Teknoloji sayesinde her konu ile ilgili faklı bilgilere erişirken veya arkadaşlarımızdan gelen sayısız e-posta posta kutumuza düşerken elbette bize gelen her bilginin doğruluğundan 100% emin olmak imkansız. Ancak biraz dikkat ve özen ile hurafeler içeren haber ve e-postaları fark etmek ve bu bilgilerin yayılmasını biraz olsun engellemek mümkün.
* Göndereni belli değil: Size gelen e-posta, gönderen arkadaşınız tarafından yazılmamış, sadece iletilmiş ise ve e-postayı ilk yazan kişinin kimliği belirsiz ise bu durum şüphelenmeye başlamanız için önemli bir neden. Benzer şekilde okuduğunuz, duyduğunuz br haberde haber kaynağının belirli olmaması da önemli bir işaret.
* "Tüm tanıdıklarınıza iletin!": Bu ve benzeri ifadeler içeren tüm e-postalara kuşku ile yaklaşın. Bu taleplerin içeriği "arkadaş listenizdeki herkese gönderin.", "sizin için önemli olan herkese iletin" gibi ılımlı ifadelerden "bu e-postayı ileterek birilerinin hayatını kurtarabilirsiniz." gibi vicdanınızı zorlayan taleplere dek varabilir. Talep ne kadar kışkırtıcı ise şüphelenmekte o kadar haklısınız.
* Kızgınlık, merhamet ve yardım hissi uyandıran içerik: E-posta yalancıları genelde kişilerde bu tip hisler uyandırarak ilettikleri bilgilerin yaygınlaşmasını sağlarlar. Duygu sömürüsü, yardım talebi veya ölüm tehlikesi üzerine kurulmuş e-postalara şüphe ile yaklaşın.
* Komplo teorileri: Kandırıldığını düşünmek bir insanın en ağrına giden ve en hızlı tepki vermesini sağlayacak durumlardan biri. Bu nedenle e-postaları komplo teorileri ile güçlendirmek hurafe yayıcıların sıklıkla kullandığı taktiklerden. Bir hastalığın bulunmuş ama herkesten saklanan tedavi yöntemi, şirketler ve ülkeler arası gizli ortaklıklar, devletin bildiği ama açıklamadığı gizli bilimsel çalışmalar, dünyaya çarpmak üzere olan göktaşları ile ilgili bilgiler içeren e-postaların size gelene kadar ne zamandır kaç bin kişiye çoktan gönderilmiş olduğunu bir düşünün. E-postada yazanlar doğru olsaydı şimdiye kadar bunları ana haber bülteninde duymuş olmanız gerekmez miydi?
* "Bir arkadaşımın başına gelmiş.": Ne zaman olduğu ve kimin başına geldiği belli olmayan olaylar üzerine kurulu e-postalara inanmayın. "İstanbul'da yaşayan bir genç...", "işyerinden bir arkadaşım...", "abimin okulundan bir doktor..." diye başlayan hikayelerin çoğunun yalan olduğunu anımsayın. Eğer size gelen e-posta gerçekten de tüm adres defterinize iletecek denli önemli ve geçerli bir bilgi içeriyorsa, söz konusu kişinin kimliğinin ve olayın olduğu yer ve zamanın belirsiz olması saçma değil mi?
* "İnanılır gibi değil ama doğru!": Gelen zincir e-postada sizi ikna etmeye çalışan ifadeler olması, muhtemelen o e-postanın içeriğinin yalandan ibaret olduğunun en önemli göstergesidir. "Ben denedim doğru", "Bu bir hoax değildir", "%100 gerçek" ifadelerini içeren e-postalara şüpheyle yaklaşın.
* Bilimsel veri ve referans eksikliği: Her ne kadar pekçok e-posta hurafesi bilimsel veri içerir gibi görünse de içinde genelde desteksiz, neden-sonuç ilişkisi eksik ve kendi içinde çelişen bilgiler içerirler. Gelen bir e-postanın içinde verilen bilgilerde güvenilir kaynaklara ilişkin bir referans, intenet adresi veya konuya hakim bir otoritenin adı olmaması içeriklerinin güvenliğinden şüphelenmeniz için iyi bir neden. Elbette aynı şey gazetede veya internette okuduğunuz haberler için de geçerli.
* Yersiz bilimsel jargon: Aldığınız e-postalarda veya okuduğunuz haberlerde geçerli bir referans gösterilmeden herkesin anlamadığı bilimsel terminolojinin kullanılması şüphelenmeniz gereken durumlardan bir diğeri. Hurafe yayıcılar bilgi vermekten kaçınır ama bol bol bilimsel terminoloji kullanarak ürettikleri e-postaların önemli ve ciddi görünmelerini isterler. "Nükleer", "radyasyon", "kanserojen" gibi ifadeler hurafe yayıcıların en sevdikleri sözcüklerdir.
* BÜYÜK HARF KULLANIMI ve ünlem işaretleri!!!!!: Bu tip e-postalar okuyan kişide aciliyet hissi yaratarak en kısa zamanda en fazla kişiye iletilmeyi sağlayacak şekilde tasarlanıyorlar. Büyük harf ve ünlem sayesinde zihinsel olarak alarma geçen alıcı e-postanın içeriğine fazla kafa yormadan içinde sokulduğu aciliyet hissi ile tüm tanıdıklarına bu "önemli (!)" bilgiyi ulaştırmak zorunda hissediyor kendini. Unutmayın, bir zincir e-postanın içinde ne kadar fazla sayıda büyük harf ve ünlem varsa içeriğinin doğru olmama ihtimali de o kadar yüksek.
Peki ne yapmalı?
Bir zincir e-posta aldığınızda öncelikle içerini mantık süzgecinden geçirmeniz yerinde olacaktır. O güne kadar duyduğunuz, öğrendiğiniz somut bilimsel verilerle çelişen bilgiler içeren e-postaları ileterek hurafe yayıcılara alet olmamak için önce e-postanın içerdiği iddiayı teyit etmeye çalışın. Bunun için internet'te pekçok geçerli ve ciddi kaynak mevcut. Bu araştırmayı yaparken hurafelerin yayılma hızını da göz önünde bulundurun. Size gelen bilgiyi teyit edeceğiniz yer referans göstermeden aynı e-maili yayınlayan blog sayfaları değil, güvenli ve geçerli bilgi veren web siteleri olmalı.
İnternet aracılığı ile teyit edemediğiniz haber ve e-postaların aslını anlamak için konunun ehli olan bir kişiye danışmayı deneyebilirsiniz.
Tüm bu araştırmalar sonucunda hala arkadaşlarınızla paylaşmak isterseniz içeriğinden emin olduğunuz haber ve e-postaları ancak bulduğunuz kaynaklara ilişkin internet adresleri ve referans gösterebileceğiz diğer bilgileri de ekleyerek iletin.
Sağlık ile ilgili e-postalarda ise daha da fazla özenli olmak gerekli. Sağlıkla ilgili yanlış bir öneride bulunmak belki de en tamir edilemez hatalardan biri. Tıp çok hızlı ilerliyor ve bir zamanlar doğru olan bilgiler bile bir süre sonra geçerliliğini yitiriyor. Bu nedenle sağlık önerisi içeren bir e-postanın belki de bazı kimselerin hastalanmalarına ve hatta ölmelerine neden olacağını göz önünde bulundurarak bu tip bilgileri yaymaya alet olmamanız yerinde olacaktır.