Giriş yapmadınız.

1

05.12.2010, 13:14

İsrail Yanıyor

İsrail yanıyor!05 ARALIK
Mustafa Özcan
Türkiye bir taraftan Haydar Paşa Garı yangınıyla sarsılırken diğer taraftan da Wikileaks sızdırmaların odağında yer aldı. Avrupa zemherir ve kutup soğuğuna teslim olurken İsrail tarihinin en büyük yangınlarından birisini atlattı. Hayfa yakınlarındaki Karmel Dağı yanıyor. "Ülke tarihinin en ölümcül tabii afeti ve felaketi" olarak tanımlanan yangın nedeniyle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bütün programını iptal ederek yangın bölgesine gitti. Netanyahu, yangını bugüne kadar benzerini görmedikleri bir felaket olarak nitelendirdi. Savunma Bakanı Ehud Barak'a, İsrail ordusu askerlerinin Karmel bölgesine gönderilmesi talimatını verirken Rusya, İtalya, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi'nden yangının söndürülmesi çalışmaları için yardım ve katkı istedi. Türkiye de yangın söndürme uçaklarıyla İsrail'in yardımına koştu. Yangına nasıl bakmak gerekir? Acaba Filistinlilerin ahı mı tuttu?

Bilindiği gibi tabii afetlerin bazen siyasi sonuçları da olabiliyor. İstikrarsızlık habercisi oluyorlar. 1999 depreminden sonra Türkiye'de siyasi havalar değişti, Onun ötesinde seller Pakistan'ı sadece fiziki olarak değil siyasi olarak da vurdu ve Asıf Ali Zerdari yönetimi taban desteği olarak en zayıf noktasına geriledi. Karmel yangını da İsrail için sonun başlangıcı olabilir. Dolayısıyla bu tür afetler bazen felaket habercisi olarak anılmış ve şeamet/kötümserlik vesilesi sayılmıştır.

Depremlerin ve yangınların siyasi rejimlerin değişmesi üzerinde de etkisi olmuştur. Sözgelimi, Mısır'da çok önemli iki rejim değişiminin ikisinde de yangınlar etkili veya belirleyici olmuştur. Fatimilerin sonu böyle bir yangınla gelmiştir. Fatimi Sultanı Adit gençtir, toydur, tecrübesizdir ve yanında da iki hırslı veziri vardır ve bu vezirler kendi aralarında çekişme halindedir. Şavir ile Dargam adlı iki inatçı vezirden birisi rakibine karşı galebe çalmak için Nureddin Zengi'den yardım ister. O da Fatimi otağına amcasıyla birlikte Selahaddin Eyyübi'yi gönderir. Çekişme doruk noktasına vardığında Kahire'de müthiş bir yangın meydana gelir; yaşla kuruyu yakar ve bu arada rejim de kendisini yangından kurtaramaz ve yangının külleri arasında savrulup gider. Tarihçiler yangına komplo olarak bakarlar. İster ihmal isterse komplo olsun lakin rejimin ciddiyetsizliğini ve çürümüşlüğünü ortaya çıkarır. Adeta sonunun habercisi olur. Daha sonra Adit vefat eder ve Selahaddin Eyyübi Fatimi Hilafetine son verir ve hutbeleri Bağdat hilafeti namına okutmaya başlar. Bu tür yangınlar ister ihmal sonucu isterse kasıtlı olarak çıkarılsın çürüme belirtisidir. Çürüyen yapılar da eninde sonunda yıkılırlar.

Yavuz Bahadıroğlu'nun Moğol yangınına işaretle Buhara Yanıyor romanındaki gibi, bu münasebetle 'Kahire Yanıyor' adlı birçok belgesel ve roman türü kitaplar da yazılmıştır. Son yangında da Mısır'ın son sahipleri olan Hidivler ve Kral Faruk tacını ve tahtını kaybeder. Yine çalkantılı yıllardır. Galeyan hali yaşanmaktadır. Bir zamanlar CIA'nin, sızdığı ülkelerde iktidarların altını oyduğu gibi İngilizler de Kral Faruk rejiminin altını oyarlar. Buna karşı tepkili olan Mısır'ın genç subaylarının da kanı kaynamaktadır. Bir yönüyle darbeci Hür Subaylar, İttihatçılar gibi ordu içine sızarlar. Nasır, Enver Paşa genç, dinamik ve ihtiraslıdır. İktidara el koymanın yollarını ve Faruk'u bozuk tipli bir lider olarak gördüklerinden ondan da kurtulmanın çarelerini ararlar. Hedeflerine ulaşmada dönüm noktası bir başka Kahire yangını olur. Kahire yeniden yanmaktadır hem de cayır cayır. Bu Faruk'un otoritesine vurulan en son darbedir. Kahire nefes alamamakta ve Faruk rejimi de can çekişmektedir. Kahire yangını Kral Faruk'un rejimini de yakar. El Hakim Biemrillah gibi Kahire Neron'ları da Kahire'yi ateşe verirler. Bundan dolayı çokları bu yangının ardında Nasır'ın ve Hür Subayların parmağını arar ve yangın üzerinden çok geçmeden korkulan başa gelir ve ordu daha doğrusu Hür Subaylar darbe yaparak iktidara el koyar. Yangın manipülasyonu etkisini göstermiştir. Böylece tarihten bir sayfa daha düşmüş ve bir başka hanedan daha devrilmiş olur. Kimilerine göre Hidivlik Osmanlı sonrası yaşayan son Osmanlı Vilayeti veya Beyliği sayılabilir. Ve Faruk'un yerine de Mısır İttihatçıları geçmiştir. Bugün de Haydar Paşa Garı, 1917 tarihinden sonra bir kez daha yanmıştır. Ve İsrail de cayır cayır yanmaktadır. Acaba bunlar yeni dönemin ayak sesleri mi? Buhara gibi Karmel Dağı da yanıyor. Acaba bu, ateşin İsrail'e bir uyarısı mı?

2

05.12.2010, 13:39

Lütfen beni yanliş anlamayın zalimlik olarakta görmeyin ama söz konusu israil olunca hiç acımıyorum
her türlü belaya müstahaktırlar diye düşünüyorum. evet yanan ormanları dünyanın tarihi mirası olarak görüyorum
Allah'ın rahmetinden uzak olan bir millet olarak görüyorum. lütfen yanlışım varsa düzeltin saygıyla karşılarım

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

05.12.2010, 13:56

Osmanliyi yakan israil. israili söndüren Türkiye. Nasil bir zamanda yasiyoruz hayretler icindeyim.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

4

06.12.2010, 00:45

israil YANSIN!
Türkiye söndürsün..

Bu cidden de nasıl iştir yahu!
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

5

06.12.2010, 20:16

Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

6

06.12.2010, 21:03

Mustafa Özcan - Yeni Akit
2010-12-06
Kundakçı ile itfaiyeci

İsrail’in ciğerlerini yakan yangını söndürme çalışmalarına Türkiye de iki yangın söndürme uçağıyla birlikte katıldı. İsrail, Almanya’ya müracaat etmiş, Almanya ise talebi Türkiye’ye yönlendirmiş ve bu vesile ile Türkiye de İsrail’deki yangın söndürme faaliyetlerine katılmış. Şimdi bu mesele siyasi ve ahlaki zeminde tartışılıyor. Meseleye nasıl bakmak lazım? Bu soruya cevap vermeden önce İsrail’in kimyasına ışık tutmak gerekir. İsrail’in kimyası aslında ateşle yoğrulmuş bir kimyadır. Bunu en iyi dile getirenlerden birisi Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad olmuştur. Bir İngiliz yayın organına yapmış olduğu değerlendirmede İsrail’i kundakçı (fireman) olarak nitelendirmişti. Gerçekten de İsrail yatışmaz bir yapıya sahiptir ve kimyası her an tutuşmaya elverişlidir. Zaten Kur’an da bize onların savaş ateşi yaktıklarını ve tamtamları çaldıklarını haber vermektedir. Küllema evkadu naren lilharbi etfaaahullah. Allah onların ateşlerini söndürmekte ve tamtamlarını susturmaktadır. Allah kullarını kulları vasıtasıyla irşat etmesi gibi burada da bazen yangınlarını ve ateşlerini diğer kulları vasıtasıyla söndürmektedir. Türkiye komşularla sıfır sorun yaklaşımı çerçevesinde esasında bölgede yapıcı bir rol oynamakta ve İsrail’in yaktığı ateşleri de söndürmeye gayret etmektedir. Türkiye yapıcı tavrıyla esasında itfaiyeci rolünü benimsemiştir. Siyaseten de böyledir ve fiziken de böyle olduğu ortaya çıkmıştır. Mavi Marmara gölgesine rağmen Türkiye erinmemiş ve İsrail’in ettiklerini bir an unutarak Mecdel ve Hayfa yakınlarında İsrail’in ciğerlerini yakan yangını söndürmeye karınca kararınca katkı sunmuştur. Burada bir kez daha söndürücü ve yatıştırıcı özelliğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla Türkiye İsrail’in ateşten kimyasına mukabil sudan bir kimyaya haizdir ve bu vasfıyla uluslar arası ilişkilerde itfaiyeci rolüyle ortaya çıkmaktadır.
¥
Yangına körükle gidenler de olabilir. Lakin Türkiye burada yangına su taşımaktadır. Peki, bu insani meselede siyasi bir yön de yok mudur? Elbette insani tutum ve makamla siyasi tutum ve konum birbirinden farklıdır. Bununla birlikte doğrudan olmasa bile insani tutumlar siyasi tutumları yumuşatabilirler. Bundan dolayı kimileri Türkiye’nin yardım faaliyetine yangın diplomasisi adını vermişlerdir. Baba Papandreu’dan sonra Türk-Yunan ilişkileri Marmara Depremine dayalı olarak gelişmiştir. 1999 yılından itibaren de genel istikametinde ve ivmesinde pek bir değişiklik olmamıştır. Halbuki, Özal ondan evvel ne kadar gayret etmişse de Papandreu’yu ikna edememiştir. Papandreu Netanyahu gibi krizmatik bir liderdi ve gücünü ve siyasi karizmasını krizlere borçluydu. Krizlerden beslendiğinden komşuluk ve iyi ilişkilere metelik vermiyordu. Lakin deprem bu kriz üzerine kurulu denklemi değiştirdi. Nispeten iyi de oldu. İsrail de aynı depremde İslamcıların önünü kesmek ve Türkiye’deki imajını parlatmak için ilk davranan ve yardım gönderen ülkelerden birisi olmuştur. Türkiye de 11 yıl sonra bu jeste bir jestle karşılık vermiştir.
¥
Bununla birlikte Başbakan Erdoğan buna İslami ve insani bir görev olarak bakmış ve olayı böyle yorumlamıştır. Gerçekten de böyle midir? Evet, siyaseten İsrail’i onaylamak mümkün değildir. Lakin yangın ve tabii afet gibi konularda insani olarak yardımda bulunmak mümkündür. Meseleye de İslami bir görevden ziyade İslami bir tutum olarak bakmak mümkündür. 3 Aralık 2010 tarihli TRT El Türkiyye Kanalının akşam haberlerinde söylediğimi burada da tekrarlamak isterim. Haçlı Savaşları sırasında İngiliz Kralı olan Arslan yürekli Richard hastalanınca Selahaddin Eyyübi centilmenlik gereği olarak özel doktorunu Richard’a göndermiş ve onunla birlikte kralın çok sevdiği yiyecek ve meyveleri de göndermiştir. Bu centilmenlik Arslan Yürekli Richard’ın psikolojisinde olumlu izler bırakmış ve diğer başka faktörlerin de baskısıyla birlikte ülkesine geri dönmüştür. Şahsiyetler arasında bir kıyaslamaya girmeden iki tavır ve tutumu birbiriyle karşılaştırabiliriz. Dolayısıyla meseleye bu yönüyle de bakabiliriz. Zaten Türkiye insani yardımı yaparken siyasi olarak da mesafeyi muhafaza ettiğini ortaya koymuş ve Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödenmedikçe ve özür dilenmedikçe ilişkilerin eski seviyesine gelmeyeceği hatırlatılmıştır.

7

07.12.2010, 23:52

Mustafa Özcan - Yeni Akit
2010-12-07
İsrafil’den İsrail’e uyan borusu

İsrail bir yangınla baş edemedi. Bundan dolayı da içeride epey eleştiriler aldı. İsrail retorikte iyi lakin icraatta ve fiiliyatta sıfıra çalışıyor. Veya sıfırı tüketmiş bir durumda. İsrail basınında şöyle değerlendirmeler var. Ya yangın yerine bir İran saldırısı olsaydı halimiz nice olurdu? Buna cevaben: Düşünmek bile istemiyoruz, diyorlar. Gerçekten de bir yangınla bile baş edemeyen ve bu yönüyle iflasını ilan eden İsrail hakiki düşmanlarla karşılaştığında ne yapabilir? Wikileaks sızmaları sonrasında ABD veya bazı ülkeler nasıl çıplak duruma düşmüşlerse yangınla birlikte İsrail de çıplak vaziyete düşmüştür. Düşman kardeşler Netanyahu, Barak ve Lieberman çaresizliklerini ispat ettiler. Dünyaya rezil olmaları bir tarafa, İsrail’in cılızlığı da görülmüş oldu. Bu yangın İsrail’in sonunu bile getirebilirdi. Neden İsrail yangın karşısında bu kadar pür telaş oldu? Bunun nedenlerinden birisi yangın mahallinde yani Mecdel ve Hayfa yakınlarında birkaç nükleer başlığın bulunma ihtimalidir. O yönde iddialar vardır. Yangın nükleer silah stoklarına ulaşmadan söndürülmeliydi. Burada bir kez daha İsrail’in karşısına, fiziki darlığı veya stratejik derinlikten yoksun olması çıkıyor. Küçük coğrafyanın her alanı tehlike noktası. Askeri yığınaklar ve stoklar her an alev alabilir. Bu da İsrail’in sonunu getirir. İsrail o kadar küçük ki, savunması oldukça zor. Gerçek manada iradeli, zorlu ve zorba bir düşmanla karşılaşması halinde çözülmesi işten bile değil. Lakin yatıp kalkıp çevresindeki sahte düşmanlara dua etsin!
¥
Yangın meselesinden sonra Suriye Deniz Ticaret Odası Başkanı Abdulkadir Sabra ile karşılaştık. Kendisiyle Halep’te tanışmıştık. Beni tanıdı ve bir serzenişini nakletti. Türkiye’nin Hayfa yangınına yönelik tavrını değerlendirmesini istemiştim. Buna doğrudan değil dolaylı bir cevap verdi: İsrail her gün ve her gece zulüm irtikap ederken ve milyonlarca Filistinliye işkence ve eziyet çektirirken dünya da bu rezalete seyirci kalırken İsrail’in yardımına koşma yarışını doğrusu anlayamıyorum. Vicdanen de onaylamıyorum.
Araplar arasında da İsrail’in kucağına atılma anlamında ‘hervele’ deyimi meşhur olmuş ve her bir yönetici diğerini hervele ile suçlamaya başlamıştı. Gerçekten de ülkeler ve liderler İsrail’e hulus çekmekte ve sadakat gösterisinde yarışmaktadır. Beşer planında böyle iken Allah İsrail’i yangınlar vasıtasıyla uyarmaktadır. Zira sadece yangın meydan okuması karşısında çaresiz kalmamış; aynı zamanda yangın aracılığıyla Gazze’de Filistinlilere reva gördüklerine benzer bir biçimde cezalandırılmış ve otobüsteki 41 İsrailli görevli adeta kavrulmuştur. İsrail’in silahlarla yaptığını burada yangın yapmış ve adeta yangın Gazze’nin intikamını almış ve misillemede bulunmuştur. Rum Suresi 41’inci ayet şöyle buyurmaktadır: İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.
İster ilahi ikaz isterse misilleme deyin hakikaten de yangın Allah’ın askerlerinden veya bölüklerinden bir bölük olarak Filistinlilerin imdadına yetişmiş ve İsrail’e de bir uyarıda bulunmuştur.
¥
İsrail seçilmiş bir millet kompleksiyle ve gururuyla bu mesajı kabul etmeyecektir. Olsun varsın, lakin İsrail mesaj almıyor diye mesaj sahibi mesajından vazgeçecek değildir. Yangından sonra birçok kişiyle konuştuğumda meselenin bu yönüne parmak bastılar. Hatta basının meseleye hiç bu yönüyle yaklaşmadığına dikkat çektiler. Depremler, yangınlar, ilahi afetler aslında anlayana kuvvetli birer ilahi ikazdır. Anlamayan ise İsrafil’in suruyla uyanacaktır. Eskilerin deyimiyle anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az! İsrafil, İsrail’e uyan borusu çaldı. Uyanamazsa kıyamete gözleri kapalı vaziyette gidebilir. Yangın İsrafil’in İsrail’e uyan borusuydu. Yangınla İsrafil Aleyhisselam bir defalık İsrail’in suruna üfürmüştür. Uyan borusuna icabet etmezse daha sertleriyle mukabele görecektir.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

8

08.12.2010, 15:37

Israil yaniyormu? yoksa yakiyormu?

Yeni yerlesim yerleri yapabilmek icin bunu yapiyor olabilirler.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

9

19.12.2010, 13:00

TC Hükümeti mükemmel bir Dış Politika uyguluyor lütfen biraz da Hükümetin uyguladığı o mükemmel siyaseti anlamaya çalışın lütfen
İslam Alemi bütün dünyanın Mazlumları komşumuz İran İslam Devleti başta olmak üzere bütün islam devletleri hepsi TC Hükümetine GÜVENİYOR VE BAŞARILI buluyor...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

10

19.12.2010, 18:37

TC Hükümeti mükemmel bir Dış Politika uyguluyor lütfen biraz da Hükümetin uyguladığı o mükemmel siyaseti anlamaya çalışın lütfen
İslam Alemi bütün dünyanın Mazlumları komşumuz İran İslam Devleti başta olmak üzere bütün islam devletleri hepsi TC Hükümetine GÜVENİYOR VE BAŞARILI buluyor...


Yalniz bu konuda bir sey unutuyorsun

"HAK KORKARAK VE TIRSARAK ASLA SAVUNULAMAZ.."

Bu lafda kalirsa hic bir degeri yok..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

11

26.12.2010, 18:22

TC Hükümeti korksaydı bugün orada olamazdı..

Bu konuyu değerlendir