[SIZE=5]Hıristiyanı Müslümanlaştırmak dinsizlikmiş[/FONT]
Yıl 2000... 3-7 Mayıs tarihleri arasında The Marmara Oteli’nde, DıB’nın Uluslararası Avrupa Birliği şûrası yapılıyor. Konuşmalar hep alışık olduğumuz cinsten. ılahiyatçılardan kimisi eskiden beri bilinen ıslâm dininden yakınarak, “Bu gelenek dini başımızın belâsı; bunun bir şekilde üstesinden geleceğiz” dedi; kimisi en kuvvetli hadis kitabı Sahih-i Buhâri’ye bile dil uzatarak, “Hadisler kafa karıştırıyor” dedi.
Böyle ilahiyatçıların tavrı zaten bu. Aksine, ehl-i sünnete uygun konuşsalardı hayret ederdik.
Gazetemizden ıbrahim Acar da haber yapmak üzere orada. Yemek vakti otelin üst katındayız. Karşımızda iki kişi oturuyor. ızmir ılahiyat’tan iki doçentmiş. şimdi Diyanet’in bağlı olduğu Devlet Bakanı Mehmet Aydın da o zaman ızmir ılahiyat’ta idi.
Ben, doçent arkadaşlara, Sayın Aydın’ın Hıristiyan ve Yahudiler hakkındaki tavrından duyduğum rahatsızlığı dile getirdim. ıkisi de itiraz etti ve “Yanılıyorsunuz; Mehmet Bey Hıristiyanlık hakkında doğru kanaat taşıyor” dediler. Halbuki, biri Konya, diğeri ızmir ılahiyat’taki iki Mehmet Aydın’ın da diğer dinler hakkındaki düşünceleri aynı idi ve müsbet değildi.
Bakın ne oldu? Yemek yendi, konuşmalar başladı. Kürsüde S.Ü.ı.F.D. Prof. Mehmet Aydın var. Aaaa! Çok güzel şeyler söylüyor. Biraz önce konuştuğumuz doçentlerden birisi, “Bak görüyor musun? Demin söylediklerin yanlış değil miymiş!” dercesine mânâlı mânâlı yüzüme bakıyordu. Sustum, cevap vermedim. Az sonra Mehmet Bey konuşmanın şeklini değiştirdi. Hıristiyanlık hakkında öyle şeyler söylemeye başladı ki, neredeyse insanın Hıristiyan olası geliyordu. Bu sefer ben o doçent arkadaşa döndüm ve “şimdi anladın mı profesörümüzün vaziyetini?” demek istedim. Bu sefer de o “evet” dercesine sustu.
Ama iyi niyetli ve samimi bir arkadaşımızmış. Konuşma bittikten sonra Mehmet Aydın’a şunu sordu: “Sayın Hocam! Siz Hıristiyanlığı böyle anlatıyorsunuz. Peki bizim çocuklarımız bu konuşmaları duyup, ‘Madem Hıristiyanlık böyleymiş, biz de Hıristiyan olalım’ derlerse ne olacak?”
Bu çok haklı soruya Sayın Aydın’ın cevabı sadece şu oldu:
-Konumuz o değil.
Ne kadar samimi bir cevap değil mi?
O günden beri, bu ibretlik manzarayı bir yazıda dile getirmek istememe rağmen, o doçentin ismini not edemediğim için yazamıyordum. 7 Mart tarihli Vakit’teki bir haber imdadıma yetişti. Haber, 9 Eylül Üniversitesi’nden Doçent Ali ıhsan Yitik’in, Antalya Serik’te yaptığı misyonerlikle ilgili konuşmadan bahsediyordu. Fotoğrafını görünce tanıdım. Yukardaki soruyu soran işte bu samimi doçentimizdi. Kendisi de hatırlayacaktır, sohbetimizde, evli ve bir kızı olduğunu da söylemişti.
Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Aydın’a dönelim...
Sayın Bakanım! Diyanet’in tertip ettiği II. Din şûrası’nda, bir söz sarf etmiştiniz. Daha sonra Marmara ılahiyat’ta yaptığınız bir konuşmada, o sözünüz hatırlatılınca, “Ben öyle bir şey söylemedim” diye reddetmiş, bunun üzerine, “Bu sözü söylediğinize dair şahit var; hatta o şahit bir gazetecidir” denilince de, “Gazetecilerin şahitliği kabul edilmez” demiştiniz.
Diyanet, o şûra’da yapılan konuşmaları kitaplaştırdı. Haliyle sizin konuşmalarınız da bu kitapta. “Ben öyle bir şey söylemedim” dediğiniz sözleriniz orada var. Bunu yazıya dökenler üstelik gazeteci de değil, emriniz altındaki Diyanet. Artık reddedemezsiniz, çünkü belgelenmiş oldu.
Gelelim ne dediğinize: Bazı Müslümanlar, Hıristiyanlarla diyalog yaparken, “Yahu bir fırsat doğdu. Müslümanlığı anlatalım Hıristiyanlara” diyorlarmış. Siz, Müslümanların bu tavrını şiddetle tenkit ederek diyorsunuz ki, “Bu, bir din mensubuna yapılacak en dinsizce bir hakarettir.” Hızınızı alamıyor, “Dinsizce diyorum” diyerek ikinci bir vurgu yapıyorsunuz.
Kaynak: (II. Din şûrası Tebliğ ve Müzakereleri c. 2, s.322)
Müslümanların, Hıristiyanların Müslüman olmalarına yönelik söz-hareketlerini en dinsizce bir hareket olarak gördüğünüz artık belgelendi. Bir de Hıristiyanların Müslümanları Hıristiyan yapmalarına yönelik misyonerlik faaliyetlerini değerlendirseniz de onu da öğrensek. Bekliyoruz...
__________
Ali Eren - Vakit
12.03.2004 Cuma