Giriş yapmadınız.

21

09.04.2007, 12:02




Gençlerle empati kuran bir Peygamber (asm)


“(Peygamberimiz) Çocuklara karşı çocuk gibi davranabiliyor, gençlerle genç gibi olabiliyordu. ınsanların şahsiyetine, kişiliğine, yaşına göre davranan, takdir edendir o. şu var ki, insanlara ve gençlere karşı bir empati kuruyor, onları anlamaya çalışıyordu.
;


Peygamberimize (asm) peygamberlik vazifesi gelmeden önce nasıl bir hayat sürdü?
Peygamber Efendimiz (asm) kendisine peygamberlik gelmezden önce, bir defa putlara tapma gibi yanlışı irtikab etmemiştir. Böyle bir inanç içinde onlara ibadet etme, onlardan yardım isteme gibi bir durumu olmamıştır. Arabistan’da, Mekke’de o zaman yaygın olan hayat tarzı ve biçiminin uzağında bir hayat yaşamıştır.

O dönemde, mesela içki su gibi içiliyordu. Kadın erkek ilişkilerinde mesafe yoktu. Falcılar ve kahinlerin söylediklerine göre karar veriliyordu. Benzeri durumlardan Peygamber Efendimiz (asm) uzak durmuştur. ınanç olarak da, Haniflik dediğimiz Hz. ıbrahim’den gelen, çoğunluğun haberi olmasa da, azınlık bir grup tarafından muhafaza edilmiş ve sürdürülen bir Allah inancını yaşadığını biliyoruz. Tek Allah inancına dayanan ve bazı ritüelleri olan bir inançtı bu.


Peygamberimizin günahlardan korunmasıyla ilgili ne gibi örnekler verebilirsiniz?
Kaynaklarda bir düğün örneği var mesela. En çok bilinen ve kaynaklarda yer alan bir hadisedir. Bir düğüne gitmek için bir arkadaşıyla yola çıkan Peygamberimiz, bir şekilde uykusunun gelip yolda uyuyakalması durumudur. Dolayısıyla düğüne gidemediği rivayet edilmektedir. Düğün çok büyük bir olay olarak gözükmeyebilir, ama o günün sosyal hayatında kadın erkek ilişkileri, kıyaslamak doğru olur mu bilmiyorum ama, günümüz modern hayatında uç noktalarda görülebilecek kadın erkek ilişkilerine benzemektedir. Sonuç olarak Peygamberimiz o düğüne gitmemiştir ve günahtan uzak kalmıştır.

Gençlik döneminde, Allah (cc) peygamber yapacağı, insanlara örnek kılacağı zâtı çocukluğundan itibaren korumuş. Korunması belki şart değil, ama Allah onu muhafaza etmiş. Kendisi ileride peygamber olarak ortaya çıktığında insanların yakıştıramayacağı bir şahsiyet durumuna düşürmemiş.


O zamanda yaşayan insanların ona bakışı nasılmış? “Biz böyle böyle yapıyoruz, sen neden yapmıyorsun” tarzında sosyal yaşayışıyla ilgili sözler söylemişler mi?
Tarihçiliğim pek yok. Ancak okuduğum temel kaynaklarda, bu anlamda gençliğinden itibaren kendisine tepki gösterildiğini görmüyoruz. Başka bir deyişle, gençlik döneminde günlük hayatına dair eleştiri geldiğini görmüyoruz. Onun, Mekke toplumunun yaşayışı dışında, daha sade ve derli toplu bir hayat yaşaması eleştiri almıyor. Efendimiz esas tepkiyi Peygamberliğini ilan etmesiyle alıyor.


Yukarıda Peygamberimizin nasıl bir gençlik yaşadığından az çok bahsettiniz? Biraz daha açabilir misiniz?
Efendimiz saygın bir aileye mensuptu. Amcaları, dedesi zengin ve sözleri dinlenilen kimselerdi. Bununla birlikte küçük yaştan itibaren Peygamberimiz üzerine sorumluluk almıştır. Gençlik dönemi de böyledir. Günümüzdeki anlamda gününü gün eden, gençliğinin enerjisini başka başka şekillerde harcama sevdasında olmamıştır. Sorumlu bir kişilikle ve kimlikle değerlendirmiştir. Sözgelimi çobanlık yapması… Zira ihtiyacı da yoktu. Amcaları ve akrabaları zengindi. Yetim ve öksüz olması muhtaç olduğu anlamına gelmiyordu. Ama Peygamberimiz kendisinin ihtiyacı olmamakla birlikte, küçük yaştan itibaren hep sorumluluk almıştır. Çobanlığının ardından amcalarıyla beraber ticaret yapmıştır. Bu işi iyice öğrendikten sonra, ileride eşi olacak olan Hatice validemizin ticaret işlerini üstlenmiştir. Dolayısıyla 25 yaşlarına kadar hep sorumluluk içinde hayatını yaşamıştır.

Efendimiz girişimci, sorumluluk alan, tüketen değil üreten bir kişiliğe, kimliğe sahiptir.

Peygamberimizin “emin” sıfatı var. Genç yaşlarda böyle bir sıfata sahip olmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Peygamber Efendimizin kendi akranları hayatın keyfine, zevkine, sefasına dalabiliyorken, kötü alışkanlıklara ve sefahate bulaşırken, o daha çocuk ve ergenlik yaşında sorumluluk almış ve bu sorumluluğunu bir dürüstlük örneğiyle toplumda ilişkide olduğunu insanların güvenini kazanacak biçimde yaşamıştır. Demek ki üstüne aldığı görevleri bihakkın ifa etmiş. Kimseye karşı bir laubaliliği, işine karşı lakaytlığı olmamış. Yaptığı ticarette hile hurda –haşa- yapmamış. Böyle olunca ve diğer şahsiyeti ve kişiliği ile vakar sahibi bir insan, hafifmeşrep bir delikanlı değil. Bu, toplumda kendisine karşı bir güven ve saygı geliştirmiş. Bundan dolayı “güvenilir kimse”, “güvenilir Muhammed” diye anılmıştır.

Bu sıfata layık olmasıyla ilgili önemli örneklerden aklınıza gelen var mı?
Mesela bir tanesi; Peygamberimizin gençliği döneminde Mekke’de Kabe’nin tamiri olayı olmuştur. Hacer’ül Esved taşının yerine konması noktasına gelinince kabileler arasında “Hangi kabile bu taşı yerine koyacak” diye anlaşmazlık olmuş. En sonunda şu kapıdan ilk kim girerse o kişi hakem olsun demişler. Onun önereceği şekilde yapalım kararına varmışlar. Bu konuşmaların üzerine Peygamberimiz kapıdan içeri girmiş. ılk oraya gelen kişinin o olmasından herkes son derece memnun olmuş. “Hiçbirimizin onun hakemliğine itirazı olmaz” şeklinde konuşmuşlar. Efendimize durum anlatılınca sırtındaki giysisini çıkarmış, yere sermiş, taşı üzerine koymuş. Her kabilenin temsilcisi ucundan tutsun, demiş. Kaldırmışlar. Efendimiz taşı almış ve yerine koymuş. Bu meyanda, enteresan bir örnektir.

Peygamberimizin insanlara ve özellikle gençlere davranışı nasıldı? Peygamberliğinin öncesi ve sonrasında ne gibi değişiklikler olmuştur veya olmuş mudur?
Efendimizin, peygamberliğinin öncesinde de, sonrasında da insanlarla ilişkilerinde büyük bir değişim yaşamamıştır. Peygamberliğinden sonra nasıl örnek alınması gereken bir insansa, gençliği döneminde de aynıdır.

ınsanlara değer vermiş, kimseyi incitmemiş. Kimseyi aşağılamamış, kimseye hor bakmamış, azarlamamış. Verdiği sözleri yerine getirmiş. Kimseye kaba ve sert davranmamış. Ayet-i Kerimede: “Eğer sen kaba ve kırıcı bir kimse olsaydın, etrafında kimse kalmazdı” buyurulmuştur. Efendimiz son derece saygılı, kibar, insanın onurunu koruyan bir kişiliğe sahipti. Beraberinde bulunan ne bir çocuğu, ne bir köleyi, ne bir kadını, ne yaşlıyı, ne de bir bedeviyi incitmiştir. Yok bu köylüdür, şu bir cahildir, şu bir bilgedir… Kişilik ayrımında bulunmamıştır. Herkese son derece onurunu koruyucu ve okşayıcı davranmıştır.


Bir takım sınıflar saydınız. Günümüzde halk arasında gördüğümüz bazı insanların –dilenciler gibi- yüzüne bile bakmayız. Bu anlamda, onun insanlara davranışlarından örnekler verebilir miyiz?
Peygamberimiz Efendimiz, sözgelimi dilenciyi azarlamamayı emrediyor. Kendisine gelip kendisinden yiyecek, giyecek, ekmek isteyen bir kimseyi ne incitici bir davranışta bulunmuş, ne de azarlamıştır. Yıllarca, çocukluk yaşından itibaren kedisine hizmet eden kimselerin, kölelerinin hiç birini incitmemiştir. Kölelerini ifadesiyle “Bize, Peygamber incitici herhangi bir söz söylemedi” demişlerdir.


Gençlerle ilişkileri nasıldı? şakalaşma vs..

Peygamberimiz, yaptığı yanlışlıkları gençleri ikna ederek anlatmaya çalışmıştır. Kendisine gelip, bir takım davranış ve fiillerde sınır tanımak istemediğini, mesela kadın erkek ilişkilerinde serbest ve özgür olma istediğini, kendisine göre davranmak istediğini ifade eden bir gence peygamberimiz, “iyi, ama bir başkası bunu senin ailenle, kardeşinle yapacak olsa, sen bunun onaylar mısın?” demek suretiyle onun mantığına, aklına ve sağduyusuna hitap etmiştir. Bugün itibariyle insanların aklından “Bir peygamberle böyle şeyler konuşulur mu?” diye geçebilir. Pek çok kimse ile mesela ilim adamının, hocanın yanında böyle şeyler söyleseniz insanlar kızarıp bozulabilirler, öfkelenebilirler: “Ne biçim konuşuyorsun” diyebilirler. Peygamberimizi o genci kesinlikle azarlamamış, kırmamış; tamamen vicdanına, aklına hitap ederek böyle bir şey yapmanın doğru olmadığını kendisine söyletmeye çalışmıştır.

Peygamberimiz genel olarak insanlarla –yaşlı olsun, genç olsun- laubaliliğe varmayan, candan ve samimi ilişkiler kurardı. ınsanlara çok önem veriyordu. Çocuklarla da, gençlerle de zaman zaman şakalaşıyordu. Çocuklara karşı çocuk gibi davranabiliyor, gençlerle genç gibi olabiliyordu. ınsanların şahsiyetine, kişiliğine, yaşına göre davranan, takdir edendir o.

şu var ki, insanlara ve gençlere karşı bir empati kuruyor, onları anlamaya çalışıyordu. Peygamberimiz “Rabbim beni terbiye etti. Çok da güzel terbiye etti” buyurmuştur. Rabbimiz de ahlakından ötürü övmüştür onu. ılahi övgüye mazhar olan bir peygamberin davranışları çok büyük bir örnek teşkil eder tabiiki. Hz. Aişe validemiz de “Onun ahlâkı Kur’ân idi” diyor.


Gençlerin en çok şikâyet ettiği konulardan biri; kendilerinin fikirlerine değer verilmemesidir. “Sus sen bilmezsin” tarzında konuşmalarla susturulduklarını söylüyorlar. Peygamberimizin gençlerin fikirlerine değer verdiğine dair örnekler var mı?
Cenab-ı Allah Peygamber Efendimize dünya işlerinde, normal hayatta insanlarla konuşmasını, onlara danışmasını, onların görüşlerini almasını ve bu şekilde kararlar vererek toplumu yönetmesini emretmiştir. Bunun bir sonucu olarak da Efendimiz, sözgelimi Uhud savaşı öncesinde Medinelileri toplamış. Gelmekte olan düşmana karşı savaşta nasıl savunma yapacaklarını, ne düşündüklerin sormuş. Orada çeşitli görüşler ileri sürülmüş. Özellikle genç yaşta olanlar, “Biz çıkalım, Medine’nin dışında mertçesine onları karşılayalım. Göğüs göğüse çarpışalım.” Neticede bu çoğunluğun görüşü olarak da ortaya çıkmış. Efendimiz yaşlı başlı insanlar varken, onların görüşlerini değil, çoğunluğun onayını alan görüşü benimsemiş ve uygulamıştır. Bu önemli bir örnektir. Önemli bir karar olan savaş konusunda, kendi aynı fikirde olmasa da gençlerin bu görüşlerini sormuş ve çoğunluk da aynı yönde karar verince dikkate almıştır. Bu da Efendimizin gençlere ve onların görüşlerine ne kadar saygılı olduğunun göstergesidir.

Peygamberimiz “Hılfulfudul” adlı, günümüzdeki anlamıyla, bir derneğe, STK’ya üye olmuştur. Bu onun sivil toplumcu yönünü de ortaya koymaktadır. Bu yönüyle ilgili olarak neler söylersiniz?

Peygamber Efendimiz henüz peygamber değil iken, Mekke’de; savaşları önlemek, birtakım mazlumiyet ve haksızlıkları gidermek için bazı âkil, Mekke’nin önde gelen kimseleriyle işbirliği yapmıştır. Savaşları ve haksızlıkları önlemek amacıyla bir antlaşma düzenlenmiştir: Hılfulfudul yani âkil kimseler antlaşması. Doğrusu, bu da Peygamberimizin henüz peygamber olmazdan önce aklıyla, ilahi yönlendirmeyle –ne derseniz deyin- haksızlığa karşı hakkı arayan, haksızlığa karşı duran, hakkı yaşatmaya çalışan bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Doğrusu Peygamberimiz peygamberliğinde olduğu gibi öncesinde de örnek teşkil etmiştir, etmektedir.

Bugün Müslümanların, peygamberlerinin, henüz peygamber olmamışken haksızlığın, zulmün, talanın, ahlaksızlığın egemen olduğu bir dönemde; toplumdaki akil kimseler teşkilatlanmasına katılmış ve öncülük etmiş ise, Müslümanların bundan şeref duyup örnek almaları ve bu konuyu önemsemeleri gerektiğini net olarak söyleyebiliriz.

Onun gençlere mesajı en idi?
Gençleri önemsiyoruz, çünkü Peygamber Efendimiz de önemsemiştir. Gencin önünde yaşayacağı bir hayat vardır. Örneğini önderini ona göre seçmesi, ona göre belirlemesi önemlidir. Efendimiz bize Kur’ân’ın yolunu, kendisinin hayatını, yaşama biçimini, hayatı anlama ve algılama yöntemini miras bırakmıştır. şöyle der: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz takdirde, tehlikelere maruz kalmazsınız, kurtulursunuz. Birisi Kur’ân-ı Kerim, diğeri de benim sünnetimdir.”

ışte burada başta gençler olmak üzere, tüm Müslümanların Kur’ân’ı ve sünneti; Oku diye başlayan emirle Kur’ân’ı okumayı ve doğru anlama yükümlüğü vardır. Diğer bir ifadeyle, Efendimizin Müslümanlara en başta tavsiyesi Kur’ân’ı ve sünnetini okuyup anlamak ve öğrendiklerini uygulamalarıdır.

Doç. Dr. Adil BEBEK ile söyleşi

Kaynak: http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/?page=Contents.gy&article_ID=589
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

22

20.04.2007, 14:22

Ahde vefa


Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
-Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.


Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek;

-Söyledikleri doğru mu? diye sorar,
Suçlanan genç der ki:
-Evet doğru. Bu söz üzerine Hz. Ömer “anlat bakalım nasıl oldu?” diye sorar:
Bunun üzerine genç anlatmaya başlar, der ki:
-Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor, hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım, arkadaşların babası içerden hışımla çıktı. Atıma bir taş attı. Atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi. Ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim, fakat arkadaşlar beni yakaladı. Durum bundan ibaret" dedi.
Bu söz üzerine Hz. Ömer:
-Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin" dedi.

Bu sözden sonra delikanlı söz alarak:
-Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başlar:
-Ben memleketinde zengin bir insanım, babam rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah (cc) indinde sorumlu olursunuz. Bana üç gün izin verirseniz, ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim. Bu üç gün içinde yerime birini bulurum" der. Hz. Ömer dayanamaz der ki :
-Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?!" Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki:
-Bu zat benim yerime kalır.

O zat Hz. Peygamber Efendimizin (asm) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr ıbni As'dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr'a dönerek,
-Ey Amr, delikanlıyı duydun, der.
O yüce sahabi:
-Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere, ama gençten bir haber yoktur. Medine'nin ileri gelenleri Hz. Ömer'e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr ıbni As'a verilecek idam yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki:
-Bu kefil babam olsa da farketmez, cezayı infaz ederim.

Hz Amr ıbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki:
-Biz de sözümün arkasındayız.
Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek der ki:

-Evladım gelmemek için önemli bir nedenin vardı neden geldin?

Genç vakarla başını kaldırır ve (günümüz insanı için pek de önemli olmayan);

-‘AHDE VEFASIZLIK ETTı’ demeyesiniz diye geldim, der.
Hz.Ömer başını bu defa çevirir ve Amr ıbni As'a der ki:
-Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun. Nasıl oldu onun yerine kefil oldun?
Amr Ibni As, Allah kendisinden ebediyyen razı olsun, vakarla kanımızı donduracak bir cevap verir:
-Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. ‘ıNSANLIK ÖLDÜ’ dedirtmemek için kabul ettim" der.
Sıra gençlere gelir, derler ki:
-Biz bu dâvâdan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz. Ömer :
-Ne oldu, biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz. Ne oldu da vazgeçiyorsunuz?, der.
Gençlerin cevabı da dehşetlidir:
-‘MERHAMETLı ıNSAN KALMADI’ demeyesiniz diye…


Kaynak: http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/?page=Contents.gy&article_ID=519
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

23

21.04.2007, 14:39

Baykal’ın gizli ajandası



Partililere ıstiklal Marşı kursu verilecek, herkes marşı ezbere bilecek, bilmeyenlerin 10. Yıl Marşını bilip bilmedikleri kontrol edilecek. Bilenlere aferin denecek, yanakları okşanacak.

Pazardan eşarp alınacak, zamanı gelince çıkarılacak; köylü, yaşlı ya da hademe olduğundan emin olunan kadınlara hediye edilecek.

Bağlama dersleri alınacak. Geleneksel bağlama ile irticacı bağlama arasındaki fark iyice bellenecek, eşarp bağlama konusunda soru işareti kalmayacak.

Dinî söylemlere yer verilecek. (Not: “Allahaısmarladık”, “Eyvallah” filan sayılmaz)

Parti propaganda filmiyle Oskar’a aday olunacak. Kazanılamazsa, Amerikan Film Akademisi ile rejimin arası açılacak, askerden yardım istenecek. Emin Çölaşan’dan Akademi hakkında bir yazı yazıp yazamayacağı sorulacak. “Bu olur mu?” diye gösterdiği yazıya karşılık, “Hayır hayır, her Menemen yıldönümünde koyduğun yazı olmaz” denecek.

En yakın pastaneden pasta alınıp, parçalara ayırmak suretiyle seçim tahminleri yapılacak. En büyük parça mideye indirilecek.

Amblemdeki okların tozu alınacak, marketten temin edilen parlatıcıyla güzelce parlatılacak, açık arttırma sitelerinde “Sıfır, kutusunda” diye satılacak kadar yepyeni görünmesi sağlanacak.

23 Nisan’da koltuklara oturan çocuklardan tüyo alınacak.

Bağırmadan konuşulmaya çalışılacak. Gerekirse ders alınacak.

Hiç laiklik kelimesini kullanmadan bir gün geçirilmeye çalışılacak. Başarılırsa pastaneden bir pasta daha alınıp, en büyük dilim yenilecek.

Korku ve gerilim türü filmler tekrar izlenecek. Aynı türde bir film senaryosu yazılmaya çalışılacak. Cem Yılmaz aranıp, “Olmuş mu?” diye sorulacak, “Gülme!” diye paylanacak.

Kot pantolon giyilecek, sabah sporları aksatılmayacak. Kameralar gidince eve kaçıp iyi bir uyku çekilecek.

Cumhuriyet dışında gazete, Kanaltürk dışında televizyon kanalı olduğu rivayet ediliyordu. Doğruluğu araştırılacak, varsa alınıp okunacak, zaplanıp izlenecek.

Genç Yaklaşım’ın Mart sayısında bir eksiklik varmış… Araştırılacak!

Sakinleşilecek, sakinleşilecek, sakinleşilecek…


Cetin ZORLU

Kaynak:
http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/?page=Contents.gy&article_ID=597
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

24

07.05.2007, 20:05

Alıntı sahibi ""talhagenc""

Seher kardeşim iyi güzel de, bütün yazıları buraya eklersen dergiyi kime satacaz? Siteyi kim ziyaret edecek :roll:


ekonomistler nasılda ortaya çıkıyor:)

25

07.05.2007, 20:07

talha abi kizmasin ama haklisin :çaktırmayın:
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

Mesajlar: 10

Konum: aksaray-elazig

Meslek: öğrenci

Hobiler: kitap, spor, mimari projeler

  • Özel mesaj gönder

26

15.06.2007, 02:29

s.a aslında ilk sayfaya bakınca bende talhagenc abi gibi dusundum nurciv abla(desem yanlis olmas inş.) ama farkli pencereden bakınca sizede hak veriyorum tabiki nacizane AMA yinede sitenin reklamı yapılıyo gordugum kadarıyla-gerci siteyle tanısalı daha az oldu- sadece baslıkalar ve konu hakkında tavsiyeler, okunurken dikkat edilmesi gereken yerlerin alti cizilse daha iyi olmaz mi??

Bu konuyu değerlendir