Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

16.02.2010, 12:51

Geriye Gidiş...

Yürütmenin başı olarak Cumhurbaşkanı Gül’ün Hindistan yolunda havada “Yeni anayasa için bu Meclis fırsatı kaçırdı” sözleriyle başlayan ve sonradan düzeltmesiyle de dinmeyen tartışmalar değişik boyutlarda sürüyor.

Buna göre, İçişleri Bakanlığı uhdesinde birkaç “komisyon kurulması”yla yetinilecek. Birkaç maddelik değişikliklerle “açılım”, kadın ve çocuk hakları, işkence, kamu denetçiliği, pozitif ayırımcılık, insan haysiyeti, kişisel veriler” başlıklarıyla sınırlandırılacak...

AB’nin istediği başta yargı reformu, demokratik eğitim, inanç ve ifâde özgürlüğü olmak üzere Türkiye’yi demokrasi ve özgürlükler standardına ulaştıracak düzenlemeler, yine “tartışmalı maddeler” diye erteleniyor.

Özetle “açılımlara aynı şevk ve istekle devam edecek misiniz?”sorusuna Başbakan’ın “açılımlar”ın ilkini ve esasını teşkil eden “Kürt açılımı”nı ve fiyaskoyla sonuçlanan “Ermeni açılımı”nı “teğet” geçmesi, iktidarın “açılım” zâfiyetini açığa çıkıyor.

Ve peşpeşe akamete uğrayan “açılımlar”a dair Erdoğan’ın, “Ruhban okulu çalışmamız sürüyor, açılmaması beni rahatsız ediyor” cümlesi, “açılım”dan neyi anladığını ortaya koyuyor…



EMASYA’NIN YERİNE KDGM…

İptal edilen Emniyet-Asayiş Yardımlaşma Protokolü “EMASYA”nın yerine âcilen Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’nın (KDGM) ikamesi, bunun ilk göstergesi.

Görünen o ki Genelkurmay Başkanı’nın daha önce “Protokole gerek yok, zaten aynı işlevi gören kanun var” dediği ve hükûmetin en son 2005’te yinelediği EMASYA, yine İl İdaresi Kanunu 11/d’ye dayandırılarak İçişleri bünyesindeki KDGM perdesinde devam ettirilecek.

Zira 28 postmodern darbe sürecinde oluğu gibi yüzbinlerce vatandaşın “irticacı” diye fişlenip mağduriyetine âlet edilmesine; başta inanç ve eğitim hakkı olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin “suçlanması” istismarına hiçbir ciddî bir tedbir alınmış değil.

Yedi yıldır düzeltilmeyen—EMASYA’nın dayandırıldığı—Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’nde (MGSB) de benzer kırılma alâmetleri görülüyor. Gül’ün “Kırmızı Kitap şart” demesi ve “çeşitli kuruluşların görüşleri toplanıp kaleme alınır” hatırlatması bunun işâreti.

Yeni “belge”nin de MGK Genel Sekreterliği’nce başta MİT, Emniyet ve Genelkurmay olmak üzere çeşitli kurumların görüşleriyle oluşacağı ve yeniden MGK’nın onayıyla hükümetin önüne konulacağı anlaşılıyor. Tıpkı “bölücülük” ve “aşırı sol”la birlikte “irtica”ın “iç tehdit ve düşman” sayıldığı mevcut MGSB’nin MGK’dan gelen haliyle 20 Mart 2006’daki Bakanlar Kurulunda kabul edilip yürürlüğe konulması gibi…

Başbakan’ın yeni MGSB hakkında “bazı değişiklikler”in güncelleneceğini belirtip,” Biz bunu MGK’de istişare eder, Bakanlar Kurulunda konuşuruz” sözleri de aynı anlama geliyor…

Doğrusu, Başbakan’ın, “demokratikleşme”ye zemin hazırlayacak, siyaseti demokratikleştirecek, AB’nin baştan beri önemle önerdiği “siyasî partiler ve seçim kanunu”nu ağzına almaması, “seçim barajının inmesi”ne bile “Türkiye hazır değil, yüzde 10 barajı geçerli” sözüyle karşı çıkması, AKP’nin “demokratikleşme vizyonu”nu su yüzüne çıkarıyor.



“DAR MİNİ PAKET”TE DE

KARARLILIK YOK!

Bu “vizyon”la, darbe dönemi sorumluları her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezaî, malî ve hukukî sorumluluk ileri sürülmesini yasaklayan, darbeleri ve darbecileri koruyup kollayan 12 Eylül darbesi ürünü 28 yıldır yürürlükteki “geçici 15. madde”nin anayasa’dan ayıklanmasına Başbakan, “Bırakın bu sulu şakaları” diye reddediyor.

Darbelere gerekçe gösterilen, askerlerin bile “gerekirse kaldırılsın!” dediği TSK İç Hizmet Kanunu 35. maddenin kaldırılmasını bir başka döneme bırakıyor.

“Katsayı” dayatmasını “çirkin” ve “haksız” buluyor; lâkin hâlen bir milyon altıyüz bin meslek lisesi öğrencisinin hakkını gasp edip mağdur eden haksızlığa karşı, Danıştay’ın “gerekçe” gösterdiği Yükseköğretim Kanunu 45. maddesini değiştirmeye yanaşmıyor. Akıbeti meçhul kısırdöngüde çözümü yine YÖK’ün yönetmeliklerine havale ediyor.

Bu arada Millî Eğitim Bakanlığınca ilköğretimde felsefe müfredatından sırf dini çağrıştırdığından “hikmet”e dair ünite kaldırılıyor; sosyoloji kitabından “din eğitimi-öğretimi ile din ve vicdan hürriyeti” bölümü çıkarılıyor.

Neticede “yeni anayasa”yı gündemden çıkaran AKP iktidarı, “demokratikleşme”yi ötelemesinin ötesinde, sözünü ettiği “dar mini paket”te bile kararlılık gösteremiyor. Kuşa çevrilen “mini paket”, siyasî partilerin kapatılmasının zorlaştırılması benzeri oldukça yetersiz bazı kısmî değişikliklerle kalıyor.

Başbakan’ın “cemevlerine ibâdethâne statüsü”yle çıkmazdaki “Alevî çalıştayı” ile “çalışmalarımız var” dediği “Roman açılımı” örneğiyle geçiştirmesi, demokratikleşmede geriye gidişin ikrarı…

Yarım-yamalak, yamalı, eksik ve aksak değişikliklerle demokratikleşmenin olmayacağı ortada. O halde hâlâ halkı oyalamanın maksadı nedir?


16.02.2010


2

16.02.2010, 19:14

Ordaki roman veya alevi bizde olabilirdik olaya birde bu açıdan bakalım.Bu yazıyı kim yazmış ?

3

17.02.2010, 08:25

o açıdan da baktığımızda , yazar zaten bizim haklarımızı savunuyor. Demokratikleşmeye , demokratik hak ve hürriyetlere hükümetin sanki isteksiz olduğunu veya başarılı olamadığını vurgulayan bir makale. Güzel tesbitler . Paylaşım için teşekkürler arifmertoğlu.

4

18.02.2010, 14:12

Olayları zamana bırakalım.Sabretmesini öğrenmemz lazım.Daha çok iktidara öz eleştiri yapan bir yazı bence.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

5

19.02.2010, 00:05

Zaten herseyi zamana birakdigimiz icin böyle oluyor. Kendi kendine cözülmez hicbir mesele. Hakiki demokrat sivil bir anayasa icin bu islerin üzerine sonuna kadar yürür..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

6

20.02.2010, 13:23

Zamana derken bırakalımda yapsınlar eleştirmek kime ne kazandıracak yıpratmaktan başka

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

7

21.02.2010, 23:51

Eger ben mesveretin icindeysen ve hizmet ediyor iddiasinda bulunuyorsam benim cemaatim benden hesap sorabilir ve sormali yoksa istibdada bir zemin acilir. Eger bu kücük dairemizde bu böyleyse, ki tecrübeyle sabittir, büyük siyasi dairelerde de böyledir. Üstadimiz bu zamanda ehven-ü ser düsturu gecerli diyor. Yani kim gelirse gelsin ser´dir. Ser ise tamamiyle desteklenmez..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

8

23.02.2010, 22:06

eleştirinde denmiyor

9

23.02.2010, 23:51

eleştirinde denmiyor

Hükümet ele bakar, kalbe bakmaz ve herbir hükûmette şiddetli muhalifler bulunur, elbette adliye kanunu ile bizleri mesûl etmezsiniz.

Şûâlar
*
Dâvâsını ifâde eden kazanır.

Zübeyir Gündüzalp

10

24.02.2010, 08:49

Hükümete eleştiri getirilemez mi ? Bunlar ak kaşık mı ? Acaba tabular mı üretiyoruz kafamızdan..Siyasal İslamcılar'ın , Müslümanların mes'elelerini ne hale getirdiğini göremiyor muyuz?
Madalyonun iki vechesi var. 1. vechesi, hükümetin başındaki zata , 2. vechesi vatandaşa bakıyor.
Vatandaş ; bunlar müslümandır.benim derdimden anlar , inancımı rahat yaşamamı sağlar diye , islami değerleri siyasete malzeme yapanlara pirim vermiş desteklemiş. Aradan bunca yıl geçmiş ama mukaddes değerleri açısından oy veren vatandaşın , moral değerleri açısından bir rahatlama söz konusu olmamış.hatta çoğu noktalarda kazanımlarını bile kaybetmiş vatandaş.
Şimdi vatandaşın feryad etmesi haklı değil mi ?Elbette haklı.
Ama vatandaş ; aklını bir kişinin , itimat ettiği , bel bağladığı bir kişinin cebine koyduğu için haksız. Kendisi dinini bizzat yaşayıp , tebliğ edip muhafazasına çalışmadığı için haksız.Sadece dinini muhafaza için '' oy '' veriyor..Elindeki tek sermaye ''oy''.
Daha bu sabah, servis şöforü, bana dert yanıyordu, '' Hiç mi bir gün görmiyecez biz, şu yaşımdayım inancımın gereğini yaşamaktan uzaktayım..vs..vs..'' Dedim agabey, sen bir cemaate falan gidip gelir misin? İslam dini için bir gayretin bir çabanın içerisinde misin.? hayır. E.. mübarek yapabildiğin tek şey ; düzelmeyi veya düzeltmeyi başkasından beklemek, ve ''oy'' vermek.
Hükümetin Başbakanı ; E kardeşim şu adamı feryad ettirmeye ne hakkın var? Sana bel bağlamış..Umut olmuşsun. Meydanlarda sıkça bahsettiğin başörtüsü,katsayı, vs..mukaddes değerlerimiz kullanarak meclisin büyük çoğunluğunu elde ettin..Aradan bilmem kaç yıl geçti sen baştasın ve vatandaş da haklı olarak sana sitem ediyor. Ne hakkın var aldığın oylara ihanet etmeye ? Ve her defasında vatandaşı kandırmaya.
Ve işin kötü tarafı şu; bunlar yani bu hükümet , bu ülkede yaşıyanların , kendine oy verenlerin , dindarların ''umudunu '' tüketmektedir. Umutlarını bitirmektedir.Artık vatandaş diyor ki: '' biz meclisi silme bizim partiyle doldursak bile , bizim beklediğimiz şeyler olmayacak.'' Çok tehlikeli bir şey bu.
Sayın siyasal İslamcıların bunu yapmaya ne hakları var..
Kısacası eleştiri olcak ki , doğru sonuçlar elde edilebilsin. Haddini aşan cümlelerim varsa özür dilerim..

11

24.02.2010, 09:54

Arkadaşlar konuyu burda kapatalım Lütfen.
Anlayışınız için hepinize teşekkür ederim.

12

24.02.2010, 14:42

önceki halimizle şu anı iyi kıyaslayın ,dini bir sohbet olacağı zman tedirgin olur gizlenirdi ama şu an öylemi? Benim açımdan moral değerlerim rahat sizi bilemem ,bazı insanlar elindekinin kıymetini bilmez ancak kaybedince anlar umarım o vaziyete düşmeyiz.
O şoför mevzuunun konuyla ne ilgisi var.Cemaate bağlı değilse o kendi eksikliğidir nasıl başkasına suç atabiliyorlar anlamıyorm.Arayan bulur o kadar dinini yaşamak istiyorsa yaşar heleki bu ortamda heryerde cemaatler serbest açıktan tebliğ yapıyor

13

24.02.2010, 15:23

ne diye bilirim ki; yaşınızı bilmiyorum ama ben 40 yıldır bu mücadelenin içerisindeyim..ne alaka olur mu? biraz düşündüğünüzde bizim de aklımızı birilerine teslim edip rahat etmeye çalıştığımızı farkedeceksiniz sanırım..moral değerler açısından rahatlığa gelince; benim kızım başörtülü olduğu için okula gidemiyor, sınava giremiyor, iş başvurusu yapamıyor; eşim başörtülü olduğu için benim çalıştığım kuruma yanıma gelemiyor.Bu sadece senin anlayacağın türden bir örnek kardeş . Evet ben rahat değlim ...Doğru.Rahat olanlara ne diyebilirim ki....Ayrıca hiç bir zaman dini sohbet tedirğinliğinide yaşamadım kırk yıldır...Bu rahatlık bu hükümetin yaptığı bir şey değil..Biz Nur Talebeleri olarak bu meseleleri daha önceki demokrat hükümetler döneminde halletmiştik..

14

25.02.2010, 02:13

Başörtüyü sebep gösteremezsiniz ,sonuçta uğraşıldı ama yetkilerde bir yere kadar herkeste biliyorki parti kapatılacaktı nerdeyse.Aklımı birilerine teslim edip rahat etme gibi bir derdim yok.Siz yaşamadıysanız başkasıda bu tedirginliği yaşamadı anlamına gelmez.Yalan atacak değilim

15

25.02.2010, 08:50

Bizler Üstadımız Hz.leri'nin görüşleri ışığında ve Türkiye genelini de kapsayan meşveret kararıyla Nur Talebeleri olarak Demokratları destekliyoruz. Bu sitenin de siyasi düşünce yapısı bu doğrultudadır.Selametle kalın kardeşim. Her neyse...

16

25.02.2010, 08:50

Arkadaşlar öncelikle herkese selamlar,
Yazıyı eklemedeki amaç iktidarı eleştirmek veya başka partiler yandaşlığı yapmak değildi. Amacım sadece ülkemizin her geçen gün biraz daha mutluluğa, huzura, refaha susamasıdır.
Çöllere düşmüş gibiyiz hürriyetimizi, suya hasret kaldığımız gibi özlüyoruz.
Başka bir iktidarın oluşup ülkemizi refaha çıkaracağını ve bu sorunları tam anlamıyla çözeceğini de düşünmüyorum.
Yani benim ümidim tükendi.
Bari en azından kardeşlerimizin arasında husumet olmasın. Lütfen ikili polemiğe girmekten kaçınalım. Çünkü bu bizlere hiçbirşey kazandırmaz.

Yetkili arkadaşlardan da konunun arkadaşlar arasında husumete mahal vermemesi için kilitlenmesini talep ediyorum.

Son olarak husumete vaktimiz yok, bizler muhabbet fedaileriyiz.

Saygılarımla.
Dua ile.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

17

26.02.2010, 01:19

Neden bir parti elestirildiginde husumet ortaya cikiyor anlayamiyorum. Ben Demokrat Partiyide, Akpartiyide ve diger partileri de elestiririm, yeri gelince desteklerim, egerki millete menfaatli bi faaliyet yaptiklarinda. Bu her vatandasin en dogal hakkidir.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

18

26.02.2010, 11:47

Tamam o zaman Hasan Bey,
Buyrun burda bir konu açalım AKP, DP, MHP, CHP,DSP ... vs. partileri eleştirelim destekleyelim.
Risale - i Nuru bir kenara bırakalım, mesleğimizi unutalım.
Hodrimeydan !!!

19

26.02.2010, 15:56

evet konunun burda ele alınması hataydı baştan, neden partiden bahsediliyor, demokrat parti şu an hükümet olsa eleştiricekmiydiniz yinede .
Ayrıca ;
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

20

26.02.2010, 16:29

evet konunun burda ele alınması hataydı baştan, neden partiden bahsediliyor, demokrat parti şu an hükümet olsa eleştiricekmiydiniz yinede .
Ayrıca ;
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez






Sakın, siyaset cereyanları sizi
tefrikaya atmasın


Sakın, sakın, dünya cereyanları,
hususan siyaset cereyanları ve bilhassa harice bakan cereyanlar sizi tefrikaya
atmasın. Karşınızda ittihat etmiş dalâlet fırkalarına karşı perişan etmesin. “
El-hubbu fillah ve’l-buğzu fillah” (Allah
için sevmek, Allah için buğz etmek -
Buharî, Îmân: 1.) düstur-u Rahmanî yerine (el-iyazü
billâh) “El-hubbu fi’s-siyaseti ve’l-buğzu li’s-siyaseti” (
Siyaset için sevmek, siyaset için buğz
etmek
) düstur-u
şeytanî hükmedip, melek gibi bir hakikat kardeşine adâvet ve elhannâs gibi bir
siyaset arkadaşına muhabbet ve taraftarlıkla zulmüne rıza gösterip cinayetine
mânen şerik eylemesin.
Evet, bu zamanda
siyaset, kalbleri ifsad eder ve asabî ruhları azap içinde bırakır. Selâmet-i
kalb ve istirahat-i ruh isteyen adam, siyaseti bırakmalı.
Evet, şimdi küre-i
arzda herkes ya kalben, ya ruhen, ya aklen, ya bedenen gelen musibetten
hissedardır, azap çekiyor, perişandır. Bilhassa ehl-i dalâlet ve ehl-i gaflet,
rahmet-i umumiye-i İlâhiyeden ve hikmet-i tamme-i Sübhâniyeden habersiz
olduğundan, nev-i beşere rikkat-i cinsiye, alâkadarlık cihetiyle, kendi
eleminden başka nev-i beşerin şimdiki elîm ve dehşetli elemleriyle dahi
müteellim olup azap çekiyor. Çünkü, lüzumsuz ve mâlâyâni bir sûrette vazife-i
hakikiyelerini ve elzem işlerini bırakıp âfâkî ve siyasî boğuşmalara ve
kâinatın hadisatına merakla dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem ve
akıllarını geveze etmişler ve bilerek kendi zararına fiilen rıza göstermek
cihetinde, “
Zarara razı
olana şefkat edilmez

mânâsındaki “
Er-razî
bi’z-zarari lâ yunzeru lehû
” kâide-i esasiyesiyle şefkat hakkını ve merhamet liyakatını
kendilerinden selb etmişler. Onlara acınmayacak ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz
başlarına belâ getirirler.
Ben tahmin ediyorum
ki, bütün küre-i arzın bu yangınında ve fırtınalarında selâmet-i kalbini ve
istirahat-ı ruhunu muhafaza eden ve kurtaran yalnız hakikî ehl-i iman ve ehl-i
tevekkül ve rızadır. Bunların içinde de en ziyade kendini kurtaranlar, Risâle-i
Nur’un dairesine sadakatle girenlerdir.
Çünkü bunlar,
Risale-i Nur’dan aldıkları iman-ı tahkikî derslerinin nuruyla ve gözüyle,
herşeyde rahmet-i İlahiyenin izini, özünü, yüzünü görüp herşeyde kemal-i
hikmetini, cemâl-i adaletini müşahede ettiklerinden, kemal-i teslimiyet ve
rızayla, rububiyet-i İlâhiyenin icraatından olan musibetlere karşı
teslimiyetle, gülerek karşılıyorlar, rıza gösteriyorlar. Ve merhamet-i
İlâhiyeden daha ileri şefkatlerini sürmüyorlar ki, elem ve azap çeksinler.
İşte buna binâen,
değil yalnız hayat-ı uhreviyenin, belki dünyadaki hayatın dahi saadet ve
lezzetini isteyenler, hadsiz tecrübeleriyle, Risâle-i Nur’un imanî ve Kur’ânî
derslerinde bulabilirler ve buluyorlar.
Kastamonu Lâhikası,
s. 88-89
Bediüzzaman Said
Nursi


__________________



"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir