Giriş yapmadınız.

101

23.01.2009, 22:59

ısrail`i ilk kez yargılanma korkusu sardı!
ısrail hükümeti, Gazze saldırısına katılan subayların savaş suçları mahkemesinde yargılanma girişimlerine karşı önlem peşinde...


ısrail Başbakanı Ehud Olmert, Gazze şeridi'nde 22 gün süren saldırılarından dolayı ısrail'e yöneltilen savaş suçu ithamlarına karşı ülkeyi savunması için Adalet Bakanı Daniel Friedman'ı görevlendirdi.

Friedman, bakanlıklar arası bir ekibe liderlik edecek ve sivillerle orduyu hukuki olarak savunma konusunu koordine edecek. Ekip, uluslararası yasalar konusunda uzman olan kişilerin bilgilerine de başvuracak.

ısrail yetkililerinin, insan hakları örgütlerinin savaş suçları mahkemesine başvurmak için döküman ve resim topladıklarını, görgü şahitleriyle konuştuklarını öğrenmesi üzerine bu kararı aldığı kaydediliyor.

ısrail ordusu, savaş suçuyla yargılanabilecekleri endişesiyle, saldırılar sırasında Gazze şeridi'nde görev yapan subayların isimlerinin basın yayın organlarında yayımlanmasına da yasak getirmişti.

Bu yönde başvurular yapmaya hazırlanan örgütlerin delil toplamaya başladığı haberlerini alan hükümet, yurt dışına çıkmayı planlayan subaylardan ısrail Ordusu Savunma Danışmanlığı`na başvurmaları istendi.

Yayımlanan bildiride bazı ısrailli subayların yurtdışına çıkmamaları konusunda uyarıldığı da açıklandı.

ısrail`de Gazze`de ölen askerlerin isimlerinin açıklanması da yasaklandı, hiçbir cenaze töreni hakkında yayın yapılmayacağı açıklandı.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da ısrail'i aşırı kuvvet kullanmakla suçlamış ve Gazze şeridi'nde BM binalarını bombalayanların hesap vermesini talep etmişti.

Uluslararası Af Örgütü de ısrail'in sivillerin yaşadığı bölgelerde beyaz fosfor bombası kullandığına dair "inkar edilemez" delillere sahip olduğunu duyurmuştu. Örgüt, sivil yerleşim yerlerinde bu silahların kullanılmasının uluslararası hukuka aykırı olduğuna işaret ederek ısrail'i savaş suçu işlemekle itham etmişti.

ısrail'den 8 insan hakları kuruluşu da saldırılarda ölen kadın ve çocukların sayısının "korkunç" boyutta olduğunu ifade etmiş ve hükümetin bununla ilgili olarak soruşturma başlatmasını istemişti.

Mahmud Abbas'ın Adalet Bakanı Ali Kashan da dün Lahey'e gelmiş ve Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı Luis Moreno-Ocampo'yla görüşmüştü. Savcının sözcüsü Beatrice le Fraper, uzun süren görüşmede Gazze şeridi'nde işlendiği ifade edilen savaş suçlarının ele alındığını söyledi.

ışte katliamın mimarları ve yöneltilen suçlamalardan bazıları:

Olmert, Barak ve Livni`nin de aralarında olduğu ısrailli 12 politikacı ve asker aleyhinde Lahey'de dava açılması için suç duyurusunda bulunuldu.

ısrailli bir ınsan hakları örgütünün hazırladığı ve bu 12 kişinin suçlarının detaylarıyla ortaya konduğu dilekçeler internet üzerinden de yayımlandı.

"Aranıyor" başlığı altında verilen bilgilerde, işlenen savaş suçları dışında 12 ısrailli`nin resimleri ve fotoğrafları da yer alıyor. ınternet sitesinde bu kişilerin ısrail dışında bulunduğu sırada başvuruda bulunmak isteyenler için irtibat bilgileri de verildi.

ışte listede yer alan ısrail savaş suçluları:

[img:610:421]http://img88.imageshack.us/img88/902/ehudbaraklivniolmerttm2.jpg[/img]

Ehud Barak: Haziran 2007`de, 1.5 milyon Gazzeli`ye karşı ambargo başlattı. Halen devam eden bu ambargo, Uluslararası kanunlara göre "toplu cezalandırma" olarak kaydedilir. Bu ambargo Gazze`de ciddi gıda ve enerji sıkıntılarının yaşanmasına, elektrik ve su aktarımında kesintiler yaşanmasına, tıbbi malzeme ve ilaç eksikliğine yol açarak 1.5 milyon Filistinli`nin hayatını zorlaştırdı. Bu durum Cenova anlaşmasının ihlalidir.

şüpheli, 27 Aralık 2008 günü Gazze`nin havadan bombalanması emrini verdi. Bu saldırıda uçaklar yüzlerce sorti yaptı, binlerce ton bomba Gazze sokaklarına bırakıldı, aralarında kadın ve çocuklarında bulunduğu 1200`den fazla insan katledildi. Bombalar binlerce evi yerle bir etti, yüzbinlerce Gazzeli mülteci durumuna düşürüldü.

10 Aralık 2008`de, Hollanda`daki Uluslararası Ceza Mahkemesine, Ehud Barak aleyhine, Lübnanlı avukatlar tarafından resmi suç duyurusu yapıldı.

Ehud Olmert: 12 Temmuz 2006`da Lübnan`daki şehirlerin ve köylerin bombalanması emrini verdi. Yerleşim alanlarına karşı yapılan 34 günlük bombalama uluslararası yasaların ihlalidir. şüpheli tarafından emri verilen hava ve kara operasyonlarında 1200 civarında insan öldü, 5000`e yakın Lübnanlı yaralandı.

Saldırı sırasında, şüpheli uluslararası kararlarla yasaklanan binlerce misket bombasının yerleşim yerlerine fırlatılmasını emretti. Toplam bir milyona yakın misket bombası fırlatıldı, bu bombalar savaştan sonra 30 kişinin ölümüne ve 90`ı çocuk 215 kişinin yaralanmasına neden oldu.

Haziran 2007`de, Uluslararası kanunlara göre "toplu cezalandırma" olarak nitelelen ambargoyu ilan ederek, 1.5 milyon Gazzeli`yi gıda, elektrik ve su kısıntısıyla karşı karşıya bıraktı.

27 Aralık 2008 günü Gazze`nin havadan, karadan ve denizden bombalanması emrini verdi, yüzlerce çocuğun da aralarında bulunduğu 1200`den fazla Gazzeli`nin ölümüne neden oldu.

10 Aralık 2008`de, Hollanda`daki Uluslararası Ceza Mahkemesine, Ehud Olmert aleyhine, Lübnanlı avukatlar tarafından "savaş suçu işlemek ve insanlığa karşı suç işlemek" gerekçeleriyle resmi suç duyurusu yapıldı. Ehud Olmert, Mart 2009`da diplomatik dokunulmazlığını kaybedecek.

Tzipi Livni: şüpheli ve onun işbirlikçileri 12 Temmuz 2006`da Lübnan`daki şehirlerin ve köylerin bombalanması emrini verdi. Yerleşim alanlarına karşı yapılan 34 günlük bombalamada emri altındaki askerler Lübnan`a 12 bin hava sortisi yaptı, 100 bin tank mermisi fırlattı, 350 okulu ve 150 bin evi tamamen imha etti.

Saldırılar, Lübnan`daki su kaynaklarını, enerji kaynaklarını, hastaneleri ve yaşam için gerekli altyapı sistemlerini yok etti. 900 bin insan evsiz kaldı, saldırılarda ölen 1200 Lübnanlı`nın 360`ı 13 yaş altındaki çocuklardı.

27 Aralık 2008 günü, şüpheli ve işbirlikçileri, Gazze`nin havadan, karadan ve denizden bombalanması emrini verdi, onun emirleri yüzzünden 200 bin insan mülteci oldu.

Masum insanlara saldırmak, yerleşim yerlerinde ayrım gözetmeden ateş etmek, yaralanmalara neden olmak, su, elektrik, hastane gibi gerekli altyapının imha edilmesi, uluslararası kanunlarla yasaklanmıştır. Bu nedenle, Livni "savaş suçu ve insanlığa karşı işlenen suçlar" maddelerinden yargılanmalıdır.

Haklarında Uluslararası Ceza Mahkemesi`ne resmi başvuruda bulunulan ve aralarında ısrail gizli servisi başkanı, ısrail Ordusu subayları ve hükümet üyelerinin de bulunduğu diğer isimlerin suç dosyası 1996`lara kadar uzanıyor.

Amir Peretz, Binyamin Ben Eliezer, Avi Dichter, Carmi Gilon, Dan Halutz, Doron Almog,Eliezer Shkedy, Gabi Ashkenazi, Giora Eiland, Matan Vilnai, Moshe Bogie Yaalon, Shaul Mofaz hakkında, sivillerin kasıtlı olarak öldürülmesinden, işkence ve evlerin yıkılmasına kadar bir dizi savaş suçu işledikleri için resmi başvurular yapıldı.

http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=64306

bermuda şeytan üçgeni..
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

102

24.01.2009, 01:10

Üç mel'un yanyana. Hitler'in faşist Almanyası da kendini yenilmez sanıyordu, herkese zulmetme hakkını kendinde görüyordu, sonra herşey tepetaklak oldu. Elbet değişir durum, bakalım o zaman kaçacak delik bulabilecek misiniz. Kendilerine bugüne kadar yapılan zulümlerden ibret alamamış, yine zulme kalkmış, mel'anet yaratıklar...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

103

24.01.2009, 12:02

O insan kılığında vahşilere bir müslümanın atacağı en tesirli sille, cebindeki rengârek kredi kartlarını, 2 dk.lık bir telefonla iptal ettirmek..

Bankalar onların can damarı..

Kesin damarlarını, görün o zaman kan kaybndan nasıl geberiyorlar..

Bunu dedim geçenlerde bir müslümana da,

"Aç kalınca görürüz ama." dedi..

Hâşâ bu kredi kartı meselesi itikad âlemini bile bozmuş müslümanların..

Rızık verici, hem de helâline kefil olan Allah değil mi?

Bankaların gölgesinden dahi geçmeyin ikazı meger ne mühimmiş..

Ama yooo Osmanoğlu Abimizin dediği gibi, rahatımızdan vazgeçemeyiz..!

Saçıp savurarak yaşamaya alıştık o bankaların kredi kartları sayesinde..

Netice ne oldu peki..?

ısrafla biriken borçlar, faize giden helal kazançlar, aile huzursuzlukları boşanmalar, ortalıkta kalan çocuklar vs. vs.

Hani kanaat bitmez tükenmez hazine idi..?

Hani "israfta hayır yoktur" du..?

Ne mutlu nefsinin elinden dizgini almayı becerenlere..

Yoksa bu halimizle, duâya kalkan ellerimizde Filistin'e yardım edemez..

Kabul olmayacak duaları eden, haramlara uzanmış ellerimiz var..

Bir vazgeçsek, görün o zaman, bir ahhh ile nasıl yer ile yeksân olacak zalimler güruhu..

104

24.01.2009, 12:09

Alıntı sahibi ""Ceka""


Artık yeter. şu vahşet dursun. Türkiye ne yapacaksa yapsın. ısraili mi vuracak, başka bir şekilde mi yapacak , ne yapacaksa yapsın. SAvaşı mutlaka durdursun.


Türkiye'nin o vahşileri vurmasına gerek yok ki..!

Konya'da atış talimi yapmalarına afedersiniz kavvatlık yapan biz değil miyiz..?

Kavvatlığı bıraksak, o bile en azından bu zulme ortak oluşumuuz durdurur..

Yoksa Türkiye'nin hâli şu an timsah gözyaşlarından farksız..

Nasılki aynı kavvatlığı Irak işgalinde de yaptık..

Bu kavvatlığa izin veren devletlülere ayar çekmeli asıl..

Zalim zaten zalim onun suçu ne..?

O zulme omuz veren ondan daha da zalimdir..!

Bunların acısı Türkiye'den çıkar illâ..

"Kim bir zalime destek olursa, Allah o zalimi o destek olana musallat eder bir gün.."

Hadis-i şerif


(Kavvat için: bakınız 6 söz..Çift tıklayınca çıkanlardan biri de tam karşılığı halimizin..)

105

24.01.2009, 17:29

Filistin’in üç düşmanı

Filistin’in üç düşmanı





Gazze’ye yönelik son saldırılar, Bediüzzaman’ın yüz yıl önce dile getirdiği tesbitin haklılığını bir kez daha gösterdi.

Üstad o ifadesinde diyordu ki:

“Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı sanat, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.” (Divan-ı Harb-i Örfî, s. 23)

Baskı, zulüm ve sömürüye maruz her insanda ve dolayısıyla bu durumdaki Müslümanlarda da hakim olan psikoloji, bu baskı, zulüm ve sömürüyü yapan “düşman”ları suçlamaya yöneliktir.

Ve hiç şüphe yok ki, bu suçlama haklıdır.

Ama tek başına meseleyi çözmez. Elinde bulundurduğu güce dayanarak zulmeden düşman, suçlama ve yakınmalarla bertaraf edilemeyeceği gibi, onun insafa gelmesine de yardımcı olmaz.

Olsa olsa, zulme boyun eğmeme ve direnme bilinç ve kararlılığının ifadesi olarak işe yarar.

Ancak bu direnişin başarılı olmasının da şartları vardır ve Üstadın aktardığımız tesbitinde bu şartlar gayet özlü şekilde ifade edilmektedir.

Bu tesbitle Müslümanlara deniliyor ki:

Hariçteki düşmanların hücum ve taarruzlarına maruz kalabilirsiniz. Ama siz asıl düşmanı kendi içinizdeki cehalet, fakirlik ve ihtilâflarda arayın. Gücünüzü ve enerjinizi tüketip sizi haricî düşmanlar karşısında da zaafa düşüren asıl tehlikeler bunlardır. Evvelâ bunlara çare bulun.

Gerçekten de, cehalet karanlığında, fakirliğin pençesinde ve ihtilâflarla bölünüp parçalanmış bir toplumun, dışarıda başka düşman aramasına gerek yok. Çünkü o kendi içinde çökmüştür.

Ve hariçteki düşman da, bu durumundan istifade ederek hücum edip taarruzunu şiddetlendirir ve o toplumu boyunduruğu altına alır.

Buna meydan vermemek için evvelemirde yapılması gereken şey, cehaletin ilim ve eğitimle, fakirliğin kalkınma hamleleriyle, ihtilâfların da sıkı bir ittifak ve dayanışma ile izale edilmesidir.

ılim ve eğitimle aydınlanmış, kalkınarak zenginleşmiş, ortak hedef ve idealler etrafında kenetlenmiş bir toplumu hiçbir dış güç yıkamaz.

Aslında Filistin halkı, Arap toplumları içerisinde eğitim düzeyi en yüksek olanlardan biri olarak biliniyor. Ve bunda Hamas’ın da, ilkokuldan üniversiteye kadar kurduğu eğitim kurumlarıyla son derece önemli katkıları söz konusu.

Ancak tek başına eğitim, sorunu çözmüyor. Diğer şartların da tamamlanması gerekiyor ki, bütününden sağlam ve muhkem bir yapı çıksın.

Ve o noktada Filistinliler, eğitim alanındaki başarılarını, ne yazık ki, meselâ ittifak ve tesanüd konusunda ortaya koyamıyorlar. El FetihHamas bölünmüşlüğü ve onun haricinde irili ufaklı diğer Filistinli grupların dağınıklığı ortada.

Yakın zamanda El Fetih ve Hamas mensuplarının virane Filistin sokaklarında birbirleriyle silâhlı çatışmalara girerek ısrail’i memnun ettiklerini de derin bir üzüntüyle hatırlamaktayız.

Bu bölünmüşlük bir an önce sona erdirilmeli. El Fetih ve lideri Abbas Hamas’a kucak açmalı, Hamas da Abbas’ı “ısrail’in ve Batının adamı, işbirlikçi hain” olarak suçlamaktan vazgeçmeli ve ısrail’e karşı yekvücut bir tavır sergilemeliler.

Yeni ABD yönetimi ve AB de Hamas’ı reddeden, dışlayan, “terörist” olarak suçlayan politikalarını terk ederek, Filistin halkının seçimine saygı göstermeli ve Hamas’ı sürece dahil etmeli.

Ve Filistin’in üçüncü düşmanı fakirlik, zaruret. Gerek ısrail’in amansız abluka ve ambargosu, gerekse gerçekçi bir stratejiye de dayanmadığı görülen sürekli savaş ve çatışma ortamı, bu kronik sorunun aşılmasına engel teşkil ediyor.

Öyle ki, Türkiye’nin TOBB inisiyatifiyle Gazze’de inşasına giriştiği sanayi sitesi projesi dahi, bu ortam yüzünden ilerleme kaydedemiyor. Nitekim ısrail’in son saldırıları bu projenin bir kez daha meçhul bir tarihe ertelenmesine yol açtı.

Filistin eğer ısrail’e karşı cihadda başarılı olmak istiyorsa, evvelâ kendi içindeki cehalet, zaruret ve ihtilâf düşmanlarını alt etmek zorunda.

Diğer bütün ıslâm toplumları gibi...

24.01.2009

E-Posta: irtibat@yeniasya.com.tr

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir