Salih kimse, ya'ni iyi insan, güzel ahlâklıdır, merhametlidir. Bütün insanlara acır. Herkese iyilik etmeğe çalışır. Elinden, dilinden kimseye zarar gelmez. Oruç tutan kimse, salih müslü-man olmağa çalışmalıdır. Oruçdan ve diğer bütün dini emirlerden maksat salih bir insan olabilmektir. Oruç tutan kimse, kötülük işlemeğe devam ediyorsa, oruçtan beklenen faidenin elde edilmesi çok zordur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Nice oruç tutanlar var ki, açlık ve susuzluktan başka kârları olmaz.)
Bir kimseyi bir odaya koyup üstünü kitleseler, aç susuz bıraksalar bu kimse oruç tutmuş sayılmaz. Orucun mahiyetini bilmeyen, orucu yalnız aç ve susuz durmak zanneden kimseler, yaptıkları açlık grevine ölüm orucu diyorlar.
Oruçtan beklenen yüksek fâideye kavuşabilmek için sâlih müslümanlar gibi oruç tutmalıdır. Ya'ni göz ile, dil ile, kulak ve diğer uzuvlar ile oruç tutmalıdır!
1- Gözü faidesiz şeylere, haramlara bakmaktan korumalıdır! Kalbi meşgul eden ve iyi işlerden alıkoyacak hususlardan gözü korumalıdır.
2- Dilini, yalan, gıybet, koğuculuk gibi kötü işlerden alı-koymahdır. Orucun sevabını muhafaza edebilmek için dili her türlü kötülükten uzak tutmalıdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Oruç bütün kötülüklere kalkandır. Oruçlu kimse cahillik edip de kötü söz söylemesin! şayet birisi kendisiyle itişip kakışmak isterse, ben oruçluyum diye mukabelede bulunsun!)
Demek ki, Oruçlu kimse, salih müslüman gibi olmalı, kendisine sataşmağa kalkanlara karşılık vermemelidir. Herkesle iyi geçinmelidir.
3- Gıybet edenle dinleyen, günaha ortak olduklari için, haram ve faidesiz şeylerden kulağı muhafaza etmelidir.
4- Gözü, dili, kulağı kötülüklerden koruduğu gibi, el, ayak ve diğer uzuvları da haramlardan ve şüphelilerden korumak lâzımdır. Mideye haram lokma sokmamağa çalışmalıdır.
5- Sahurda çeşitli ve kuvvetli gıdalar yemekte mahzur yoksa da, iftar vakti tıka-basa yiyerek mideye zarar vermek doğru değildir. Ağır işlerde çalışmayanlar pek fazla yiyerek oruçtan beklenen faidelere mâni olunmamalıdır.
6- ıftardan sonra acaba tuttuğumuz oruç kabul edildi mi diye korkmalıdır.
Hasan-i Basri hazretleri, bir takım insanların bayram günü gülüp eğlendiklerini görünce buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, Ramazan ayını müsabaka meydanı gibi yaratmıştır. ınsanlar ibâdetle müsabaka ederler. Müsabakayı kazananlar kurtulur, kaybedenler helak olur. Eğer hakikati bilselerdi, ameli makbul olanlar sevinçten, ameli kabul olmayanlar ise üzüntü ve hasretten gülüp oynıyamazlardı.)
Büyüklerden birisine dediler ki, (Artık sen ihtiyarladın. Dinimiz oruç tutamıyan ihtiyarlara ruhsat tanımıştır. Fidye ver oruç tutma!) Cevabında buyurdu ki: (Ben orucu uzun bir yolculuk için azık olarak biriktiriyorum. Bugün biraz zahmete katlanmak, yarın Allahü teâlânın azabına dayanmaktan daha hafiftir.)