Cumhuriyet döneminde sivil direniş olarak en çok göze çarpan hareket, Nursi’nin geliştirdiği Nurculuk hareketidir. Nursi nasıl bir insandı? Nursi’nin Gandi’ye benzeyen ve benzemeyen yönleri nelerdir?
Sayın Başbakan’ın Partisinin 3. Büyük Olağan Kongresi’nde söylediği şu sözler salonda ciddi bir heyecan uyandırdı. Videoyu izleyenler göreceklerdir Said Nursi ismi çok çoşku uyandırdı.
Akıllı siyasetçiler aynı zamanda toplum psikologluğunu iyi yaparlar. Samimi olup olmadıkları zamanla anlaşılır. Bir zamanlar Adalet Partisi’nin‘Nurlu Demirel’ sloganlı Büyük Kongresinden sonra AP tek başına iktidar olmuştu. O tarihlerde, 1966’da İsmet İnönü, “Beni Nurcular yıktı” demişti.
Sözler şöyleydi;
"Bu ülkenin tarihinden Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş Veli, Pir Sultan'ı, Hacı Bayram Veli'yi çıkartmaya kalkarsanız onları görmezden gelirseniz bu ülke öksüz, yetim köksüz ve dayanaksız kalır. Yunus Emre'siz bir Türkiye dilsiz, Mevlana'sız bir Türkiye ruhsuz kalır. Sabahat Akkiraz'a kulak vermeyen dinlemeyen Türkiye türküsüz kalır. Tatyos Efendi'yi yok sayan Türkiye'nin besteleri yarım kalır. Cem Karaca bu ülkenin hasretini çektiği kadar, bu ülke Cem Karaca'nın hasretini çekti. 'Hoşçakalın İki Gözüm' diyen Ahmet Kaya'ya vefa göstermeyen Türkiye'nin şarkıları eksik kalır. Nasıl Mehmet Akif'siz bir Türkiye tahayyül edilmezse, Nazım Hikmet'siz bir Türkiye eksik sayılır. Seversiniz sevmezsiniz, beğenirsiniz beğenmezsiniz, görüşlerini kabul edersiniz etmezsiniz… Ama Ahmedi Hani'si, Bitlisli Said-i Nursi'siz bir Türkiye maneviyatı noksan kalır."
Atatürk’le eklemleme çabası mı?
Tepkiler genellikle hayret içerikli idi. Siyasi gözle bakıldığında Nursi hakkında Tek Parti Cumhuriyetini savunanlar
Nursi’ye ‘Karşı devrimci’ diyorlar. Fakat çoğulculuğu savunanlar ‘İslam dini ile Meşrutiyet ve Cumhuriyetin doku uyuşmazlığı olmadığı’nı savunduğunu belirtiyorlar. Başbakanın ikinci seçeneği öngördüğü anlaşılıyor.
Konuşmanın geneline ve öznesine baktığımızda “Atatürk’ü hiç anmadı” sözünü çok önyargılı yorum olarak değerlendirmek gerekir.
Aslında Sayın Başbakan saydığı isimleri Atatürk’le eklemlemeye çalışmıştı. Alkışın bu kucaklayıcılığa olduğunu düşünmek daha doğrudur.
Tek parti Cumhuriyetini savunanlar Başbakan’ın yukarıdaki ifadeleri ancak karşı devrim olarak tanımlayabilirler. Sayın Başbakanın önemli bir siyasi risk aldığını da bilmek gerekir.
Nursi’nin isminin bu derece yıpratılmasına rağmen toplumdan alkış almasını çağın ruhunu okumuş olması, Tabiat Risalesi isimli eserinde bir Yaratıcın olması gerektiğini, Haşir Risalesi isimli eserinde ölüm sonrası yaşamın olması gerektiğini mantıksal gerekçelerle açıklaması ile birlikte bazı başka nedenleri bağlamak gerektiğini düşünüyorum.
Cumhuriyeti onarma mı karşı devrim mi?
Nursi’nin özgürlükçü Müslüman olması ilginçtir. Eserlerinde İslam dininin isdibdata karşı olduğunu savunan bir din bilgini olarak dikkat çekiyor. Sosyologlar ve sosyal psikologlar için çok ilginç bir kişiliktir. Bu nedenle Şerif Mardin’in ciddi akademik ilgisini çekmiştir.
2002 yılındaPsikolojik Savaş isimli çalışmamı kitaplaştırırken Nursi’nin Anadolu’daki sivil direnişteki rolüne bir bölüm ayırmıştım. Nur cemaatini siyasi değil sosyolojik bir cemaat olarak değerlendirmenin doğru olacağını düşünenlerdenim. Aşağıda kitapta ilgili bölümü geniş bir özetle aktarıyorum.
İSLAM COĞRAFYASINDA DİRENİŞ
Dinsel ve kültürel kimliği değiştirmeye yönelik çabalara karşı direniş gösterme, Doğu dünyasında silahlı eylemler şeklinde oldu. Siyaseti ve şiddete başvurmayı yöntem olarak seçtiler. “İhvan-ı Müslimin, Hümeyni ve Cezayir hareketleri bunun örnekleridir.
Batı değerlerinin kutsal değerler olduğu ve bunu kabul ettirmek için otoriter ve totaliter uygulamaların yapıldığı yirminci yüzyılın başlarında Anadolu’da sosyolojik bir tepki oluşması gerekiyordu. Sosyolojik değişimler doğal sürecinde ancak yüzyıllar sonra oluşurdu. Fakat otoriter düşünce sahibi kişiler baskı uygulayarak toplumu değiştirmeyi amaçlıyorlardı.
Cumhuriyet döneminde sivil direniş olarak en çok göze çarpan hareket, Nursi’nin geliştirdiği Nurculuk hareketidir.
Nursi nasıl bir insandı?
Onun kişiliğinde buluşan etkiler nelerdi ve kullandığı özel bir yöntem var mıydı? Subjektif paradigmaları nelerdir? Bu sorular akademik incelemeye tabi tutulacak ciddi konulardır. Necmettin Şahiner (1975), Cemal Kutay (l990), Şerif Mardin (l992) gibi bilim adamı ve araştırmacı yazarlar bu konuda 20 ye yakın eser yayınladılar. Dünyanın her yerinden her yıl onun düşünce sistematiği üzerinde kafa yoran, çarpıcı sentezlere ulaşan ve elde ettiği sonuçları sempozyumlarda tebliğler halinde sunan pek çok bilim adamı ve düşünür bulunmaktadır.”
Nursi’nin Gandi’ye benzeyen ve benzemeyen yönleri nelerdir?
1- Benzer yönü benzer fazilet mücadelesi yapmalarıdır. Gandi’nin “Tanrı’nın kendisi ile birlikte olduğunu düşünen kişi, tek kişilik çoğunluktur” düşüncesi ile örtüşmektedir. Her ikisi de fazilet mücadelelerinde bu motivasyonu kullanmışlardır. Nursi bu düşünce yapısını “İhlaslı hareket” olarak ifade etmiştir.
2- Diğer benzer yönü kesinlikle şiddete başvurmamak olan sivil direniş yöntemi, Nursi’nin gerçekleştirdiği özel yöntemde de dikkati çekmektedir.
3- Gandi ile uyuşmayan tezi ise, siyasi emelden tamamen kaçınmasıdır. Din ve bilimi birlikte ele alıp biri birine muhalif olmadığını göstermeye çalıştı. İnsanların gönlüne hitap etmenin, akıl ve kalplere güzellikleri doldurmanın yol almak için yeterli olduğunu savundu. “Şeytan ve siyasetten Allah’a sığınırım” sözünü bir prensip olarak bütün yaşamı boyunca uyguladığı görülmektedir.
4- Gandi ile uyuşmayan diğer yöntemi de “müspet hareket” yöntemidir. Bu anlayışla ülkeyi yönetenlerin kusurları ile uğraşmak yerine kendi doğrularını anlatmayı tercih ettiği dikkati çekiyor. Yine bu anlayışını,“Temsil tebliğden önce gelir” kaidesi ile formüle ederek inandığı doğrularını yaşamaya, pratik olarak hayata yansıtmaya öncelik vermesi farklı yönüdür.
5- Gandi’nin diğer yöntemi olan güç odakları ile işbirliği ve pazarlık yapmama ilkesi Nursi’de de dikkati çekiyor. Ülkeyi yönetenlerin, bazı güç odakları tarafından kullanılmaya çalışıldığına inandığını, bu çağın cihat şeklinin “manevi cihat” metodu olduğunu, dahilde, yani yurt içinde dış düşmana karşı yapıldığı gibi şiddet kullanılmaması gerektiğini eserlerinde dile getirmektedir.
Yaşadığı dönemde ve daha sonra Anadolu’da on milyonu aşan bir takipçi kitlesinin olduğu söylenen Nursi, 49 yıl önce vefat etmiştir. Fakat takipçileri her geçen gün farklı seviyeden insanların katılımıyla artarak devam etmektedir. Formal eğitim almamış bir kişi olan Nursi’nin başlattığı bu hareket, sosyolojik açıdan inceleme konusu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
6- Nursi’nin “Karizmatik önderlik” ve “Ulu Kişi” imajını reddetmesi Gandhi ile örtüşmektedir. Kendi kişisel rehberliği yerine fikirlerinin rehberliği ve aklı kullanmayı vurgulaması dikkat çekicidir. Mezarının belli olmamasını vasiyet etmesi de bu açıdan anlamlıdır.
7- Doğu despotizmi ile mücadele etmesi, geleneksel Osmanlı ulemasının baskıcı yöntemi yerine, 1907’de dünya da terazinin özgürlük kefesinin ağır bastığına dair eser yazması ilginçtir. Devlete itaat eden ama özgürlüklerden vazgeçmeyen, adaletsizliği onaylamayan duruşuna karıncaların cumhuriyetçiliğine örnek vermesi toplumu etkilemektedir.
8- Kendine haksızlık yapana beddua bile etmemesi, Mekke dönemine vurgu yaparak sabır kavramını; kadere güler yüzle boyun eğme ile birlikte “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” şeklinde yorumlaması takipçilerini etkilemiştir.”
Herhalde Cumhuriyet tarihinde Nursi kadar yanlış anlaşılan ikinci bir kişi yoktur. Zulme seyirci kalmayan ve haksızlık karşısında eğilmeyen fazilet savaşcılarını rahmetle anmalıyız.
Aldığı alkışları siyasi nedenlere değil sosyopsikolojik nedenlere bağlamak daha akla uygundur
Prof. Nevzat Tarhan - Haber 7
ntarhan@gmail.com