Giriş yapmadınız.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

10.06.2006, 22:52

Eşler, hayat arkadaşının hayalini haramdan korumalı

Eşler, hayat arkadaşının hayalini haramdan korumalı

Hassas konulardan biri “hayali, haramdan koruma tedbiri”dir. ıslam aile kültüründe oldukça önemli bir yer işgal ettiğinden dolayıdır ki, hanımın nikahlısına karşı süslenmesi sevaptır, denmektedir ilmihallerde.. Neden sevaptır?.. Çünkü kendini bakımlı tutarak beyine karşı cazibesini koruyan hanım, beyinin hayalini harama kaymaktan koruyan hanım demektir. ıslam kültüründe hayali haramlardan koruma başarısı, harama kaymayı önleme ibadeti sayılmış, hayırlı hanım ve hayırlı bey tarifi de bu başarıya göre yapılmıştır. Nitekim Peygamber terbiyesiyle büyümüş olan Hazret-i Fatıma validemiz, “Hayırlı hanım nasıl olur?” sorusuna verdiği cevabında: - Hayırlı hanım, hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyen, beyini de haramlarda gezdirmeyen hanımdır! demiştir. Demek kendisi hayalen de olsa haramlarda gezmediği gibi, beyini de gezdirmeyen hanım hayırlı hanım! Aynı soruyu Hazret-i Ali efendimize de sormuşlar: -Hayırlı bey nasıl olur? demişler. Aynı kaynaktan terbiyesini almış olan o yüce insan da kendi nefsine ait kontrolünü şöyle ifade etmiştir: -Hayırlı Bey hayaliyle de olsa haramlarda gezmeyen, hanımını da gezdirmeyen beydir!.. ıslam aile kültüründe hayallerle de olsa haramlarda gezmeme! ve de gezdirmeme! anlayışı, iki taraf için de çok önemlidir.

Çünkü her türlü haramlar önce hayallerle başlar. Öyle ise sonunda harama dönüşecek olan hayale baştan hakim olmalı, harama dönüşmesine fırsat vermeyecek tedbiri taraflar önceden almalılar... Bu ne ile mümkün olur? Hanımla beyin karşılıklı cazibeli davranış ve görüntülerine dikkat etmeleriyle mümkün olur!.. Beyine karşı bakımlı ve çekici tutumuyla etkisini hissettiren bir hanım, beyinin hayalini haramlara itme değil, haramlardan çekme başarısı göstermiş olur... Kendisi hayalleriyle haramlarda gezmediği gibi, beyini de gezdirmeme ibadetinin sahibi sayılır! Hatta bu konuda daha da derinleşerek denebilir ki, haramların her tarafı işgal ettiği devrede bey de, hanım da karşılıklı çekiciliklerini geliştirmeye ciddi şekilde önem vermeli, tepki doğuracak itici davranış ve görüntülerden de kaçınmaya özel bir gayret göstermeliler... Daha derin bir ifadeyle taraflar, karşılıklı tatmin olma ve tatmin etmeyi dini birer mükellefiyet ve mecburiyetleri olarak da görmeliler!..

şunu da unutmamalılar ki, tepkisel davranışlarla aileyi koruyacağını zanneden taraf, kendi kalesine gol atan futbolcuya çok benzer. Kazanma adına kaybetme durumu söz konusu olabilir. Çünkü bir gönülde sevgi tahtı kurmak tepkiyle değil etkiyle olur. ıticilikle değil çekicilikle mümkün olur!.. Öyle ise özellikle dış görünüşüyle çekiciliğini koruyan hanımefendi, sabırlı, hoşgörülü ve sadakatli tutumuyla da etkisini genişletip hakimiyetini her koldan geliştirmesini bilmelidir. Tek kelimeyle aile içinde taraflar, mıknatıs olmalı, birbirlerini itme değil çekme özelliğine özen göstermeliler.

2

10.06.2006, 23:04

Bugün -gün boyu- düşündüğüm bir meseleydi. Yazdıklarınızda benim açımdan oluşan tevafuklar çok olmaya başladı. Keramet okuyanda değil yazandadır.
Yazanda değil yazdırandadır.Elhamdülillah.
Allah Razı olsun.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

3

11.06.2006, 08:15

Hz.Peygamber a.s.m, bir hadis-i şeriflerinde, -ev kemâ kál- (onun dediği gibi demek istiyorum) ashaba bıyıklarını dudakları görünecek şekilde düzeltmelerini, şekillendirmelerini emrediyor ve ekliyor ki "Benî ısraîl'in kadınları bu yüzden zinaya düştü."

Demek her iki taraf da sorumluluğunu bilmeli. Eğer ihtiyaçları olanlar sadece erkekler olsaydı, zinadan çok rıza dışı ilişki, yani tecavüz vakası yaşanırdı. Yoksa, toplumumuzda dahi, zina eden kadının değeri, zina eden erkekten çok daha fazla düşüyor. Kadın aptal mı ki değerini boş yere düşürsün? Hálıkımız daha iyi bilir, Allahû â'lem bissavab.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

11.06.2006, 10:05

insanın mahiyetindeki nefsin arzuları bitmek tükenmek bilmediğinden insanlar(kadın erkek) her an günaha düşme tehlikesi yaşarlar.eger kul ciddi manada bu tehlikenin var olduğunun şuuruyla hal ve harekerlerini ayarlar ve rabbin rızası dışında bir amel yapmanın endişesini vicdanında yaşar ise Allah ın merhametinden mahrum kalmaz zannediyorum
ancak böyle bir endişe taşımayan kul Allah ın onun mahiyetine koyduğun zaafları menfi yönde kullanacak ve günah çamuruna batmaktan kurtulamyacaktır
günah başka bir günah ı doğurur oda bir başkasını (daha büyüğünü) ve burada kısır bir döngü(hayırlı bir şey oluşmadığından kısır dedim yoksa devamlı günah soluklanır böyle bir hayatta)oluşur.
hayırda başka bir hayırı doğurur ve velud bir döngü oluşur
meyelanı şer in kökünü tevbe ve istiğfar kuruturken
meyalanı hayrı besleyen de dua dır

bu iki önemli silahı kullanmayan kul imtihan da başarılı olması çok zor olsa gerek bu nedenle şu asırdaki günahların çoğalması bununla alakalı olsa gerek yoksa dünyada hiç bir günah yokki hem ferd hem aile yi hemde toplumu maddi ve manevi olarak tehdit etmesin ama akıllı insan nasıl oluyorda bu rezillikleri yapabiliyor cevabı risalede var ; his ve arzular akla galebe çalıyorlar

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

5

11.06.2006, 12:00

Alıntı sahibi ""cevat uykan""

Bugün -gün boyu- düşündüğüm bir meseleydi. Yazdıklarınızda benim açımdan oluşan tevafuklar çok olmaya başladı. Keramet okuyanda değil yazandadır.
Yazanda değil yazdırandadır.Elhamdülillah.
Allah Razı olsun.


Risale-i Nur talebelerinin arasında olan tevafuklar,Rabbimizin inayetiyle demek bizlerde de oluyor.
Yazdırana kurban;)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir