Giriş yapmadınız.

1

13.02.2005, 01:41

islam'a olan yolculuğum

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla,

ıslam'a yolculuğum,

Hayatımın ilk yılları


Büyürken çok meraklı, henüz şaşkın bir çocuktum. Sevmeyi ve araştırmayı öğrendim ve her zaman mantıklı göremediğim ve kalbimin kabul etmediği şeylerde soru işaretleri koydum. Bir şeylere güçlü bir şekilde inanmak istedim, fakat neye inanacağımdan emin değildim. Dininin gereklerini yerine getirmeyen bir hrıstiyan ailede büyüdüm ki geldiğim yerde bu sıradandı. Cenaze, evlilik, vaftiz gibi nadir vesilelerle kiliseye giderdik. Luther Protesandık. Bu gerçek bir seçim değildi. Bir çok insan hrıstiyanlığın bu koluna mensuptu, her ne kadar bizim toplumumuzdaki değişik mezheplere bağlı olan bir kaç hrıstiyan daha karizmatikse de.

Büyüdükçe daha çok şaşırdım. Din hakkındaki görüşleri nadiren paylaşıyordum, çünkü ailemde muhafazakar hrıstiyanlar daha dar kafalı ve cahil görünüyordu. Dindar olmayan bir aileden gelmeme, din hakkında asla gerçekten konuşmamış olmamaıza rağmen hala Allah'a inanıyordum. Tek anlayamadığım Hz.ısa (a.s.) mefhumu,kavramı ile ona ibadet, dua eden insanlardı.

Hatıryorum da, Macaristan'dan bir au-pair (yabancı bir ülkedeki aileyle yaşarken buna karşılık onların işlerine yardımcı olan genç, çocuk bakmak gibi...) imiz vardı. O din hakkında -en azından o zamanda- konuşabildiğim bir kaç kişiden biriydi. Gerçekten dindardı, karizmatik dini toplantılara her zaman katılırdı ve sonradan bir misyoner oldu. Ona bir çok sorular sorardım, fakat cevapları beni daha çok zora sokup, olduğundan daha da fazla şaşırttı, kafamı karıştırdı. Allah ve Hz.ısa (a.s.) hakkında konuşurken bir keresinde şöyle dediğini hatırlıyorum : “ Hz.ısa (a.s.) 'ya dua et, sadece günlük işlerin için dua etmek istediğinde Hz.ısa (a.s.) bu mesajını Allah'a iletecektir. Ama gerçekten önemli meseleler için dua ediyorsan, direk, aracısız Allah'a dua edebilirsin.” şüphesiz kafamın karıştığını hissettim. Neden aracısız Allah'a dua edemiyordum da Hz.ısa (a.s.) aracılığıyla dua ediyordum? Ve neden Hz.ısa (a.s.) Allah değilken ben ona ibadet, dua etmek zorundaydım? Gördüğünüz gibi, teslise asla inanmadım. Asla teslisi anlamadım, büyümezden evvel “Tanrı'nın oğlu” ve teslis kavramlarının gerçekten ne manaya geldiği aklıma gelmedi.

ınancımı muhakeme ederken

Kiliseye gitmek -ki çok az gittik- genelde kaçınmaya çalıştığım bir şeydi. Kilisede bulunmak beni suçlu ve zavallı hissettiriyordu ve hepsinin kötüsü; bu, Allah'ın evinde olduğu halde O'nun varlığını asla hissetmedim. Rahibin konuştukları hakkında hiçbir zaman bağlantı kurabildiğimi, idrak ettiğimi hissetmedim ve orada olmak bana sadece problemlerimi, aklımdaki soruları hatırlattı.

Kiliseyle ve “Hz.ısa’yı kabullen” denmesi ile anlaşamamam, kabul etmemem bana zorluklar çıkardı ve bir çok geceler uykularımı kaçırdı. Düşündüm “ Ne yapacağım? Kiliseye göre yapmam gerektiği halde Hz.ısa (a.s.) ‘ya dua etmiyorum ve O’na Rab olarak inanmıyorum , bu yüzden kesinlikle cehenneme gideceğim.” Bütün bu zorluklar ve bu korkak yaşamın etrafındaki düşünceler başka şeyler aramaya başlamama sebep oldu.

Bu beni değişik dinlere götürdü, bunlardan biri Wicca idi. Wicca dinine ne kadar inanmak istediğimle ilgili sorun yoktu (estağfirullah!) , sadece kaplten buna inanamadım. Bütün tuhaf ayinleri, Tanrı ve Tanrıça kavramları bana bir şey ifade etmedi ve hissetim ki bu dinin huzuru bulabileceğim ve inanabileceğim sağlam esasları yoktu. Bu yüzden hrıstiyanlığa dönüş yaptım, Tanrı’ya tevbe ettim. Hrıstiyan akidelerine gerçekten inanamadığım gibi hala huzursuz hissediyordum.


Yeni bir yol buluş

Bir vakit sonra, suçluluk duygularımı ve endişelerimi unutmaya denedim ve en iyi arkadaşımla partilere gitmeye başladım. Çok fazla eğlendik ve bu zamanlarda içimde hissettiğim boşluğu unutmaya çalıştım. Ardından, yaz tatili esnasında, yaz işi vesilesiyle Irak’lı bir delikanlıyla tanıştım. Arkadaş olduk ve neticede anladık ki birbirimiz hakkında hissettiklerimiz var. Onun dini hakkında çok konuşmamış olmamıza rağmen, o yine de bir yolla kalbimde ıslam’a bir kapı açtı.

Onun bazı arkadaşlarıyla tartıştığımızı, bir hrıstiyan olarak, (ya da her ne iseydim…ınancımı nasıl isimlendireceğimden emin değildim…) ilk başta, onların alışagelmedik bakış açıları ve inançlarına inanamadığımı hatırlıyorum. Hz.ısa (a.s.)’nın Allah’ın oğlu olduğuna gerçekten inanıp inanmadığımı sorduklarını hatırlıyorum. Evet dedim, her ne kadar Hz.ısa (a.s.) ‘ya dua, ibadet etmesem de O’nu Allah’ın oğlu olarak görmekte bir mahzur bulmuyordum. Fakat sonra, yalnız başıma otururken bunun üzerine tasavvur etmeye başladım. Hz.ısa’yı (a.s.) Allah’ın oğlu olarak isimlendirdiğimizde biz aslında ne demek istiyorduk ? Bazı hrıstiyanlara sordum ve cevaplarıyla şok oldum. Bir peygamber ve bir insan olarak gördüğüm Hz.ısa (a.s.) ‘nın Allah’ın bir parçası ve Allah’ın kendisi kendisi olduğuna gerçekten inanıyorlardı. Bu “Tanrı’nın oğlu” sözünden tüm anladığım değildi. Aslında, gerçekten manasını bilmeden, büyürken tekrarla bana anlatılan, dediğim o şeylerden sadece birisiydi.

Kafamdakı karışıklık şimdi tamamen bitmişti. Dünya başımın etrafında hızla dönüyordu. ılkinde hrıstiyanların bana anlattıkları ve kendi öğretilerine göre doğru olan şeye inanamadım. Yanılmıştım, hrıstiyanlık hakkında daha fazla okuduktan sonra bu inançtan daha uzaklaşmış gibi hissettim. Bu keşif beni hrıstiyanlığın ötesine baktırdı ve ıslam hakkında okumaya karar verdim, kucaklaşmak istediğim din olduğunu düşünebildiğimden değil, sadece merakımdan daha fazla bilmek istiyordum.


Ben ıslam hakkında daha çok okudukça sorular sormaya başladım. Birdenbire, her şey önceden hrıstiyanken inandığım şeylerle ilgili manalar doğurdu. ıslam’ın nazarında Hz.ısa (a.s.) sadece bir peygamber ve insandı, bu nedenle ilah değildi ve ona dua,ibadet etmek küfür sayılıyordu. Ayrıca ıslam’a göre insanlar günahsız doğuyordu ve atalarının hatalarıyla suçlanamaz, ayıplanamazlardı. Ben asla gerçekten “Hz.ısa (a.s.) ‘nın haç üzerinde bizim günahlarımız için ölmesi” fikrine ve bu sayede Tanrı’nın oğlunu (kendisini, Tanrı’nın bir parçasını) bizim kurtulmuş olmamız için kurban etmesine inanmamıştım. ıslam’ın bana bu iddianin hakikaten yanlış olduğunu anlattığında duyduğum ferahlamayı tasavvur edin. Allah’ın affetmek için kan kurban etmeye ihtiyacı yoktu.



Yeni mücadeleler

Hala, gerçeği bildiğime rağmen gidecek çok yolum vardı. Hala hayatımın şiddetli değişikliklere katlanmak zorunda kalacağıyla yüzleşmek zorundaydım. ılk başta, içimde bu dünya sevgisi ile müslümanın yaşaması beklenen hayat arasında bir çekişme, mücadele vardı. ıslam'daki bir çok kuralı katı, hoşgörüsüz buldum, bir çoğu dinin gereklerini yerine getirmeyen bir avuç müslümanın olduğu küçük bir köyde onları uygulamak zordu.

Bazen erkek arkadaşım ve arkadaşlarımla dışarı giderdim ve bunsuz nasıl yaşayabileceğimi anlayamıyordum. Partilere katılmak ve içmek benim külürümde normal bir şeydi ve bir çok gencin yaptığı gibi. Kendimi bunları yapmazken hayal etmekte sorunlarım oluyordu. Beni mutlu etmedi, henüz vazgeçmeye gönülsüzdüm. Yaşadığım yerde gençlerin pek alternatifi yoktu, bazı çok dindar hristiyanlar hariç ki asla onlarla birlikte olabileceğimi hissetmedim. Dürüst olmak gerekirse, onların ıslam'a olan ilgimi hoş karşılayacaklarını düşünmedim, onların zaten muhafazakar olmayan bir çok hrıstiyanla sorunları olduğu görünürken.




Hayatımda bir çok şey oldu. Erkek arkadaşımın benim memleketimde daha uzun kalmasına izin verilmedi, bu yüzden yurt dışına gitti, ben de taşındım. Daha önce babamla yaşıyordum fakat annemin yaşadığı şehre gidip okumaya karar verdim. Orada, kadınlar için ıslami toplantılar, cemaatler var mı diye sormak için mescidi aradım. Aradıktan sonra en az yüz insan buldum, sonunda bu hoş Sri Lankalı hanımla konuşmaya başladım. Kızının bebeğine isim seçmek için partisi olduğu gibi beni evine davet etti. Ayrıca telefon numaramı beni arayıp tanışan hoş bazı kardeşlere verdi. Sonra, mescidde derslere katılmaya başladım ve sonunda daha önce hiç hissetmediğim huzuru hissettim.

Taşınmama rağmen, ben ve erkek arkadaşım hala birlikteydik, bağlantı halindeydik. Sıkça birbirimizi aradık ve birbirimiz hakkındaki duygularımız değişmemişti. Erkek arkadaşıma arayışım hakkında henüz bahsetmemiştim, çünkü bunu kendi başıma, kendi huzurumla yapmak istedim. Ona anlattığım zaman onun inancının da dönmeye başladığını gördüm ve bana erkek arkadaşım olduğundan dolayı her zaman suçlu hissettiğini anlattı. Beni seviyordu, fakat aynı zamanda Allah'tan yüz çevirmiş gibi hissediyordu. Aslında eskiden çok dindardı ve çok dindar bir aileden gelmeydi (elhamdülillah!), fakat mülteci olmaktan ve hayatı boyunca tahammül etmek zorunda kaldığı bütün zorluklardan ötürü, yavaş yavaş Allah'la olan bağını yitirmeye başladı.

O memleketini bıraktıktan sonra iki yıldan biraz fazla beraber kaldık. Bazı tatillerde birbirimizle buluşmuştuk ve hakikaten evleneceğimize oldukça emindik. Müslüman olduktan sonra, her nasılsa, bunun benim gibi bir müslime için yanlış olabileceğini hissettiğim için ziyaret etmedim.

Tamamen din değiştirmek yaklaşık bir buçuk yılımı aldı. Zaten bir çok yönden müslümandım : ıbadet etmeye başladım, Ramazan boyunca oruç tuttum, uzun etek ve ceketler giydim, arkadaşlarımın yüzde doksanı müslimelerdi, domuz eti yemedim (önceden de yememiştim) ve alkol almayı ve partilere gitmeyi bıraktım. Gayet büyük bir değişimdi, fakat tedricii, basamak basamakdı ve iyi hissettirdi. Erkek arkadaşım nasıl değiştiğimi gördüğünden Allah'a şükrediyordu ve o da kendi inancı, imanı hakkında daha şuurlu olmaya başladı. Dışarı çıkmayı ve partilere gitmeyi bıraktı ve Ramazan boyunca oruç tuttu.


Bir gayr-i müslim olarak uzun zamandır ıslam'ı yaşamama rağmen, sonunda kelime-i şehadet getirmem kısa bir müddet aldı. Ailem, arkadaşlarım, hayatım ve geleceğim hakkında endişeli hissediyordum ve kendime, gerçeği inkara devam edemeyeceğimi telkin etmeyi sürdürüyordum, çünkü kalbimde ve halimde, tavrımda müslümandım. Bu yüzden, sonunda, 28 Eylül 2003'de, genelde gittiğim mesciddeki mikrofonda kelime-i şehadeti söyledim. Herkes ağlıyor, bana sarılıyor hediyeler ( hicab vs.) veriyordu ve bir çok kek ve yiyecek hazırlamışlardı. Hayatımdaki en güzel gündü! Kalbimi gerçeği tasdike açan Allah'a hamd-ü senalar olsun. Allahu ekber!


Yeni bir müslime olmak

Hikaye veya yolculuk burada bitebilirdi ama bitmedi. Sürekli imanımın güçlendiğini hissettim, ailemle bazı acılı mücadeleler yaşamama rağmen. Her şeyi hesaba katarsak, hayat çok güzeldi. Yoksa değil miydi? ıhtidadan bir yıl sonra erkek arkadaşım hakkında şüphelerim olmaya başladı. ış dine gelince yalnız hissettim, çünkü dindar olmaya başlamış olmasına rağmen, din hakkında gerçekten ciddi değildi. Zamanın bir çoğunda dini konular hakkında konuşmaktan kaçınıyordu, asla dini hakkında daha fazla öğrenmek için okumadı, ne zaman ibadet hakkında konuşsak neden yapamadığına dair her türlü bahanesi vardı. ılk başta, ben müslime olunca “başlarım” dedi ve ona bunun müthiş olduğunu söyledim, fakat bu ona bağlıydı. Dinimi değiştirdim ama hiç bir şey olmadı. Ardından evlendikten sonra başlayabileceğini söyledi. Zaman geçtikçe daha çok sinirlerim bozuldu. Ona onun inancının evli olup olmamasına göre değişmemesi gerektiğini söyledim, yarın ölebilirdi ve sonra ne özürü, mazereti olabilirdi? Asla onu dinini yaşamaya itmedim, çünkü bunu benim için yapmasını istemedim, fakat asla dini hakkında pek bir şey yapmakla ilgili görünmedi, fakat sadece Allah en iyi bilir. Beni aşırılıkla suçladı, çünkü, -mesela- ben erkeklerin Cum'a namazına gitmesinin farz olduğunu düşünüyordum.

Korkunç hissettim, çünkü içimde, derinlerde ilişkimizin asla muvaffak olmayacağını bildim. Zaman sonra aramız açılmış görünüyordu, sadece din konusundaki farklı bakışlarımız değil, ayrıca hayatın diğer cihetlerinde. Hala birbirimizi sevmemize rağmen ve hala benimle evlenmeyi isterken benim ciddi şüphelerim başlamıştı .

Sonunda yüksek okulu bitirdim ve boş bir yılım oldu. Bir süre çalıştım, biraz para biriktirdim ve biraz seyahat ettim. Ayrıca tesettüre girdim ve sonunda erkek arkadaşımla ayrılacak cesareti buldum. Çetin fakat gerekli bir karardı. Kalp kırıcıydı, amma bana sükunet hissi verdi. ışler zorlaştığında beni takviye edecek, destekleyecek, dinini yaşayan bir müslümanla evlenmem gerektiğini biliyordum. Hem müslime olmamı aileme kabul ettirmek hem de dinini yaşamayan, bu konuda teşvik ettiğim ama tavsiyemi dinlemeyen bir müslümanla birden uğraşmak çok fazlaydı.

Sık sık kendime gülerim, insanlar nasıl ıslam'a girdiğimi sorduklarında...Çünkü bunu bir kaç kelimede özetlemek o kadar zor ki... Çok ilginç, duygusal, kışkırtıcı düşünceli ve şahane bir yolculuk ve doğru yola iletildiğim için çok mübarek, şanslıyım. Elhamdülillah !

Bu kadar zamanınızı aldığım için üzgünüm kardeşler,

Sizleri Allah rızası için seviyorum.

Selam ile...

KAYNAK

Not: Tercümedir. Hakiki tercüme değil de hadi meal diyelim, gece vakti hikayenin sonuna doğru kelime kelime gözetilir mi dedim, yazdım geçtim :) .Modlar uzun alıntı yerine link vermeli diyerek silmesin diye not düşeyim dedim.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

2

19.02.2005, 07:32

Bu arada bu hikaye www.gawaher.com forumda yazmakta olan "Wardatul Islam" rumuzlu kardeşin müslüman oluş hikayesidir. Kendisi forumda yazanlardan. Türkiye'yi de ziyaret etmiş. Bir başka ziyaret de düşünüyormuş, ıstanbul'a,Konya'ya vs.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir