Giriş yapmadınız.

1

20.04.2005, 17:30

Peygamberimizin Manevi şahsiyeti

Kemalat-ı Muhammediye (A.S.M.): Kur'anda Zat-ı Zülcelal (C.C.) demiş:

(68:4)Bütün ümmet, hatta düşmanları da dahil olduğu halde icma etmişler ki, bütün ahlâk-ı haseneye cami'dir. Nübüvvetten evvel ondaki ahlâk-ı hamidenin kemaline tercüman olan Muhammed-ül Emin ünvanıyla iştihar etmiştir.

Hazret-i Aişe (R.A.) her vakit derdi. [1]Demek Kur'anın tazammun ettiği bütün ahlâk-ı haseneye cami idi. ışte o
Zat-ı Kerim'de icma-ı ümmetle tevatür-ü manevi-i kat'i ile sabittir ki:

ınsanların sîreten, sureten

en cemili

ve en halîmi

ve en sâbiri

ve en şâkiri

ve en zâhidi

ve en mütevazii

ve en afifi

ve en cevadı

ve en kerimi

ve en rahîmi

ve en âdili,

herkesten ziyade mürüvvet, vakar, afv, sıhhat-i fehim, şefkat gibi ne kadar secaya-yı âliye varsa en mükemmel bir fihriste-i nuranisidir. Bunların içindeki nokta-i i’caz şudur ki: Ahlâk-ı hasene çendan birbirine mübayin değil. Fakat derece-i kemalde birbirine müzahame eder. Biri galebe çalsa öteki zayıflaşır.

Meselâ:

Kemal-i hilm ile kemal-i şecaat,

hem kemal-i tevazu ile kemal-i şehamet,

hem kemal-i adaletle kemal-i merhamet ve mürüvvet,

hem tam iktisad ve itidal ile tamam-ı kerem ve sahavet,

hem gayet vakar ile nihayet haya,

hem gayet şefkat ile nihayet elbuğzu fillah,

hem gayet afv ile nihayet izzet-i nefs,

hem gayet tevekkül ile nihayet içtihad
gibi mecami-i ahlâk-ı mütezahime birden derece-i âliyede bir zatta içtimaı, müzayakasız inkişafları, mu’cizelerin mu’cizesidir.” Bediüzzaman Said Nursi (Asar-ı Bediyye sh: 69)
şu gecenin sabahı, şu kışın baharı,
ne kadar muhakkak ve kat'i ise Haşr'ın sabahı, berzah'ın baharı da o kadar muhakkak ve kat'idir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

2

17.05.2005, 01:19

selamın aleykum

Allah razı olsun....

Bu konu aslında güzel bir konu...bunu biraz daha işlesek risalelerden alıntılarla...özellikle bu siyer kitaplarına bakıpta PeygamberiziSAV eksik gorulduğunden bahsedilen bolumleri buraya koysak iyi olur ben risalelerde konuları kolay bulamıyorum....deve kuşu yumurtası misali verilen yer var...
mesnevide olucak daha başka yerlerde de geçiyor...selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

3

17.05.2005, 11:48

19.Mektup - 4.Nükteli işaret ten bi parça:

Altıncı Esas: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ahvâl ve evsafı, Siyer ve Tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki o Zât-ı Mübarek'in şahs-ı manevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki; Siyer ve Tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünki اَلسَّبَبُ كَالْفَاعِلِ sırrınca: Her gün, hattâ şimdi de, bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemalâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i ılahiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidad ile mazhar olduğu gibi, her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor. Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinat'ın tercümanı ve sevgilisi olan o Zât-ı Mübarek'in tamam-ı mahiyeti ve hakikat-ı kemalâtı, Siyer ve Tarihe geçen beşerî ahval ve etvara sığışmaz.

Meselâ: Hazret-i Cebrail ve Mikâil, iki muhafız yaver hükmünde Gazve-i Bedir'de yanında bulunan bir Zât-ı Mübarek; çarşı içinde, bedevi bir arabla at mübâyaasında münâzaa etmek, bir tek şahid olan Huzeyfe'yi şahid göstermekle görünen etvarı içinde sığışmaz.

ışte yanlış gitmemek için; her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsaf-ı âdiye içinde başını kaldırıp, hakikî mahiyetine ve mertebe-i risalette durmuş nuranî şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer. şu sırrı izah için şu temsili dinle:

Meselâ bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup, açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü' eder, büyür. Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir. şimdi o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. ıçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da, o çekirdek ve yumurtanın âdi küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten, büyük âlî sıfatları ve keyfiyetleri var. şimdi o çekirdek ve o yumurtanın evsafını, ağaç ve kuşun evsafıyla rabtedip bahsetmekte lâzım gelir ki; her vakit akl-ı beşer, başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin. Tâ işittiği evsafı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa "Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım." ve "şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır." dese, tekzib ve inkâra sapacak.

ışte bunun gibi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beşeriyeti; o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i Tuba gibi ve Cennet'in Tayr-ı Hümâyûnu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için çarşı içinde bir bedevi ile niza eden o zâtı düşündüğü vakit; Refref'e binip, Cebrâil'i arkada bırakıp, Kâb-ı Kavseyn'e koşup giden Zât-ı Nuranîsine, hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmaresi inanmayacak.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

4

17.05.2005, 12:09

selamın aleykum

Allah razı olsun...Tavus kuşu misali imiş....selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

5

17.05.2005, 13:30

Mihmandar kardeşim;
bu konuda bir hatıramı nakledeyim.

Bizim bir ılahiyat Doktoru bir akademisyen arkadaş vardı.
Bir gün Peygambermizden bir bahis açıldı.
ben de "sen olmasaydın kainatı yaratmazdım" hadis-i kudsisini söyleyince şiddtele itiraz etti.
"Bu hadis sahih değil" dedi.
üstelik "Bir insan yüzünden şu koca kainat yaratılır mı" diye de ekledi.

karşımızdaki ılahiyat doktoru, o zamanlar Risale-i Nuru da yeni okumaya başladım.
Neticede susmak zorunda kaldım.

bir süre sornra naklettiğiniz:

Alıntı

ışte bunun gibi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın beşeriyeti; o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i Tuba gibi ve Cennet'in Tayr-ı Hümâyûnu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için çarşı içinde bir bedevi ile niza eden o zâtı düşündüğü vakit; Refref'e binip, Cebrâil'i arkada bırakıp, Kâb-ı Kavseyn'e koşup giden Zât-ı Nuranîsine, hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmaresi inanmayacak.

bu ifadeleri okuyunca gerçeği anladım.
Kişi ılahyat doktoru da olsa Risale-i Nura müracaat etmeden doğru bir hüküm veremeyeceğini de anladım

saygılar

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

6

17.05.2005, 18:35

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

Bizim bir ılahiyat Doktoru bir akademisyen arkadaş vardı.
Bir gün Peygambermizden bir bahis açıldı.
ben de "sen olmasaydın kainatı yaratmazdım" hadis-i kudsisini söyleyince şiddetele itiraz etti.
"Bu hadis sahih değil" dedi.
üstelik "Bir insan yüzünden şu koca kainat yaratılır mı" diye de ekledi.


"Bu hadis sahih değil" demesine hiç şaşırmadım. hadiscilerin de çoğu bunun için mevzu' dediklerinden dolayı risalelere sataşmak isteyenler genelde bu meseleyi kullanıyorlar. bende bir kaç kere denk geldim. Fakat üstad hadis olarak kabul ediyor. ilginçtir ki, birkaç hafta önce Trabzonda kitap fuarında ısmail Mutlu ile görüştüğümde o da bana "bu hadis mevzudur" demişti. hadis konusunda çok araştırdığını ve bu şekilde olduğunu söyledi. fazla yadırgamadım, çünkü araştırma yapılan kaynaklar klasik kaynaklar olunca, kullanılan mantıklar da klasik mantıklar oluyor. Dolayısıyla varılan sonuçlar da klasik sonuçlar oluyor. Halbuki Üstad Müceddiddir. Hadisler konusunda da bazı tecdidler yapmıştır. Bu araştırmaya verdiği zamanın yüzde birisini risalelerdeki ilgili bahislere ayırsa idi daha sağlıklı bir sonuca varırdı, herhalde.. her ne ise..

ilahiyat doktorları , prof. ları risaleleri okumadıkça bu klasik sonuçlardan başka bir şey bulamazlar.

Bahsettiğiniz doktorun "Bir insan yüzünden şu koca kainat yaratılır mı" sözü beni şaşırttı. Bir müslüman bunu nasıl söyler, şaşırıyorum. Her şeye maddi açıdan bakıyorlar. Peygamberimizin 50-100kg lık cismi ile kainatın pek geniş ve büyük olan cismini kıyaslıyor herhalde.

Bir de bu sözü ile bu hadisi asıl manasından çok farklı anladığını gösteriyor. Onun anlayışına göre herhalde bu hadis şöyle bir mana ifade ediyor;
"Ey Muhammed (a.s.m) .. sen öyle kıymetlisin ki sırf senin bir kainat yarattım. senin hürmetine.." Gerçi ben de risale okumadan önce böyle düşünürdüm.

Halbuki risaleler bu meseleyi çok güzel ve geniş açıklamış. Risaleler şöyle anlatıyor;
" Kainat, her taşında her zerresinde binler manalar ifade eden mükemmel bir kitab-ı kebir. Her şeyiyle Saniini tanıtan, gösteren bir sanat. Cenab-ı hak insanları, bu kitabı okuyarak Rablerini tanısınlar bilsinler ve buna göre ibadet tavrı alsınlar diye yaratmış. Fakat insanlar kainat kitabını , bir tarif edici olmadan okuyamıyorlar. okusa da gereksiz kısımlarını okuyorlar.(bkz-12.Söz) O tarif edici ise Resulullah (a.s.m) dır. Rabb-ül Alemînden ders alıp bu kitabın nasıl okunacağını , nasıl yorumlanacağını bize ders vermiş.(daha geniş bilgi için 11.söze ve sair risalelere bakılabilir)

Öyleyse şöyle diyebiliriz: eğer Resulullah (a.s.m) olmasa idi bu manidar kitap okunamayacaktı, gerçek manası anlaşılamayacaktı. (Halbuki Ezeli Hikmet, bu manaların bilinmesi için kainatı yarattı.) Manası anlaşılamayan kitabın ise hiçbir faydası yoktur, abestir. Ayrıca okuyucu konumunda olan insanlar ise doğru okuyamayacağından onlarda abes olacak. Dolayısıyla kainatın yaratılması topyekün abes olacak. Allah ta abesden münezzehtir. Öyleyse Resulullah (a.s.m) olmasa idi kainat yaratılmayacaktı. Demek bu hadis tam bir "hakikattir".

ışte ilgili hoca Resulullahın maddi ve sadece siyerde bize aktarılan bazı yönlerine bakınca böyle hükmetmiş. Halbuki risalelerde bahseldiği gibi vazife yönüne ve o vazifeden gelen manevi azametine baksa idi -yani yumurtaya değil o yumurtada saklanmış tavus kuşuna baksa idi- bu hadisin ne kadar doğru bir hakikat olduğunu anlardı.

Bu hadisle ilgili başka bir izah daha külliyatta vardı. şu an vaktim müsaid değil . onu da yarın yazarım inşallah..

7

17.05.2005, 19:12

Her cemâl ve kemâl sahibi, kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzârında saltanatının haşmetini, hem servetinin şâşaasını, hem kendi san’atının hârikalarını, hem kendi mârifetinin garîbelerini izhâr edip, göstersin. Tâ, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vecihle müşâhede etsin:
Bir vechi, bizzat nazar-ı dekàik âşinâsıyla görsün; diğeri, gayrın nazarıyla baksın.


On Birinci Söz, s. 111, Y.A Neşriyat

Eğer kâinatın yaratılma maslahatı Allah'ın Esma-i Hüsna'sının tecellîsi ise, eğer bu tecelliye en câmî' ayna Hz.Peygamber a.s.m. ise, o zaman bu hadis anlaşılır. Üstad Mesnevî-i Nuriye'de de anlatıyordu bunu, zamanında forumda bu başlık aslında daha önce tartışılmıştı, bahis Salat-ı Tefriciyye idi ama, konu buraya kaydı. Allah razı olsun, o zaman muhabbet fedaisi kardeş buluvermişti Mesnevî'de geçen yerini, kendisi şu an ortalarda görünmüyor, galiba okulla meşgul, Allah yardımcısı olsun.

*************


Acaba bütün benî Âdemi arkasına alıp, şu arz üstünde durup, Arş-ı Âzama müteveccihen el kaldırıp, nev-i beşerin hülâsa-i ubudiyetini câmi hakikat-i ubudiyet-i Ahmediye (a.s.m.) içinde dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman olan Fahr-i Kâinat ne istiyor, dinleyelim. Bak, kendine ve ümmetine saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, Cennet istiyor. Hem mevcudat aynalarında cemallerini gösteren bütün esmâ-i kudsiye-i ılâhiyeyle beraber istiyor, o esmâdan şefaat talep ediyor, görüyorsun.
Eğer, âhiretin hesapsız esbab-ı mucibesi, delâil-i vücudu olmasaydı, yalnız şu zatın tek duası, baharımızın icadı kadar Hâlık-ı Rahîmin kudretine hafif gelen şu Cennetin binasına sebebiyet verecekti. Demek, nasıl ki, o zâtın risaleti, şu dâr-ı imtihanın açılmasına sebebiyet verdi,
-1- sırrına mazhar oldu; onun gibi, ubudiyeti dahi, öteki dâr-ı saadetin açılmasına sebebiyet verdi.

-2-
Ve keza, bu âlemin geliş ve gidişatında ve bütün mahlûkatın bir hedefe sevkinde ve semâvî, süflî bütün ecramın bir kudrete bağlı ve musahhar olmasında pek büyük bir saltanat eseri görünüyor. Ve bundan anlaşılıyor ki, bu mevcudatta tasarruf eden Sâniin azîm rububiyetinde harika bir saltanatı vardır. Halbuki, bu dünya menzili tahavvülâta, zevale mâruzdur. Sanki misafirler için yapılmış bir handır ki daima dolup boşalıyor. Ne kendisinin sabit bir şekli vardır ve ne de içinde oturanların bir kararı vardır. Ve Sâni-i Âlemin garip ve acip san’atlarının nümunelerini teşhir ve ilân için tahavvülden hâli kalmayan bir meşherdir. Bu itibarla o handa ve o meşherde içtimâ eden insanlar sabit kalacak değiller. Çünkü meskenleri sâbit değildir.
ışte bu hal ve şu vaziyet, bu fâni menzilden sonra o sermedî saltanata karargâh olmak üzere, sabit, bâkî, ebedî, sermedî saadetlerin, Cennetlerin ve sarayların olacağına kat’î bir delâletle şehadet eder. Çünkü, fâni, bâkiye makam ve medar olamaz.

1 Hadis-i kudsi. "Sen olmasıydın ben alemleri yaratmazdım." Ali el-Kari, şerhü’ş-şifa, 1:6; el-Acluni, Keşfü’l-Hafa, 2:164.

2 Allahım, her iki dünyanın efendisi, iki alemin medar-ı fahri, dünya ve ahiretin hayatı, iki cihan saadetinin vesilesi, zülcenaheyn ve cin ve insin resulü olan şu Habibine, onun bütün al ve ashabına ve onun enbiya ve mürselin kardeşlerine salat ve selam et. Âmin.



Mesnevî-i Nuriye, s. 38 , Y.A. Neşriyat
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

8

17.05.2005, 22:05

mihmandar kardeşim;

Üstadın dikkat çektiği şahsiyeti maneviye sırrı çok öenmli bir sırdır.

Alıntı

Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i Tuba gibi ve Cennet'in Tayr-ı Hümâyûnu gibidir.

Burada dikkat çekilen mahiyetinin sürekli bir şekilde tekamül ettiğini de söylüyor.
Ama bu mühim hakikati ısmail Mutlu gibi bir şahsın görmemesi de doğrusu beni şaşırttı.
ışte bu nokta bir sır ortaya çıkıyor.
o da şu:Günümüzde Risale-i Nura müracaat etmeden yapılan yorumlar eksik kalıyor.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

9

17.05.2005, 23:04

selamın aleykum

Abi gerçekten O hadisi okuyunca insan tam anlayamıyor...Ama açıklamaları okuyunca insanın kalbi tamam diyor....bu konu aslında daha uzun zannedersem risale-i nurda ?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

10

17.05.2005, 23:08

Müceddid olan Risale-i Nur'un tecdid ettiği konulardan biri budur. ınsanlar eskiden beri hep sorarlar, biz niye yaratıldık, Allah'ın bizim ibadetimize ihtiyacı mı var ki yarattı? Daha bir sürü aklı kurcalayan sorular. Risale-i Nur inşa'Allah, bi-iznillah, maşa'Allah, barekAllah, bunlara cevap veriyor. Bu konu da onlardan birisi, risalelerde müteaddit defa zikredilmiş. Risale-i Nur'un çekirdeği olan Mesnevî-i Nuriye'de bahsedildiğine göre, risalelerde daha da açılmış olması normal, bir yerde değil, muhtelif yerlerde zikredilmiş. Vukuf seviyemden ötürü hepsini bilemiyorum.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

11

18.05.2005, 12:37

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Her cemâl ve kemâl sahibi, kendi cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca, o sultan-ı zîşan dahi istedi ki, bir meşher açsın, içinde sergiler dizsin; tâ nâsın enzârında saltanatının haşmetini, hem servetinin şâşaasını, hem kendi san’atının hârikalarını, hem kendi mârifetinin garîbelerini izhâr edip, göstersin. Tâ, cemâl ve kemâl-i mânevîsini iki vecihle müşâhede etsin:
Bir vechi, bizzat nazar-ı dekàik âşinâsıyla görsün; diğeri, gayrın nazarıyla baksın.


On Birinci Söz, s. 111, Y.A Neşriyat

Eğer kâinatın yaratılma maslahatı Allah'ın Esma-i Hüsna'sının tecellîsi ise, eğer bu tecelliye en câmî' ayna Hz.Peygamber a.s.m. ise, o zaman bu hadis anlaşılır.


Kardeş Allah Razı olsun.. güzel bir noktaya değindiniz. Bir kitabı ders veren muallimin herkesden önce o kitabı en iyi bilmesi ve sonra ders vermesi gerekir.

şimdi dikkat ettim; benim yukarıda anlatmış olduklarım, Peygamberimizin Risalet yönünü gösteriyor (Risalet-i Ahmediye). Bu makamda Peygamberimiz Üstad-ı Ezelîsinden ders alıp bize aktararak elçilik yapıyor.

Sizin bahsettiğiniz ise, Peygamberimizin velayet yönü (velayet-i ahmediye) oluyor. Bu makamda Peygamberimiz , şu kainatın yaratılmasında Hikmet-i Ezelîyenin irade ettiği bütün gayeleri en iyi idrak edip , bu kitabı en iyi okuyup, rabbini bütün esmasıyla en iyi tanıyarak azami derecede esmaya mazhar olup ubudiyet noktasında en zirveye çıkmış. Bu yönüyle Cenab-ı Hakkın kainatta tecelli eden bütün esmasının cemalinin ve kemalinin hepsini üzerinde gösteren bir nokta olmuş. Adeta içinde bir kitap yazılan bir harf gibi,veya içinde bir ağaç yazılan bir çekirdek gibi…… Konuyla ilgili bir hadis-i kudsi, bir de beyt yazıyorum;

Hadis:;Semavata ve Arza sığmadım, gariptirki mümin kulumun kalbine sığdım.

Beyt: Âyinedir bu alem, her şey Hak ile kâim... Mirât- ı Muhammedden Allah görünür dâim..

ışte peygamberimizin kemalatını iyice anlamak için bu iki hususiyetine dikkat etmek gerektir. Peygamberimizin bu risalet ve velayet ciheti, adeta onun kemalatına bakmak için bir dürbünün iki gözü gibidir. Onun gerçek makamını bize yakınlaştırarak anlamamıza sebeb olur. Onun bu cihetlerini hakkıyla bilmeyen ise sanki dürbünü ters çevirmiş gibidir. Bu ise hakikati uzaklaştırdığından, Bu tip insanların ise yukarıdaki hadisleri aklına sığıştırması mümkün değildir.

Risale-i nurda bu mesele gerek icmali gerek tafsilli olarak genişçe işlenmiştir. Hususen hem velayet hem risalet ciheti, ikisi birlikte olarak miraç risalesinde de işlenmiş. Herhalde bundandır ki Üstad o risalenin en başında; “Bazı sözlerde hakikat-ı Mi’racın bir kısım lem’aları zikredilmişti. ıhvanlarımın ısrarı ile ayrı ayrı o lem’aları hakikatın aslıyla birleştirmek ve Kemalât-ı Ahmediyenin (A.S.M.) cemâline birden bir âyine yapmak için, inâyeti ALLAH’dan istedik. ;şeklinde bir başlangıç yapmış.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

12

18.05.2005, 12:40

selamın aleykum

Alıntı

Hadis:;Semavata ve Arza sığmadım, gariptirki mümin kulumun kalbine sığdım


bu sahih hadis mi?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

13

18.05.2005, 12:41

Alıntı sahibi ""ahmetsaid""

mihmandar kardeşim;

Üstadın dikkat çektiği şahsiyeti maneviye sırrı çok önemli bir sırdır.

Alıntı

Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i Tuba gibi ve Cennet'in Tayr-ı Hümâyûnu gibidir.

Burada dikkat çekilen mahiyetinin sürekli bir şekilde tekamül ettiğini de söylüyor.
Ama bu mühim hakikati ısmail Mutlu gibi bir şahsın görmemesi de doğrusu beni şaşırttı.
ışte bu nokta bir sır ortaya çıkıyor.
o da şu:Günümüzde Risale-i Nura müracaat etmeden yapılan yorumlar eksik kalıyor.



Elhamdulillah.. üstad bütün itikadi hastalıkların reçetesini vermiş.. yeter ki hasta reçeteyi okusun ve uygulasın. Bu sır da üstadımızın verdiği reçetelerden sadece birisi….

Abi.. ısmail Mutlu meselesinde bir şeyi hatırlatayım. Benim yüzümden yanlış bir kanaat oluşmasın. ısmail Mutlu sadece hadise senet açısından mevzu diyor. Diğer hadisçiler gibi.. Fakat manasına sahih diyor. Yani peygamberimizin o azamet-i maneviyesinden şüphe etmiyor. Ben “üstadın hadis ilmi noktasındaki izahlarını okusaydı daha sağlıklı sonuca varırdı” derken kastettiğim üstadın “hadislerin sahih mi değil mi” nasıl anlaşılacağı hakkındaki kriterleri idi.. saygılarla..

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

Abi gerçekten O hadisi okuyunca insan tam anlayamıyor...Ama açıklamaları okuyunca insanın kalbi tamam diyor....bu konu aslında daha uzun zannedersem risale-i nurda ?

@alkan_unal kardeş, dediğiniz gibi ilk başta bu manaları anlamak zor.. fakat Üstad gibi anlatanları dinledikçe çok ta zor olmadığı anlaşılıyor. Yeter ki kişi gururu bırakıp risalelerden istifade etmeye çalışsın. Maalesef hoca pozisyonundaki çoğu akademisyenler kendilerini her şeyi bilir zannettiklerinden risaleyi okumuyorlar. Ve dar kalıplar içinden de çıkamıyorlar.

14

18.05.2005, 12:41

Risalet ciheti nerelerde geçiyor?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

15

18.05.2005, 12:43

Re: selamın aleykum

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

Alıntı

Hadis:;Semavata ve Arza sığmadım, gariptirki mümin kulumun kalbine sığdım


bu sahih hadis mi?


Sahih olarak biliyorum....

16

18.05.2005, 12:45

Re: selamın aleykum

Alıntı sahibi ""mihmandar""


Sahih olarak biliyorum....


Bunu da "Bu hadis tasavvufçuların kaynaklarından, zaten doğru dürüst ilmi eserleri yok, hep kendilerine hüccet gösterdikleri senetler dandik (!) " diyerek red edenler var.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

17

18.05.2005, 13:06

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Risalet ciheti nerelerde geçiyor?


Miraç risalesinden;

ıkinci Temsil:
Nasılki bir zât-ı zîfünun, mu'ciznüma bir kitabı te'lif edip yazsa.. öyle bir kitap ki, her sahifesinde yüz kitap kadar hakaik, her satırında yüz sahife kadar lâtif mânalar, herbir kelimesinde yüz satır kadar hakikatlar, her harfinde yüz kelime kadar mânalar bulunsa; bütün o kitabın maânî ve hakaikları, o kâtib-i mu'ciznümânın kemalât-ı mâneviyyesine baksa, işaret etse, elbette öyle bitmez bir hazineyi kapalı bırakıp abes etmez... Her halde o kitabı, bâzılara ders verecek. Tâ o kıymetdar kitap, mânasız kalıp, beyhude olmasın. Onun gizli Kemalâtı zâhir olup, kemâlini bulsun ve cemâl-i mânevîsi görünsün. O da sevinsin ve sevdirsin. Hem o acîb kitabı bütün meânisiyle, hakaikıyla ders verecek birisini, en birinci sahifeden, tâ nihayete kadar üstünde ders vere vere geçirecektir.

Aynen öyle de: Nakkaş-ı Ezelî, şu kâinatı, kemalâtını ve cemâlini ve hakaik-i esmâsını göstermek için, öyle bir tarzda yazmıştır ki; bütün mevcudat, hadsiz cihetlerle nihayetsiz kemalâtını ve esmâ ve sıfâtını bildirir; ifade eder. Elbette bir kitabın mânası bilinmezse hiçe sukut eder. Bâhusus böyle herbir harfi, binler mânayı tazammun eden bir kitap, sukut edemez ve ettirilmez... Öyle ise: O kitabı yazan, elbette onu bildirecektir, her tâifenin istidadına göre bir kısmını anlattıracaktır. Hem umumunu, en âmm nazarlı, en küllî şuurlu, en mümtaz istidadlı bir ferde ders verecektir. Öyle bir kitabın umumunu ve küllî hakaikını ders vermek için, gayet yüksek bir seyr ü sülûk ettirmek hikmeten lâzımdır. Yâni, birinci sahifesi olan tabakat-ı kesretin en nihayetinden tut, tâ münteha sahifesi olan daire-i Ehadiyyete kadar bir seyeran ettirmek lâzım geliyor... ışte şu temsil ile Mi'racın ulvî hikmetlerine bir derece bakabilirsin.

Bu parça sadece bir kısmı tamamını aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz
http://www.risaleinurenstitusu.org/index…Sozler&Page=526


yine mirac risalesinden:
.......
Öyle ise: şu kâinatın (mevcûdâtı Onun emrine bakar ve imtisal eder) perde-i gayb arkasında bir Hâkim-i Mutlakı vardır. Hem madem o Hâkim, bütün yaptığı icraat-ı hakîmane şehadetiyle, hem gösterdiği âsâr-ı haşmetle bir Sultan-ı Zülcelâldir. Hem gösterdiği ihsanat ile, gayet Rahîm bir Rabdir. Hem izhar ettiği güzel san'atlarıyle san'atperver ve san'atını çok sever bir Sâni'dir. Hem gösterdiği tezyinat ve merak-aver san'atlarıyle zîşuurların nazar-ı istihsanını âsârına celbetmek isteyen bir Hâlık-ı Hakîmdir. Hem hilkat-i âlemde gösterdiği muhayyir-ül ukul tezyinatın ne demek olduğunu ve mahlûkat nereden gelip, nereye gideceğini, Rubûbiyyetinin hikmetiyle zîşuura bildirmek istediği anlaşılıyor. Elbette bu Hâkim-i Hakîm ve Sâni-i Alîm, Rubûbiyyetini göstermek ister. Hem madem bu kadar gösterdiği âsâr-ı lûtuf ve merhamet ve garâib-i san'at ile zîşuura kendini tanıttırmak ve sevdirmek ister. Elbette, zîşuurlardan arzularını ve onlardaki marziyyatı ne olduğunu bir mübelliğ vasıtasıyla bildirecektir. Öyle ise; zîşuurlardan birisini tâyin edip, onun ile o Rubûbiyyetini ilân edecektir. Ve sevdiği san'atlarını teşhir için, bir dellâlı kurb-u huzuruna müşerref edip teşhire vasıta edecektir. Ve o ulvî makasıdını sâir zîşuurlara bildirmekle Kemalâtını izhar etmek için, birisini muallim tâyin edecekdir. Ve şu kâinatta dercettiği tılsımı ve şu mevcudatta gizlediği muamma-i Rubûbiyyeti mânasız kalmamak için, herhalde bir rehber tâyin edecekdir. Ve gösterdiği ve enzarın temâşâsına neşrettiği mehasin-i san'at; faidesiz ve abes kalmamak için, onlardaki makasıdı ders verecek bir rehber tâyin edecektir. Hem marziyyatını zîşuurlara tebliğ etmek için, birisini bütün zîşuurların fevkinde bir makama çıkaracak ve marziyyatını ona bildirecek, onlara gönderecektir. Madem hakikat ve hikmet böyle iktiza ediyor ve şu vezaife en elyak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Çünki; bilfiil en mükemmel bir sûrette o vazifeleri yapmıştır. Teşkil ettiği âlem-i ıslâm ve gösterdiği nur-u ıslâmiyet, bir şahid-i âdil ve sâdıktır. Öyle ise O Zât, doğrudan doğruya bütün kâinatın fevkine çıkıp, bütün mevcudattan geçip, bir makama girmek lâzımdır ki;:Bütün mahlûkatın Hâlıkı ile umumî, ulvî, küllî bir sohbet etsin. ışte Mi'rac dahi, bu hakikatı ifade ediyor.


11.sözden

11.sözün en başındaki temsil okunduktan sonra şu gelen parça meseleyi izah ediyor.

"Ey benimle bu hikâyeyi dinleyen arkadaş! Elbette anladın ki: O Hâkim-i Zîşan; bu kasrı, şu mezkûr maksadlar için bina etmiştir. şu maksadların husûlü ise, iki şey'e mütevakkıftır:

Birisi: şu gördüğümüz ve nutkunu işittiğimiz üstadın (ASM) vücududur. Çünki: O bulunmazsa, bütün maksadlar beyhûde olur. Çünki: Anlaşılmaz bir kitab, muallimsiz olsa; mânâsız bir kâğıttan ibaret kalır.

ıkincisi: Ahali, o Üstadın (ASM) sözünü kabûl edip dinlemesidir. Demek, vücûd-u Üstad vücud-u kasrın dâîsidir ve ahalinin istimâı, kasrın bekasına sebebdir. Öyle ise denilebilir ki: şu Üstad (ASM) olmasaydı, o Melik-i Zîşan şu kasrı bina etmezdi. Hem yine denilebilir ki: O Üstadın (ASM) tâlimatını ahali dinlemedikleri vakit, elbette o kasr tebdil ve tahvil edilecek."


külliyatta daha başka yerlerde var

18

18.05.2005, 13:17

Hülasa:
"Yani Hz.Peygamber hem ubudiyeti ile en cami' bir ayna, hem de diğer aynaların tabiri caizse cilası, onun risaleti vesilesiyle, Kur'an nuruyla zulmetlerden nurlara çıkarmış Allah bizi. Eğer Hz.Peygamberin a.s.m. elinde Kur'an 'ı ve üstadlığı olmasa, diğer insanlar yaratılış maksad ve maslahatına uygun yaşamayacak. O yüzden, hem ubudiyeti tek başına bir kainatın yaratılmasına vesile olarak kadar büyük, hem de eğer o olmasa, risaleti de olmaz, o zaman diğer insanların da ubudiyeti eksik kalır, o zaman da -tabiri caizse- beyhude gibi olacak. "
desek nasıl olur?
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

19

18.05.2005, 13:20

selamın aleykum

şu soz aklıma geldi....Eğer insan aklıyla doğru yolu bulsaydı..Allah peygamberler gondermezdi....Hakkaten oyle islama girmeyipte hidayete ermiş kimse goremiyoruz...Bazılarında bir derece ahlak olsa da yine de nakıs kalıyor..
Peygamber efendimiz SAV doğru yolu risalet gelmeden bulşamadıysa...
Ve vecedeke daallen fehede.....Duha....

selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

20

18.05.2005, 14:38

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Hülasa:
"Yani Hz.Peygamber hem ubudiyeti ile en cami' bir ayna, hem de diğer aynaların tabiri caizse cilası, onun risaleti vesilesiyle, Kur'an nuruyla zulmetlerden nurlara çıkarmış Allah bizi. Eğer Hz.Peygamberin a.s.m. elinde Kur'an 'ı ve üstadlığı olmasa, diğer insanlar yaratılış maksad ve maslahatına uygun yaşamayacak. O yüzden, hem ubudiyeti tek başına bir kainatın yaratılmasına vesile olarak kadar büyük, hem de eğer o olmasa, risaleti de olmaz, o zaman diğer insanların da ubudiyeti eksik kalır, o zaman da -tabiri caizse- beyhude gibi olacak. "
desek nasıl olur?


Çok güzel olur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir