Kardeşlerim 24.sözden bir bölümü aktarmak istedim.Gerçekten çok mükemmel..Tüm mahlukat Allahı zikretmekte!! Ablamın bir muhabbet kuşu vardı geçenlerde onlara gittim mübarek bir ötüyor anlatamam ablamda bu durumdan rahatsız yeter başım şişti diyor..dedim abla sen ne yapıyorsun o mübarek zikirhan şu an senin yapmadığın bir şeyi yapıyor!! ne yapıyor dedi.dedim: Rabbini zikrediyor..hiçmi duymuyorsun sesleri subh
anallah,elhamdülillah,Allahuekber diyor!!!! biran ablam şaşırdı gerçektenmi demeye başladı.Tabiki öyle dedim..ablam kuşun ismini zikirhan olarak değiştirmiş şimdi daha bir hürmet ediyor mübarekciğe
kıyılırmı bağrılırmı ya bütün canlılar zerreden güneşe kadar Rabbimizi zikretmekte bizim yapmayı unuttuğumuz şeyi onlar yapmak da!! :cry: :cry: :cry:
Eğer yüksek hakikatları yakından temaşa etmek istersen, git fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. «Ne diyorsunuz?»de. Elbette «Yâ Celil, Yâ Celil, Yâ Aziz, Yâ Cebbar»dediklerini işiteceksin. Sonra deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. «Ne diyorsunuz?» de. Elbette «Ya Cemil, Ya Cemil, Ya Rahîm, Ya Rahîm» diyecekler.Semâyı dinle. Nasıl «Ya Celil-i Zülcemâl»diyor. Ve arza kulak ver. Nasıl «Ya Cemîl-i Zülcelâl»diyor. Ve hayvanlara dikkat et. Nasıl «Ya Rahman, Ya Rezzak» diyorlar. Bahardan sor. Bak nasıl «Ya Hannan, Ya Rahman, Ya Rahîm, Ya Kerim, Ya Lâtif, Ya Atûf, Ya Mûsavvir, Ya Münevvir, Ya Muhsin, Ya Müzeyyin» gibi çok Esmâyı işiteceksin.
Ve insan olan bir insandan sor. Bak nasıl bütün Esmâ-i Hüsnâyı okuyor ve cephesinde yazılı. Sen de dikkat etsen okuyabilirsin. Güya kâinat, azîm bir musika-i zikriyyedir. En küçük nağme, en gür nağamata karışmakla, haşmetli bir letafet veriyor. Ve hâkezâ kıyas et.
(Haşiye): Hattâ bir gün kedilere baktım. Yalnız yemeklerini yediler, oynadılar, yattılar. Hatırıma geldi: «Nasıl bu vazifesiz canavarcıklara mübarek denilir?» Sonra gece yatmak için uzandım. Baktım, o kedilerden birisi geldi, yastığıma dayandı, ağzını kulağıma getirdi. Sarih bir Sûrette «Ya Rahîm, Ya Rahîm, Ya Rahîm, Ya Rahîm»diyerek güya hatırıma gelen itirazı ve tahkiri, taifesi namına reddedip yüzüme çarptı.
Aklıma geldi: «Acaba şu zikir bu ferde mi mahsustur? Yoksa taifesine mi âmmdır? Ve işitmek yalnız benim gibi haksız bir muterize mi münhasırdır? Yoksa herkes dikkat etse bir derece işitebilir mi?»
Sonra sabahleyin başka kedileri dinledim. Çendan onun gibi sarih değil, fakat mütefâvit derecede aynı zikri tekrar ediyorlar. Bidâyette hırhırları arkasında «Ya Rahîm» farkedilir. Git gide hırhırları, mırmırları, aynı «Ya Rahîm»olur. Mahreçsiz, fasih bir zikr-i hazîn olur. Ağzını kapar, güzel «Ya Rahîm»çeker. Yanıma gelen ihvanlara hikâye ettim. Onlar dahi dikkat ettiler, «Bir derece işitiyoruz» dediler. Sonra kalbime geldi: «Acaba şu ismin vech-i tahsisi nedir? Ve ne için insan şivesiyle zikrederler, hayvan lisanıyla etmiyorlar?»
Kalbime geldi: şu hayvanlar çocuk gibi çok nazdar ve nazik ve insana karışık bir arkadaş olduğundan, çok şefkat ve merhamete muhtaçtırlar. Okşandığı vakit hoşlarına giden taltifleri gördükleri zaman, o nimete bir hamd olarak, kelbin hilafına olarak esbabı bırakıp yalnız kendi Hâlık-ı Rahîm'inin rahmetini kendi âleminde ilân ile nevm-i gaflette olan insanları ikaz ve «Ya Rahîm»nidasıyla: Kimden meded gelir ve kimden rahmet beklenir, esbabperestlere ihtar ediyorlar.