Biz de Rabbimizden razı olalım inş..
Ey aşka tâlip olan gönül!
Lambanın etrafında dönüp dolaşan ve içindeki ateşten haberler bekleyen pervaneye ne kadar çok benziyorsun! Sorular sorup duruyorsun fasılasız: Aşk nedir? Aşkın kanunu var mıdır? Aşık kimdir? Ben aşık mıyım? Aşıksam aşkımı nasıl anlatabilirim? Hem anlatmalı mıyım? Değilsem nasıl aşık olabilirim?.. Ve daha yüzlercesi soruların. Ne var ki düşenler ateşe, ondan hiç haber vermiyorlar. Haber verenler de ateşten, doğrusu pek bir şey bilmiyorlar. Tabiî sen soruyorsun, fakat elin boş; durmadan dönüyorsun.
Aşk hakkında bu işin erlerinden birkaç cümleyi sana okumama izin ver. Bütün aşkların ötesinde, en yüce ve hakîki aşkı tarif ederken bir kutlu "O ezel ve ebed Sultanı'na karşı duyulan kalbî alâka ve muhabbettir" diyor,
"Asıl aşk kendini tamamen maşûkuna vermendir ki, o zaman senin varlığın aradan çekilir ve tamamen yok olursun” diyor bir başkası. Aşıklardan bir diğeri şöyle diyor, aşkı tarif ederken: "Aşk, bir şeye bütünüyle kendini vermen, sonra da o şeyi canına, malına tercih edip, ona gizli ve açık her durumda sadakatini ispat etmen, sonra da ona karşı kusur ettiğini anlamandır."
"Ya Rab! Belay-ı aşk ile kıl âşina beni,
Bir dem belây-ı aşktan etme cüdâ beni!"