Oturuyordum, canım sıkılıyordu, aklımdan birsürü fikir geçiyordu. Bazen böyle anlarda manasız şeyler yapmak istersiniz, dikkatinizi kendi kendinize de olsa dağıtmak için, masadaki annenizin işlediği dantellerle oynarsınız, o size kızar, ayağınızı sallarsınız, o size yine kızar.
Keşke evde, yanında olsaydım, yine kızsaydı. Bu sefer gurbetteyim, yalnızdım, evde, odamda tek başıma. Dikkatimi dağıtmak istedim, arkadaşın masada unuttuğu kibriti aldım ve yaktım, bitip, en ucuna, tuttuğum yere gelene kadar izledim. Canımın yandığını hisettim, öyle üfledim, söndürdüm, belki bu işi, 20-30 kere üstüste yapıp, masanın üstünü yanmış kibrit çöpleriyle doldurdum.
Sonra farkettim, bazı şeylerden ve şartlardan ötürü, artık bazı şeyleri görmezden gelmeye alıştığımı. Ateş elimi yakana kadar onu... Dedim, neden böyle oldum? Acaba toplum da mı böyle oldu, insanlar da mı böyle oldu da bu kadar bozuldu, onları yakana kadar cehennem ateşinin farkına varmak istemiyorlar, varamıyorlar, uyanamıyorlar, bir uçurumun kenarında uyuyorlar. Birbirlerine bu kadar zulmediyorlar, ihsan ne unutuyorlar, sülüklüğü ve aldatmacayı fazîlet biliyorlar.
Acaba ne ki bizi bu kadar uyuşturan, insanlık değerlerimizi, gerçek hayat hazzını veren, gerçek faziletlerimizi unutturan, onların gözümüzdeki değerini düşüren, bizi sînesine alıp belki hiç bırakmayacak o ateşi unutturan?
Burada okurken ilk senem değil, daha tecrübeliyim, yemek yapmayı da öğrendim. ılk geldiğimde, stress hissetmemek için bazı şeyleri görmezden gelmeye çalışırdım, sonra bu bir kaçışa dönüştü, artık bazı şeyleri hissetmiyorum. Neden böyle bir hal aldı, dermanı nedir, anlayamadım, bulamadım. Ve anladım ki, toplum da bir şekilde bu hâle düştü, insanlar düşünmek istemiyor akıbeti, ondan maneviyatımızı bu kadar rahneleyen şeyleri yaşıyoruz. Kibrit bitip, ateş ele değinceye kadar da, kimse ateşin cidden kötü yaktığını farketmeyecek...