Cenab-ı Hakk'ın rızası ihlas ile kazanılır. Lem'alar
ıbadetin ruhu, ihlastır. ıhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır. ışarat-ül ı'caz
“Seytan dedi ki: Yemin ederim ki eger beni kiyamete kadar yasatirsan, pek azi disinda Adem’in çocuklarini kandirip kendime baglayacagim. Allah buyurdu: Git, onlardan gücünün yettigi kimseleri davetinle sasirt. Süvari ve yaya askerlerinle onlara bol bol yaygara (ve vesvese) ver. Mallarina, evlatlarina ortak ol, kendilerine bos vaadlerde bulun. Aslinda seytan insanlara, aldatmaktan baska bir sey vaadetmez. Ey Iblis! Bana teslim olmus ihlasli kullarim üzerinde senin hiçbir etkin ve agirligin olmayacaktir. Onlara, koruyucu olarak Rabbin yeter.” (Isra/62-65)
(ıNşAALLAH)
Dünya islerinde bile güçlü insanlarin yaninda yeralip, tehlikelerden korunmaya çalisirken, seytanin yaklasmaktan bile korktugu, zarar vermekten aciz oldugu, Allah’in ihlasli kullarinin yaninda yer almak iyi bir korunma yöntemi degil mi?
20. yüzyıl insanının önemli problemlerinden birisi duâya ve ibadetlere yanlış mana yüklemektir. Maalesef duâ ve ibadetler, dünyevi netice ve manfaat umularak yapılabilmekte, bu da ibadette mutlaka bulunması gereken "ihlas"ı ortadan kaldırabilmektedir. Said Nursi 17. Lem'a'da (13. Nota), duâ ve ibadetlerde önemli noktalara işaret etmektedir: "Ubudiyet, emr-i ılâhîye ve rıza-yı ılâhîye bakar." diyerek başlar konuya. Ubudiyetin asıl sebebinin emr-i ılâhî olduğunu ve bunun neticesinin rıza-yı ılâhîyi kazanmak olacağını söyler. Ayrıca ubudiyetin meyvesinin uhrevi olduğunu belirterek, ibadetlerden dünyevi fayda ummanın yanlışlığını belirtir. Dünyaya ait netice ve faydaların ubudiyetin yapılmasına neden olmaması gerektiğini anlatır. Böyle bir tavrın ibadeti akim bırakacağını belirtir.