İnsan bazı şeyleri istemediği zaman kendisini biraz zorlarsa, yani istekli gibi hayaller kurarsa, Allah ona bunları nasip edebilir. Çünkü hadis-i şeriflerde belirtildiği üzere kalpler Allah’ın (c.c.) elleri arasındadır, onları istediği yöne çevirebilir. Hidayet Allah’tandır. Yine ayeti kerimelerde (İnsan suresi 30, Tekvir suresi, 29) belirtildiği üzere Allah (c.c.) dilemedikçe biz dileyemeyiz. Vahdaniyet murakabesi bu açıdan kalbi dua mesabesindedir. Allah (c.c.) elbette dualara icabet edendir.
İnsan nefsini Allah’ta (c.c.) fani etmek istediğinde büyük bir zevke gömülür. Kendinden adeta geçer. Nasıl içki içen insanlar alkol yardımı ile benliklerini uyuşturduklarında bu halden büyük bir zevk alırlarsa fenafillâh halleri de böyledir. Belki binlerce kez daha zevklidir. İnsanın iradi olarak Allah’ın (c.c.) rızası yolunda nefsinden geçmesi, âlemlerin yaratıcısı tarafından daha dünyada iken fena zevki ile ödüllendirilir. Bunun ahretteki karşılığını ise bilememekteyiz.
Fenafillâh zevklerini anlatmak ise imkânsızdır. Çünkü haller sözlerle anlatılamaz.
Nefis, anasır-ı erbadan (toprak, su, hava, ateş) yaratılmıştır. Anasır-ı erba ise Allah’ın (c.c.) ‘Ol’ emri ile yokluktan meydana gelmiştir. Dolayısıyla nefsin eğilimi dünyaya ve yokluğa doğrudur. Allah’ın (c.c.) rızasına girmesi zordur. Kişinin nefsine vahdaniyet murakabesini uygulaması ise Allah’ın rızasını celbeder. Allah (c.c.) sofinin kendi elleri ile nefsinin boğazını sıkmasını rızasıyla ödüllendirir. Allah’ın rızasının olduğu şeyler ise hem dünyada hem de ahrette ödüllendirilir.
Vahdaniyet murakabesi insanın nefsinden soyunması, nefsini etkisiz hale getirmesi ile yapılmaya başlanır. Bunun için çok şey düşünmeye gerek yoktur. Kendinizi mezarlığa yerleştirip vücudunuzun çürüdüğünü ve sadece iskeletinizin kaldığını varsaymanız yeterlidir. Hatta iskeletinizin kemikleri de yavaş yavaş çürümeye, toprağa karışmaya başlamaktadır. Bu hali zihninizde canlandırdıktan sonra sadece Allah’ın var olduğunu diğer bütün varlıkların, evrenin de aslında yok olacağını düşünmenizdir. Bu düşünceleri ruhunuzda uzun süre muhafaza etmeye çalışın. Kendinizi mezarda kemiklerinizi bile çürümüş halde hayalinizde canlandırırken sadece Allah’ın gerçek anlamda var olduğunu düşünmeniz vahdaniyet murakabesinin temelini teşkil eder. Yani vahdaniyet murakabesi iki temel düşünceden oluşmaktadır: Kendini yok etme, Allah’ı var kılma. Bu düşünceler nefse çok ağır geldiği için nefis bunlardan kaçmak isteyebilir. Siz elinizden geldiğince, on beş dakika, yarım saat, bir saat bu düşünceleri hayal dünyanızda canlı tutmaya çalışın, Allahın izni ile hem nefsiniz eriyecek hem de Allah’tan nur ve feyz dalgaları almaya başlayacaksınız. Bu murakabe ile nefsin zamanla beli kırılır. Yine bu düşünceler ruha çok zevkli geldiği için yavaş yavaş haz almaya da başlanır. Çünkü ruh nefsin adeta düşmanıdır. Ten kafesinde de sanki nefsin esiridir. Ruh Allah’tan (c.c.) ilahi bir nefha (soluk) olduğu için O’na kavuşmak ister. Vahdaniyet murakabeleri sırasında nefsin dizlerinin bağı çözüldükçe ruha bir canlanma gelir. Zira bu sırada Allah (c.c.) kuluna da rahmeti, rızası ile de yönelir. Feyz ve nur dalgaları ile o kişiyi sarar ve sarmalar.
Vahdaniyet murakabesi şu ayet-i kerimelere dayanır: ‘O’nun Zatından başka her şey yok olacaktır. (Kasas suresi, 8
’ , ‘Sizin ilahınız tek bir ilahtır. Ondan başka ilah yoktur. (Bakara suresi, 163).’
Vahdaniyet murakabesi en iyi yatakta başını yastığa koyduktan sonra uyumadan önce yapılabilir. Yatağa uzandıktan sonra kişinin kendisini sözünü ettiğimiz şekilde kabirde varsayması çok daha kolaydır. Ayrıca bu durum bütün varlıkları yokluğa verip sadece Allah’ın (c.c.) var ve bir olduğu düşüncesi için de çok uygun bir ortam sağlar.
Bazı kitaplarda vahdaniyet murakabesi için kişinin ölüm sahnesini baştan sona (Azrail Aleyhisselam’ın canı alması, teneşirde yıkanma, namazının kılınması, gömülme, hesap vb.) hayalinde canlandırmasından söz edilse de bu etkili bir yöntem değildir. Zira bu sırada bu murakabenin ikinci temel esası olan Allah’ın varlığının ve tek oluşunun ispatı pek etkisiz kalmaktadır. O açıdan kişinin kendisini mezarlıkta bir mezarda çürümüş halde hayal ederek tek var olan, ebedi olan Allah’ın (c.c.) murakabesini altında olması daha etkili bir yöntemdir. Vahdaniyet murakabesinde amaçlanan şeyleri daha etkili ve verimli bir şekilde gerçekleştirir.
Vahdaniyet murakabesi mülhime nefse ulaşan sofilere uygundur. Diğer alt kademedeki sofilere ağır gelir. Ama onu yaparlarsa bundan büyük kazanç elde ederler.
Sofiler levvame nefiste dünya kadınlarıyla mülhime nefiste cinni dişi şeytanlarla imtihan edilirler.
Mülhime nefse ulaşıp da cinni şeytanların dişileri ile imtihan edilen sofiler için de vahdaniyet murakabesi ilaç gibi gelir. Zira insan her ne kadar zinaya karşı çıksa da cinni şeytanların dişileri tabiri caizse sofiye adeta tecavüz ederler. Ne yapıp edip onu yoldan çıkarırlar. Onun nefsini harekete geçirecek şekilde cinsel tacizlerde bulunurlar. Maksatları zina ile sofinin üzerindeki nur ve feyz dalgalarını yok etmektir. Onu ruhen zayıflatmaktır. Kendilerine esir ve bağımlı hale getirmektir. Ayrıca ruhen zayıflayan sofiyi çarpmak isterler. Yani bazı organlarında kısmi felç halleri meydana getirmek en temel hedefleridir.
Cinni şeytanların mülhime nefisteki sofilere oynamadıkları tiyatro sahnesi kalmaz. Onlara hep sağdan yaklaşırlar. Sofilerin onların hiçbir sözüne ve teklifine zerre kadar kıymet vermesi doğru değildir. Yaptıkları tehdit ve şantajları ise köpek havlamaları ile bir tutması gerekir.
Nur ve feyz dalgaları şeytanları çok müthiş rahatsız ederler. Mülhime nefse ulaşan sofinin bu nur ve feyz dalgalarını artırması ve belli bir dereceye getirmesi gerekir. Onun için azami derecede ibadetlere ağırlık vermelidir. Bir yandan da nur ve feyz hazinesini dağıtmamak, daha doğrusu elden çıkarmamak için cinni dişi şeytanlara dikkat etmesi gerekir. Erkeğin nefsi vahdaniyet murakabesi sırasında adeta yok olur. Çünkü ölüm düşüncesi hadisi şerifte belirtildiği gibi bütün zevklerin zehridir. Vahdaniyet murakabesi ile bu cinni dişi şeytanların bütün çabaları boşa gittiği gibi bu sırada artan nur ve feyz dalgaları ise onları uzaklaşmaya da mecbur kılar. Telebbüsü rabıta da bu cinni dişi şeytanları uzaklaştırır, ama vahdaniyet murakabesi kadar tesirli değildir.
Vahdaniyet murakabesi ile insanın cinsel isteklerinin yok olması o ana mahsustur. Allah kendi yolunda nefsini fani kılan kulunun cinsel arzularını asla yok etmez. Evliya menkıbelerinden de anlaşılacağı üzere daha da güçlendirir. Çünkü bilindiği üzere cinsel arzu bastırma mekanizması ile artar. Evliya yolundaki insanlar fantezi dünyalarında bile bu tür istekleri bastırdıkları için onların bu konuda güçleri normal insanların üzerindedir.
Emmare ve levvame nefisteki sofiler cinni şeytanlarla çeşitli duyularıyla temasta iseler ve bu yüzden çeşitli sıkıntılar yaşıyorlarsa onlar için bu sıkıntılardan kurtulmada ve rahatlamada en etkili yöntem telebbüsü rabıtadır. Bu nefis makamlarında sofilere vahdaniyet murakabesi ağır gelir ve kullanışsızdır.
Mülhime nefisteki sofi sermayeyi bu cinni dişi şeytanlara kaptırmazsa kısa zamanda nefsi mutmainneye erer. Artık beden ülkesinde kontrolü ele geçirdiği zaman bir telebbüsü rabıta ile veya murakabe çeşitlerinden birisi ile kendisine eziyet etmek için yaklaşan cinni şeytanları uzaklaştırmayı başarabilir.
Mutmainne nefis, ibadetlerden haz alınan bir makamdır. Ayrıca bu makamda nefis Allah’a tam manasıyla tevekkül ettiğinden büyük bir huzuru da yaşar. Oysa mülhimede iken nefis, büyük sıkıntılar içerisindedir. İbadetlerden gerçek manasıyla haz almadığı gibi Allah’a (c.c.) da tam olarak tevekkül etmediğinden artan ibadet hayatını da endişe ile izler. Kısacası mülhime nefis hızla geçilmesi gereken karanlık, basık, dar bir koridor gibidir.
Allah hepimize rızasını nasip eylesin. Amin.
Muhsin İyi