Giriş yapmadınız.

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

1

20.04.2010, 22:54

RisaleiNur Ve Büyük Mehdi(As) Arasındaki Bağlantılar

Hz. Mehdi cemaati kınayanın kınamasından korkmayacaklar

Sizden sonra onlarla mücadele etmek için Müslümanların en hayırlıları (Hz. Mehdi (a.s.) cemaati) çıkar ki, ONLAR ALLAH YOLUNDA HİÇBİR KINAYANIN KINAMASINDAN, DEDİKODUSUNDAN KORKMAYAN İslam ahalisidir..
(Sünen-i İbni Mace, 10/259)
Evet gerçekten bu işe gönüllerini vermiş gerçekten nur davasını benimsemiş bir nurcu asla kınamadan kaçmamıştır.Kaçmaz da.Hiç bir Nurcu üsdadını ne şartta olursa olsun terk etmez.Gerçek bir nurcu İftiralara yalan dolana kanmaz.
"Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir." (Maide Suresi, 54)


Tüm Müslümanlar içinde geçerli bir durum.
…Ebu Basir’den:
İmam Muhammed Bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Kaim... Kimseden tevbe etmesini istemeyecek, ALLAH YOLUNDA YAPTIKLARINDAN DOLAYI, KINAYANLARIN KINAMASINA ALDIRMAYACAK.” (Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s .271)

"Ebu Basir der ki: İmam Muhammed Bakır Aleyhisselam'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Bu GAYBETİN (Mehdi'nin) sahibinde dört peygamberin sünneti vardır:... Dedim ki: "Hz. Yusuf'un sünneti nedir?" Buyurdu ki: "Zindan ve gaybet."...
(Şeyh Muhammed b.İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 190)

Evet üstad Bediüzzaman Hz de tarassut altında mahkemeden mahkemeye ,Hapisten hapise düşmüştür.Ama asla davasından Yılmamıştır.Bir medrese İ Yusufiye olarak hapishaneyi görmüştür.İşte Bediüzzaman ın hayatına bir işaret daha.

İşte ehli dünyaya meyan okuyan o sözleri:” Ey efendiler! Bilirim ki, hak noktasında mağlûp olduğunuz zaman kuvvete müracaat edersiniz. Kuvvet hakta olduğu, hak kuvvette olmadığı sırrıyla, dünyayı başıma ateş yapsanız, hakikat-i Kur'âniyeye feda olan bu baş size eğilmeyecektir!”
Zindan Halktan belli bir sürse de uzaklaşarak Burdur da Bir Mağarada 2 yıl ibadetle meşgul olmuştur.Zarnabat Suyunun Başındaki mağara.

AYRICA ONU (HZ. MEHDİ (A.S.)'Yİ) ZİNDANLARINA ATMAKLA BİR ATEŞ İÇİNE ATTIĞINI ZANNEDER. HALBUKİ ONU CENNETE ATMIŞTIR. ZİRA MÜMİN DECCAL'İN CEHENNEMİNDE OLSA BİLE GÖNLÜ ADETA CENNETTEDİR. Müslim-i Şerif'in mütercimi Mehmed Sofuoğlu buradaki cennetin dünya bahçelerinden bir bahçe olduğunu söyler.
(Mehdilik ve İmamiye, s. 40)
“Orada onlarla samimi olarak başladık hizmete. Namaz kıldırdık, namaz kılmaya teşvik ettik. Hapishane cennet bahçesine döndü adeta. Gayet güzel, cemaatle namaz kılıyoruz. Hapishane bahçesinde 540 kişiyle namaz kılmaya başladık. Bahçede volta atanlar gelirler; “Hocam ne yapalım?” Deriz; “Biner defa La ilahe illallah deyin. Orası bir oğul başlar “La ilahe illallah. La ilahe illallah” Her gün üç-beş de hatim oluyor. Hatim okuyanlar da çoğaldı. Her gün hatim duası da yapıyoruz, ikindi namazından sonra…”
Osman Demirci Abi Gayet güzel tarif etmiş.
“gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlumiyetle ölmek, zâlimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.” Bediüzzaman Said Nursi Divan-ı harbi örfi

İşte bütün bu tabirler Mehdi (As)tabirleridir.Demek Kİ risaleiNuru okudukça Bu gerçekleri daha iyi anlayacağız.
Geceleri ibadetle meşgul olup, gündüzleri gizli olacak... (Ukayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Hz. Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal")
Hz Üstad Geceleri Barla da çam dağında hep ibadetle meşkullerdi.Yıldızları seyreder Tefekkür ederdi.o zamanlar daha bu eserler bu gün ki kadar tanınmıyordu.O zaman Nur tohumları ekilmiş.İşte aşağıdaki sözleriyle bunları anlatıyor.O zaman hizmetleri gizli yapıyordu.
“Ey yüzden tâ üç yüz seneden sonraki yüksek asrın arkasında gizlenmiş, sâkitâne benim sözümü dinleyen ve bir nazar-ı hafiyy-i gaybî ile beni temâşâ eden Said, Hamza, Ömer, Osman, Yusuf, Ahmed, v.s. Size hitap ediyorum.
Tarih denilen mâzi derelerinden sizin yüksek istikbalinize uzanan telsiz telgrafla sizinle konuşuyorum. Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Siz inşaallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar.”
“…BÖYLECE O, ZUHUR ETTİĞİNDE KİMSENİN BİATI ONUN BOYNUNDA OLMAYACAKTIR...” (Kemal-ud Din, c. 1, s. 315)

Üstad Bediüzzaman da Şimdi Tarikat zamanı değil demiştir.
"Mektubunda letâif-i aşereyi sual ediyorsun. Şimdi tarikati ders vermek zamanında olmadığımdan, tarik-i Nakşî muhakkiklerinin letâif-i aşereye(On latif duygu. (Kalp, ruh, sır, hafâ, ihfâ,torak, su, hava, ateş, nefis.) dair eserleri var. Şimdilik vazifemiz ise, istihrac-ı esrar(Sırları ortaya çıkarmak, keşfetmek.) olduğundan, mevcut mesaili nakil değildir. Gücenme, tafsilât veremiyorum. "
Üstad Hz Tarikat dersi almamıştır.Onun aldığı ders hakikat dersleridir.Velayeti Kübra Doğrudan doğruya iman hakikatleri dersleri almıştır.Sayın Adnan Hocamız Bunların üstünde bir kere daha düşünsün.Ben Hadisleri Bediüzzaman ın yaşantısıyla ve dersleriyle mukayese ederek bunları yazıyorum.

Müminlerin Emiri (sav) Hazretleri, İmam Mehdi (as)’ın faziletleriyle ilgili şöyle söyler, “En fazla korunak sağlayan ve EN YÜKSEK İLME SAHİP OLAN ve en çok ‘Sile-i Rahim’ (akrabalarına iyilikte bulunan) yapan odur.”

[Gaybet-i Numani]

Üstad Hz de zamanın eşsiz güzeli manasında Bediüzzaman lakabını almıştır.Devrinin uleması ile münazaralarında hep galip gelmiştir.Sayın Adnan Hocamızın yapacağı şey eserleriyle Nur davasına destek olmaktır.Soruyorum Bundan 50 sene sonra birisi çıksa, ilmi daha geniş olsa o da mı Hz Mehdi(as)olacak?Üstadımızın şahsı manevi hizmeti devam ediyor.Daha mehdilik hizmeti bitmedi.
İşte delilim:sayın hocam İlmim kıt olsa da bunları yine de araştırdım.Vicdanım rahatladı.
“Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
-şedde sayılır, tenvin sayılmaz-fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 ederek nihayet devamına ima eder. -şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 edip, bu tarihe kadar zahir ve âşikârâne, belki galibane, sonra ta '42'ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder. Ve'l-ilmû indallah; , - şedde sayılır- fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545 olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.Lâ ya'lemu'l-ğaybe illâllah.
Câ-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil'ittifak bin beş yüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına mânidar, mâkul ve hikmetli bir surette 1506'dan ta '42'ye, ta '45'e kadar üç inkılâb-ı azimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk ve tevafuklarıdır.”
Kastamonu Lâhikası | Âhirzamandan Haber Veren Mühim Bir Hadis | 26
“Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi." işte burada da açıkça Risale’İnurun talebelerine işaret etmiş..Madem hocam siz Hz Mehdi(As)olduğunu ima ediyorsunuz.Risaleİnur Şakirtlerine ne ihtiyaç var.O hizmetin size devredilmesi lazım.
Bu Konuda Hatalarım Varsa Lütfen düzeltmenizi istirham ederim.Yanılabilirim.
___________________
Ayrıca Bakınz:“…BÖYLECE O, ZUHUR ETTİĞİNDE KİMSENİN BİATI ONUN BOYNUNDA OLMAYACAKTIR...” (Kemal-ud Din, c. 1, s. 315)Hadisi ile ilgili
Said Nursi´nin şeyhi kim?

Bu mesaj 3 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "Alikemal61" (20.04.2010, 23:34)


2

20.04.2010, 23:24


Bediüzzaman kendisinin Mehdi olduğunu Risale-i Nur eserlerinde açıkça söylemez
ancak Risale-i Nur talebelerinin Mehdi’nin talebeleri olduğunu açıkça ifade eder ve şöyle der:

“1284 (1877) de Avrupa kâfirleri Rusları tahrik ederek meşhur 93 harbini netice verdirdiler. O zaman Mevlâna Halid’in şakirtleri o zulümâtı dağıtır.
Ondan yüz sene sonra (1977) zulümatı dağıtacak olanlar Mehdinin talebeleri olacaktır” (Şualar, 619–620) der.

Risale-i Nur Külliyatı gibi mükemmel bir tefsir-i Kur’anın müellifi olan ve bunu da kendi ilmi ve düşüncesi ile değil, “İlham-ı Rabbani” ile yazdığını ifade eden Bediüzzaman gibi bir dâhinin ehl-i beytten olması akıldan uzak değildir.

3

20.04.2010, 23:27


Sonuç:

Mehdilik bir iddia değil; “kâinatta en yüksek hakikat olan muazzam iman davasının” ve mücadelenin temsil edilmesi hadisesidir. Davayı bilmeyen iddiaya sapar. Dava tahakkuk etmiş ve bu muazzam mücadele verilmiş ise onun sahiplerine yüce Allah’ın ahirette bir yüce makam verecektir. Deccal ve Süfyan ile mücadelenin sonucu Allah tarafından verilen bu makamın adı “Medhiyet” makamıdır. Bu boş iddialar ile kazanılamaz. Bir davamız yok ise veya Mehdinin davasını bilmiyor, tanımıyor isek boş iddiaların bize kazandıracağı hiçbir şey yoktur. Bilakis Deccal ve Süfyan’ın bilmeyerek oyununa gelmek gibi büyük mesuliyet altına girme tehlikesi vardır.

Bize göre ahir zamanda gelmesi müjdelenen Mehdi gelmiştir. Bu Bediüzzaman Said Nursi’dir. (ra) Davası olan İman Davasının izahı isbatı olan Risale-i Nur Külliyatı Kur’anın tefsiri ve ilham eseri olup Peygamberimizin davası olan “İman Davası”nın Bediüzzaman’ın yani Mehdi’nin davasının en büyük delilidir. Kurtuluş ancak iman iledir. İman ise Tevhidin anlaşılması ile kalbin tatmin, aklın ikna olması sonucu kalpte hâsıl olan bir nurdur. Elbette böyle bir eserin sahibi peygamberimizin (sav) soyundan gelmiştir. Kürdistan’da doğması, Kürtçe bilmesi peygamberin soyundan gelmesine engel değildir.

4

20.04.2010, 23:28

Risale-i Nur ve tercümanına gelince:

Bu eser-i alişanda şimdiye kadar emsaline rastlanmamış

bir feyz-i ulvi ve bir kemal-i namütenahi mevcut olduğundan

ve hiçbir eserin nail olmadığı bir şekilde

meşale-i İlahiye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur'anın füyuzatına varis olduğu meşhud olduğundan,

onun esası nur-u mahz-ı Kur'an olduğu

ve evliyaullahın asarından ziyade feyz-i envar-ı Muhammediyi (a.s.m.) hamil bulunduğu

ve Zat-ı Pak-i Risaletin ondaki hisse ve alakası ve tasarruf-u kudsisi evliyaullahın asarından ziyade olduğu

ve onun mazharı ve tercümanı olan manevi zatın mazhariyeti ve kemalatı ise

o nisbette ali ve emsalsiz olduğu güneş gibi aşikar bir hakikattir.

5

20.04.2010, 23:29


Evet, o zat daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan,

zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde

ulum-u evvelin ve ahirine

ve ledünniyat ve hakaik-ı eşyaya

ve esrar-ı kainata ve hikmet-i İlahiyeye varis kılınmıştır ki,

şimdiye kadar böyle mazhariyet-i ulyaya kimse nail olmamıştır.

Bu harika-i ilmiyenin eşi asla mesbuk değildir.

Hiç şüphe edilemez ki, tercüman-ı Nur, bu haliyle

baştan başa iffet-i mücesseme ve şecaat-i harika ve istiğna-i mutlak teşkil eden

harikulade metanet-i ahlakiyesi ile bizzat

bir mu'cize-i fıtrattır ve tecessüm etmiş bir inayettir ve bir mevhibe-i mutlakadır.

6

20.04.2010, 23:31

O zat-ı zihavarık, daha hadd-i büluğa ermeden bir allame-i biadil halinde bütün cihan-ı ilme meydan okumuş,

münazara ettiği erbab-ı ulumu ilzam ve iskat etmiş,

her nerede olursa olsun vaki olan bütün suallere mutlak bir isabetle ve asla tereddüt etmeden cevap vermiş,

on dört yaşından itibaren üstadlık payesini taşımış

ve mütemadiyen etrafına feyz-i ilim ve nur-u hikmet saçmış,

izahlarındaki incelik ve derinlik

ve beyanlarındaki ulviyet ve metanet

ve teveccühlerindeki derin feraset ve basiret ve nur-u hikmet,

erbab-ı irfanı şaşırtmış ve hakkıyla "Bediüzzaman" ünvan-ı celilini bahşettirmiştir.

Mezaya-i aliye ve fezail-i ilmiyesiyle de din-i Muhammedinin (a.s.m.) neşrinde ve ispatında

bir kemal-i tam halinde runüma olmuş olan böyle bir zat,

elbette Seyyidü'l-Enbiya Hazretlerinin (a.s.m.) en yüksek iltifatına mazhar

ve en ali himaye ve himmetine naildir.

Ve şüphesiz o Nebi-i Akdesin (a.s.m.) emir ve fermanıyla yürüyen

ve tasarrufuyla hareket eden

ve onun envar ve hakaikına vâris ve makes bir zat-ı kerimü's-sıfattır.

7

20.04.2010, 23:32



Envar-ı Muhammediyeyi (a.s.m.) ve maarif-i Ahmediyeyi (a.s.m.) ve füyüzat-ı şem-i İlahiyi

en müşaşaa bir şekilde parlatması

ve Kur'ani ve hadisi olan işarat-ı riyaziyenin kendisinde müntehi olması

ve hitabat-ı Nebeviyeyi (a.s.m.) ifade eden ayat-ı celilenin riyazi beyanlarının kendi üzerinde toplanması delaletleriyle

o zat hizmet-i imaniye noktasında risaletin bir mirat-ı mücellası

ve şecere-i risaletin bir son meyve-i münevveri

ve lisan-ı risaletin irsiyet noktasında en son dehân-ı hakikati

ve şem-i İlahinin hizmet-i imaniye cihetinde bir son hamil-i zisaadeti olduğuna şüphe yoktur.

8

20.04.2010, 23:33

Üçüncü medrese-i Yusufiyenin Elhüccetüz-Zehra

ve Zühretü'n-Nur olan tek dersini dinleyen

Nur Şakirtleri namına.

Ahmed Feyzi,

Ahmed Nazif,

Salahaddin,

Zübeyir,

Ceylan,

Sungur,

Tabancalı

Benim hissemi haddimden yüz derece ziyade vermeleriyle beraber,

bu imza sahiplerinin hatırlarını kırmayı cesaret edemedim.

Sükut ederek o medhi Risale-i Nur şakirdlerinin şahs-ı manevisi namına kabul ettim.

Said Nursi

Şualar | On Beşinci Şuâ

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

9

20.04.2010, 23:36

Evet bunlar çok doğru.zaten Seyyit Salih Özcan Abimizle bir haturasından Bahsedilir Bediüzzaman Hz nin de orada "ben de seyyidim Seyyid Salih"demesidir.Mehdi(As)olduğunu bir nevi gizlemiş.Üstad Bediüzzaman Hz İlmin önünü kapamamıştır.Yani Kur'anın tefsiri olması hasbeiyle zamanımızın İlim düzeyine de ışık Tutuyor.
27 Mart
Acaba Gerçek Mehdi(As)kimdir?
Umm Hani der ki, Ebu Cafer (as)'a sordum "..." Dedi ki: "… (HZ. MEHDİ (A.S.)) KARANLIK BİR GECEDE PARILDAYAN/ALEV ALEV YANAN BİR METEOR GİBİ ORTAYA ÇIKACAKTIR. Eğer bu vakti görecek olursanız, kalbiniz tesellisini bulacaktır.”



Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, cilt 51], Ansariyan Yayıncılık, derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, sf. 206.
Evet aynen dendiği gibi.
o çıktığı zaman dinsizlik dünyada birinci sırada idi.
"
Risale-i Nur'dur ki, uhuvvet-i imaniyenin inkişafına kuvvet-i İmân ile hizmet ettiğine kat'î delil, emsalsiz bir mazlumiyet ve âcizlik hâletinde telif edilmesi ve şimdi âlem-i İslâmın ekseri yerlerinde ve Avrupa ve Amerika'ya da tesirini göstermesi ve ihtilâlcilere ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehşetli bir surette maddiyun ve tabiiyun gibi dinsizlik fikrine karşı galebe çalması ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi onları cerh edememesidir. İnşaallah bir zaman da, sizin gibi uhuvvet-i İslâmiyenin anahtarını bulan zatlar, bu mucize-i Kur'âniyenin cilvesini âlem-i İslâma işittireceksiniz. “inşallah bunlardan biri de benim’dir.
Maatteessüf, o dinsizlik fikri hem inkişaf etti, hem kuvvet buldu. Bilmecburiye, o bürhanı Türkçe olarak bir derece beyan edeceğim. O bürhanın bazı parçaları bazı risalelerde tam izah edildiğinden, burada icmâlen yazılacaktır. Sair risalelerde inkısam etmiş olan müteaddit bürhanlar, bu bürhanda kısmen ittihad ediyor, her biri bunun bir cüz'ü hükmüne geçiyor. "
Demek oluyor ki risale'inur ile birlikte maddiyunluk felsefesi çökertildi.İyi düşünün bakın imanın formülleri ortada.Kur'andan çıkarılmış hakikatler.

Sayın:Adnan Oktar’da kendisinin mehdi olduğuınu ima eder ama;
"Abdurrahman-i Sufi. Farsça olan “Mirat-ul Esrar” kitabının yazarıdır. “Tuhfet-u İsna Aşeriyye” kitabının yazarı Abdulaziz Dehlevi’nin babası Şah Veliyullah Dehlevi, “el-İntibah fi Selasil-i Evliyaullah ve Esanid-i Varisi Resulullah sallâ’llâhu aleyhi ve alih” adlı kitapta ondan naklederek, İmam-ı Zaman (Hz. Mehdi (a.s.)) hakkında şöyle yazıyor: ... (HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN) LAKAPLARI İSE MEHDİ, HÜCCET, KÂİM, MUNTAZAR, SAHİB-ÜZ ZAMAN’DIR."
Bediüzzama Sahib-üz zamandır.Ben bunu gördüm.Risale'ı Nur tam mehdi (as)ın eseridir.Risale'i Nur iman hakikatlerinin temelidir.Temel olmadan üzerine bina inşa edilmez.Kur'anın asrımıza bakan tefsiridir.Bakış açısına göre insanlar yorumluyor.Nasıl bakarsan öyle görürsün.Doğru bakış Nurculardadır.Herkes bu bakşta olsa,bu daireye er yada geç girer.Kendi dairesindeki vazifesi bittikten sonra

Şüphe yok ki said (bahtiyar) fitnelerden uzak kalandır (Resûl-ü Ekrem (a.s.m.), bu cümleyi üç defa tekrarlamıştır.) Fakat fitnelere mübtelâ olur ve sabreder. Ona müjdeler, onu o hale düşürenlere de yazıklar olsun."
Altı çizilen yer Sanki Said Nursi Hz ni ima eder.Sürgünden sürgüne giden büyük alimlerden birisi.Zamanımızda da manevi tasarrufatı devam ediyor.Risale'iNur büyük sabrın neticesidir.
"Rumuz'un kenarında "fevâhen" kelimesine el-vehyü, yani sakalı tıraş edilmiş mânâsının da verildiği görülmektedir. Tezkire-i Kurtubî'de de aynı mânâya yer verilir."Mehdi sakalsız olacak hadisinin yorumunu yapmışlar.
Ümmetin beklediği, AHİR ZAMANDA GELECEK ZATIN ÜÇ VAZİFESİNDEN EN MÜHİMMİ (önemlisi) VE EN BÜYÜĞÜ VE EN KIYMETDARI (değerlisi) OLAN İMAN-I TAHKİKİYİ (gerçek imanı) NEŞR (yazma ve dağıtma yoluyla yaymak) VE EHL-İ İMANI (iman edenleri) DALALETTEN (sapkınlıktan) KURTARMAK...(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)
Kim yaptı bunu Bediüzzaman (Hz) Tabiat risalesiyle,Teseddür lem'asıyla,Haşir bahsi...vd ile.Din ile fen ilimlerini birleştiren zat.Zamanında din ve fen ilimleri birbirinden ayrılmıştı.Medreseler fen ilimlerini zamanla dışlamışlardı."üstadımız rüyada Peygamberimizden Kuran ilmi istediğinde: Peygamberimiz; “Sana Kuran ilmi verilecek, ancak ümmetimden sual sormamak şartıyla.” buyurmuş.O Zaman Bediüzzaman ın mehdi hakkındaki yazdıklarını iyi tahlil etmek lazım.Yine Hz Mehdi "ben mehdiyim demez" diyor Bediüzzaman.Mehdi misal zatlardan bahseder.Bir çok hadisler bu yüzden tek mehdiye yönlendirilmiş.Oysa Her yüzyılda bir mehdi misal zatlar gelmişler.Küçük mehdiler.Bunlara işaret eden hadisleri de tek mehdiye işaret saymışlar.Mehdi misal zatlar örneğin:Abdulkadir Geylanı(ks),İmam-i Rabbani (ks)...vd.Bunlar normal imam değil.“Hakaik-ı İmaniyeyi kemâl-i vuzuh ile izah etmektir.”Kim yaptı bunu Bediüzzaman(Hz)Tabiat Risalesiyle,Haşir bahsiyle...vd.RisaleiNur Bir formül gibidir.Matematik nasıl formülle çözülmezse iman Hakikatleri de Risale'İnursuz Risale'iNur Kur'an değildir.Kur'andan çıkarılmış,iman hakikatleridir."HarunYahya" da bu formülleri bilimsel olarak ta daha da güçlendirdi.Kitaplarıyla.fakat bunun farkında değil."Bediüzzaman Hazretlerinin varislerinden Seyyid Salih Özcan'ın naklettiğine göre, bir gün Üstad'la aralarında şu konuşma geçer:

Salih sen seyyidsin, değil mi?

- Evet! Üstadım.

- Peki Seyyid Salih, sence ben seyyid olabilir miyim?

- Muhakkak Üstadım, siz seyyidsiniz.

- Seyyid Salih, ben anne tarafından Hüseyni, baba tarafından ise Haseni’yim."demiş Hz. Mehdi Peygamber(sav)soyundan gelecek.İşte ispatı.
"ONÜÇÜNCÜ MES'ELE: Kat'i ve sahih rivâyette var ki: " İsa Aleyhisselâm büyük Deccal'ı öldürür."

Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var:

Bir vechi şudur ki. Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidrâci hârikalariyle kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'ı öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ancak hârika ve mu'cizatlı ve umumun makbûlu bir zât olabilir ki: O zât, en ziyâde alakadar ve ekser insanların Peygamberi olan Hazret-i İsa Aleyhisselâm'dır.

İkinci vecih şudur ki: Şahs-ı İsâ Aleyhisselâm'ın kılıncı ile maktül olan şahs-ı Deccal'ın teşkil ettiği dehşetli maddiyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı mânevisini öldürecek ve inkâr-ı ulûhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak İsevî ruhânilerdir ki: O ruhâniler, din-i Îsevi'nin hakikatını hakikat-ı islâmiye ile mezcederek o kuvvetle onu dağıtacak, mânen öldürecek. Hatta, "Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir, Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi olur. " diye rivâyeti bu ittifaka ve hakikat-ı Kur'aniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder."
Dinsizliğe karşı iki din birleşecek mücadele edecek.Hıristiyanlık hurafelerden arınacak.İsa(as)da ,Kur'anın hakikatlerine hizmet edecek.Bu cümlelerden bu çıkar.



__________________
1-Ebû Davud, Fitne: 2.

2- Aliyyü'l-Karî, Mirkatü'l-Mefatih, 5:151

3- Levami', 1:652
Ayrıca Bknz:beşinci şua

Doğru Hz Mehdi(as)tanımayan günah işlemez kardeşim.Zaten onu herkes tanımayacak.İslam dünyasında en büyük eksiklerden biri de yerinde sayıp,kurtarıcı beklemek.Yanlış.maddi de çabalamak lazım. Ancak:."üstadımız rüyada Peygamberimizden Kuran ilmi istediğinde: Peygamberimiz; “Sana Kuran ilmi verilecek, ancak ümmetimden sual sormamak şartıyla.” buyurmuş.Üstadın bu rüyasından da şu çıkar ki:Hz Peygamber(sav)"Risale'İ Nur"u müjdelemiştir.O zaman Bediüzzamanın mehdi Deccal meseleleri hakkındaki yazılarını iyi tahlil etmek lazım.Çünkü:peygamber(sav)müjdesi var. Bu iddialar doğrudur.
Harunyahya nın Şahsı Manevi Yanılgısı
Harunyahya şahsi manevi hakkında yanılgı içindedir.Şahsi maddi deseydi eğer bediüzzaman; o zaman maddi kişilik anlayacaktık.Şahsı manevi ile de manevi kişilik anlayacağız.MeselaHz :Taberinin şahsı manevisi derken,Hz Taberinin fikirlerinden bahsediyoruz.Şahıs ölse de eğer eserleri hala okunuyorsa,okuyan kişiye şahsı manevi hizmeti olur.Bence şahsi manevi hala devam ediyor.üstat önce kendisini ele almış"Nefsini islah etmeyen başkasını islah edemez "diyerek.demek ki:herkesin başına polis dikene kadar;başlarına vicdan yerleşse,Allah(cc)korkusu,peygamber(sav)sevgisi yerleşse,kendi de düzelir, çevresindekiler de düzelir.Bu metoda da şahıstan başlayarak,toplumun eğitilmesi hedeflenmiştir.Mesela:kanserli bir vücudu düşün.onu düzeltmeye çalışmadan ayakta tutamazsın.Memleket te aynen böyledir.İnsanlar da cahil,imanı zayıflar çoğunlukta.Herkes kendisini bilir. :)Yapılan haksızlıklara duyarsız da kalmamak lazım.Çünkü:Peygamberimiz(sav):"kötülüğü dilinizle düzeltemezseniz,elinle düzeltiniz.Elinizle düzeltmezseniz kalbinizle buğz ediniz.Bu imanın en düşük derecesidir."demiştir.%60 eğitilse;ülke düzelir.İslam dünyası da kendisine gelir.O zaman Üstadın dediği gibi:"Hakiki imanı elde eden adam;kâinata meydan okuyabilir."seviyesine gelir.İtilaflar kalkar.Benim mantığıma uyuyor,bütün bunlar.Herkes benim fikrimi benimseyecek diye bir şey yok tabi.Bu forum tüm Müslümanların yorumlarına açık bir forum.
"İşte böyle bir sırada, o cereyan pek kuvvetli göründüğü bir zamanda, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın şahsiyet-i mâneviyesinden ibaret olan hakikî İsevîlik dini zuhur edecek, yani rahmet-i İlâhiyenin semâsından nüzul edecek, halihazır Hıristiyanlık dini o hakikate karşı tasaffi edecek, hurufattan ve tahrifattan sıyrılacak, hakaik-i İslâmiye ile birleşecek, mânen Hıristiyanlık bir nevi İslâmiyet’e inkılâp edecektir. Ve Kur'ân'a iktida ederek, o İsevîlik şahs-ı mânevîsi tâbi ve İslâmiyet metbû makamında kalacak, din-i hak bu iltihak neticesinde azîm bir kuvvet bulacaktır. "Yani Hakiki Hıristiyanlık ortaya çıkacaktır.anlamı çıkıyor." zaman gösterdi ki o adam(hz.Mehdi) Risalei Nur'muş diyor.Bediüzzaman.Kanaatime uymayan hiçbir şeyi araştırıp yazmadım.Sıfatları inkar etmemek için Risale'i nur ortada.
-----------------------
Mektubat | On Beşinci Mektup |

"...enaniyetli hocalar ve şeyhleri aleyhimize evhamlandırdılar. Bizi Denizli hapsine, beş altı vilâyetlerden gelen Nur talebelerini, o medrese-i Yusufiyede toplanmaya vesile oldular."İşte görüyorsunuz.Hz Mehdi ayan beyan görünüyor.İspat ediyorum.Bunlar yorumsuz.Evet Hala Bediüzzamanı eleştirenler vardır.Müslümanların içinde.Hadislerle tam uyum içinde.örnek olarak:sünnet-i seniyye risalesi" Bu kitapla Bediüzzaman Peygamberimizin(sav)in sünneti seniyyesine ittibaı güzel anlatmıştır.
Mufazzal bin Ömer der ki: İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: ...Ve HALKIN EN ŞİRRETLİLERİ OLDUĞUNDA, ZUHUR VUKU BULACAKTIR (HZ. MEHDİ (A.S.) ORTAYA ÇIKACAKTIR).
sakal konusunda Bediüzzamanı eleştirirler.Bazı hocalar.
Neden evlenmemiş?Falan filan

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 187)
Bediüzzaman Zamanında aşırı itilaflar vardı.Müslümanlar arasında.

Ey inananların Efendisi, bize senin Mehdin (a.s.) hakkında haber ver." İnananların Efendisi dedi ki: "... (HZ. MEHDİ (A.S.)) ÖLÜM GELDİĞİNDE KORKMAYACAKTIR; imanlı olanlar etrafını sardığında uzaklaşıp yüz çevirmez; SAVAŞÇILAR ONA KARŞI MÜCADELE VERDİKLERİNDE TEREDDÜT ETMEZ... CÖMERTTİR VE GÖZÜ PEKTİR..."

(Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, c. 51], Ansariyan Yayıncılık, Derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, s. 184)
Bediüzzamanda aynen zuhur etmiştir.Ehli dünyaya meydan okumuştur.Hapisten hapise sürgün edilmiştir.Rus Kumandanın önünde ayağa kalkmamakla,idamına bile meydan okumuştur

10

20.04.2010, 23:37


Üstad hem seyyid, hem de şeriftir


Nur’un has şâkirdlerinden Büyük Ruhlu Küçük Ali (Isparta) gibi, Denizli kahramanı Hasan Feyzi Efendi de,

Üstad Bediüzzaman’ın Âl-i Beytten olduğuna inanmış;

hatta onun hem seyyid, hem de şerif olduğuna tam kanaat getirmiş bir âlim-i veli şahsiyettir.

Hasan Feyzi’yi Üstad Bediüzzaman’a götüren ve bağlayan pusula,

kendisiyle aynı ismi taşıyan hocasının hocası olan zatın

uzun yıllar önce talebelerine müjdelemiş olduğu kerâmetli bir haberdir.

Bu müjdeli haberle ilgili olarak Bediüzzaman Said Nursî’ye bir mektup yazan

Milaslı Halil İbrahim, Üstadına hitaben şöyle diyor:

“Muhterem efendim. Mesmuatıma nazaran (duyduğuma göre), Denizli de, bundan yetmiş seksen sene evvel (1877–78 yılları)

büyük bir evliyadan Hasan Feyzi isminde bir zat, bir gün talebelerine,

‘Bugün Kürdistan’da bir evliya dünyaya geldi’ diye beşarette bulunmakla zât-ı devletlerini işaret buyurmuş.”


(Emirdağ Lâhikası, s. 172.)

11

20.04.2010, 23:38

Şimdi, bu tek paragraflık ifadeden çıkarılabilecek birçok mânâ var.

Bunlardan iki tanesinden kısaca bahsedelim.


Birincisi:
Kendi mânevî şahsiyeti ile alâkalı bir mesele olduğu için,

Üstad burada sükût etmekle iktifa ediyor.

Yani, ne “Evet, o zat benden bahsediyor” diyor,

ne de “Hayır, işaret edilen kişi ben değilim” diye reddediyor.


İkincisi: Yine mânevî hüviyeti ile alâkalı olduğu için,

bu müjdeli sözün içindeki bir tâbiri “evliyaşeklinde tâdil ediyor, değiştiriyor.

Böylelikle, kendisine izafe edilen o kudsî hüviyeti gizliyor, örtüyor, setrediyor…


Burada bir gizlemenin, yahut perdelemenin söz konusu olduğunu şuradan anlıyoruz ki,

bir kimse doğar doğmaz dünyaya “evliya” makamında gelmez.

Bir kimse, sonradan evliya, ulemâ, urefâ, vesaire olur.

“Bugün dünyaya geldi” denilen kişi, olsa olsa

beklenen”, yahut “tavzif edilen” bir zât olur.

Dolayısıyla, söz konusu müjdeli haberin orijinalinde, “evliya” tâbirinin yerinde bir başka ifade vardır ki,

onu da burada perdeyi yırtarcasına dillendirmek istemiyoruz.

Âriflere bu kadarlık bir târif kifayetli olmalı.

Lâtif Salihoğlu

12

20.04.2010, 23:40

"Yâ Rabbî!

Bunları kıyamete kadar

Risale-i Nur kisvesinde

hakaik-i imaniye ve esrar-ı Kur'âniye ile

kemâl-i ferah ve sevinçle meşgul eyle. âmin. İnşaallah."

13. Şuâ | 291


Ve hâlis talebeleri, binler kuvvetli lisanlarla

o kudsî ve küllî vazife-i Nuriyeyi,

şimdiye kadar olduğu gibi,

inşaâllah kıyamete kadar devam ettirecekler.

14. Şuâ | 329



Sevgili Üstadım,

"Cenab-ı Hak bu kıymetli eserleri

kıyamete kadar mü'min kullarına yetiştirsin" duasıyla

hatm-i kelâm eylerim, efendim.

Kusurlu talebeniz
Hafız Ali

13

20.04.2010, 23:41


"Isparta'da Nur kahramanlarını görmek istiyorum"


"Birgün Safranbolu'da Köprülü Camiinin yanındaki odada, Mustafa Osman Ağabeyimizin Nur'lardan okuduğu,

´Risale-i Nur, sönmez ve söndürülemez. Bir âlem-i manâda İmam-ı Ali'nin (r.a.) ilminde sordum´

cümlesini dinlerken ve aynı günlerde Hasan Feyzi'nin,

´Ey Risale-i Nur!´diye başlayan uzun mektubunu dinlerken,

beklenilen zat-ı Nuranînin Hazret-i Üstad olduğu, içimde hep canlanıyordu.

Aynı sene Emirdağ'da Hazret-i Üstadı ziyaretimi müteakip Isparta'ya gitmiştim.

Hüsrev Ağabey ve diğer Nur kahramanlarını görmek istiyordum.

Hüsrev Ağabeyin evinde Tahiri Ağabeyi de gördüm.

Hüsrev ağabeyimiz, ´Kardeşim Sungur, 1400 seneden beri ehl-i imanın beklediği zat gelmiştir´ sözü ,

içimdeki manâyı teyid ediyordu.

14

20.04.2010, 23:42

Üstad o zâttır

Bir gün Zübeyir Ağabeyle konuşurken Halk Partililerin:

“Eğer Bediüzzaman ‘Ben Mehdiyim.’ dese bütün Nur talebeleri kabul edecek;

fakat, Bediüzzaman böyle demiyor.” dediklerini naklettikten sonra:

“İşte kardeşim, bu, perdelemedir.

Bu zamanda hizmet böy­le iktiza ettiği içindir.

Üstadımız, ahir zamanda beklenen o zâttır.” demişti.


İhsan ATASOY(NURUN BÜYÜK KUMANDANI)



15

20.04.2010, 23:44

Hâlâ bu meseleye aç olan varsa devam edebilirim, döküman kıtlığı yok, nasılsa yıllardır tâlim ediyoruz bu meseleyi..

Adamın biri gelip gidip bizi cahil yerine koysada..
:rolleyes: Demedi bir türlü "naylon mehdisi kim?"

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

16

20.04.2010, 23:48

Bu emrin sahibi (Hz. Mehdi (a.s.)) mutlaka gaybete çekilecek ve GAYBETİNDE DE MUTLAKA (HALKTAN) UZAKLAŞACAKTIR...



(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 216)
Evet Bediüzzamanın hayatı da buna uygundur.Kimsesiz hayat geçirmiştir.Barla da
"rab! pişmanım, utanıyorum, sayısız günahımdan ar ediyorum, zelilim. istikrarsız yaşamaktan göz yaşı döküyorum. garibim, kimsesizim, yalnızım, zayıfım, güçsüzüm, hastayım, acizim yaşlıyım, ihtiyarsızım. "el-aman!" diyorum, af diliyorum, dergahından yardım istiyorum,"Bu sözlerinden onu anlıyorum.Barla hayatını sürgün hayatını iyi araştırıp okuyunuz.

Hz. Mehdi (a.s.) mutedil ahlaklı, iyi yaratılışlıdır... ONUN ATI, KARANLIKLARDA ON DÖRTLÜK AY GİBİ PARLAR. O (HZ. MEHDİ (A.S.)), EN HAYIRLI TOPLULUĞUN ÖNÜNDE GİDER. Onlar Allah’ın dinine sarılmış; onunla Allah’a yaklaşmaya çalışırlar...

(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 171)



1908 — ABD'li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yaptı. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 araba üretebiliyordu .

1918 — İngiltere’de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafif taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı.
1919 — Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafından piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı.
.....
iŞTE Araçların piyasada yayılmaya başladığı bir zaman Hz Mehdi(as)raslamıştır.Onu zamanında da gelişmeler devamediyordu...






Bir at’a benzetilebilir.Farları kabarık kısım.Atın sağ ve sol güzü gibi,biri bir kenarda biri diğer kenarda.Biraz atın burunun çağrıştırır.Arkalar :Atın kalçalarını çağrıştırabilir.Tıpa tıp benzemese de.Benzetmeden yola çıkarak açıkladık.Ay gibi parlar.ay dahi Güneş kadar ışık vermez, ama etrafı aydınlatır.Bura da aya benzetilmiş.Bu hafif ışığından dolayı. O zaman için bu araç moda idi.Bu Aracı H.z. Mehdi(As)kullandı diye,Biz de bu tarihlerdeki gibi yaşayılım demek değildir.Aracın kasası güncelliğini kaybetmez.Kasanın maddesi hep aynıdır.Yok işte şimdiki araçlar daha iyi aydınlatıyor.Böyle benzetme olmaz.Olur.Çünkü;50 yıl sonra daha değişik modeller çıkacak.o zamanda da kendisini H.z. Mehdi zannedenler çıkar.İçerisinde ki motor aksamı değişse bile.Bu deliller zincirin halkaları gibidir.Sürekli bir birbini destekler.


bir manyetizma gözümle müşahade ettim ve onu bütün bir münkir bildim. ... (şualar 14.şua)
Buradan da anlıyoruz ki Münafıkları görmüş.Bir de "ey kardeşlerim! eğer ehl-i dünyanın dalkavukları ve ehl-i dalaletin münafıkları,"diye bahseder."ALTINCI RİSÂLE OLAN ALTINCI KISIM

-2- âyetinin mühim bir sırrını ve azîm bir hakîkatini ins ve cin şeytanlarının ve Müslümanlar içine girmiş mülhidlerin ve münâfıkların altı desîseleriyle altı cihetten hücumlarını altı hakîkatle sed ve reddetmekle, o sırr-ı azîmi tefsir ediyor. "Bu da bir delildir.


Şeyh Tusi'nin Gaybet'i: "HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN HAKİMİYETİ (OTORİTESİ) ALLAH'IN TÜM YARATTIKLARI HAKKINDAKİ DELİLLERİNDEDİR; bunlar öyle çoktur ki, ONUN (HZ. MEHDİ (A.S.)'NİN) DELİLLERİ BÜTÜN İNSANLAR ÜZERİNDE GALİP GELECEK (ETKİLİ OLACAK, HAKİM OLACAK) ve KİMSENİN ONA KARŞI GETİRECEK BİR GEREKÇESİ (NEDENİ) OLMAYACAKTIR."



(Kitab-ül Gaybet, [Bihar-ul Envar, cilt 51], Ansariyan Yayıncılık, Derleyen: Muhammed Bakır el-Meclisi, İran-Kum, 2003, s. 70)
Tabiat risalesi ile küfrün belini kırdık"der Bediüzzaman.Medresesinin duvarına:her suale cevap var ama sual sorulmaz"sözüyle iman hakkikatleri hakkında kesin delilleri ortaya koymuştur.

O’NUN (Hz. Mehdi (a.s.)'nin) HATRINA DEPREMLERİ DURDURURUM.



(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani s. 70)Kudsi Hadisiyle
"Risale-i Nur'un kerametlerindendir ki, Üstadımız Hazretleri "Ey mülhidler ve ey zındıklar! Risale-i Nur'a ilişmeyiniz, Risale-i Nur, âfâtın def'ine sadaka gibi vesile olmasından, ona karşı olan hücum ve onun tatili, âfâta karşı olan müdafaasını zayıflaştırır. Eğer ilişirseniz, yakından bekleyen belâlar sel gibi üstünüze yağacaktır" e işaret eder.

O (HZ. MEHDİ) DÜNYAYA GÖNÜL BAĞLAMAZ VE (BUNUN İÇİN DE) TAŞ ÜSTÜNE TAŞ YIĞMAZ.



(El-Mehdiyy-il Mev'ud..., c. 1, s. 280 ve 300)
"İşte Risale'iNurdan isbatı:İktisat vasıtasıyla Bazen bire on bereket gördüm ve arkadaşlarım gördüler. Hattâ dokuz sene (şimdi otuz sene) evvel benimle beraber Burdur'a nefyedilen reislerden bir kısmı, parasızlıktan zillet ve sefalete düşmemekliğim için, zekâtlarını bana kabul ettirmeye çok çalıştılar. O zengin reislere dedim: "Gerçi param pek azdır. Fakat iktisadım var, kanaate alışmışım. Ben sizden daha zenginim." Mükerrer ve musırrâne tekliflerini reddettim. Câ-yı dikkattir ki, iki sene sonra, bana zekâtlarını teklif edenlerin bir kısmı, iktisatsızlık yüzünden borçlandılar. Lillâhilhamd, onlardan yedi sene sonra, o az para, iktisat bereketiyle bana kâfi geldi, benim yüz suyumu döktürmedi, beni halklara arz-ı hâcete mecbur etmedi. Hayatımın bir düsturu olan "nâstan istiğnâ" mesleğini bozmadı."
Yorumu size bırakıyorum.Risale'İnurları tam düşünerek okumadan Bu meseleler tam anlaşılamaz.Üzerinde düşünüp kafa yormak gerek.

Sonra Hz. Mehdi aleyhisselam’ın sıfatlarını sayarak buyurdu ki: “İÇİNİZDEKİ EN GENİŞ SIĞINAKTIR, İÇİNİZDE İLMİ EN ÇOK OLANDIR, VE DOSTLARINI, SEVDİKLERİNİ EN FAZLA ARAYIP SORANDIR. Allah’ım! Onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetin dağınıklığını onunla topla! Eğer Allah seni muvaffak kılarsa ONUN BİATINA KOŞ (ONA TABİ OL) VE ONDAN ASLA VAZGEÇME. EĞER MUVAFFAK OLUR DA, ONA ULAŞIR VE HİDAYET OLURSAN ONDAN ASLA VAZGEÇME. Âh – ve eliyele göğsünü göstererek – onu ne de çok görmek isterdim.”



(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 252)
Bediüzzaman:zamanının eşsizi demektir.Yöntemler ortada.Manevi formüller ortada.Matematik nasıl formülsüz çözülmüyorsa İman hakikatleri de formülsüz çözülmez.Sayısal formül Mes'ûdî şöyle nakletmektedir: "Ali b. Hazma, İbn-i Sirâc ve İbn-i Ebi Said, bir ara İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna vardıklarında Ali B. Hazma İmam'a şöyle arzetti: "Ey Resulullah'ın oğlu, biz, siz (Ehli Beyt imamların)dan şöyle nakletmişiz ki; HER İMAM ÖLMEDEN ÖNCE MUTLAKA EVLADINI GÖRÜR. (Acaba bu doğru mudur?) İmam (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Şunu da hadise eklediniz mi "KÂİM (HZ. MEHDİ) HARİÇ?"


(İsbât-ül Vasiye (Mes'udî), s. 201)
işte Bediüzzamana açıkca ifadelerden birisi daha:Medi(as) evlenmiyecek.

Ebu Said El-Hudri'nin (r.a.) rivayetinde, Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: Deccal çıkınca, ona karşı müminlerden bir adam (Hz. Mehdi (a.s.)) yönelir. DERKEN O MÜMİN KİMSEYE BİRÇOK SİLAHLILAR, DECCAL'IN MERKEZLERDE GÖZETLEME YAPAN SİLAHLILARI KARŞI ÇIKARLAR.1 (Mehdilik ve Imamiye 37, (Sahih-i Müslim, 11/393'den nakil)
"Onlara dedim: Ben, on sekiz, yirmi senedir münzevî yaşıyorum. Hem Kastamonu'da sekiz senedir karakol karşısında ve sair yerlerde dahi yirmi senedir daima tarassut ve nezaret altında kaç defa menzilimi taharri ettikleri halde, dünya ile, siyasetle hiçbir tereşşuh, hiçbir emâre görülmedi. Eğer bir karışık halim olsaydı, oranın adliye ve zabıtası bilmedi veya bildi aldırmadı ise, elbette benden ziyade onlar mesuldürler. "Bediüzzaman Yarumu size bırakıyorum.

“Hz. Mehdi (a.s.)'nin namının ve şöhretinin dünya çapında sürekli olarak yayılmasıdır”.Evet Dünya çapında Risale'iNurlar yayılıyor.
Hz. Mehdi (a.s.) gelince, İNSANLAR ONU AŞK VE MUHABBETLE KUCAKLAYACAKLARDIR. 2
(El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)
Burada Mehdi Olduğunu bilmeyenler de vardı.
"SEKİZİNCİ RİCA
İhtiyarlığın alâmeti olan beyaz kıllar saçıma düştüğü bir zamanda, gençliğin derin uykusunu daha ziyade kalınlaştıran Harb-i Umumînin dağdağaları ve esaretimin keşmekeşlikleri ve sonra İstanbul'a geldiğim vakit, ehemmiyetli bir şan ve şeref vaziyeti, hattâ Halifeden, Şeyhülislâmdan, Başkumandandan tut, tâ medrese talebelerine kadar, haddimden çok ziyade bir hüsn-ü teveccüh ve iltifat gösterdikleri cihetle, gençlik sarhoşluğu ve o vaziyetin verdiği hâlet-i ruhiye, o uykuyu o derece kalınlaştırmıştı ki, adeta dünyayı daimî, kendimi de lâyemûtâne dünyaya yapışmış bir vaziyet-i acibede görüyordum. "
"İstanbul'a geldiğim vakit, ehemmiyetli bir şan ve şeref vaziyeti, hattâ Halifeden, Şeyhülislâmdan, Başkumandandan tut, tâ medrese talebelerine kadar, haddimden çok ziyade bir hüsn-ü teveccüh ve iltifat gösterdikleri cihetle,"Burada gösterilen iltifattan bahsediliyor.Hz Mehdi Olduğunu bir çoğu bilmezdi.Fakat Büyük alim olduğunu bilirlerdi.

Amr bin sad'dan:

HALKI (ZAHİRDE) BENİM EVLADIMA DAVET ETSELER DE, BENİM EVLADIMDAN UZAK OLURLAR. BU ÖYLE KÖTÜ BİR TOPLULUKTUR Kİ AHLAKLARI YOKTUR. ZORBALARA MUSALLATTIRLAR, CABBARLARA FİTNEYİ ÖĞRETİRLER, HAKİMLERE KAN DÖKTÜRÜRLER.



(Şeyh Muhammed b. İbrahim-i Numani, Gaybet-i Numani, s. 170)

Ne biliyorsun sanki alimsin diyenler vardır?Hayır bunlar bana kanaat verdiği için yazdım

"MEHDÎ RUM'DAN, TÜRKLERDEN (çünkü, eskiden Türkiye'ye diyar-ı Rum deniliyordu.) AYRILMAYACAKTIR."



(İş'afü'r-Rağıbîn'den naklen Tılsımlar Mecmuası,
Bediüzzaman Said Nursi, s. 212)
Aynen Bediüzzaman da Türkiyede mücadelesine başlamıştır.Gören gözle oku Risale'iNuru.Baştan sona.Bana o zaman hak vereceksin.

Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (a.s.)’nin talebeleri hakkında şöyle söylemiştir:
ONLAR ALLAH YOLUNDA MÜCADELE EDERLER VE BÜYÜKLENENLER ONLARI KÜÇÜK GÖRÜR. ONLARIN KIYMETİ DÜNYADA BİLİNMEZ FAKAT AHİRETTE İYİ TANINIRLAR.



(Muntakab el Ezhar, s. 474)
Bediüzzamanın talebelerini de küçük görenler vardır.Bayram abi,sungur abi,...vs.İlk talebelerden bahsediyorum...

Cabir b. Yezid el-Co'fi, İmam Muhammed Bakır'dan rivayet ediyor:
"...Hz. Mehdi (a.s.)'nin Hz. Mehdi (a.s.) diye isimlendirilmesinin sebebi şudur ki; gizli bir işe doğru yönlendirilecek, Tevrat ve diğer Semavi kitapları Antakya'da bir mağaradan çıkartacak ve YAHUDİLER ARASINDA TEVRAT'LA HIRİSTİYANLAR ARASINDA İNCİL'LE HÜKMEDECEKTİR.



(El-Mehdiyy-il Mev'ud, c. 1, s. 254-255)

Alikemal61

Stajyer

  • "Alikemal61" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Alikemal61"

Mesajlar: 89

Konum: ıstanbul

Meslek: Serbest Girişimci

Hobiler: Bilgisayar...vs

  • Özel mesaj gönder

17

20.04.2010, 23:50

Bediüzzaman Hz Bunu Mucizat-ı Ahmediyye risalesinde ispatlamıştır.Bunun hakkında videolarımda var. bilgi.Diyor Hadi gel bunları çürüt.Senin kitabından Son peygambere(sav)e işaretleri isbatlıyorum.



Tarikat Hakkında Bediüzzaman ın sözleri:

"Vahdetü'l-vücud ise, bir meşrep ve bir hal ve bir nâkıs mertebedir. Fakat zevkli, neşeli olduğundan, seyr ü sülûkta o mertebeye girdikleri vakit, çoğu çıkmak istemiyorlar, orada kalıyorlar, en müntehâ mertebe zannediyorlar. "
Tasavvufcular tarikati büyük meshem zannediyorlar.Sahabe mesleği Tarikat mesleği değildir.imam-ı rabbani (r.a.), mektubat'ında demiş ki: "hakaik-i imaniyeden bir meselenin inkişafını, binler ezvak ve mevacid ve keramata tercih ederim."
Öyle de, zâhirden hakikate geçmek, iki sûretledir. Biri, doğrudan doğruya hakikatin incizâbına kapılıp, tarîkat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zâhir içinde bulmaktır. İkincisi, çok merâtibden seyr ü sülûk sûretiyle geçmektir. Ehl-i velâyet, çendan fenâ-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmâreyi öldürürler; yine Sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü, Sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden, nefsin mahiyetindeki cihazât-ı kesîre ile ubûdiyetin envaına ve şükür ve hamdin aksâmına daha ziyâde mazhardırlar. Fenâ-i nefisten sonra ubûdiyet-i evliyâ besâtet peydâ eder. "
Demek oluyorki tasavvufta araya berzahlar giriyorlar.En büyük veli bile sahebelere yetişemiyorlar...

İşte üstad hz nin günümüz bilimine de işaretlerinden biris:Mesela:"Nasıl ki, bir kitap, bâhusus öyle bir kitap ki, her kelimesi içinde küçük kalemle bir kitap yazılmış, her harfi içinde ince kalemle muntazam bir kasîde yazılmış; kâtipsiz olmak, son derece muhâldir. Öyle de, şu kâinat nakkaşsız olmak, son derece muhâl ender muhâldir. Zîrâ, bu kâinat öyle bir kitaptır ki, her sayfası çok kitapları tazammun eder. Hattâ, her kelimesi içinde bir kitap vardır, her bir harfi içinde bir kasîde vardır. Yeryüzü bir sayfadır; ne kadar kitap, içinde var. Bir ağaç bir kelimedir; ne kadar sayfası vardır. Bir meyve bir harf; bir çekirdek bir noktadır. O noktada koca bir ağacın programı, fihristesi var. İşte böyle bir kitap, evsâf-ı celâl ve cemâle, nihayetsiz kudret ve hikmete mâlik bir Zât-ı Zülcelâlin nakş-ı kalem-i kudreti olabilir. Demek, âlemin şuhuduyla, bu İmân lâzım gelir; illâ ki, dalâletten sarhoş olmuş ola.
Sözler | Onuncu Söz | 61
Ben de bu konulara bayağı merak saldım.Tüm derlemelerimi yapıştırdığım için bir anda burası doldu.
sonuç:daha bir çok delil bulunur?sonuç olarak;
"Evet, meselâ seksen bir hatâsını mahkemede ispat ettiğim bir müdde-i umumînin yanlış iddiaları ile aleyhimizdeki kararına karşı, beddua dahi etmedim. Çünkü asıl mesele bu zamanın cihad-ı mânevîsidir. Mânevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahilî âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir.
Evet, mesleğimizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, âsâyişi muhafaza etmek içindir. düsturu ile-ki "Bir câni yüzünden onun kardeşi, hanedanı, çoluk-çocuğu mesul olamaz"-işte bunun içindir ki, bütün hayatımda bütün kuvvetimle âsâyişi muhafazaya çalışmışım. Bu kuvvet dahile karşı değil, ancak hâricî tecavüze karşı istimal edilebilir. Mezkûr âyetin düsturuyla vazifemiz, dahildeki âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Onun içindir ki, âlem-i İslâmda âsâyişi ihlâl edici dahilî muharebat ancak binde bir olmuştur. O da aradaki bir içtihad farkından ileri gelmiştir. Ve cihad-ı mâneviyenin en büyük şartı da vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır ki, "Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenab-ı Hakka âittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükellefiz."
Hiçbir günahkar başkasının günahını yüklenemez. (En'am Sûresi: 164.) "

Bediüzzaman Said Nursi
HATALI İSEM LÜTFEN DÜZELTİNİZ!!! :D

Bu mesaj 3 defa düzenlendi, son düzenlemeyi yapan "Alikemal61" (21.04.2010, 00:13)


Bu konuyu değerlendir