Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek
  • Konuyu başlatan "hy120"

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

1

13.01.2009, 12:55

Kadınları sokağa değil, okumaya ve üretime çağırmalı

adın sosyal hayata katılmayacak mı? Eskiden Müslüman hanımlar sosyal hayatın içinde idi?

Elbette, meşrû zeminlerde, meşrû çerçevede katılabilir. Ama, siyaset dünyasında bunu muhafaza etmek ne derece mümkün? Kaldı ki, bugünkü zedelenmiş ıslâm ahlâkı içinde, erkekler bile izzet ve ahlâkî değerlerini muhafaza edemiyor! Nerede kaldı ki, bu çarpık yapılanmada, hislerin son derece kaygan olduğu siyaset dünyasında...

Dolayısıyla, kadınları, hatta erkekleri dünyaya ve sokağa çağırmaya gerek yok. Teşvik etmeye hiç ihtiyaç yok. Zira, zaten nefis boyutumuz da olduğundan buna meyyal ve teşneyiz.

Öte yandan, artık bütün dünyada evde üretim teşvik görmeye başladı. Hatta, üniversite eğitimi de evde yapılmaktadır. Memurlar da işlerini evden yürütecekler. Kitle iletişim vasıtıları, özellikle bilgisayar ve internet yaygınlık kazandıkça, üretim evlerde yapılacak…

Öyle ise, “Kadınlar evlerinden sokağa çıkıp sosyal hayata katılmaları gerekir!” saçma-sapan bir düşüncedir… şimdi iliklerimize kadar hissedeceğimiz şu sese kulak verelim:

“Zanneder misin ki Müslümanlar dünyayı sevmiyorlar veyahut düşünmüyorlar ki fakr-ı hâle düşmüşler; ve ikaza muhtaçtırlar, tâ ki dünyadan hissesini unutmasınlar?

“Zannın yanlıştır, tahminin hatadır. Belki hırs şiddetlenmiş; onun için fakr-ı hâle düşüyorlar. Çünkü mü’minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir. ‘Hırs gösteren kaybeder!’ durub-u emsâl hükmüne geçmiştir.

“Evet, insanı dünyaya çağıran ve sevk eden esbab çoktur. Başta nefis ve hevâsı ve ihtiyaç ve havassı ve duyguları ve şeytanı ve dünyanın surî tatlılığı ve senin gibi kötü arkadaşları gibi çok dâileri var. Halbuki bâki olan âhirete ve uzun hayat-ı ebediyeye dâvet eden azdır. Eğer sende zerre miktar bu biçare millete karşı hamiyet varsa ve ulüvv-ü himmetten (yüksek gayret ve yardımdan) dem vurduğun yalan olmazsa, hayat-ı bâkiyeye dâvet eden azlara imdat etmek lâzım gelir. Yoksa, o az dâileri susturup çoklara yardım etsen, şeytana arkadaş olursun.” 1

Öte yandan bu milletin fakirliği dinden kaynaklanan bir zühd ve takvadan kaynaklanmıyor. Bilâkis, dinî meseleleri yaşamamasından kaynaklanıyor. Yani, tevekkülü ve kanaati yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Tarih şahit: Müslümanlar ıslâmiyeti anladıklarında, yaşadıklarında dünyanın en modern, en müreffeh, en hakperest, en âdil, en zengin, en yardımsever toplumları olmuşlardır. Örnek mi istersiniz: ışte Asr-ı Saadet. O çapulçu, bedevî, hırsız, dolandırıcı, birbirinin kanını döken, hatta kızlarını diri diri gömecek kadar vahşetteki insanlar, en âdil, en hakperest, en şefkatli, en merhametli insanlar olmuşlardır. ışte Endülüs Emevî, işte Osmanlı… Osmanlı’da yükselme Fatih Sultan Mehmet ile başlar, Kanuni Sultan Süleyman ile son bulur. şeriatın, dinin en çok yaşandığı devre de, o devredir. Demek ki, fakr u zaruret, dindarlıktan veya sokağa çıkmamaktan değildir…

Evet, Müslümanların fakirliği dinlerinden kaynaklanmıyor… Çin ve Hintteki Mecusî ve Berâhime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu (musallatı ve sömürüsü) altına giren milletler bizden daha fakirdirler? Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor…2

Öyle ise, milleti sokağa, oyuna, eğlenceye değil, bilâkis mânevî değerleri anlamaya, özümsemeye, benimsemeye ve yaşamaya teşvik etmelidir. Müslümanların yükselme dönemlerindeki eğitim sisteminde iman temel ders olarak ele alınır, tefekkür ve ibadetlerle pratiğe geçirilerek detaylı bir şekilde işlenerek özümsenirdi.

Tahkikî iman elde edildiğinde hayatın her katmanında, her safhasında, her söz, fiil ve davranışta tezahür eden bir sır olur. Ve o iman sahibi, kâinata meydan okuyabilir!


Dipnotlar: 1- Lem’alar, s. 126.; 2- A.g.e.

13.01.2

ali ferşatoğlu

dide_nur

Orta Düzey

Mesajlar: 285

Meslek: iman ve Kur'an hizmetkarı

Hobiler: hayırlı olan her şey

  • Özel mesaj gönder

2

13.01.2009, 17:51

Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış;
yuvalarına dönmeli

Hâşiye 1
"Mim"siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. şer’-i ıslâm onları

Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;

Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı

Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.

Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.

şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri. Hâşiye 2

Memnu’ heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.


Hâşiye 1
Tesettür Risâlesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkumiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedi mahkum ve mahcup eylemiş.

Hâşiye 2
Nasıl meyyite bir karıya nefsani nazarla bakmak nefsin dehşetli alçaklığını gösterir;Öyle de rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine bakmak ,ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür.

Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arabca bir ifadesi ) (Lemaaat)

Ey bu yerlerin Hâkimi! Senin bahtına düştüm. Sana dehâlet ediyorum ve sana hizmetkârım ve senin rızânı istiyorum ve seni arıyorum

hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek
  • Konuyu başlatan "hy120"

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

4

14.01.2009, 09:18

Mim"siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış.


hakikatende öyle bakın etrafınıza, çelışan bayanlar aynı işi yapan erkeklere göre çok daha az ücret alnaktadır..
hy120 nickim değişti

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

5

14.01.2009, 13:07

Allah razi olsun..
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

6

14.01.2009, 14:17

Alıntı

Öte yandan bu milletin fakirliği dinden kaynaklanan bir zühd ve takvadan kaynaklanmıyor. Bilâkis, dinî meseleleri yaşamamasından kaynaklanıyor. Yani, tevekkülü ve kanaati yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Tarih şahit: Müslümanlar ıslâmiyeti anladıklarında, yaşadıklarında dünyanın en modern, en müreffeh, en hakperest, en âdil, en zengin, en yardımsever toplumları olmuşlardır. Örnek mi istersiniz: ışte Asr-ı Saadet. O çapulçu, bedevî, hırsız, dolandırıcı, birbirinin kanını döken, hatta kızlarını diri diri gömecek kadar vahşetteki insanlar, en âdil, en hakperest, en şefkatli, en merhametli insanlar olmuşlardır. ışte Endülüs Emevî, işte Osmanlı… Osmanlı’da yükselme Fatih Sultan Mehmet ile başlar, Kanuni Sultan Süleyman ile son bulur. şeriatın, dinin en çok yaşandığı devre de, o devredir. Demek ki, fakr u zaruret, dindarlıktan veya sokağa çıkmamaktan değildir…


Yazar ne güzel yazmış ,

Paylaşım için Allah razı olsun abi,
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


hy120

Profesyonel

  • "hy120" bir erkek
  • Konuyu başlatan "hy120"

Mesajlar: 654

Konum: usak

Meslek: esnaf

  • Özel mesaj gönder

7

14.01.2009, 14:54

Alıntı sahibi ""zamane_gençlik""

Alıntı

Öte yandan bu milletin fakirliği dinden kaynaklanan bir zühd ve takvadan kaynaklanmıyor. Bilâkis, dinî meseleleri yaşamamasından kaynaklanıyor. Yani, tevekkülü ve kanaati yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Tarih şahit: Müslümanlar ıslâmiyeti anladıklarında, yaşadıklarında dünyanın en modern, en müreffeh, en hakperest, en âdil, en zengin, en yardımsever toplumları olmuşlardır. Örnek mi istersiniz: ışte Asr-ı Saadet. O çapulçu, bedevî, hırsız, dolandırıcı, birbirinin kanını döken, hatta kızlarını diri diri gömecek kadar vahşetteki insanlar, en âdil, en hakperest, en şefkatli, en merhametli insanlar olmuşlardır. ışte Endülüs Emevî, işte Osmanlı… Osmanlı’da yükselme Fatih Sultan Mehmet ile başlar, Kanuni Sultan Süleyman ile son bulur. şeriatın, dinin en çok yaşandığı devre de, o devredir. Demek ki, fakr u zaruret, dindarlıktan veya sokağa çıkmamaktan değildir…


Yazar ne güzel yazmış ,

Paylaşım için Allah razı olsun abi,



yazar güzel yazıyor yazmasına da, baslık biraz fazlaca çarpıcı..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir