Giriş yapmadınız.

1

26.02.2005, 09:03

şaban DÖğEN Kızartılmış tavuk *** Devamı yarın...

şaban DÖğEN

Kızartılmış tavuk

ızmir Uluborlulu Kayhan Kütahya’da havacı başçavuştu. Sosyete hayatı yaşar; dine, diyanete iltifat etmezdi. Babası tâ ızmir’den ziyaretine gidip kapısının zilini çaldığı, oğluna selâm verip hal hatır sorduğu halde evine girmez, ekmeğini yemez, “Baba gel, ekmeğimizi, yemeğimizi ye, çayımızı iç” dese de yukarı çıkmaz, “Gâvurun ekmeği yenmez” deyip çekip giderdi.

Birgün bir başçavuş arkadaşı evine davet etmiş Kayhan’ı. Bir güzel tavuk kızarttırmış, ikram etmiş ona. Yemişler, içmişler. Sonra da kırmızı kaplı bir kitap getirmiş arkadaşı ve okumaya başlamış. Tam gece 12.00’lere kadar. Böyle tam altı gece devam etmiş. Yine tavuk yemiş, çay içmiş, kitap okumuşlar. Fakat her seferinde uyuyup kalırmış Kayhan. Arkadaşı da bıkmadan, usanmadan, sabırla okurmuş. Yedinci gün davet ettiğinde de, Kayhan, “Abi ben gelmeyeceğim. Utanıyorum artık” demiş. “Niçin?” “Uyuyorum hep.”

Sabırlı arkadaşı, “Kayhan, farzet ki senin her tarafın yara bere içinde. Ağrıdan, sızıdan uyuyamıyorsun. Doktora gitsen, o da sana faydalı bir ilâç, bir merhem verse, ilâcı içsen, merhemi sürsen, rahatlar, uyuyup kalır, acıları duymazsın değil mi?”

“Abi, ben şimdi yaralı mıyım?”

“Evet, sen mânen yaralısın. ışte bu kitaplar senin manevî yaralarına bir merhem, ilâç oluyor, onun için uyuyorsun. Yoksa uyuyamazsın.”

“Ver öyleyse şu kitabı” diyor Kayhan. Alıyor ve eve gidip gece geç vakitlere kadar okuyor. Sabah ezanı okunurken kitap bitiyor. Ertesi gün tekrar bitirince, “Başka kitap var mı abi?” diye soruyor Kayhan.

“Var” diyor arkadaşı ve Külliyatı alıp getiriyor. “Heyecan ve merakla beş defa mı, altı defa mı baştan sona okudum, bilemiyorum” diyor Kayhan ve devam ediyor: “Kendi kendime şu kanaate vardım. Demek ben boş yaşıyormuşum bu dünyada. Hanımı çağırdım. ‘Hanım,’ dedim. ‘Bu zamana kadar ne yaptıysak yaptık. Artık bundan sonra 180 derece dönüş yapıyorum ıslâma. Varsan benimle, başım gözüm üstünde yerin var. Yok ben bunu yapamam dersen güzellikle ayrılalım’ dedim. Hanım, ‘Efendi, bu zamana kadar ne dedin de yapmadım’ dedi. Birlikte çarşıya gittik. Başörtüsüne varıncaya kadar ıslâma uygun tesettür kıyafetleri aldık. Kendime de cübbe, takke, tesbih… Artık yarışa girmiştik. ıbadette ve kitap okumakta yarışıyorduk birbirimizle. Kılmadığımız namazları kaza ediyorduk. Bu sıralarda babama bir mektup yazdım. ‘Baba acele gel.’ Mektubu alır almaz babam telâşlanmış. ‘Mutlaka bu çocuğun başına birşey geldi. Yoksa mektubu niye yazsın?’ diyerek acele olarak gelmiş. Zili çalmış, kapıdan başı kapalı biri çıkınca şaşıran babam, ‘Burası Kayhan’ın evi değil mi?’ diye sormuş.

Bakalım sonra neler olmuş, bir sonraki yazımızda da onun üzernde duralım.

26.02.2005

E-Posta: sdogen@ttnet.net.tr



Kaynak

Devamı yarınmış, merakla bekliyoruz,


Belki risaleleri idrakımızın artması için şöyle dua edebiliriz:
20 - Taha Suresi

"Rabbişrahlii sadrii, ve yessirlii emrii"
"Rabbim! yüreğime genişlik ver. ışimi bana kolaylaştır." 25,26


65 - Talâk



"Seyecalullahü ba'de usriyyüsraa"
"Allah bir zorluğun arkasından bir kolaylık yapar." 7



94 - ınşirah



"Fe inne meal usri yüsraa , inne meal usri yüsraa"
" Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır." 5,6


Bir rivayete göre Abdulkadiri Geylani hazretleri şöyle demiştir "Irak'ın sahra ve harabelerinde 25 sene insanlardan uzak kaldım. Benim kimseden, kimsenin benden haberi yoktu. Bazan uzun müddet yemezdim ve "açım açım" diye içimin feryadını duyardım. Bazan üzerime öyle ağırlıklar gelirdi ki, bunlar bir dağın üstüne konsa, tahammül edemeyip, paramparça olurdu. Bu sırada; "Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır, şüphesiz zorlukla beraber kolaylık vardır." mealindeki ınşirah suresinin beşinci ve altıncı ayet-i kerimelerini okuduğumda üzerimdeki ağırlıklar dağılıp, giderdi."


Gayret bizden, tevfık Allah'tan
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

2

26.02.2005, 13:46

:D Kardeş ne bu ya arkası yarın falan...Tv kanalına döndük. :D Neyse akıcı ve ilgi çekici bir hikaye merakla bekliyorum...Allahrazı olsun...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

3

26.02.2005, 17:08

Âmîn ecmain :D , arkası yarın olunca heyecanlı oluyor. Hem şaban abiye ayrılan köşeye sığmamış olabilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

4

27.02.2005, 00:59

slm

evet evet boyle daha cok merak uyandırıyo...Hikaye gerçekten hoş Bakalım finiş nasıl olcak...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

5

27.02.2005, 06:38

Yarın değil bir sonraki yazımızda demiş ya :D . Bugün yazısı çıkmamış.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

6

27.02.2005, 14:25

yaaaaaa :roll: :roll: .Gözlerin nereye bakıyor kardeş.Bizde bugün diye iştahla foruma geliyoruz.Neyse artık kimbilir bir dahaki sayı ne zaman beklicez mecbur...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

7

01.03.2005, 07:22

şaban DÖğEN

Ruh ve kalplerin ilâcı




Cam şişelerin parıltılarına aldanan insan elması bilse hiç bu şişeleri, “Ne kadar parlıyorlar. şeffaf ve güzeller…” diye elmaslara tercih eder mi?

Aklı varsa etmez. “Dünyaya ait işler kırılacak şişe hükmündedirler. Ahirete ait işler ise elmaslara benzerler” der Bediüzzaman. Bir âyete dayanarak da1 ahirzamanın manevî bir hastalığının bile bile, seve seve böyle fani bir dünyayı baki bir âleme tercih etmek olduğuna dikkat çeker.2

Allah da şekle, sûrete, kalıba bakmaz; kalbe, kalpteki niyete ve amellere bakar. ınsan elbet kalıba bakmalı, ama ondan çok daha önemli olan, kalıbı da ayakta tutan kalbe bakmalıdır.

Bir önceki günkü yazımızda dikkat çektiğimiz Kayhan’ın babası oğlunun kapısının zilini çalıp kapıdan başı kapalı biri çıktığında şaşırır, “Burası Kayhan’ın evi değil mi?’ diye sormak zorunda kalır.

Kapıyı açan aslında gelinidir. “Evet, baba” der. “Beni herhalde tanımadınız. Ben sizin gelininizim. Biz ıslâmî hayata girdik de böyleyiz. Buyur eve” der. Baba eve girer. Seccadeyi, takkeyi, tesbihi görüp, gelininden de “Baba biz dinimizi öğrenmek için kırmızı kitapları okuyor, Allah’ımızı, Peygamberimizi, hayatı öğreniyoruz. Birkaç günlük birden de kaza namazı kılıyoruz” sözlerini işitir. O kadar memnun kalır ki, “Kızım, ben abdest alıp iki rekât şükür namazı kılayım” der ve sevinç gözyaşlarıyla namazını eda eder. Bir süre sonra oğlu gelir. “Kayhan’ım!” deyip öyle bir kucaklar ki, sevinç gözyaşları döker, hem ağlar, hem gülerler. Babası sorar:

“Oğlum seni bu hâle sokan ne?”

“Altı tane kızartılmış tavuk baba. Sonra da olan oldu.”

“Oğlum keşke on tane, yüz tane tavuk yeseydin. Ben senin üzerinde az mı durdum? Âlimi, vaizi, hocası daha nicelerini getirdim dinini öğretmek için. Ne kadar uğraştım. Ama birşey yapamadım. Peki, dâvet etsek gelir mi bu arkadaşın?”

“Gelir baba.”

“Öyleyse dâvet et de, gelsin bakalım.”

Gelir arkadaşı. Babası, “Evlâdım, sen ne yaptın da Kayhan’ı bu hâle getirdin?” der.

“Ben bir şey yapmadım amca. Sor oğluna” der. Sonra da Kayhan’a dönüp “Kayhan, ben mi seni bu hâle getirdim, eserler mi?” diye sorar.

“Eserler” der Kayhan. Babasına da dönüp “Yalnız tavukları yediren de o baba!” diye lâtife yapmaktan kendini alamaz.

Babası, büyük bir sevinçle, “Allah razı olsun oğlum senden” deyip şu önemli gerçeğe dikkat çeker: “Benim oğlumu ıslâh eden bir eserin dünyada düzeltemeyeceği insan olamaz.”

Dipnotlar:

1- ıbrahim Sûresi: 3.

2- Hutbe-i şamiye, s. 17.

28.02.2005

E-Posta: sdogen@ttnet.net.tr

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

8

01.03.2005, 11:35

E bu çabuk bitti :roll: . :D Allah razı olsun kardeş.

Alıntı

“Benim oğlumu ıslâh eden bir eserin dünyada düzeltemeyeceği insan olamaz.”

Doğru söze ne denir?ınşaAllah sayesinde düzelen insanlardan olalım...
Ya tozu dumana katacaksın!Yada tozu dumanı yutacaksın!Yutanlardan olmamak dileği ile...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir