Giriş yapmadınız.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

10.03.2010, 09:28

Yasakçılar utansın, ben asla utanmıyorum !

YASAKÇILAR UTANSIN, BEN ASLA UTANMIYORUM


<img src="http://www.yeniasya.com.tr/2010/03/10/resim/dizi.jpg" align="left" />


—DÜNDEN DEVAM—

Hukukî mücadele verdiniz mi?

Ben dâvâ açtım. Mahkeme yapıldı. Belli noktaya kadar geldi.
Fakat hukukî haklarımızı bilemiyorduk. Balıkesir’de avukat aradım. Hiç
kimse yardımcı olmadı. Bir şey yapılamayacağını söylüyorlardı.

Yeni Asya Ankara Bürosunda, başörtü mağdurlarına resmî noktada
destek veriliyordu. Ben bütün savunmalarımda destek aldım. Fakat bir
noktada tıkandı. O süreçte en haklı olduğunuz noktada dahi hakkınızı
arayamaz konumda olduğunuzu gördünüz. Ben de çok ilerisini arayamadım.
Adaletten ümidimi kestim.

O dönemde biz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden ümitliydik.
Ama Leyla Şahin olayı yaşandı. Yine birkaç dâvâ haksızlıkla karşılandı.
Ben de Türkiye’de, AİHM’den hakkını alanların sadece teröristler
olduğunu düşündüm. Teröristler gidip, AİHM’e başvurup, ülkenin
gemilerine, uçaklarına el koydurup maddî tazminat alabiliyorlar. Fakat
masum insanlar haksızlığa uğradığında ne Türkiye’nin adalet
mekanizmasından, ne de AİHM’den bir şey alamıyor. O noktada ümidimi
yitirdim ve bıraktım. Danıştığım avukatlar da yol gösteremediler. Bir
şey yapamadım.

Görevden alındıktan sonra neler yaptınız?

Öğretmenlikten atılsam da eğitimle ilgili çalışmalarımı
bitirmedim. Yeni Asya Vakfında kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
Seminerlere katılıyorum, seminerler veriyorum. Bizim Aile dergisinde
yazı çalışmaları yapıyorum. Kültürel hayattan elimi eteğimi çekmedim
yani.

Peruk takıp göreve devam eden arkadaşlarıma bakıyorum. Manevî
hayatta gerilemeler görülüyor. Kendileri yapamasa bile “Senin yaptığın
doğruydu” mesajlarını hallerinden anlıyorum. 10 yıldır hiçbir zaman aç
açıkta kalmadım Elhamdülillah…

Hz. İbrahim ateşe atılırken o bölgenin gül gülistan olacağını
bilmiyordu. Ona düşen ateşe atlamaktı. Hz. İbrahim evlâdını kesmeye
götürürken koç geleceğini bilmiyordu. Koç beklentisiyle gitmedi. Hz.
Musa Firavunla mücadelesinde Kızıldeniz’in açılıp yol olacağını
bilmiyordu. Halk arasında şöyle mülâhazalar oluyor “Sen Allah’ın
dediğini yaparsan Allah sana yardım eder” hayır etmeyebilir de. Bu bir
imtihandır. “Ben mesleğimi kaybettim, daha iyi meslek kazanırım”
düşüncesinde olmamalı. Bu imtihanın farklı bir boyutu olabilir. Kulsam
benden isteneni yapıyorum. “Sonuç senden” deyip gereğini yapman lâzım.

Ordunun yönetime el koyduğu 12 Eylül İhtilâlinin ardından da
28 Şubat sürecindeki post-modern darbeyi yaşadınız. Bu iki ihtilâl
sonrasında, başörtüsü yasağı topluma sosyolojik olarak nasıl yansıdı?
İnsanlar 28 Şubatla birlikte daha fazla mı dejenere oldu?


80 döneminde İmam Hatipte velilerin bir direnişi vardı. Meselâ
öğrencilerin ilk etapta başları açılmamıştı. Veliler her sabah okula
geliyorlardı. Çocuklarını okula sokuncaya kadar bekliyorlardı. Müdürün
değişmesiyle okula velilerin girmesi fizikî açıdan engellendi. Okulun
etrafındaki duvarlar yükseltildi, çevredeki kapılar kilitlendi. Okula
tek giriş sağlandı. Böyle olunca veliler içeri alınmadı. Bir süre
caddede beklediler, sonra kalabalık çözüldü.

28 Şubatta okulun önünde direnen 4 tane genç kız vardı.
Üstelik biz, başımızı açmadığımız için itham edildik. “Bu öğrencilere
faydalı olmanız lâzım, açmayarak zarar veriyorsunuz” denildi. İnsanlar,
ya, “Allah için açıyorum” deyip Allah’ın emirlerine rağmen açmaya
başladılar. Ya da içlerine sindiremeyip kendilerine farklı hayat yolu
seçtiler.

Biraz da biz kendi içimizde kaybettik. Bazılarının büyük
gördüğü insanlar bu işi meşrûlaştırıp gerekli görünce sizin dayanağınız
kalmıyor.

80’li yıllarda üniversite gençliğinin yaşadığı başörtüsü
problemiyle, şu anı kıyasladığımda çok acı bir tabloyla karşılaşıyorum.
İnsanlar çok rahat bir şekilde yaptığının doğru olduğunu düşünerek
hareket ediyorlar. Kendi şahsî dünyasında İslâmiyeti düzgün yaşayan,
haram-helâle dikkat eden insanların bile, gençlere ‘başını açmanın
doğru olduğunu’ telkin ettiğini görüyorum. Bu, düzelişi uzaklaştıran,
geciktiren bir durum.

“Artık başka yolu yok, okuyacaksan açacaksın” görüşü
sindirilmiş durumda. Hatta bir ara başörtüsü serbest oluyormuş gibi
oldu. İnsanlar afalladı. Biz bu noktada dua etmeyi bile unuttuk. Ne
fiilî, ne kavlî dua etmiyoruz. Rosa Parks örneği vardır. 55 yaşlarında
zenci bir kadın otobüsteki yerinden kalkmayarak hakkını aradı. Bunun
üzerine zenciler ve beyazların hakları sorgulanmaya başladı. Çok
enteresandır ki bugün ABD’nin devlet başkanı bir zenci.

Dejenere meselesinde imanın güçlenmesi gerektiğine inanıyorum.
Tevhit anlayışının hayata yansıması gerekiyor. Risâle-i Nurları
okumanın önemi çok büyük. Allah Müslüman bir kadın olarak bana
örtünmemi emretti. Ben O'nun emrini yerine getirdim. Bu emri yerine
getirirken bazıları bazı yerlere girmemi istemedi. Bu da onların
imtihanıydı. Kimseye kin ve nefret duymuyorum.

Üzerinden 10 yıl geçse de ben hâlâ kendimi tanıtırken
İngilizce öğretmeniyim başörtülü olduğum için memurluktan atıldım
diyorum. Bu benim suçum değil. Zalimlerin zulmünü söylemekten ben
utanmıyorum, yapanlar utansın.

Gençlere tavsiyeleriniz var mı?

Şu andaki duygu ve düşüncelerimle üniversite imtihanına giren
bir öğrenci olsaydım, bu şartlarda imtihana girmezdim. Dünya bir
yerlere koşarken bizim gençliğimiz oyalanıyor. Bir kâğıt parçası
diploma için insanlar okumaya teşvik ediliyor. Ben Türkiye şartlarında,
hiçbir başörtülü arkadaşı üniversiteye gitmesi noktasında asla teşvik
etmem. Yurtdışına gidip temiz ortamlarda okuma şansı varsa Allah yolunu
açık etsin.

Hatta şimdiki gençlerin imkânları bize göre daha farklı. Biz
1980’lerde farklı bir şehirde okumayı bile düşünemezken, şu anda
insanlar farklı ülkelere okumaya gidiyorlar. Değişik sıkıntılara maruz
kalsak da, dünyanın dört bir tarafında eğitim alan gençlerimiz oldu.
YÖK’ten alacakları eğitimle yurtdışında alınan eğitim kıyas bile
edilemez. Oradan gelen arkadaşlara baktığımızda
vizyonlarının-misyonlarının ne kadar genişlediğini fark ediyoruz.

Üzerinden yıllar geçti, fakat yasak hâlâ sürüyor. Sizce ne zaman ve nasıl çözülür?

Allah’tan ümidi kesmemek lâzım tabiî. Bunun için küllî bir dua
gerekiyor. Kendimize gelip ben ne yapıyorum diyerek silkinmemiz lâzım.

Gençler hayatlarının rotasını çizme konusunda tereddütler
yaşıyor olabilirler. Büyükler olarak kendimize gelmeliyiz. Benim
yaşadıklarımı yaşayan arkadaşlarımız başörtüsü meselesi yüzünden
Üniversiteyi yarım bıraktığı halde, kendi kız evlâtlarını bu noktada
okumaya teşvik ettiklerini görüyorum. Acaba pişmanlar mı? diyorum.
Yoksa akışa mı kapıldılar. Gençleri suçlayamıyorum. Bizden sonraki
nesillere aynı hissiyatla bayrağı teslim edemedik. Biz iyi örnek
olamadık galiba.

Bazı insanlar siyasî sebeplerle başörtüsü kullandığımızı iddia
ediyorlar. Kıyafet çok farklı bir şey. Kimsenin dayatmasıyla bir şey
giyemezsiniz. Sevmediğiniz rengi bile giymezsiniz. Tesettürü iç
dünyanızda Settar isminin yansıması olarak düşünmezseniz olmaz. Anne
baba zoruyla baş örtülmez. Milyonda bir olsa da, o insan bir süre sonra
tesettürden çıkar.

Bu tip problemlerin çözülmesi demokratik yaklaşımlarla mümkün
olacak. Dindarlığı ön plana koyup, arkasından çözmeye çalışmanın
olmayacağını, yaşayarak gördük. Başbakanın eşinin ve kızının başörtülü
olması normal insana artı olarak yansımadı. Belki onlar, kendi
dünyalarında saltanatlarını sürüyorlar, ya da acı çekiyorlar
bilemiyorum. Fakat Üstadın söylediklerini maalesef deneyerek gördük.
Bıçağın kesince acı verdiğini görmek için illa elimizi kesmemiz
gerekmiyor. Üstad, bize bunu 60 öncesinde söylemişti dinlemedik.
Acısını topyekûn çekiyoruz. İnşaallah bundan sonra bir toparlanma
yaşarız. Bu halimizle Türkiye olarak komik durumdayız. İnsanlar bütün
fikirlere açıkken sen şunu giyersin, giyemezsin gibi ortaçağın
gerisinde, gerici bir yaklaşım sergileniyor. Gelişen dünyada
görüntümüzü değersizleştiriyor.

YARIN: ONU DA YÖK İHRAÇ ETTİ

ELİF NUR KURTOĞLU

elifnur@yeniasya.com.tr





10.03.2010
Önceki Dizi Yazılar




(09.03.2010) - 28 ŞUBAT’TAN SONRA SIKINTILAR DAHA DA ARTTI




(08.03.2010) - AĞLAYARAK İSTİKLÂL MARŞI SÖYLEMEK




(07.03.2010) - Askere artık, ‘Allah’ dedirtilmiyor




(06.03.2010) - İNANÇ HÜRRİYETİNİ YURT DIŞINDA TATTILAR




(05.03.2010) - Komutan ‘eşinin başını aç’ dedi




(04.03.2010) - SIRF BAŞÖRTÜLÜYÜM DİYE ÜNİVERSİTEDE ÇALIŞTIRILMADIM




(03.03.2010) - BİR NESİL ZORUNLU HİCRET YAŞADI




(02.03.2010) - Katsayının hedefi, kast sistemi




(28.02.2010) - Türkiye’nin kalbine saplanan postmodern darbe
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu mesaj 1 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "Muhammed" (10.03.2010, 10:40)


2

10.03.2010, 11:02

Allah razı olsun ..Sizin Ahiret yurdunda bir beratınız olacak ne mutlu sizlere..Elbette onlar utanacak, onlara çanak tutanlar utanacak..
Siz bizden değilsiniz
Tanımıyoruz hiç birinizi
Çekin başımızdan ellerinizi

Dediniz:''Çıkacak başınızdan
Başörtünüz.!''
Alın-öyleyse-onunla
Yüzünüzü örtünüz...

A.Nihat Asya
Ne güzel söylemiş....

Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir