Giriş yapmadınız.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

1

10.03.2008, 00:13

1960 ihtilâli aslında bir devrim!

http://www.yeniasya.com.tr/

Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla tertiplenen sempozyumda konuşan Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, bir hukuk insanından beklenmeyecek provokatif sözler sarf etti: * 27 Mayıs’ı ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir. *Toplum tarafından görev verildi ve 27 Mayıs oldu. * Kimse idam cezasını istemez, ama bunlar (Menderes ve arkadaşları) idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. *ıdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Cezalandırılmaları gerekirdi. Sonra ne oldu? Çok güzel bir cumhuriyet dönemi... *Halk okumuyor. Türk toplumu kendi menfaatlerine düşkün.

Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, 27 Mayıs’ı ihtilâl olarak görmenin hata olacağını belirterek, ‘’1960 ihtilâli aslında bir devrimdir’’ dedi. Ankara Barosu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla ‘’Kadın Olmak’’ konulu sempozyumun, ‘’Hukukta Kadın’’ başlıklı oturumunda konuşan Çölaşan, kadınlara yönelik en ağır baskının din adına yapılan baskı olduğunu söyledi. Çölaşan, ‘’Hem özgürlük diyorsunuz hem de kapanmak istiyorsunuz. Kapanmanın özgürlüğü olur mu?’’ dedi. Çölaşan, kapanmanın Kur'ânı Kerim’de yer almadığını, Kur'ânı Kerim’de kadın ve erkeğe iffetli olmanın öğütlendiğini, avret yerlerinin kapatılması gerektiğinin emredildiğini söyledi.

1960 ihtilâlini konu alan bir belgesel izlediğini ve belgeselde ihtilâlin bugünün üniversite öğrencileri tarafından değerlendirildiğini anlatan Çölaşan, öğrencilerin o dönemde bir başbakanın idam edilmesini vahşice bulduklarını dile getirdiklerini kaydetti. Çölaşan, büyük özverilerle kurulan Cumhuriyetin belirsizliğe gittiğini gören halkın, ihtilâl öncesi toplumsal bir öfkeye kapıldığını hatırlatarak, ‘’Kimse idam cezasını istemez ama o dönemde bunlar idam edildiğinde toplumsal bir coşku vardı. 27 Mayıs’ı burada ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir’’ diye konuştu.

Her ihtilâlin, darbenin mutlaka kötü sonuçlar doğurmayacağını savunan Çölaşan, şunları kaydetti: ‘’O dönemde, 1950 yılından önce Türkçe ezan vardı, Menderes dönemiyle ezanın Arapça’ya çevrildiğini biliyoruz. Vatan cepheleri ile ikiye ayrılan bir toplum gördük. O dönem çocuk kafamla Türkçe ezanın güzelliğini gördüm, ailemden namaz kılmayı öğrenmek istedim. O kadar çok sevdim. Neden sevdim? Çünkü çok güzel ve inadına temiz bir sesle Türkçe ezanı dinliyordum. O ses bana dini sevdirdi. Sonra birden bizden olmayan o dille, Arapça ile ezan başladı. Ben o etkiyi kaybettim. Ondan sonra da hiç düşünmedim namaz kılmayı. Aynı dönemde Ulus Gazetesi’nde, Menderes’in paçavralar içinde oturan Said Nursî’nin elini öptüğünü gösteren fotoğrafı yayınlandı. Ulus Gazetesi bunu kötü bir şey olarak gösterdi. Bunlar beni soğuttu.’’



"DEVRıMLERı YAşATACAK

KADROLAR YETışMEDı’’


Tansel Çölaşan, Türk kadınının modern hayat tarzına Atatürk ile kavuştuğuna işaret ederek, ancak Atatürk’ün devrimlerinin günümüzde yeterince savunulmadığını ve ilkelerinden taviz verildiğini söyledi. Atatürk’ün ölümünün ardından devrimleri yaşatacak ‘’düzgün kadroların’’ yetişmediğini savunan Çölaşan, şöyle konuştu:

‘’Demokrat Parti’nin başa gelmesiyle ne olduysa oldu. Din adamları kaşındı. Ancak Atatürk’ün getirdiği temel kavramları, medeni devleti, milleti içine sindiremeyenler kazandı. O kazanımları içine sindirememiş kişiler, Atatürk’ün ölümüyle birlikte bugünün alt yapısını oluşturmaya başladılar. Toplum o dönemde orduya ‘yap artık bir şeyler’ demeye başladı. Tek kurtarıcı olarak ordu görüldü. Siyasiler orduyu Türk toplumundan soğutmak isteyebilirler ama Türk toplumu o oyunlara gelmez. O dönemde toplum tarafından görev verildi ve 27 Mayıs oldu. Toplumsal dönüşüm oldu. O günkü Anayasa bir daha geri gelmemek üzere değiştirildi. En özgürlükçü Anayasa geldi. Demek ki her zaman bir ihtilâl darbe değildir, devrim de olabilir. ıdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Ama öyle olmadı, tarih o noktada bu cezayı verdi. Ama cezalandırılmaları gerekirdi. Sonra ne oldu? Çok güzel bir Cumhuriyet dönemi...’’

Atatürk’ün ölümüyle ‘’halı altındaki güçlerin yukarı çıktığını’’ ve siyasetçilerin kolay siyaseti tercih ederek Türkiye’yi sıkıntılı günlere taşıdıklarını ileri süren Tansel Çölaşan, halkın okumamasının da siyasilerin çok kolay siyaset yapmasına, canlarının istediği gibi yaşamasına imkân sağladığını savundu.



"TÜRK TOPLUMU KENDı

MENFAATıNE DÜşKÜN’’



‘’Türk toplumu kendi menfaatine düşkün. Kolaycı bir yapımız var, sorgulamaya asla yatkın değiliz’’ diyen Çölaşan, ‘’Tehlike kapımıza kadar gelmeden, bir başkasının tehlikesine yardım etmiyoruz. Atatürk boşuna ‘Türk Milleti uludur, güzeldir’ demedi, Türk Milleti’ne vasıf kazandırmaya çalıştı’’ şeklinde konuştu.

Çölaşan, 1950 yılından sonra eğitimin durma noktasına geldiğini, Cumhuriyetin kazanımlarının birer birer yok edildiğini, din okulları açıldığını söyledi. Çölaşan, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde de Fransa, ıngiltere gibi Avrupa ülkelerinin üniversiteleriyle denklik anlaşması yapılmazken, bunun yerine Suudi Arabistan, Mısır, Afganistan ve Pakistan gibi ülkelerin üniversiteleriyle denklik anlaşması imzalandığını savundu. Dinî motifli üniversitelerde eğitim gören öğrencilerin diplomalarının dönemin YÖK Başkanı Prof. Dr. Mehmet Sağlam tarafından onaylandığını ve bu diplomalara denklik verildiğini anlatan Çölaşan, din eğitimi alan kişilerin denklik belgelerinin sınıf öğretmeni olarak verildiğini kaydetti.

/ ANKARA

10.03.2008
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Hasan_Sinan"

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

10.03.2008, 00:14

DP: Başsavcı derhal istifa etsin

DP Genel Başkanı Süleyman Soylu, “Her türlü eylem ve işlemin hukuka uygunluğunu sağlamakla görevli olan bir kurumda başsavcılık makamında bulunan birisinin, demokratik anayasal hukuk düzenimizi ortadan kaldıran bir askerî darbeyi övmesi, hukukçu yeminine sadık kalmadığı anlamına gelmektedir” diyerek Danıştay Başsavcısına tepki gösterdi.

Demokrat Parti (DP) Genel Başkanı Süleyman Soylu, Danıştay Başsavcısı Sayın Tansel Çölaşan’ın Ankara Barosu tarafından 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla “Kadın Olmak’’ konulu sempozyumun “Hukukta Kadın’’ başlıklı oturumunda yaptığı konuşma ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın Çölaşan’ın söz konusu açıklamalarını yapılmamış kabul etmek istiyoruz. En doğru kararı tarihin ve yüce Türk milletinin verdiği bir trajedinin, Türkiye’nin çeşitli sıkıntılarla boğuştuğu günümüzde haksız bir şekilde yeniden gündeme getirilmiş olmasından üzüntü duyuyoruz. Hemen, bir dakika bile durmadan, o kutsal makamdan istifa etmelidir” dedi. Soylu şöyle devam etti: “Çölaşan’a atfen basına yansıyan “27 Mayıs’ı burada ihtilâl olarak görmek hata olur. 1960 ihtilâli aslında bir devrimdir. ıdam edilen Menderes hükümeti üyeleri çocuk ve bebek dâvâlarından değil, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete ihanetten yargılanmalıydı. Ama öyle olmadı, tarih o noktada bu cezayı verdi. Ama cezalandırılmaları gerekirdi” ifadeleri kabul edilemezdir. Hukuku içselleştirmiş olması gereken bir başsavcının, hukuk devletini ve anayasal düzeni ortadan kaldıran, emirle kurulan mahkemelerle insanları idam eden bir askerî müdahale hakkındaki sözleri şık olmamıştır. Her türlü eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunu sağlamakla görevli olan bir kurumda başsavcılık makamında bulunan birisinin, demokratik, anayasal hukuk düzenimizi ortadan kaldıran bir eylemi (askerî darbeyi) övmesi, hukukçu yemine sadık kalmadığı anlamına gelmektedir. Demokratik yollarla iktidara gelmiş olan devlet adamlarını hukuku ortadan kaldırarak idam eden bir zihniyeti kimse savunamaz. Hele bunu yüksek bir yargı kurumunda Başsavcılık görevini yürüten birisinin dile getirmesi vahim bir gelişmedir. ”

/ ANKARA

10.03.2008
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir