Giriş yapmadınız.

AyNoor

Acemi

  • Konuyu başlatan "AyNoor"

Mesajlar: 21

Konum: Bahrain

Meslek: Öğrenci

Hobiler: ıslam, tıp, bilgisayar, kitap okumak....

  • Özel mesaj gönder

1

02.10.2004, 17:10

Neden daha önce tanışmadık? Neredeydiniz?

"Neden daha önce tanışmadık? Neredeydiniz?”

Hayatını insanımızın elinden tutmaya adamışlardan zaman zaman dinlediklerimizi sizlere aktarmaya çalıştığım gibi, zaman zaman da hatıralarını bize yazan tanıdıkların, karşılaştıkları enteresan olayları da nakletmeye çalışıyorum.
ışte onlardan birisi:
“Evimize genç bir bayan geldi. 26-28 yaşlarını gösteriyordu. Oldukça da heyecanlıydı ve benimle konuşmak istediğini söyledi.
Odama aldım gözleri dolu dolu bana şöyle dedi:
"Hocahanım, ben ahiret yolcusuyum.Amansız bir hastalığım var. 'Lympfknoten' kanseriyim. Bir senelik ömrüm varmış.
Hocahanım bu kainatın mutlak bir sahibi var.
Oysa ben onu hiç tanımıyorum.
Ben dinimi bilmiyorum. Ölüm ötesi hayatta -ki, ben onu da
bilemiyorum- tekrar dirilirsem ben O'na ne derim?"
'Benden ne istiyorsun?' diye sordum.
"Buraya gelebilir miyim? Sohbetlere katılabilir miyim?" dedi.
Yüzündeki ifade beni çok etkilemişti. Oldukça samimi, oldukça sevimliydi. ‘Olur' dedim. ılk dersimiz Risale-i Nur'dan 11. Söz'dü. ıki dizinin üzerinde, saatlerce ağlayarak dersi takip etmişti ve bana şöyle dedi: 'Neden daha önce sizinle tanışmadık? Neredeydiniz?' Risale-i Nur onu adeta büyülemişti.
O günden sonra sohbetleri hiç aksatmadı. Yanında getirdiği
defterine sürekli notlar alıyor, üzerine düşenleri dikkatlice yerine getiriyordu. ılmihal ve Kur'an-ı Kerim derslerine heyecanla katılıyordu. Derslerde hep, 'Öldükten sonra dirildiğimde, Allah u Teala bana namazı sorarsa -ki soracak- ben ne
cevap vereyim? Neden gafil oldum sanki?' der, hayıflanır,
kısacık zamanda uzun mesafeleri yutarcasına almak isterdi.
Çok ani tesettüre girdi. Namazlarını çok dikkatli kılıyor,
tesbihatını özenle yapıyor, Cevşen-i Kebir'i dinliyordu. Çok hızlı bir
şekilde Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenmişti ve onu elinden bırakmıyordu. Hastalığının ağırlaştığı dönemlerde, su kendisine yasak edildiği için, Nesibe gelin, teyemmümle abdest alıyor, acılarının içinde şuurla ibadetlerini yerine getiriyordu.
Zaman hızla akıp geçmiş ve ötelere davet vakti gelmişti. Bu
arada 11 yaşındaki kızını da bize emanet etmişti. 8 aydır geliyordu. Bir duydum ki, Nesibe gelin hastanede. Hastaneye koştum, kendisi komadaydı. Başında Yasin okudum, onunla konuştum. Hissiz, yorgun bir halde yüzündeki hasret ifadesi ile yatıyordu. Komada 8-10 gün kaldı. Komadan çıktığında beni sormuş.
Telefonla çağırdılar gittim. Yatakta yanakları pembe pembe beni
görünce çok sevindi, heyecanlandı, doğrulup kalkmak istedi. Saygısızlık ifadesi saydığı yatma halinden özür diledi.
Ellerini elime aldım, 'Nasılsın?' dedim, 'ıyiyim.' dedi.
Gözlerinde çok heyecanlı bir ifade vardı. Sanki bana bir şeyler söylemek istiyordu. Sonra anlatmaya başladı: Hocahanım bir gün öncesi odama ordusuyla birlikte at üzerinde bir kumandan girdi. Bana şöyle seslendi: 'Uzat elini bana, seni götürmeye geldim.' Ben şaşkın ne yapacağımı düşünürken, o kumandanla benim
aramda alevler belirdi. Kumandan tekrar etti 'Uzat elini seni
götürmeye geldim.' Dedim ki, 'Ama efendim! Alevler kolumu yakar. Hem siz kimsiniz, sizi tanıyamadım.' Zira yüzünde ince bir tülden perde vardı. Kalbim 'Acaba Peygamberimiz mi?' diyordu. Kumandan cevap verdi: 'Ben Hz. Hamza'yım! Elini bana uzat, seni götürmeye geldim ve inşallah sen yanmayacaksın.'
ışte hocahanım, Hz. Hamza benim gibi mücrimi almaya gelmiş, alıp
götürecek öbür âleme. Hocam size vasiyetim, kızımı yanınızdan ayırmayın. Sizden almak isteseler bile. Onu büyütün, okutun ve ellerinizle gelin edin. Beyimi de tembihledim, bana bu konuda söz verdi. Öbür âlemde inşaallah sizinle tekrar karşılaşacağız. Hakkınızı helal edin ve kızıma iyi bakın'.
'Hocahanım, Azrail aleyhisselamı görecek miyiz?' diye sordu. 'Evet' dedim. 'Yüce Rabbimiz'i de görecek miyiz?' 'şüphesiz.' dedim. 'Hocahanım, Azrail aleyhisselama vereceğim cevapta heyecanlanır yanlış söyler miyim?' diye sordu. 'Bir dinle yanlışım var mı, Kelime-i şehadet getireyim' dedi ve çok samimi bir şekilde iman etmiş sinesi ile Kelime-i şehadet okudu. Elleri ellerimde idi.
Bir müddet öylece kalbi söyleterek 'La ilahe illallah' zikrini
çektik. O an gördüm ki, Nesibe gelinde sarsılmaz dağlar kadar bir iman var. Gayet güzel bir tevekkülle Rabb'e kavuşmanın heyecanını yaşıyordu. 'Nesibe!' dedim 'Gel seninle yer değiştirelim. Doğrusu senin yerinde olmak isterdim; zira sana gıpta ediyorum.' Ellerimi kavradı, 'Nurgül'lerin sana ihtiyacı var. şimdi kaçmanın zamanı değil.' dedi ve devam etti, 'Ben çok yoruldum ve Rabbimi de çok özledim, hakkınızı bana helal edin' dedi.
Bu bizim sağlığındaki son görüşmemizdi. Birkaç gün sonra da çok sevdiği Allah'a yürüdü.
Kızı hâlâ yanımda ve onu aziz bir hatıra olarak saklayacağım, hayatım boyunca terbiyesiyle meşgul olacağım inşaallah." (S.Yerlikaya)
Anadolu insanının temiz mayasında tarihimizden gelen ve
genlerimize işlenen güzellikler var.
Yeter ki, zamanında o temiz fıtratlara ulaşılsın, ruhlarına ekilen güzel nüveler fidanlar halinde geliştirilsin.
Zamanı gelince hem de çok geçmeden meyvelerini vereceklerdir.
Tanışmakta acele edelim ve üzerimize düşeni yapalım...
Deniz diplerine dalıp inci ve mücevherat çıkaran gavvaslar gibi, insanımızın öz cevherini yakalayıp arş-ı kemalat-ı insaniyeye çıkarıp insan-ı kamil konumuna getiren gavslarımız misali, güzellik yollarını göstermek, mürşidlerin mübarek eserleriyle tanıştırmak, tam bir liyakat arz edemesek de bizlere düşüyor.
Çünkü şu anda buralarda bizler varız.
Büyükler yetişinceye kadar elden ne geliyorsa yapılmalıdır.

ABDULLAH AYMAZ
25.02.2002

Yazarımızın E-Postası: a.aymaz@zaman.com.tr

((alıntı))
*~Öğrenmek değil, Öğrenmemek ayıptır~*

2

02.10.2004, 17:42

Allah razı olsun, Aynoor kardeş,

3

30.10.2004, 01:23

Allah razi olsun.
Düsünüyorumda, ya bize deselerdi bir sene ömrün kaldi diye..
ne yapardik, nereden baslardik hatalarimizi düzeltmege...
Sonsuz kalacagimiz yer icin bu dünyada ne yapiyoruz acaba.
Birgün bizede gelecekler ya bu gün, ya bu aksam, ya yarin, yada senege, veya 10 sene sonra.. Nezaman ölecegimizi bilmeden yasiyoruz, sanki nereye gidecegini bilmeyen bir gemi gibi, gitsin gittigi yere kadar.
Sanki hic ölmeyecekmis gibi bu dünya icin calisiyoruz, hicbir zaman Ahirette lazim olacak ameller icin zamanimiz olmuyor.. hep sonra yaparim diyoruz... ne zaman o sonra dedigimiz zaman...?? Ya yarin öleceksin deseler bize, acaba ne yapariz... Pismanmi oluruz bunca senedir yaptiklarimiza hatta yapmadiklarimiza..
Sonra yaparim.. sonra , sonra, ne zaman o sonra??? Ya sonra olmazsa...
Islamiyet günes gibidir, üflemekle sönmez.
Gündüz gibidir. Göz yummakla gece olmaz.
Gözünü kapayan,yalniz kendine gece yapar!

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

4

31.10.2004, 14:37

Allah razı olsun.Gönlüm bi hoş oldu anlatamıyorum bile.Selamun aleyküm...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir