Giriş yapmadınız.

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın
  • Konuyu başlatan "duygu"

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

1

08.08.2008, 09:12

nefis muhasebesi-1

nefis muhasebesi-1

Büyük islâm âlimi imâm-ı Muhammed Gazâlî “rahmetullahi aleyh” [450] hicrî senesinde Tus şehrinde tevellüd etmiş, 505 [m. 1111] senesinde, yine orada vefât etmişdir. Yüzlerce kitâbı içinde, son yazdığı (Kimyâ-i se’âdet) ismindeki kitâbında, dördüncü rüknün altıncı aslında, fârisî olarak buyuruyor ki:

Enbiyâ sûresi, kırkyedinci âyetinde meâlen, (Kıyâmet günü terâzî kuracağım. O gün, kimseye zulm edilmiyecekdir. Herkesin, dünyâda yapmış olduğu zerre kadar iyilik ve kötülüklerini meydâna çıkarıp, terâzîye koyacağım. Herkesin hesâbını yapmağa yetişirim) buyurdu. Bunu haber verdi ki, herkes dünyâda kendi hesâbına baksın. Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki: (Akllı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp, birincisinde, yapdıklarını ve yapacaklarını hesâb eder. ıkincisinde, Allahü teâlâya münâcât eder, yalvarır. Üçüncüsünde, bir san’atde veyâ ticâretde çalışıp, halâl para kazanır. Dördüncüsünde, istirâhat eder ve mubâh olan şeylerle kendini eğlendirip, harâm şeyleri yapmaz ve onlara gitmez). ıkinci halîfe, Ömer-ül-Fârûk “radıyallahü anh”, [23 senesinde Medîne-i münevverede vefât etdi. Hucre-i se’âdetdedir] buyurdu ki, hesâbınız görülmeden evvel, kendinizi hesâba çekiniz! Allahü teâlâ, meâlen buyurdu ki: (şehvetlerinizi, [ya’nî nefsin arzûlarını] harâmlardan almamağa uğraşınız ve bu cihâdda sebât ediniz, dayanınız!). Bunun içindir ki, din büyükleri, bu dünyânın bir pazar yeri gibi olduğunu ve burada, nefs ile alış-verişde olduklarını anlamışlardır. Bu ticâretin kazancı Cennetdir. Ziyânı da Cehennemdir. Ya’nî kârı, ebedî se’âdet, ziyânı da, sonsuz felâketdir. Bunlar nefslerini, ticâretdeki ortak yerine koymuşlardır. Ortak ile, önce şartnâme yapılır, sözleşilir. Sonra, işlerine, sözünde durup durmadığına dikkat edilir. Nihâyet hesâblaşılıp, hiyânet yapmışsa mahkemeye verilir. Bunlar da, nefsleri ile, bir ortak gibi, sıra ile şu işleri yaparlar: şirket kurmak, onu murâkabe edip gözetmek, muhâsebe, ya’nî hesâblaşmak, mu’âkabet ya’nî cezâlandırmak, mücâhede ya’nî onunla uğraşmak ve muâtebet ya’nî onu azarlamakdır:


devamı var..
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın
  • Konuyu başlatan "duygu"

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

2

08.08.2008, 09:15

nefis muhasebesi-2

1 - Birinci iş, şirket kurmakdır. Ticâret ortağı insanın para kazanmakda ortağı olduğu gibi, ba’zan da, hıyânet yapınca, düşmanı olur. Hâlbuki, dünyâda kazanılan şeyler, muvakkatdir. Aklı olan, buna kıymet vermez. Hattâ, ba’zıları, (Geçici olan hayr, sonsuz kalan şerden dahâ kıymetsizdir) dedi. ınsanın herbir nefesi, kıymetli bir cevher gibidir ki, bunlardan bir hazîne yapılabilir. Asl bunu hesâb etmek îcâb eder. Aklı olan kimse, hergün, sabâh nemâzından sonra, hâtırına hiçbirşey getirmeyip, ortağı olan nefsine demelidir ki: (Benim sermâyem, yalnız ömrümdür. Başka birşeyim yokdur. Bu sermâye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes, hiçbir şeyle tekrâr ele geçemez ve nefesler sayılıdır, azalmakdadır. Ömr bitince, ticâret sona erer. Ticârete sarılalım ki, vaktimiz azdır ve âhıret uzun ise de; orada ticâret ve kâr olmaz. Bu dünyâ günleri, o kadar kıymetlidir ki, ecel gelince, bir gün izn istenir, fekat ele geçmez. Bugün, bu ni’met elimizdedir. Aman nefsim, çok dikkat et de, bu büyük sermâyeyi elden kaçırma! Sonra ağlamak, sızlamak, fâide vermez. Bugün, ecelin geldiğini, dahâ bir gün müsâ’ade etmeleri için, yalvardığını, sızladığını ve sana, bir gün bağışladıklarını ve şimdi, o günde bulunduğunu farz et! O hâlde, bu günü elden kaçırmakdan, bununla, se’âdete kavuşmamakdan dahâ büyük ziyân olur mu? Yarın ölecekmiş gibi, dilini, gözlerini ve yedi a’zânı harâmdan koru!

Cehennemin yedi kapısı var, demişlerdir. Bu kapılar senin yedi uzvundur. Bu uzvları harâmdan korumaz isen ve bugün ibâdet yapmaz isen, seni cezâlandırırım! Nefs âsî, emrleri yapmak istemez ise de, nasîhat dinler ve riyâzet yapmak, istediklerini vermemek, ona te’sîr eder. ışte nefs muhâsebesi böyle olur. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Akllı kimse, ölmeden önce hesâbını gören, ölümden sonra kendisine yarıyacak şeyleri yapan kimsedir). Bir kerre de buyurdu ki: (Yapacağın her işi, önce düşün, Allahü teâlânın râzı olduğu, izn verdiği bir iş ise, onu yap! Böyle değilse, o işden kaç!). ışte hergün, nefs ile böyle şartlaşmalıdır.


devamı var
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın
  • Konuyu başlatan "duygu"

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

3

08.08.2008, 09:16

nefis muhasebesi-3

2 - ıkinci iş, murâkabedir. Ya’nî, nefsi kontrol etmek, ondan gâfil olmamakdır. Ondan gâfil olursan, kendi şehvetlerine ve tenbelliğine döner. Allahü teâlânın, her yapdığımızı, her düşündüğümüzü bildiğini unutmamalıyız. ınsanlar, birbirinin dışını görür. Allahü teâlâ ise, hem dışını, hem içini görür. Bunu bilen bir kimsenin, işleri ve düşünceleri edebli olur. Buna inanmıyan kâfirdir. ınanıp, muhâlefet etmek ise, büyük cesâretdir. Allahü teâlâ meâlen buyuruyor ki: (Ey insân! Seni her ân gördüğümü bilmiyor musun?). Bir Habeş, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin huzûruna gelip, (Çok günâh işledim. Tevbem kabûl olur mu?) dedikde, (Evet, olur) buyurdu. O günâhları işlerken, O, görüyor mu idi? dedi; (Evet) buyurunca, Habeş, bir âh! çekdi ve yıkılıp cân verdi. Îmân ve hayâ böyle olur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Allahü teâlâyı görür gibi ibâdet ediniz! Siz, Onu görmüyorsanız da, O sizi görüyor). Onun gördüğüne inanan, Onun beğenmediği birşeyi yapabilir mi? Büyüklerden biri, bir talebesini, başkalarından dahâ çok severdi. Ötekiler, bu hâle üzülürdü. Her birine bir kuş verip, (Bunu, kimsenin görmediği bir yerde kesip getiriniz) dedi. Hepsi tenhâ bir yerde kesip getirdi. O talebe ise, kesmeden getirdi. (Niçin sözümü dinlemedin, cânlı getirdin?) buyurdukda, (Kimsenin görmediği bir yer bulamadım. O, heryeri görüyor) dedi. Diğerleri, bunun müşâhede makâmında olduğunu anladılar. Mısr mâliye nâzırının zevcesi olan Zelîha, Yûsüf aleyhisselâmı, kendisine çağırınca, önce kalkıp büyük olduğunu sandığı, bir heykelin yüzünü örtdü. (Bunu, niçin örtdün?) buyurdukda, ondan utandığım için, dedi. (Sen, bir taş parçasından utanıyorsun da, ben yerleri ve yedi kat gökleri yaratan, Rabbimin görmesinden utanmaz mıyım?) buyurdu. Biri, Cüneyd-i Bağdâdîden (207-298 [m. 910] Bağdâdda) “kuddise sirruh” sorup, (Sokakda, kadınlara, kızlara bakmakdan kendimi men’ edemiyorum. Bu günâhdan kurtulmak için ne yapayım?) dedikde, (Allahü teâlânın seni, senin o kadını görmenden dahâ çok gördüğünü düşün!) buyurdu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Allahü teâlâ, Adn ismindeki Cenneti, şu kimseler için hâzırladı ki, günâh işliyecekleri zemân, Onun büyüklüğünü düşünüp, Ondan hayâ ederek, günâhlardan kaçınırlar).
[Kadınların, saçları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkmaları harâmdır. Îmânı olan kadınlar, Allahü teâlânın gördüğünü düşünmeli, yabancı erkeklere çıplak görünmemelidir]. Abdüllah ibni Dînâr “radıyallahü anh” diyor ki, Ömer “radıyallahü anh” ile Mekke-i mükerremeye gidiyorduk. Bir çoban sürüsünü dağdan indiriyordu. Halîfe “radıyallahü anh” buyurdu ki, bu koyunlardan birini bana sat! Ben köleyim. Bunlar benim malım değil, dedi. Efendin ne bilecek, kurt kapdı dersin! O bilmezse, Allahü teâlâ biliyor ya, deyince, Ömer, “radıyallahü anh” ağladı ve efendisini bulup, bu köleyi satın aldı ve âzâd etdi ve (Bu sözün, seni bu dünyâda âzâd etdiği gibi, o cihânda da âzâd eder) buyurdu


devamı var
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın
  • Konuyu başlatan "duygu"

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

4

08.08.2008, 09:18

nefis muhasebesi-4

3 - Üçüncü iş, amellerden sonra yapılacak muhâsebedir. Her gün yatarken, o gün yapdığı işler için nefsi hesâba çekmeli, sermâyeyi, kârdan ve zarardan ayırmalıdır. Sermâye farzlardır. Kâr da, sünnetler ve nâfilelerdir. Ziyân ise, günâhlardır. ınsan, ortağına aldanmamak için, onunla hesâblaşdığı gibi, nefse karşı dahâ uyanık davranmak lâzımdır. Çünki nefs, çok hîleci ve yalancıdır. Kendi arzûlarını, sana iyi, fâideli gösterir. Her mubâhı bile sormalı, bunu niçin yapdın demelidir. Zararlı birşey yapdı ise, tazmîn etdirmeli, ödetmelidir. ıbnissamed, büyüklerden idi. Altmış hicrî senelik hayâtının hesâbını yapdı. Yirmibirbinbeşyüz gün idi. Âh! Her gün, en az, bir günâh yapmış isem, yirmibirbinbeşyüz günâhdan nasıl kurtulurum? Hâlbuki, öyle günlerim oldu ki, yüzlerce günâh işlerdim, diye düşünerek, bir feryâd edip yıkıldı. Bakdılar, rûhunu teslîm etmişdi.

Fekat, insanlar, kendilerini hesâba çekmiyorlar. Eğer her günâh işledikde, odasına bir kum koysa, bir kaç sene içinde oda kum ile dolar. Eğer, omuzlarımızdaki kâtib melekler, her günâhı yazmak için, bir kuruş isteseydi, malımızın hepsini vermemiz lâzım gelirdi. Hâlbuki, gaflet ile, çeşidli düşünceler ile, birkaç sübhânallah desek, tesbîhi alır, sayar, yüz kerre söyledim deriz de, her gün boşuna, nice şeyler söyleriz, bunları saymayız. Saymış olsak, her gün, binleri aşar. Sonra da, terâzîde sevâb kefesinin ağır basacağını umarız. Bu nasıl akldır. ışte, Ömer “radıyallahü anh”, bunun için buyurdu ki: (Amelleriniz dartılmadan evvel, kendiniz dartınız!). Ömer “radıyallahü anh” her akşam, kamçı ile ayaklarına vurup, bugün niçin böyle yapdın? derdi. ıbni Selâm “rahmetullahi aleyh” odun yüklenmiş taşıyordu. Sen hammal mısın? dediklerinde, nefsimi tecribe ediyorum, bakalım nasıl olacak, dedi. Enes “radıyallahü anh” [91 de vefât etdi] diyor ki, Ömeri gördüm “radıyallahü teâlâ anh”, kendi kendine diyordu ki, (Yazıklar olsun sana ey nefsim ki, sana, emîr-ül-mü’minîn diyorlar. Yâ Allahü teâlâdan kork veyâ Onun azâbına hâzırlan!).
...
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir