Giriş yapmadınız.

1

05.09.2004, 19:43

Doğruların Öyküsü

YARDIM ıSTEYEN ADAM

Meşakkat dolu geçmişini düşünüyordu. Ne kadar acı ve üzüntülü günlerini, geride bıraktığı hatırına geldi. O günlerde karısının ve masum çocuklarının rızkını hazırlayacak kadar gücü yoktu. Kendi kendine üç kez kulağını okşayan, ruhuna güç veren ve hayatının yolunu değiştiren, kısa fakat tek bir cümle ile fakirlikten ve düşkünlükten nasıl kurtulduğunu düşünüyordu.
O, Resul-i Ekrem (s. a. a)in sahabesinden biriydi. Fakirlik ve yoksulluk ona galip gelmişti. Artık bıçak kemiğe dayandığı bir günde karısıyla müşavere edip durumunu Resul-i Ekrem’e açıklayarak o hazretten mali yardım istemeye karar verdi.
Bu niyetle gitti. Fakat hacetini söylemeden önce Resul-i Ekrem’ in söylediği şu cümle kulağına geldi: “Kim bizden yardım isterse ona yardım ederiz. Fakat bir kimse istiğna gösterip çalışırsa ve hacet elini hiç bir mahluka uzatmazsa Allah onu hiç kimseye muhtaç etmez.” O gün hiç bir şey söylemedi ve evine döndü. Tekrar evine, gölge salmış olan fakirliğin o korkunç hayali ile karşı karşıya geldi. Çaresiz ertesi gün aynı niyetle Resul-i Ekrem’ in meclisinde hazır oldu. O gün de Resul-i Ekrem’ den aynı cümleyi işitti. “Kim bizden yardım isterse ona yardım ederiz. Fakat muhtaç olmayan bir kimse çalışır ve hacet elini hiç bir mahluka uzatmazsa Allah onu hiç kimseye muhtaç etmez.” Bu defa da hacetini söyleyemeden evine döndü. Kendisini aynı şekilde fakirliğin pençesinde zayıf, çaresiz ve güçsüz görünce üçüncü defa aynı niyetle Resul-i Ekrem (s. a. a)in meclisine gitti. Tekrar Resul-i Ekrem(a.s.a)’in dudakları hareket etti ve gönüle kuvvet veren, ruhu tatmin eden cümleyi aynı ahenkle tekrar etti.
ışittiği aynı cümle, bu defa kalbini daha tatmin edici bir şekilde kendini hissettirdi. Kendi güçlüğünün anahtarının aynı cümlede olduğunu anladı. Dışarıya çıktığı zaman daha tatminkar adımlarla gidiyordu. Kendi kendine düşünüyordu. “Yardım için kulların arkasından gitmeyeceğim. Allah’a dayanırım. Vücuduma emanet edilen kuvvet ve istidadımdan faydalanırım, ve Allah’tan beni engellerden kurtarmasını, muhtaç olmayan bir duruma gelmemi, isterim.
Kendi kendine “Elimden ne iş gelir?” diye düşündü. Hemen çöle giderek odun toplayıp getirmenin ve satmanın, yapabileceği bir iş olduğu aklına geldi. Emanet bir balta alarak çöle gitti. Odun topladı ve sattı. Kendi el emeğinin lezzetini tattı. Yavaş yavaş kazanmış olduğu parayla kendisine, balta, hayvan ve diğer iş aletlerini alıncaya kadar diğer günlerde de bu işe devam etti, Bu işi sermaye sahibi olana kadar sürdürdü.
Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.a) ona geldi ve gülümseyerek: “Kim bizden yardım isterse ona yardım ederiz, fakat bir kimse muhtaç olmamaya çalışırsa, Allah onu hiç kimseye muhtaç etmez demedim mi?” buyurdu.
"Tekebbür dini yok eder; iblis de bunun için lanete uğradı. Tamah insanın düşmanıdır; Adem (as) de bunun için Cennetten çıkarıldı. ve çekememezlik (hased) kötülüklerin rehberidir; Kabil hasede kapılarak kardeşi Habil'i öldürdü." imam Hasan (as)

2

05.09.2004, 19:45

MÜSLÜMAN VE BıR KıTAP EHLı

O devirde, Kûfe şehri, ıslam hükümetinin ağırlık merkeziydi. şam hariç diğer bütün ıslam memleketleri, için tüm kararlar ve emirler o şehirden çıkardı. Bu gibi bir şehrin dışında, biri müslüman diğeri bir kitap ehli (Yahudi veya Hrıstiyan veyahut da Zerdüşt) olan, iki kişi yolda karşılaştılar. Birbirlerine gidecekleri yönü sordular. Müslüman Kûfe’ ye gideceği, kitap ehlinin de yakındaki bir yere gitmekte olduğu belli oldu. Henüz bir miktar müşterek yolları olduğu için, birlikte olmayı ve konuşarak gitmeyi uygun gördüler.
Müşterek yol samimiyetle çeşitli sohbet ve müzakerelerle geçti, iki yol ağzına varırken, Kitap ehli şaşırmış bir halde, Müslüman arkadaşının, Kûfe yoluna değil, kendi gittiği yola doğru gelmekte olduğunu gördü. Kitap ehli:
- ”Ben Kûfe’ye gideceğim” demedin mi?
- Evet, dedim.
- Öyleyse niçin bu tarafa geliyorsun? Kûfe yolu diğeridir, diye açıkladı.
- Biliyorum, fakat bir miktar gelip seni uğurlamak istiyorum. Peygamberimiz (s.a.a) buyurdu ki: “ıki kişi aynı yolda birbirleriyle tanışırlarsa birbirlerinde hakları kalır.” şimdi senin bende hakkın var. Boynumdaki bu hakkından dolayı bir kaç adım daha seni uğurlayacağım ve sonra kendi yoluma gideceğim.
Oh!! şimdi anlıyorum, demek Peygamberinizin halk arasında öylesine bir nüfuz ve kudret edinmesi, Dininin kısa bir zamanda dünyaya yayılmasının sebebi; böylesine bir üstün ahlakından dolayı imiş.
Kitap ehlinin hayreti, daha sonraları, Müslüman arkadaşının, zamanın halifesi Ali ibn-i Ebi Talib (a.s) olduğunu anladığında daha da arttı. Ve uzun bir zaman geçmeden bu adam Müslüman oldu ve Hz Ali (a.s)’nin mü’min ve fedakar ashabı arasına girdi.
"Tekebbür dini yok eder; iblis de bunun için lanete uğradı. Tamah insanın düşmanıdır; Adem (as) de bunun için Cennetten çıkarıldı. ve çekememezlik (hased) kötülüklerin rehberidir; Kabil hasede kapılarak kardeşi Habil'i öldürdü." imam Hasan (as)

3

05.09.2004, 19:46

GÖÇEBE ARAP VE RESÛL-ı EKREM (s.a.a)

Yabani bir çöl Arab’ı, Medine’ye girdi ve direk olarak Allah’ın elçisinden (gümüş ve altın) almak için Mescide geldi. ıçeriye girdiği zaman Resul-i Ekrem (s.a.a) ashabı ve dostlarının kalabalığı arasındaydı, hacetini açıkladı ve bir bağış istedi. Resul-i Ekrem (s.a.a) ona bir şey verdi. Fakat o, kani olmayarak onu az buldu bunun üzerine çirkin ve uygunsuz sözler söyleyerek Allah’ın elçisine küstahlık etti, ashap ve dostlar çok öfkelendiler; neredeyse onu linç edeceklerdi fakat Allah’ın elçisi buna engel oldu.
Resul-i Ekrem(s.a.a), sonra onu eve götürerek bir yardımda bulundu. Bu arada Arap, Resul-i Ekrem (s.a.a)’in durumunun, şimdiye kadar gördüğü reis ve devlet adamlarının durumuna benzemediği, onda mal ve mülkün toplanmamış olduğuna yakından şahid oldu.
Göçebe arap razı oldu ve teşekkür etti. O zaman Resul-i Ekrem (s.a.a) ona şöyle buyurdu: “Camide ashabın ve dostlarımın öfkelenmesine sebep olan çirkin ve uygunsuz sözler söyledin. Onlardan sana zarar gelmesinden korkuyorum. Fakat şimdi yanımda teşekkür edici cümle söyledin, acaba aynı cümleyi, sana olan öfkelerinin ve rahatsızlıklarının aradan kalkması için cemaatin huzurunda söylemen mümkün müdür? Arap, “bir sakıncası yok” dedi.
Ertesi gün Arap, mescide geldiğinde oradaydılar. Resul-i Ekrem (s.a.a) cemaate döndü ve buyurdu: “Bu adam bizden razı olduğunu söylüyor. Öyle mi? Arap: öyle dedi. Peygamberle yalnız olduğu zaman söylediği teşekkür cümlesini tekrar etti. Allah elçisinin ashabı ve dostları gülümsediler.
O zaman Resul-i Ekrem (s.a.a), cemaate dönerek şöyle buyurdu: “Ben ve bu gibi adamların misali, devesi ürküpte kaçmakta olan bir adamın misaline benzer. Olayı görenler deve sahibine yardım etmek tasavvuruyla bağırarak devenin arkasından koşarlar. Bunu gören deve, daha çok ürküp daha çok kaçar. Devenin sahibi halka bağırarak: “Kimsenin deveme bir şey yapmasını istemiyorum” der, “devemi hangi yolla terbiye edeceğimi kendim daha iyi bilirim.”
Halk takibi bırakınca, adam gider, bir avuç ot alarak geri döner, sonra yavaş yavaş devenin önüne gelir, böylece, bağırmadan, koşmadan otu göstererek yavaş yavaş devesinin yanına sokulur ve devesinin yularını ele geçirir.
“Eğer dün sizi serbest bıraksaydım, şüphesiz ki bu bedbaht Arap öldürülürdü -ve ne kötü halde öldürülmüş olurdu! Kafir ve putperestlik halinde -fakat size mani oldum ve bizzat yumuşaklıkla onu terbiye ettim”
"Tekebbür dini yok eder; iblis de bunun için lanete uğradı. Tamah insanın düşmanıdır; Adem (as) de bunun için Cennetten çıkarıldı. ve çekememezlik (hased) kötülüklerin rehberidir; Kabil hasede kapılarak kardeşi Habil'i öldürdü." imam Hasan (as)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir