Giriş yapmadınız.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

08.01.2011, 13:13

’Namaz kılmayan haindir’










’Namaz kılmayan
haindir’






















Kazım GÜLEÇYÜZ



Bediüzzaman’ın M. Kemal’le olan tartışmasında söylediği
“Kâinatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır. Namaz kılmayan
haindir, hainin hükmü merduttur” sözlerindeki “Namaz kılmayan haindir” cümlesi
de tartışma gündemine oturdu.
Bir taraftan dine hizmetin irşad ve nasihat
yoluyla olabileceğini, bunun da “kavl-i leyyin” olarak ifade edilen “yumuşak
üslûb”u gerektirdiğini vurgulayan bir insanın, namaz kılmayanları hainlikle
suçlamasının çelişki olduğu söyleniyor.
Ki, Said Nursî’nin eserlerinde
ağırlıklı bir yer tutan namazla ilgili bahislerde irşad ve ikna metodunun esas
alındığını, teşvikkâr bir üslûp kullanıldığını görmekteyiz. Örnek olarak
Dördüncü, Dokuzuncu ve Yirmi Birinci Sözler’e bakılabilir.
Said Nursî’nin
farklı meslek gruplarından insanlarla yaptığı sohbetlerde onları namaza nasıl
teşvik ettiğinin ilginç örnekleri de Tarihçe-i Hayat’ın Emirdağ Hayatı kısmının
başındaki “Üstad gelenlerle ne konuşurdu?” bahsinin sonuna haşiye olarak konulan
notta okunabilir (s. 712-2).
Ki, Hatime’sinde “Allah’ın bizim ibadetimize ne
ihtiyacı var ki, Kur’ân’da çok şiddet ve ısrarla, ibadeti terk edeni Cehennem
gibi dehşetli bir ceza ile tehdit ediyor?” sualinin de cevaplandırıldığı Tabiat
Risâlesi’nin girişinde, “Risale-i Nur’un mesleği nezihane, nazikâne ve kavl-i
leyyindir (yumuşak sözdür)” diyor Üstad (Lem’alar, s. 420)
Aynı şekilde, dine
hizmetin “dine imale etmek (meylettirmek), iltizama (sıkı sıkı sarılmaya) teşvik
etmek ve vazife-i diniyelerini ihtar etmek (dinî görevlerini hatırlatmak)” ile
yapılabileceğini vurgulayıp, “Yoksa, ‘dinsizsiniz’ dese, onları tecavüze sevk
etmektir” diyen de yine Bediüzzaman. (Sünûhat, Eski Said Dönemi Eserleri, s.
498)
Peki, “Namaz kılmayan haindir” cümlesini bu yaklaşımın neresine
oturtacağız? İşte orada, Said Nursî’nin yeri geldikçe tekrarladığı ve bir
cihetiyle bugün 5n1k olarak ifade ettiğimiz formüle tekabül eden kriterleri
hatırlamaya ihtiyacımız var:
Bir sözü doğru değerlendirebilmek için “Kim
söylemiş, ne söylemiş, kime söylemiş ve ne makamda söylemiş?” gibi suallerin
rehberliğine başvurmamız gerekiyor ki, yanlış yola sapmayalım.
“Namaz
kılmayan haindir” sözünü bu kriterlere vurduğumuz zaman şu sonuçlara
varıyoruz:
Bu sözün Bediüzzaman tarafından M. Kemal’e söylendiği bir vâkıa.
Ne makamda söylendiğine baktığımızda ise, muhatabının “Sizi yüksek
fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık, ama siz en evvel namaza
dair şeyler yazıp aramıza ihtilâf verdiniz” şeklindeki öfkeli itirazı üzerine bu
keskin cümlelerin sarf edildiğini görüyoruz.
İşin püf noktası da burada. M.
Kemal, kendi bakış açısına göre zaferi takiben başlayan süreçte yeni devleti
yapılandırma projelerini en önemli gündem olarak görüp onlara odaklanırken,
namaz gibi bir konuya tâlî ve detay bir mesele olarak bakıyor. Bu yüzden namazın
bu şekilde gündeme getirilmesinden rahatsız oluyor.
Said Nursî ise savaş,
zafer, devlet gibi konuların önemini gözardı etmemekle beraber, bunların arzî,
dünyevî ve geçici olduklarını, asıl ve kalıcı olanın ise iman ve ibadet gibi
temel meseleler olduğunu düşünüyor. Ve dünyevî inkılâpların başarısının da,
inanç noktasındaki duruş ve tavrın sağlamlığına bağlı olduğunu ifade
ediyor.
Milletvekillerine dağıttığı beyannamenin içeriği ile bilhassa “Şu
inkılâb-ı azîmin temel taşları sağlam gerek” vurgusunda bunu
görmekteyiz.
Tartışmanın namaza odaklanması, iki farklı dünya görüşü
arasındaki çok derin bir mücadele ve hesaplaşmanın tezahürü olarak
görülmeli.
Yani, “Namaz kılmayan haindir” sözünün muhatabı, dünya görüşü
olarak namazı önemsemeyip küçümseyen, hattâ gereksiz gören anlayış.
Yoksa,
namazın ve ibadetin bir kulluk görevi olduğuna inanıp öyle kabul ettikleri
halde, çeşitli sebeplerle kılamayanlar veya aksatanlar değil.
İrşad ve teşvik
bu durumdakiler için geçerli.
“Hain” sözünün makamı ise zecr ve
ihtar...


08.01.2011 http://www.yeniasya.com.tr/yazi_detay.asp?id=348
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

2

08.01.2011, 14:03

Allah haindir diyor hainlik sıfatını hoş görsünler diye kaldırmak islama en büyük hakarettir kazım güleçe katılmıyorum

namazın ve ibadetin bir kulluk görevi olduğuna inanıp öyle kabul ettikleri
halde, çeşitli sebeplerle kılamayanlar veya aksatanlar değil.
İrşad ve teşvik
bu durumdakiler için geçerli.
“Hain” sözünün makamı ise zecr ve
ihtar...( kazım güleç)


Beyanat ve Tenvirler | Beyanat ve Tenvirler | 179

bunu kendimizde ve gördüğümüz dostlarımızda tecrübelerle müşahede ettik. hatta çokları meraklarından cemaati, belki de namazı terk eder derecede ifratla tam namaz vaktinde konuşan radyoyu dinleyip, mim'siz medeniyetin sefahat ve dalalet ve islama ettiği ihanet cezası


dördüncü söz namaz ne kadar kıymettar ve mühim, hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır, hem namazsız adam ne kadar divane ve zararlı olduğunu
sözler 4. söz





Nisa
(142)
Münafıklar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı pek az anarlar.





Maide
(55)
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir.





Maide
(58)
Siz namaza çağırdığınız vakit onu alaya alıp eğlence yerine koyuyorlar. Bu şüphesiz onların akılları ermeyen bir toplum olmalarındandır.




Tevbe
(18)
Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur.




191.
Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden (Mekke'den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.



html .fb_share_link { padding:2px 0 0 20px; height:16px; background:url(http://static.ak.fbcdn.net/images/share/…con.gif?0:26981) no-repeat top left; }
<IMG alt="" src="http://kuran.gen.tr/img/icon_mail.gif" align="absMiddle" ; />



192.
Eğer onlar (savaştan ve küfürden) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir





3 mesepte namaz kılmayan öldürülür hanefi mesebinde katıksız hapis ile tanzim edilir

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

3

08.01.2011, 15:55

"Tartışmanın namaza odaklanması, iki farklı dünya görüşü

arasındaki çok derin bir mücadele ve hesaplaşmanın tezahürü olarak

görülmeli.

Yani, “Namaz kılmayan haindir” sözünün muhatabı, dünya görüşü

olarak namazı önemsemeyip küçümseyen, hattâ gereksiz gören anlayış.

Yoksa,

namazın ve ibadetin bir kulluk görevi olduğuna inanıp öyle kabul ettikleri

halde, çeşitli sebeplerle kılamayanlar veya aksatanlar değil."
********
(!)
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

4

08.01.2011, 19:51

namazın ve ibadetin bir kulluk görevi olduğuna inanıp öyle kabul ettikleri

halde, çeşitli sebeplerle kılamayanlar veya aksatanlar
değil."




çok önemli bir ibare kırmızı yerle cizdiğim kısımdaki cümleye uyan müslüman 3 hak mesepte cezası idamdır hanefi mesebinde ise katıksız hapisle olmak süretiyle bu kişinin cezasını bu dünyada bu şekilde çekeceğine hükmeden iştihat imamlarımız, kişinin tembellik süretiyle cezası budur velev ahirette cennette gideceklerine inanılır ehli küfür değildirler müslüman olarak gideceği sabitlenmiştir. bununla birlikte cezası vermek şeriat devletine farzı ayındır.



Yani, “Namaz kılmayan haindir” sözünün muhatabı, dünya görüşü
olarak namazı önemsemeyip küçümseyen, hattâ gereksiz gören anlayış.
Yoksa,



burdaki ibarede dikat edlirse inkarından bahsediliyor namazın hakikatini inkar eden hain değil kafirdir mürtetdir . mürtedin hakkı hayatı hiçbir mesebte yoktur mürtedin namazı kılınmaz ebedi olarak cehennemde yanacağına tüm cumhur ulema ve ehli sünnet vel cemaat uleması hükmetmiştir ve akidemizde böyledir çok şükür

5

08.01.2011, 21:34

Bilgilerinizi yanlis yorumluyorsunuz. Kaza namazi diye birsey var Seriatta. Eger namaz kilAmayanlarin (yani namazi inkar etmek degil, kilAmamak) hayat hakki olmasa idi, kaza namazi diye bir durum'un ulema tarafindan hic tartisilmamasi gerekirdi.
Bahsi gecen mubahesede, M.Kemal diyorki "...siz geldiniz namazdan bahsettiniz. Aramiza ihtilaf soktunuz." Bunun ne demek oldugunu anlamamiz gerekiyor.

"Hain" mevzusunda ben soyle dusnuyordum : 1922-23 lerdeki Anayasa'da, bildigim kadari ile, Devletin dini Islamdir ibaresi vardi. Hatta Halifelik daha kaldirilmamaisti. Dusunebiliyormusunuz : Halifeligi elinde bulunduran Meclisin baskani namaza mesafeli. Boyle bir sey olurmu? Hain kelimesinin kullanilmasinda bu durumun da etkili oldugunu dusunuyorum.

Ne dersiniz>?

6

08.01.2011, 21:50

Namaz kılmayana dünyevî cezâ verilir mi?



Süleyman Kösmene

“İslâm Hukûkunda namaz kılmayana had uygulanır mı? İmâm-ı Şâfiî’ye göre namaz kılmayanın katli, Hanefî’ye göre ise ömür boyu hapsi gerektiği söyleniyor. Bu hükümler bu asırda geçerli midir? Üstadın bu hususta görüşü nedir?”

İslâm Hukukunda had cezaları, bir takım suçlar karşılığında bizzat Allah ve Allah Resûlü (asm) tarafından tesbit edilmiş cezâlardır. Ta’zîr cezâları ise, vahiy tarafından netlikle belirtilmeyen; hâkimin takdirine ve âlimlerin içtihadına bırakılmış olan cezâlardır.

Namaz kılmayanlarla ilgili, Allah ve Allah Resûlü’nün (asm) telaffuz buyurduğu her hangi bir had cezâsı söz konusu değildir. Şüphesiz, âyet ve hadislerde namaza çok büyük emir ve teşvik vardır. Dünya saadetinin de, âhiret saadetinin de zembereğinin namaz olduğu söylenmiştir. Namaz kılmamanın sonucunun da tehlikeli olacağı konusunda ciddî uyarılar mevcuttur. Nitekim, Büreyde’nin (ra) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerifte Allah Resûlü (asm) namaz kılmamakla ilgili şöyle buyurmuştur: “Kâfirlerle aramızı ayıran fark, kılmayı taahhüt ettiğimiz namazdır. Kim namazı terk ederse, kâfir olur.”1

Bu hadîs-i şerîfte yer alan “kâfir olur” hükmü ile; doğrudan namaz kılmayanın mı kast edildiği, namazı önemsemeyenin mi kastedildiği, namazı inkâr ederek terk edenin mi anlatılmak istendiği konusu âlimler arasında tartışılmıştır. Hâfız, “Namazı önemsememek küfür sebebi olur” derken; Nihâye’de, namazı “inkâr” ederek terk edenin kâfir olacağı hükmü yer almıştır. Bu hadisin zâhirine bakan İmam Ahmed bin Hanbel, namaz kılmayanın küfre girdiği görüşündedir. Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanefîler ise, “inkâr” olmadıkça, namaz kılmayanın küfrüne hükmetmemişler, ancak namaz kılmayanın hemen tevbe etmesini teklif etmişlerdir. Tevbe etmediği takdirde, her üç mezhepte de tevbe edene kadar ta’zir cezâsı gündeme getirilmiştir. Ta’zîr cezâsı ise, yukarıda beyan ettiğimiz gibi, hâkimin ve ulu’l-emrin takdirine göre verilebilen bir cezâ türüdür.
Diğer yandan İslâm Tarihi boyunca irfan ve irşad müesseselerinin beyaz sayfaları, namaz konusunda teşviki, kolaylaştırmayı ve sevdirmeyi birinci plâna alan sayısız irşâd örnekleriyle doludur.

Şu halde günümüzde de namaz hususunda gözüken tek çözüm yolu, aydınlatmak, irşad etmek, bilgilendirmek, kolaylaştırmak, sevdirmek, teşvik etmek ve müjdelemekten geçmektedir. Korkutmak, kabir azabıyla veya Cehennem ateşiyle tehdit etmek, zor kullanmak, küfürle itham etmek, kınamak, küçümsemek, dışlamak; Peygamber Efendimizin (asm) “Müjdeleyiniz; nefret ettirmeyiniz! Kolaylaştırınız; zorlaştırmayınız!”2 emrine aykırı fiiller olur. Ki, gâyet nâzik ve nezih bir ibâdet olan namaz için aslâ tasvip edilmez! Bilhassa namazın, kul ile Rabb’i arasındaki en sıcak ve tam huzuru içeren bir iletişim bağı olduğu düşünülürse; çok ehemmiyetli olan bu ibâdetin, insanlara behemehal sevdirilmesi gerektiği daha iyi anlaşılmış olur. Namaz hususunda, vahye dayanmayan bir takdîrî cezâyı telaffuz etmenin bile, bilhassa günümüzde, büyük sancıları ve sakıncaları berâberinde getireceği açıktır. İnsanları namazdan, daha da tehlikelisi dinden soğutmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

“Namaz iyidir. Fakat her gün her gün beşer defa kılmak çoktur. Bitmediğinden usanç veriyor!” diyen bir adama Üstad Bedîüzzaman Saîd Nursî, nefsi susturan, kalbi tatmin eden, rûha ümit vaad eden, akla yol gösteren, evhamları yok eden, gafleti dağıtan ve günlük hayatımıza çeki düzen getiren beş îkazla cevap vererek, kolaylaştırmak, müjdelemek ve sevdirmek yolunu seçmiş; diğer yolun, yani zor kullanma ve cezâ verme yolunun kapalı olduğunu bilfiil göstermiştir.3

Risâle-i Nûr baştan başa namaz ve ibâdete dâir teşvik örnekleriyle doludur. Bedîüzzaman’a göre, bilhassa günümüzde îmân ve ibâdetle ilgili sevdirici, bilgilendirici ve kucaklayıcı olmalı, irşâda muhakkak öncelik verilmelidir.

Dipnot:
1- Nesâî, Salât, 8;
2- R. Sâlihîn, 635;
3- Sözler, s. 243.

KAYNAK www.fikih.info
"Milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım,.."
Bediüzzaman said Nursi

Bu mesaj 3 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "furkan1907" (09.01.2011, 16:44)


7

09.01.2011, 16:28

öncelikle şeriat devletinde değiliz şeriat devletinde bu had cezasını uygulamak farzı ayındır . lütfen karıştırmayalım üstat hz. akide imamı değildir imanı ayetleri tefsir etmiş akaidde ise şafi mesebine bağlı asrın kelam imamıdır. şuan zaten şeri devlet yoktur bırakın yeryüzüde islam devleti yoktur eğer olsa bunu hat cezasını uygulamak zorundadır zaten uygulamsazsa islam devleti olmaktan çıkar on şeri devlet denmezki günümüzdeki devletlere bakıldığında aynı olayı görmekteyiz kendi heva ve heveslerine uyarak kanun çıkaranlar Allah ve resulunu savaş açmış la islam devletleridir.



4 büyük meseb kafasından bu böyle lacak dememiştir haşa her bir hükümleri ya ayete ya hadise dayanmıştır dört mesebin iştihadını kabuletmemek dolaysıyla kuranı hadisi inkardır Allah ı ve resluni inkar edenlerin ALLAH VE RESULUNUN KANUNLARI HAKINDA yorum yapmaı tutarsız ve yersizdir

şimdi aşağıda delilleri vardır baklım inş .


Namazın farziyetini inkâr ederek terk eden kimse dört mezhebe göre mürtetdir. Tevbeye çağrılır, tevbe ederse bırakılır, etmezse öldürülür. Diğer farzlar inkâr eden de böyledir. Fakat tembellik sebebiyle namazı tereden kimse hakkında dört mezhep arasında ihtilaf vardır.

- Hanbelilere göre namazı terk eden kâfir ve mürtetdir. Malı, müslüman devletin hazinesine verilir. Ve müslüman olmayanların mezarlığına defnedilir. Namazı inkâr ederek terk etmesi ile tembellik yüzünden terk etmesi arasında fark yoktur.

Aynı şekilde Şafiilerden Mansurul Fakih, Malikilerden İbn Habib de bu görüştedirler.

(İbn Kudame El-Muğni 8/547) (Merdavi El-İnsaf 10/327) (Makdisi El-İknağ 1/71) (Eş-Şerh-is Sagir 1/238)


Cabir radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "İnsan ile şirk ve küfür arasındaki engel namazın terkidir." (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

Büreyde radiyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Kâfirlerle bizim aramızdaki ahid namazdır. Bunun için kim namazı terkederse muhakkak kâfir olmuştur." (Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, Ibni Mace, Hakim, İbn Hibban) (Nesei bu hadis için sahih dedi.)

Şakik'in oğlu Abdullah radiyallahu anh şöyle demiştir:

-"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı namazdan başka hiçbir ibadetin terkini küfür saymazlardı." (Tirmizi)

Ömer İbn Hattab radiyallahu anh şöyle demiştir:

- "Namazı terk eden kişide İslâm’dan bir şey yoktur."

Ali b. Ebi Talib radiyallahu anh şöyle diyor:

- "Namaz kılmayan kişi kâfirdir."

İbn Mesud radiyallahu anh şöyle diyor:

- "Namazı kılmayanın dini yoktur." (Neyl-il Evtar 1/343)


- Hanefilere göre namazı inkâr eden değil, tembelliğinden dolayı terk eden kimse küfre girmez ve öldürülmez. Fakat namaz kılıncaya kadar hapsedilip kan akıncaya kadar dövülür. (Reddil Muhtar Haşiyesi 1/62)

Delilleri:

Ebu Hureyre radiyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Müşriklere karşı "Lailahe illallah" deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söylediklerinde kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Allah'ın hakkı müstesna." (Buhari, Müslim)

İbn Mes'ud radiyallahu anh'den; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah'a şehadet eden müslümanın canı üç şeyden biri ile mubah olur:

- Allah'ın öldürmeyi haram kıldığı bir nefsi öldürmek.

- Evli olduğu halde zina etmek.

- İslâm cemaatini bırakıp dininden dönerek mürtet olmak."
(Buhari,Müslim)

Ubade b. Samid radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:

- "Kim La İlahe İllallah’a şehadet edip, Allah'ın tek olduğuna ve ibadette hiçbir ortağı bulunmadığına Hz. Muhammedin'in O'nun kulu ve rasulü olduğunu Hz. İsa'nın Alla'ın kulu, rasulü ve O'ndan bir ruh olduğuna, "Ol" kelimesinin Hz. Meryem'e yöneltildiğine, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse ne yaparsa yapsın, Allah onu cennete sokar." (Buhari, Müslim)

Muaz İbni Cebel şöyle rivayet ediyor:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem eşek üzerinde idi. Ben de onun arkasına binmiştim. Bana şöyle buyurdu:

- "Ey Muaz! Allah'ın kulları üzerindeki ve kulların Allah üzerindeki hakkı nedir biliyor musun?"

Dedim ki:

- "Allah ve Rasulü daha iyi bilir. "

Buyurdu ki:

- "Allah'ın kulları üzerindeki hakkı yalnız O'na ibadet etmeleri ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların Allah üzerindeki hakkı ise kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan kullarına azap etmemesidir."

Dedim ki:

- "Ya Rasulallah! Bunu insanlara müjdeleyeyim mi?”

Buyurdular ki:

- "Hayır müjdeleme! O zaman buna güvenirler." (Buhari, Müslim)


- Şafiiler ve Malikiler'e göre; bir vakit namazını terk eden ve onu vaktinden yani zaruret vaktinden çıkaran kimse tevbeye çağrılır. Terk üzerinde ısrar ederse kâfir olarak değil hadden öldürülür.

(El-Bahrul-Zahar 2/150) (Kalyubi ve Umeyr 1/313) (Ayni Umdetul Kari 24/81) (Kıfayetüt-talip 2/251)

Delilleri:

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

" Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayıp hapsedin her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe eder, namaz kılar ve zekât verirlerse yollarını serbest bırakın. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder." (Tevbe: 5)

Müseyleme radiyallahu anh'den;

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Başınıza bir takım devlet reisi getirilecektir. Beğendiğiniz (İslam’a uygun) ve beğenmediğiniz şeyleri yapacaklar. Beğenmediğiniz şeyleri reddeden kimse selâmete ermiştir. Fakat beğenmediğinizi (İslam’a uygun olmayan) şeylerde olanlara razı olup tabi olursanız iyi yapmış olmazsınız." Dediler ki:

"Ya Rasulullah! Onlara karşı savaşalım mı?"

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:

"Namaz kıldıkları müddetçe hayır" buyurdu. (Müslim)

Ebu Hureyre radiyallahu anh'den rivayet olunmuştur:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "La İlahe İllallah Muhammedun Rasulullah" deyip namaz kılıp zekât verinceye kadar insanlara karşı savaşmakla emrolundum. Bunları yaparlarsa canları ve malları bana haram olur ve hesapları Allah aittir." (Ahmed b. Hanbel ve İbn Huzeyme)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Her kim Lailahe illallah Muhammedun Rasulullah'a kalbiyle tasdik ederek şehadet ederse Allah ona cehennemi haram kılar." (Buhari, Müslm)

Ubade b. Samit radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "Kim La İlahe İllallah'a şehadet edip, Allah'ın tek olup ibadette O'nun hiçbir ortağı olmadığına, hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in O'nun kulu, rasulü olduğuna, hz. İsa'nın O'nun kulu, rasulü ve O'ndan bir ruh olduğuna, "Ol" kelimesinin hz. Meryem'e yöneltildiğine, cennet ve cehennemin hak olduğuna şehadet ederse ne yaparsa yapsın Allah onu cennete sokar." (Buhari,Müslm)

Enes radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- "La İlahe İllallah diyen ve kalbinde onunla tartılacak kadar hayır olan kişi cehennemden çıkar." (Buhari, Müslm)

Şafiiler ve Malikilere göre; "İnsan ile şirk ve küfür arasındaki engel namazın terkidir." "Kim namazı terk ederse muhakkak kâfir olmuştur." şeklindeki hadisi şeriflerde küfür kelimesi İslâm’dan çıkma anlamında kullanılmamıştır. Buradaki küfür kelimesi namazının terkinin ne kadar büyük haram olduğunu ve namazı terk edenin kâfirlere benzediğini anlatmak için kullanılmıştır.

9

15.01.2011, 17:06

güzel kardeşim hdytglmz bizler imamı şafide maliki ve hanbeli görüşlerini yazdık yorum yazmadık

şaifiye malikiye hanbeli mesebine göre tembelikten dolayı namaz kılmayan 3 kere tövbeye çağrılır tövbö etmemesi halinde öldürülür ebu hanefiye göre ise katıksız hapsedilir ama imammı şafi maliki ve hanefiliye göre bu adamın ceneze namazı kılınır cezasını çekti ve müslüman olarak öldü diye kabul edilir ehli sünnetin akidesi bu yönde hamdolsun bizimde böyle



ikinci mesele ise adam namazın hakkaniyetini kabul etmediği zaman ört mesebe görede cumhur ulemeya göre mürtet olarak kabul edilir ve öldürülür ceneza nemazı kılınmaz inşallah anlata bilmişizdir verdiğiniz likte iammmı şafi malikide ve hanefi mesebinde had cezası yokmuş gibi bir ima sezinledim iammmı şafinin imam ahmet bin hanbele karşı olan cıkışı namaz kılmayan tembeliğinden dolayı namaz kılmaz ise öldürülür öldürlmez madesi değil asıl çıkışı tembeliğinden dolayı namaz kılmayan kafir değildir had cezasından sonra namazı kılınır namaz kılmama cezasını haytıyla ödeyip müslüman olduğuna dair itirazıdır inşallah anlata bilmişimdir .

Bu konuyu değerlendir