Keçeli Abdulkadir Said kardeşim, önemli yerlerin altını çiziyorsun Allah razı olsun ama okunması zor oluyor. Önemli gördüğün yerleri renklendirsen (tek renk) nasıl olur?
----------------------------------------
Müşerref giderken...
Pervez Müşerref dokuz yılı aşan Pakistan Devlet Başkanlığı görevinden istifa etti. Pakistan tarihinin çok çalkantılı bir döneminde baskıcı rejimiyle, katıksız Amerikan müttefikliğiyle, kuşkulu suikastlarıyla, cami baskınıyla, kan ve baskı üzerine kurduğu darbeci iktidar devri kapanıyor.
Pakistan Halk Partisi ve Pakistan Müslüman Ligi, 7 Ağustos 2008 tarihinde Müşerref’i koltuğundan indirmek ve yargılamak için anlaştıklarını ilân etmişlerdi. Ancak istifa etme teklifine karşı Müşerref, “Beni köşeye sıkıştırmak isteyenleri yeneceğim. Eğer beni atmak için haklarını kullanırlarsa, ben de kendimi savunma hakkımı kullanırım” cevabını vermişti. Sonunda koalisyon Millet Meclisinden ve 4 eyalet meclisinden güvenoyu alması gerektiğini belirten ortak bir bildiri yayınladı.
16 Ağustos’ta ise ‘istifa et, yoksa yargılanırsın’ tehdidinde bulunarak ‘bugün ya da yarın’ istifa et dediler. Bütün bu baskılar karşısında çıkar yolu kalmayan Müşerref 18 Ağustos’ta istifa etti. Bu arada kovuşturmadan muafiyet talebinde bulundu. Bir yandan da “Geleceğimi halkın ellerine bırakıyorum” diyordu.
Aslında Müşerref’in istifasını yalnızca seçilmişlerin baskısına dayandırmak yanlış olacaktır. Çünkü Pakistan gibi üniformalıların seçilmişlerden her zaman güçlü ve üstün olduğu bir ülkede, ordunun desteklediği bir liderin demokratik usulle görevinden alınması pek mümkün değil.
Emekli bir Pakistanlı subay “Pakistan ordusu daima Keşmir’de bir savaş, Hindistan’ın Pakistan’ı işgali ve hükümetin kontrolünü ele geçirme konusunda güncellenen planlara sahiptir” diye ifade ediyor ordunun ülkedeki gücünü ve devam ediyordu: “Doğru dosyayı raftan alırız ve birkaç saat içinde uygulamaya koyarız”.
Pakistan’da ordu Müşerref’i terk etti.
Ya da ABD’nin orduyu ve Müşerref’i bu konuda ikna ettiğini söylemek daha doğru bir tespit olacaktır. Zira ABD, bırakın Taliban ya da El-Kaideyi kendi ülkesindeki militanları bile susturamayan bir kukla liderin, milyarlarca dolar yardım vermeye değmeyeceğine karar verdi. Ülke içinde katlanarak büyüyen şiddet olayları, ordunun yalnızca kendilerinin güvenliği ve huzuru sağlayabilecekleri iddiasını çürütüyor. Son on gün içinde beşyüze yakın masum sivil vefat etti.
Müşerref mutlak güç hırsı ve Washington’un teröre karşı savaş arzularına teslim olup, Pakistan toplumunun en önemli sosyal yapıtaşları ve geleneksel güçleri olan kabilelere ve medreselere karşı savaş açmıştı. Öfkeli bir subaya göre Müşerref “Pakistanlı Müslümanları Washington’un savaşını vermek üzere kendi vatandaşları ve dindaşlarının üzerine gönderiyordu”. Halkın demokrasi ve insan hakları beklentilerine karşılık vermek yerine, muhaliflerinin susturulmasına göz yummayı yeğlemişti. Benazir Butto’ya düzenlenen acımasız suikast hafızalarımızda hâlâ çok taze.
Ayrıca halkın son yıllardaki kimlik değişimini de doğru okuyamadı Müşerref. Halk artık daha çok kendine güvenen ve atak bir millî ve dinî kimliği benimsiyor ve Batı’ya daha mesafeli yaklaşıyor. ışte bu halk, hangi sebeple olursa olsun milliyet ve din bağı ile bağlı bulunduğu gruplara karşı ordunun şiddete başvurmasını hoş görmüyor. Bunlara yargıya müdahale, sıkıyönetim ilânı, geçen Ekim ayındaki seçimlere hile karıştırılması ve medyaya baskının arttırılması eklenince Müşerref’in başarısızlığı kesinleşti.
Ekonomide de karnesi parlak değil. Geçen yıl en yüksek enflasyon yaşandı ülkede. Bu yıl Pakistan parası yüzde yirmibeş değer kaybetti.
Peki şimdi Müşerref’e ne olacak?
Kendisinin Pakistan’da kalmak istediği bildiriliyor. Ama sayısız düşman kazanmış bir eski darbeci liderin ülkesinde kalması pek mümkün görünmüyor. Amerika’ya yerleşeceği haberlerini Amerikalılar yalanladılar. Newsweek üç aylığına Suudi Arabistan’a gideceğini bildiriyor. Talihin garip bir cilvesi de bu aslında. Müşerref’in darbe ile iktidardan indirdiği Nawaz şerif de Arabistan’a sürgüne gönderilmişti. Hem de şimdi olduğu gibi bir sürü yolsuzluk iddia ve soruşturmalarıyla köşeye sıkıştırıldıktan sonra.
şurası bir gerçek ki, ona artık her emirlerini anında yerine getirdiği Amerikan yönetiminden yardım gelmeyecek. Çünkü işleri bitti. Eğer hayatını sürdürecekse bunu yine bir Müslüman ülkede yapabilecektir. Tabiî intikam duygularının hep yüksek olduğu geleneksel kabile ve dinî gruplar bu ülkede de izini bulup öldürmezlerse.
şimdi Pakistan’da yeni bir dönem başladı.
Otuz gün içinde yeni devlet başkanı seçilecek. Yeni başkanı 4 aydır iktidarda bulunan koalisyon hükümeti seçecek.
Ancak demokratik yöntemle seçilse dahi, yeni devlet başkanının da henüz ‘teröre karşı savaş’ını—petrol kaynakları ve nakliye yollarını tamamen güvenceye alamadığı için—tamamlamamış olan ABD’nin bu ülkenin üzerinden elini çekeceğini sanmak hayalcilik olacaktır.
Halil ıbrahim CAN