Giriş yapmadınız.

1

05.09.2006, 11:17

inkar mümkün mü?

ınkar mümkün mü ?

"Herkes cahildir" der Will Rogers. "Sadece branşları farklıdır." Mesela maden mühendisliği dalı bir doktor için, tıp dalı da maden mühendisi için birer cehalet branşıdır. Dini inançlar ise, zamanımızda pek çok kimse için ortak bir cehalet dalını teşkil ediyor. Ne var ki, pek çoğumuz bu gerçeği ihmal etmeye yatkınızdır. Bu yüzdendir ki, bazı isimlerin başında yer alan ünvanlar bizi aldatır ve o kimsenin inkarında bir bilgi kırıntısı ve bir değer aramaya zorlar.

Oysa inkar, adı üzerinde, tanımamaktır, bilmemektir, reddetmektir. Bunlar ise, yokluk ifade eden fiillerdir. Yokluğun bilgisi olmaz. Tanımamak bilginin değil, bilgisizliğin ifadesi ve neticesidir. Dolayısıyla, kişi başka sahalarda ne kadar derin bilgi sahibi olursa olsun, tanımadığı şey hakkındaki cehaletini mevcut bilgisiyle telafi etmesi mümkün değildir, tıpkı siyaset bilgisiyle biyoloji de ahkam kesmek mümkün olmadığı gibi.

ınkar etmek kolaydır. Kişi gözünü kapar, sonra "Yoktur" der. Bu konuda bir Avustralya yerlisi ile bir kürsü başkanının, Ebu Cehil ile Darwin'in arasında fark yoktur. Bunların inkar ettikleri şey hakkındaki bilgilerini karşılaştırmak, bir dizi sıfırı birbiriyle mukayese ederek hangisinin daha büyük olduğunu anlamaya çalışmak kadar abes olur. Hatta inkar üzerine bir münakaşa yürütmek dahi imkansızdır; zira olmayan şeyin olmayan unsurlarını kullanarak bir yere varamazsınız. ınkar ehlinin onca deliller karşısında inkarında direnmesine sebep de budur. William G.McAdoo'nun, dediği gibi, "Cahil bir adamı münakaşada mağlup etmek mümkün değildir."

ıman ise, hangi seviyede olursa olsun, bir bilginin neticesi ve ifadesidir. ımanın kuvveti, bilginin seviyesine paralel bir artış gösterir. Neye inanıyorum? Kendisine iman ile bağlandığım zat nasıl bir Zat'tır? Özellikleri, sıfatları nelerdir? O, etrafımızdaki alemde nasıl iş görür? Nasıl yaratır, nasıl yaşatır? Benden bekledikleri nelerdir? Ben O'ndan neler bekleyebilirim ve bu beklediklerime nasıl kavuşabilirim? Bunlar gibi pek çok sorunun getirdiği bilgiler, imanı şekillendirir. Nitekim Kur'anda, "Allah'tan ancak alimler korkar" buyurulmak suretiyle imanın bir bilgi neticesi olduğunu açıkça bildirmekte, göklerin ve yerin "akıl sahipleri için, "bilgi sahipleri" için Allah'ı tanıtacak delillerle dolu olduğunu birçok ayette hatırlatılmaktadır.

Gerçeğe Doğru, C:3, Zafer Yayınları

2

05.09.2006, 15:19

BEDıÜZZAMAN'A GÖRE ıNKAR EDENLERıN
HAYATLARINDAKı BEş KAYIP


Allah Kuran'da insanlar için en hayırlı alışverişin mallarını ve canlarını cennet karşılığında, Allah yolunda harcamaları olduğunu bildirmiştir. Üstelik bu öyle karlı bir alışveriştir ki, insan henüz dünyadayken yaptığı maddi ve manevi her türlü harcamanın karşılığını en güzel şekilde almaya başlar. Yaptığı her iş bereketli olur ve herşeyden önemlisi vicdanının rahat olmasının huzurunu ve konforunu yaşar. Bu nedenle Allah, iman edenlere böylesine karlı bir alışveriş yaptıkları için sevinip müjdeleşmelerini bildirmiştir.

Ancak dünyada pek çok insan Allah'ın kendisine lütfettiği bu imkanı değerlendirmez. Ve yaptığı bu yanlış seçim hayatı boyunca ona acı, sıkıntı ve kayıp getirir.

Bediüzzaman da eserlerinde inkarda direnenlerin yaptıkları bu tercih neticesinde neleri kaybettikleri beş ana maddede toplamıştır. Bu kayıplar şu şekildedir:

"Birinci Kayıp: O kadar sevdiğin mal ve evlâd ve perestiş ettiğin nefs ve heva ve meftun olduğun gençlik ve hayat zayi' olup kaybolacak, senin elinden çıkacaklar. Fakat günahlarını, elemlerini sana bırakıp boynuna yükletecekler."

Bu dünyadaki hayatını Allah rızası için yaşamak istemeyen ve çıkarlarını kaybetmekten korkan insanlar ölümü unutan insanlardır. Dünyada elde ettikleri malın, servetin ve menfaatlerin sonsuza kadar kendilerinin olacağı düşünürler. Halbuki vakti geldiğinde her insan, sahip olduğu tüm nimetleri geride bırakarak, ahiret yaşamına geçer ve Allah'ın huzuruna yapayanlız çıkar. Önemli olan tek şey ahlakı ve yaptığı salih amelleridir.
ışte o zaman bizzat kendisi, dünya yaşamı boyunca peşinden koştuğu herşeyin, değersiz bir meta olduğuna ve ancak Allah yolunda kullanılmakla değer kazandığına şahitlik eder. Eğer insan dünyada Allah'ı razı edecek bir yaşam sürmemişse, tek kaybı, sahip olduğu şeyleri geride bırakması değildir. Hırsını yapıp peşinden koştuğu herşeyi geride bırakmıştır, ama o değerlerin herbiri hak ve doğru yolda kullanılmamanın sorumluluğunu o insana yüklemişlerdir. O zaman insan dünyaya ait hiçbir şeyi yanında götüremediği gibi kazandıklarının günahların kendisine getireceği azabı da karşısında bulacaktır. Bu nedenle dünyasını ahiretle değişmeyi reddeden insan, nasıl bir kayıp ve zarar içinde olacağını çok iyi düşünmeli ve Allah'ın azabından sakınmalıdır.


"ıkinci Kayıp: Emanette hıyanet cezasını çekeceksin. Çünkü en kıymetdar âletleri, en kıymetsiz şeylerde sarfedip nefsine zulmettin..."

Allah'ı ve dini gözardı ederek yaşayan bir insanın ikinci büyük kaybı, kendisine verilen emanete ihanet etmesinden dolayı ahirette ve dünyada çekeceği azaptır.

Çünkü bu dünyaya ait olan her nimet, Allah'ın insanlara bir emanetidir. ınsan dünyaya kısa bir süre için gönderilmiş ve bu hayatta ona verilen herşey, bir süre sonra geri alınmak üzere kendisine verilmiştir. Örneğin insanın bedeni kendisine bir emanettir, ölüm anında bu emaneti Allah'a teslim ederek O'nun huzuruna çıkar. Dünyadaki malları da kendisine Rabbimizden bir emanettir. Ölüm anında bu emaneti de Allah'a geri teslim eder.

Bunun gibi dünyada insanların emrine verilen herşey, insana sonsuza kadar değil, sadece belli bir süreliğine, hayırlı ve faydalı işlerde kullanması için ona emanet edilmiştir. Kendisine verilen mülkün veya bedenin Allah'tan bir lütuf olduğunu kabul etmeyen ve Allah rızası için kullanmayan bir kişi, yaptığı bu ihanetin ahirette mutlak bir karşılığı olacağını bilmelidir.


"Üçüncü Kayıp: Bütün o kıymetdar cihazat-ı insaniyeyi, hayvanlıktan çok aşağı bir derekeye düşürüp, hikmet-i ılahiyeye iftira ve zulmettin."

ınsan fıtratına uygun davrandığında çok değerli bir varlık haline gelir. Çünkü Allah insana bütün varlıkların en üst mertebesine çıkma imkanı vermiştir. Diğer varlıklarda bulunmayan vicdan, akıl, irade, şuur insana verilmiştir. Bunların insana verilme sebebi Allah'ın gücünü ve varlığını kavrayabilmesi, Allah'ın beğendiği bir ahlakı yaşaması ve diğer canlıların üstlenemeyeği bir sorumluluğu üstlenmesidir.

Bu nedenle insan vicdanını dinleyerek, nefsine karşı iradesini kullanarak, zaaflarına aldırmayarak ve aklını hayır yönünde seferber ederek, Allah katında çok yüksek bir makam sahibi olabilir. Dünya üzerinde insana verilen imkanlar, hiçbir varlığa verilmemesine rağmen, insanın Allah'ı inkar etmesi ve unutması tarifi mümkün olmayan bir ahlak bozukluğudur. Dolayısıyla insan gafil bir hayat yaşadığı zaman tüm canlılardan daha aşağı bir varlık haline gelir.



"Dördüncü Kayıp: Acz ve fakrın ile beraber, o pek ağır hayat yükünü, zaîf beline yükleyip kayıp ve ayrılık sillesi altında daim feryat edeceksin."

ınsan eğer iman yerine inkarı seçerse, hiç tahmin etmediği kadar ağır bir yükün altına girer. Çünkü dünya çok fazla eksiği ve kusuru olan bir mekandır. Bu eksiklikler ve kusurlar sadece Allah'a sığınan, Allah'ı dost edinen insanların kaldırabileceği bir yüktür. Ancak bütün hayatının sonsuz bir akıl tarafından yönlendirildiğini, herşeyde bir hayır olduğunu bilmeyen bir insan, çok büyük zorluklarla karşılaşır.

Böyle bir insan için ölüm, kaza, sakatlık, hastalık, aksilik, başarısızlık, sıkıntı her biri ayrı birer felakettir. Bu zihniyette olan bir insan, tüm bu zorlukları tek başına ve kendi gücüyle halletmek zorunda olduğunu zanneder. Bu da ona büyük bir azap, sıkınıtı ve acı verir. Çünkü insan son derece aciz ve zayıf yaratılmış bir varlıktır. ımanın gücü olmassa, her insan dünyanın bu ağır yükü altında kısa sürede ezilir.



"Beşinci Kayıp: Hayat-ı ebediye esasatını ve saadet-i uhreviye levazımatını tedarik etmek için verilen akıl, kalb, göz ve dil gibi güzel hediye-i Rahmaniyeyi, Cehennem kapılarını sana açacak çirkin bir surete çevirmektir.

Yukarıda da belirtiğimiz gibi akıl, kalp, göz ve dil gibi insana verilen tüm özellikler ancak Allah yolunda kullanıldığında bir değer kazanır. ınsan bunları Kuran'a uygun bir şekilde kullandığında, kainatın çok büyük sırlarına vakıf olan, Allah'a yakın, güçlü bir varlık haline gelir. Ancak aksi durumda tüm bu özellikleri ona çok büyük acılar ve zulümler getirecektir.


Üstad'ın saydığı bu beş nokta samimi olarak tefekkür edildiğinde inkar edenlerin nasıl büyük bir kayıp içinde rahatlıkla anlaşılır. Ancak bir çok insan Allah'ı unutmasının kendisine ne gibi büyük zararlar ve kayıplar getirdiğini düşünmek istemez. Oysa düşünmek istememez onu bu kayıplardan korumaz. Bu nedenle insanların geri dönüşü olmayan bu büyük pişmanlığı yaşamadan önce mutlaka Kur'an ahlakını yaşaması şarttır.


Serap Akıncıoğlu

3

05.09.2006, 15:29

"Evvel yaratilisi düsünür. Der ki: Nutfeden alakaya, alakadan bir çignem ete, bir çignem etten ta insanin yaratilisina kadar olan olusumumuzu görüyorsunuz. Nasil oluyor ki, yaratilisi inkar ediyorsunuz?..

O, onun misli, belki daha kolayidir. Hem Cenab-i Hak, insana karsi ettigi ihsanat-i azimeyi kelimesiyle isaret edip der: "Size böyle nimet eden bir zat, sizi basibos birakmaz ki, kabre girip kalkmamak üzere yatasiniz."

Hem isareten der: Ölmüs agaçlarin dirilip yesillenmesini görüyorsunuz. Odun gibi kemiklerin hayat bulmasini kiyas edemeyip inkar ediyorsunuz. Hem gökyüzünü ve yeri yaratan, gökyüzü ve yerin meyvesi olan insanin hayat ve ölümünden aciz kalir mi? Koca agaci idare eden, o agacin meyvesine ehemmiyet vermeyip baskasina mal eder mi? Bütün agacin neticesini terketmekle, bütün kisimlariyla hikmetle yogrulmus yaratilis seceresini faydasiz ve bos yapar mi zannedersiniz?

Der: kiyamet günü sizi diriltecek zat öyle bir zattir ki, bütün kainat O'nun emrine hazir askeri hükmündedir. Allah'in ol emrine feyekûne karsi tam bir teslimiyet ile boyun eger. Bir bahari yaratmak, bir çiçek kadar ona kolay gelir. Bütün hayvanati icad etmek, bir sinek icadi kadar kudretine kolay gelir bir zattir..."

Üstadım

4

05.09.2006, 15:42

Üstadım, inkar edenlerin bu kayıtsızlığına ve anlayışsızlığına olan hayretini şöyle dile getirmektedir: "Dünyada en hayret edilecek birşey varsa, o da bu inkardır. Çünkü kainatın mevcudatındaki hadsiz intizamat ve hikmetleriyle, vücud ve vahdetine şahitler bulunduğu halde, O'nu görmemek, bilmemek ne derece körlük ve cehalet olduğunu, en cahil de anlar." (Lem'alar, s. 299)

inkar edenler dünyayı sadece bir madde yığınından ibaret olarak görürler, yani sadece gözleriyle gördükleri, kulaklarıyla duydukları şeylerin varlığına inanırlar. ışte bu, onların dünya hayatının yalnızca dışta olanını bilmeleri anlamına gelmektedir. Onun dışında yani duyularıyla algılayamadıkları şeyleri ise inkarcılar kabul etmek istemezler. Üstadım; "Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür." (Mektubat, s. 523; Muhakemat, s.15) sözleriyle inkar edenlerin gerçekleri anlamama sebebini açıklamıştır.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir