindeydi.

Aynı mahcup tavır, yine aynı üniversite bünyesinde gerçekleştirilen Türk-Hollanda Medya Günlerinde de sergilendi. Kaynak’ın, başörtülü olduğunu belirterek ilettiği “etkinlikleri izleme” talebine “Çok isterdik, ama maalesef mümkün değil” cevabı verildi.

Üçüncü olay ise, Kadir Has Üniversitesinde gerçekleşti. Kaynak ve ardından Yeni şafak muhabiri Huri Yazıcı “Ya başınızı açın, ya da çıkın” şeklinde son derece hoyrat ve kaba söylemlerle kampüs dışına çıkarıldı. Üstelik bu iş kapıdaki güvenlik görevlilerince değil, bizzat Rektör Yardımcısı tarafından yapıldı.

Bu skandal, herşeyden önce daha bağımsız ve özgürlükçü olması gereken/beklenen özel üniversiteler adına büyük bir utanç ve ayıp.

Hatırlarsınız: Yakın zaman önce MHP kanadında çok kullanılan tuhaf bir slogan vardı:

“Ya sev, ya terk et.”

Vatanseverliği kendisinden başka kimseye bırakmayan totaliter ve faşizan bir zihniyetin ifadesi olarak bu tahrikçi sloganın, yol açabileceği karşı tahriklerle Türkiye’yi ciddî gerilim ve çatışmalara sürükleyebileceği tehlikesi parti yönetimi tarafından da fark edilmiş olmalı ki, son dönemlerde artık duymuyoruz.

ıyi de oldu, çünkü Türkiye’nin gerilim ve çatışmaya değil, sükûnete, diyaloga, uzlaşmaya ve kucaklaşmaya ihtiyacı var. Ve bu tür sloganlar, kutuplaşmayı tırmandırıp yeni kavgalar çıkarmaktan başka bir netice vermez.

Ne var ki, şimdi de başörtüsü yasakçılığını marifet zanneden dayatmacı kafa, MHP’lilerin terk ettiği sloganı, aynı kalıp içinde, ama daha değişik bir ifadeyle gündeme getiriyor:

“Ya başını aç, ya da çık!”

Doğrusu merak ediyoruz: Böylesine bir küstahlık ve cür’et sergilenirken nereden cesaret alınıyor? ışadamı Kadir Has’ın, kurduğu ve adını verdiği üniversitede böyle bir kepazeliğe rıza göstereceğini hiç zannetmiyoruz.

Tamam, Galatasaray Üniversitesinde olduğu gibi denilebilir ki: “Kuralları biliyorsunuz, bunlar varken bizim farklı bir uygulama yapmamız mümkün değil. Lütfen anlayışla karşılayın ve bizi zor duruma düşürmeyin.”

Gerçi bunun da mantığı yok. Çünkü içeri alınmayan veya alındığı halde dışarı çıkarılan kişiler ne öğrenci, ne de öğretim üyesi. Üniversite kuralları ile hiçbir şekilde bağlı olmayan basın mensupları. Ve üniversitedeki bir etkinliği izleyip haber yapmak istiyorlar...

(Ve o etkinlik hiçbir basın organında haber olmadı, ama bu olay beş gazetede birden çıktı! Acaba Kadir Has Üniversitesi, Ocak’taki skandalın ardından “Hiç değilse bu şekilde de olsa gündeme geldik, teşekkür ederiz” diyen TGC Başkanı Erinç gibi mi düşünüyor?)

Hadi, diyelim ki, muhabirleri de yasak kapsamında görüyorsunuz. Bunu söylemenin de bir nezaketi, âdâbı, erkânı olmalı değil mi?

Ama böyle olaylar neticesi itibarıyla iyi oluyor. Böylece giderek hırçınlaştığı gözlenen yasakçı kafa kendi düzeyini tekrar tekrar gözler önüne seriyor ve milletin de, dünyanın da kendisini çok daha iyi tanımasını sağlıyor.

Peki, bu gidiş böyle devam eder mi?

Bize göre, hayır. Ülkenin ve dünyanın gidişatıyla tamamen çelişen ve giderek daha fazla yalnızlaşıp köşeye sıkışan, bunu da giderayak paniği içinde sergilediği hırçın tavırlarla gösteren dayatmacı kafa, yaptıklarıyla aynı zamanda kendi ömrünü de iyice kısaltıyor.

Ayıplarla dolu siciline son olarak “Ya aç, ya çık” çirkinliğini de ekleyen bu çağdışı kafa artık şunu anlamalı: Tesettürü bu topraklardan dışlamaya hiç kimsenin gücü yetmez.

Yetseydi bu iş 30’larda bitmiş olurdu...

17.03.2005

E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr







Faruk ÇAKIR

‘ıkna odası’ isim değiştirdi




Türkiye’nin önünü tıkayıp, ufkunu karartan başörtüsü yasağı, her gün yeni skandallara sebep oluyor. Kanunsuz yasağın devam etmesini isteyen çevreler, “Aman ha! Bu konuyu gündeme getirmeyin. Unutun, unutturun!” dedikçe, yaşanan hadiseler, “Ben buradayım, milyonları mağdur etmeye devam ediyorum!” diyor.

Muhabirimiz Naciye Kaynak’ın başına gelenler her halde ‘basın tarihi’ne geçmeyi hak etti. ıki defa devlet üniversitesinde (Galatasaray Ün.) görev yapması engellendi. Salı günü de ‘özel’ bir üniversite (Kadir Has Ün.) aynı yasakçılığı sürdürdü. Muhabirimiz toplantıya gitmeden önce—tecrübeli olduğu için—üniversiteyi arıyor ve “Ben başörtülü bir muhabirim. Toplantıyı takip edebilir miyim?” diye soruyor. Cevap olarak “Rektör yardımcısı bilir, o da şu an yok” diyorlar. Nihayetinde toplantının yapıldığı üniversiteye gidiyor, içeri girip ‘basın masası’na kaydını yaptırıyor ve toplantıyı izlemeye başlıyor. Biraz sonra gelip, “Toplantıyı izlemek istiyorsanız, başınızı açmalısınız” deniliyor. Yasakçılar, “Hayır, ben başını açmak yerine toplantıyı terk ederim” cevabını alıyorlar. Tek başına bu teklif bile başörtüsü takan milyonlara hakaret değil mi? Bu haksızlığa imza atanlar, millet vicdanında mahkûm oldukları gibi, hukuk karşısında da mahkûm olmaları gerekmez mi?

ılk bakışta başörtüsü yasağı kimin içindir dersiniz? Üniversitede okuyan öğrenciler için. (Ki, bu da kanunsuzdur.) Peki, gazetecilik görevini yapan bir muhabire bu yasak niçin uygulanıyor? Makul bir izahı yok, çünkü öğrencilere uygulanan yasak da kanunsuz! Bu haksızlıkların devam etmesi Türkiye’nin önünü tıkamış olmuyor mu? Yasağın dayandırıldığı ‘yönetmelik’lerde “Öğrenci olmasalar dahi başörtülüler üniversite binalarına giremez” diye bir madde var mı? Yoksa bu keyfîlik neyin nesi?

Hukukçu değilim, ama bu hukuksuzluğa imza atanların—mevcut durumda bile—adalet önünde mahkûm olabileceğini düşünüyorum. Bunun ilk şartı, bu ihlâllere imza atanlara karşı, mağdurların hakkını arayabilecek hukukî donanıma sahip olabilmeleridir. Daha önce de çeşitli vesilelerle ifade etmeye çalıştığımız gibi, yasağın mağdurları bir araya gelip gerekiyorsa sadece bu işlerle uğraşan vakıflar ve platformlar kurarak yasakçılara karşı daha fazla hukukî yollara başvurmalıdırlar.

ıstanbul’da bu hukuksuzluk yaşanırken, aynı günkü gazetelerde canım memleketimde/Rize’de yaşanan bir acziyet haberi yer aldı. Habere göre, Rize’nin AKP’li belediyesi, Meslek Yüksek Okulunun giriş kapısının yanına ahşap bir kabin yerleştirmiş ve öğrencilerin okula girişte ve çıkışta başörtülerini burada açmasını/kapamasını sağlamış! Okulun kapısına gelen öğrenciler, kabine girip başörtülerini çıkarıyor, okuldan çıkarken de aynı kabine girip başörtülerini bağlıyorlarmış. (Hürriyet, 15 Mart 2005)

Belediye belki kendisine göre uygun bir çözüm bulmuş, ama yasağa karşı çare bu mudur? Bu kabinin, ‘ikna odası’ndan—ismi dışında—ne farkı var? Böyle bir ‘çare’yi şahıslar yapabilir belki, ama hükümete düşen, Türkiye’yi bu ayıplardan kurtarmak olmalıdır.

Yapılması gereken bellidir: Başörtüsü yasağı tamamen kalkmalı, Türkiye’nin önü ve ufku açılmalıdır. “Türban kulübesi” yapmak bile akıllarına gelirken, yasağı kaldırmak akıllarına gelmiyor mu dersiniz?

Maşadov’a rahmet

“şamil Basayev’le tanışma onuruna ulaşmış biri olarak maalesef Aslan Maşadov’la tanışamadım. Ama bu cinayetin ne anlama geldiğini, en azından yüreğimde neresini kanattığını anlatmalıyım size... (...) Kafkasya’nın en çok mezalim çeken, on binlerce çocuğunu cinayetlere kurban vermiş, yüzbinlerce insanını sırf o topraklarda doğdukları ve o topraklara ‘ülkem’ deme onur ve inancına sahip oldukları için katledilmiş halkıdır Çeçenler...

“Aslan Maşadov seçimle işbaşına gelmiş bir devlet adamıydı. O bir liderdi. Bize bir terörist gibi sunuldu. Gelen görüntüler nasıl da alçaltıcıydı... Nasıl da küçültücüydü... (...) şehit Aslan Maşadov Çeçen tarihinin onurlu bir katına tahtını kurdu. Selam olsun.” (Serdar Akınan, Akşam Pazar eki, 13 Mart 2005)

17.03.2005

E-Posta: cakir@yeniasya.com.tr
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir