Giriş yapmadınız.

281

28.10.2006, 06:27

Allah razı olsun devam inşaallah...

282

28.10.2006, 06:43

Sonra, o müddeî, kalbinden der ki: "Yıldızlar çok kalabalıktırlar. Hem dağınık, karma karışık görünüyorlar. Belki onların içinde, müvekkillerim nâmına bir şey kazanırım" der, onların içine girer. Onlara esbâb nâmına, şerikleri hesâbına ve tuğyan etmiş felsefe lisâniyle, nücumperest olan sâbiiyyunların dedikleri gibi der ki: "Sizler, pekçok dağınık olduğunuzdan, ayrı ayrı hâkimlerin taht-ı hükmünde bulunuyorsunuz."

O vakit, yıldızlar nâmına bir yıldız der ki:

"Ne kadar sersem, akılsız ve ahmak ve gözsüzsün ki, bizim yüzümüzdeki sikke-i vahdeti ve turra-i ehadiyeti görmüyorsun, anlamıyorsun. Ve bizim nizâmât-ı âliyemizi ve kavânîn-i ubûdiyetimizi bilmiyorsun. Bizi intizamsız zannediyorsun.

"Bizler öyle bir Zâtın san'atıyız ve hizmetkârlarıyız ki, bizim denizimiz olan semâvâtı ve şeceremiz olan kâinatı ve mesîregâhımız olan nihayetsiz fezâ-i âlemi kabza-i tasarrufunda tutan bir Vâhid-i Ehaddir. Bizler, donanma elektrik lâmbaları gibi, Onun kemâl-i rubûbiyetini gösteren nurânî şâhidleriz ve saltanat-ı rubûbiyetini ilân eden ışıklı bürhanlarız. Herbir tâifemiz, Onun daire-i saltanatında, ulvî, süflî, dünyevî, berzahî, uhrevî menzillerde haşmet-i saltanatını gösteren ve ziyâ veren nurânî hizmetkârlarız.

"Evet, herbirimiz kudret-i Vâhid-i Ehadin birer mu'cizesi ve şecere-i hilkatin birer muntazam meyvesi ve vahdâniyetin birer münevver bürhanı ve melâikelerin birer menzili, birer tayyâresi, birer mescidi ve avâlim-i ulviyenin birer lâmbası, birer güneşi ve saltanat-ı rubûbiyetin birer şâhidi ve fezâ-i âlemin birer zîneti, birer kasrı, birer çiçeği ve semâ denizinin birer nurânî balığı ve gökyüzünün birer güzel gözü olduğumuz gibi, heyet-i mecmûamızda sükûnet içinde bir sükût ve hikmet içinde bir hareket ve haşmet içinde bir zînet ve intizam içinde bir hüsn-ü hilkat ve mevzuniyet içinde bir kemâl-i san'at bulunduğundan, Sâni-i Zülcelâlimizi, nihayetsiz diller ile vahdetini, ehadiyetini, samediyetini ve evsâf-ı cemâl ve celâl ve kemâlini bütün kâinata ilân ettiğimiz halde, bizim gibi nihayet derecede sâfî, temiz, mutî, musahhar hizmetkârları karma karışıklık ve intizamsızlık ve vazifesizlik, hattâ sahipsizlikle ittiham ettiğinden tokata müstehaksın" der.


O müddeînin yüzüne, recm-i şeytan gibi, bir yıldız öyle bir tokat vurur ki, yıldızlardan tâ Cehennemin dibine onu atar. Ve beraberinde olan tabiatı evham derelerine ve tesadüfü adem kuyusuna ve şerikleri imtinâ ve muhâliyet zulümâtına ve din aleyhindeki felsefeyi esfel-i sâfilînin dibine atar. Bütün yıldızlarla beraber, o yıldızEğer göklerde ve yerde Allah'tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harab olup giderdi. (Enbiyâ: 22.) ferman-ı kudsîsini okuyorlar. Ve "Sinek kanadından tut, tâ semâvât kandillerine kadar, bir sinek kanadı kadar şerike yer yoktur ki, parmak karıştırsın" diye ilân ederler.

Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen herşeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın. (Bakara Sûresi: 32.)

Allah'ım, mahlûkatının çokluğu içerisinde birliğinin kandili, kâinatının sergisinde Vahdâniyetinin dellâlı olan Efendimiz Muhammed'e (a.s.m.), onun bütün âl ve Ashâbına salât ve selâm eyle. (Duâ)

kaynak:Asa-yı Musa | ıkinci Kısım | 133

283

29.10.2006, 22:18

Hem güya o Sultan-ı Ezelinin o ağaca verdiği murassâ hediye ve nişanları ve formaları, hususî bayramı ve resm-i küşâdı olan baharda, padişahın nazarına arz etmek için, öyle müzeyyen, mevzun, muntazam, mânidar bir şekil almış ve öyle hikmetli bir şekil verilmiştir ki, herbir çiçeğinde, herbir meyvesinde, birbiri içinde çok vecihler ve delillerle Nakkaşının vücuduna ve esmâsına şehadet ederler.

Meselâ, herbir çiçekte, herbir meyvede bir mizan var. Ve o mizan, bir intizam içinde; ve o intizam, tazelenen bir tanzim ve tevzin içinde; ve o tevzin ve tanzim, bir ziynet ve san'at içinde; ve o ziynet ve san'at, mânidar kokular ve hikmetli tatlar içinde bulunduğundan; herbir çiçek, o ağacın çiçekleri adedince, Hakem-i Zülcelâle işaretler ediyor.

Kaynak:Asa-yı Musa | ıkinci Kısım | 167-168

284

30.10.2006, 08:48

PENGUEN ve POTANSıYEL ENERJı - KıNETıK ENERJı DÖNÜşÜMÜ

ımparator penguenlerinin kuluçkaya yattıkları dönem kutup kışına denk gelir. Erkek penguen yumurta üzerinde kuluçkadayken, dişisi doğacak olan yavrusu için besin bulmaya gider. Kuluçka yeri ile en yakın besin kaynağının arasındaki mesafe bazen 100 kilometreyi geçer. Anne penguen yavru yumurtadan çıkana kadar geçen 4 aylık süre içinde sürekli dolaşarak yavrusu için kursağında besin biriktirir. Anne yumurtadan çıkan yavruyu devreldığında, baba penguen uzun sürecek olan yürüyüşe çıkar.

Penguenler büyük gövdeli olmalarına karşın, yürüyüşlerini zorlaştıracak kadar küçük bacaklara sahiptir. Peki nasıl oluyorda buna rağmen kilometrelerce yürüyebilmektedirler?

Penguenler tıpkı bir hacıyayatmaz gibi sağa sola sallanarak yürürler. Aslında penguenler enerji tasarrufu yapabilmek için sarkaç benzeri bir yürüyüş yapmaktadırlar.

Aşırı kısa bacaklı olan penguenler, yana doğru adımlar atarak kaslarının daha az yorulmasını sağlar. Böylece her adımın sonunda bir sonraki adım için enerji depolarlar. Normal yürümüş olsalar kendi heybetlerindeki bir hayvandan iki kat daha fazala enerji harcamaları gerekirdi. Hayvan sadece yürümeye başlarken enerji harcar, bir de duruken.

Penguenlerin bu özellikleri Allah'ın canlılar üzerindeki şefkat ve merhametinin en büyük delillerinden biridir. Kinetik ve potansiyel enerjinin birbirine dönüşümünü kullanarak enerji tasarrrufu sağlayacak bir yürüyüş yapmak hiç bir pengunenin kendi başına yapabileceği bir şey değildir. Allah ilham etmedikçe, hiç bir penguen potansiyel-kinetik enerji dönüşümünü bilemez ve bunu sağlayabileceği bir yürüyüş tasarlayamaz.





Kaynak
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

285

30.10.2006, 14:10

Allah'ın varlığına delillerden bir tanesi vicadan ve fıtratır. Peki bir insan tasdik ettiği halde vicdanen nasıl izanı olmaz. Yakini olup tasdik etmemeyi enaniyete bağladım,ama bu meseleye aklım bir türlü yatmadı.

Baki selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

286

30.10.2006, 16:36

cevat abicim bu gün dersde yirmi ikinci sözü işledik..Kainatın tek bir sanii olduğunu inanmayan adama burhanlarla anlatılıyor ya ordan bir bölümü eklemek istiyorum:

Öteki adam dedi: "ınanmam, böyle bahsettiğin gibi bir Zât bulunsun ve bütün bu âlemi tek başıyla idare etsin."

Arkadaşı cevaben dedi ki: "Bunu tanımazsak, lâkayd kalsak, menfaati hiç yok; zararı olsa pek azîmdir. Eğer tanımasına çalışsak, meşakkati pek hafiftir; menfaati olursa pek azîmdir. Onun için, Ona karşı lâkayd kalmak hiç kâr-ı akıl değildir."

O serseri adam dedi: "Ben bütün rahatımı, keyfimi onu düşünmemekte görüyorum. Hem böyle aklıma sığışmayan şeylerle uğraşmayacağım. Bütün bu işler, tesadüfî ve karma karışık işlerdir; kendi kendine dönüyor. Benim neme lâzım?"

abi son paragrafta farkettiysen inanmayan serseri adam rahatı Onu düşünmemekte görüyor..mesela biz bu dünyaya Allahu tealaya ibadet etmek için yollanmışız..ibadet bizim vazifemiz..örnek olarak namazı vereyim..namaz kılınca huzur duyuldğunu herkes bilir..ruhumuzun ab-ı hayatıdır o..fakat nefse keyfe ağır gelir..bu ufacık bir ağırlığı çok büyük bir ağırlıkmış gibi görüp arkasındaki mükafatı görmeyiz....yukarıdaki sersem adamda işte böyle..aslında fıtraten ve vicdanen tasdik ediyor ama rahatı inanmamakta buldğunu zannettiğinden Allaha inanmıyor..tesadüftür karma karışıktır deyip kenara çekiliyor..

acizane anladığım bu..karıştırmış olablirim biraz :oops: :)

muhabbetle..

287

30.10.2006, 22:14

Kısaca dertlerini alkolle unutanlardan farkı yok yani.

288

31.10.2006, 10:38

Tüylerdeki tasarım, Charles Darwin'i de çok düşündürmüş, hatta tavus kuşu
tüylerindeki mükemmel estetik kendi ifadesiyle Darwin'i "hasta etmiş"ti.
Darwin, arkadaşı Asa Gray'e yazdığı 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü
düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu. Ama kendimi zamanla bu probleme
alıştırdım" dedikten sonra şöyle devam ediyordu:
şimdilerde ise doğadaki bazı belirgin yapılar beni çok fazla rahatsız
ediyor. Örneğin bir tavus kuşunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta
ediyor.1

Eğer bir kuş tüyünü mikroskop altına alır ve incelersek, karşımıza
olağanüstü bir tasarım çıkar. Tüylerin ortasında hepimizin bildiği uzun ve
sert bir boru vardır. Bu borunun her iki tarafından yüzlerce tüy çıkar.
Boyları ve yumuşaklıkları farklı olan bu tüyler kuşa aerodinamik özellik
kazandırır. Ancak daha da ilginç olanı, bu tüylerin her birinin üzerinde de,
"tüycük" denilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan çok daha küçük
tüylerin bulunmasıdır. Bu tüycüklerin üzerinde ise "çengel" adı verilen
minik kancalar vardır. Bu kancalar sayesinde her tüycük birbirine sanki bir
fermuar gibi tutunur. Bu muhteşem yaratılışı daha yakından görmek için turna
kuşunun tüylerinin yalnızca birisini ele alalım. Bu tek tüyün üzerinde, tüy
borusunun her iki yanında uzanan 650 tane incecik tüy vardır. Bunların her
birinde ise 600 adet karşılıklı tüycük bulunur. Bu tüycüklerin her biri ise,
390 tane çengelle birbirlerine bağlanır. Çengeller bir fermuarın iki tarafı
gibi birbirine kenetlenmiştir. Birbirine çengellerle kenetlenen tüycükler, o
kadar bitişiktir ki, duman üflendiği takdirde bile aralarından geçemez.
Çengeller herhangi bir şekilde birbirinden ayrılırsa, kuşun bir silkinmesi
veya daha ağır hallerde gagasıyla tüylerini düzeltmesi tüylerin eski haline
dönmesi için yeterlidir. Kuşlardaki bu kompleks tasarımı yaratan Yüce
Allah'tır.


'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

289

31.10.2006, 10:44

Allah razı olsun canım..herbiri birer turra gibi o Zat'tan haber veriyor...

Gel, bütün bu ovaları, bu meydanları, bu menzilleri süslendiren şeyler üstüne dikkat et. Her birisinde o gizli zâttan haber veren işler var. âdetâ her biri birer turra, birer sikke gibi, o gaybî Zâttan haber veriyorlar.

Sözler | Yirmi ıkinci Söz | 255

290

31.10.2006, 11:00

Kusura bakmayın ama bu başlıkla baş edemezisiniz. Allah'ın yokluğuna işaret eden hiç bir şey yok ki. Herşey Allah var derken siz buraya her şeyi nasıl yazabilirsiniz ki?

ılginç bir hikayemi anlatayım. Bana üniversiteden bir arkadaşım falanca Allah'a inanmıyo, ateist onunla konuşmasan iyi olur dedi. Gel birlikte konuşalım bakalım ben bilmiyordum dedim.

Neyse arkadaşla konuşurken felsefeden girip sözü Allah inancına getirdim. Tabi bizimki kendi rengini belli etti. Ben dedim ki Allah'ın varlığına inanıyorum çünkü kimse yokluğunu bana ispat edemedi. O bişey söyledi, söylediğinde Allah'ı gösterdim. Öbürünü dedi vesaire derken 3 saat kantinde muhabbet ettik. En sonunda bana dedi ki;

-Tamam pes ettim. Ben o kadar ibadetle ince şeylerle uğraşmamak için gözlerimi kapatmışım. Kendimi kandırmışım. Bunu ilk kez fark etmiyorum ama bu kadar net ilk kez farkettim. Sen beni boşver. Ben yine inanmayım. Başıma bir sürü iş çıkarma dedi.

Ben de dedim ki;

- Akıllı adam ölüme hazırlanır. Sen bilirsin. Zaten sözü sen açmıştın dedim.

Çocuk daha hala beni gördüğü yerde kaçacak delik arar. Yani demek istediğim aslında ülkemizde herkes Allah'ın varlığına bişey demiyor. Yalnız kabul de etmeyenler var. Kabul etmemek ayrıdır, inkar etmemek ayrıdır.

Elhamdülillah, Risale-i Nur küfrün belini kırmış...

291

31.10.2006, 11:51

imanın hadsiz mertebeleri var.
tahlidi iman,tahkiki iman var.
tahkiki imanda üçe ayrılır.
ilmelyakin ,
aynel yakin,
hakkal yakin.

şimdi bu tür deliller bizi taklidden tahkike götürüyor.

ne kadar marifetimiz çoğalsa o kadarda yol almış oluyoruz.

haydi iman mertebelerinden dahada ileri.

şimdi ilmelyakindeyiz.bunu üstünde aynel yakin vardır...

devam edelim.

okuyan okudukça imanını artıracaktır.

292

31.10.2006, 12:47

Mükemmel cevaplar var. Nuraşığı kardeşim, cesaretle devam çok değişik yerden çok güzel yakalmışsın. Bir Damla NUr kardeşimin yazısı ile yakinim arttı. Talha Genç kardeşim meseleyi iyi anladım.

Yunusum ve Abdülkadir Kardeşler söylenenlerin üzerine fazal bir şey ilave etme ğereği duymamış bile.

Sizin varlığınızdan dolayı Allah'a hamd olsun. ıyiki dünyada Nurcular var.
Allah'a emanetsiniz.

Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

293

31.10.2006, 15:32

cevat bu sana iyi gelir oku.

Basar masnuatı görüp de, basiret Sânii görmezse çok garib ve pek çirkin düşer.
Seyyid şerif Cürcani, basireti şöyle tarif eder:

“Kutsî nur ile nurlanmış bir kalbin kuvvetidir ki, kalp bu kuvvet ile eşyanın iç yüzlerini, mânâlarını, hakikatlerini görür.”
Basiret, en kısa ifadesiyle, “kalp gözünün açık olması” demektir. ınsanın gözünde eşyayı görme kabiliyeti, kalbinde de o eşyanın yaratıcısını bilme özelliği mevcuttur. şu var ki, göz görme faaliyetini icra edebilmek için ışığa muhtaç olduğu gibi, kalp de ancak iman nuruyla nurlandığı takdirde basiret sahibi olur, eşyanın iç yüzünü görebilir.

Böyle bir kalp, eserde müessirin sanatını okur, nimette ikram ve ihsanı görür.

Cenâb-ı Hakk’ın lütuflarından haber veren olaylarda, “şükür ve hamd” duygusuyla dolup taşar.

Allah’ın kudret ve azametini sergileyen hadiselerde, kalpte “hayret ve haşyet” hakim olur.

ınsanın o sınırlı aklıyla idrak etmekte güçlük çektiği ulvî ve muhit hakikatler karşısında, kalpte “tekbir” mânâsı hükmeder.


Kalp gözü kapanmış yahut takatten düşmüş insanlar, eşyanın ve hadiselerin sadece dış yüzlerini görürler. Onlara, yaratıcı namına değil, nefis namına bakarlar. Gözün, eşyayı hikmet nazarıyla seyredebilmesi, kalbin temizliğiyle orantılıdır. Kalbin nurlanmasında ilk ve en birinci adım imandır. Sonra sıra ile takva, amel-i salih ve güzel ahlak gelir. Kalp bunlarla nurlanır ve basiret de yine bunlarla ziyadeleşir.

294

31.10.2006, 18:30

Hay Allah. Ne güzel bir cevap. Allah razı olsun.
Tasdik edenin izan edememesini hislerimle baktığımdan anlayamamışım. Biraz kızmıştım. Saçma bir kişilik olarak görmüştüm. ışe gerçek boyutunda bakmak lazım

Dünya benim bildiklerimden ibaret değil. Yada hislerimin gösterdiği istikamet yanlış olabilir.

ılimle süslenmiş akıl... Galiba Risalelerin amacı bu.
Yolum çok uzun

Allah razı olsun.Baki Selam
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

295

14.11.2006, 17:40

Eski ateistler inanmaya başladı

Bilim, Allah’ın varlığını kanıtlayacak.

Dünyanın en önemli gen uzmanı olarak tanınan eski ateist Dr. Francis Collins, “Genetik yapımızın mükemmelliği sadece Allah’ın eseri olabilir. Bilimin ilerlemesi Allah’ın varlığının kanıtlanmasını sağlayacak. ınsanların inançlı olmasını sağlayan genlerin sadece mucizevi bir şekilde aktif hale geldiğini kanıtlayacağız” dedi.

ABD’nin en önemli haber dergileri olarak gösterilen Time, Newsweek ve Wired, bu haftaki sayılarında din konusuna ayırdı. Time, “Bilim ile din rasındaki mücadelenin 21’inci yüzyıla damgasını vuracağını” belirtirken, Newsweek “Dinin siyaset üzerindeki gücü artacak. Laiklik bir çok Batılı ülkede yeniden masaya yatıralacak” yorumunu yaptı. Wired ise dini akımların güçlenmesinin yeni bir ateizm hareketi doğurduğunu ve inanan ile inanmayanlar arasında ciddi bir çatışma yaşanacağını savundu.

ARAşTIRMA BAşLADI

Din konusuna ilişkin en tartışma yaratcak haber dosyası Time dergisinde yayınlandı. Time’a konuşan ünlü ateist Richard Dawkins, evrim teorisini savunarak, “Bilimsel ilerlemeler, insan vücudunu hatta duygu ve davranışlarını genlerin belirlediğini gösterdi. Genetik yapımızdan milyarlarca yıllık bir süreçte değişti ve sonuçta tesadüfen modern insan ortaya çıktı” dedi. Dawkins’in iddialarına yanıt dünyanın en önemli gen uzmanlarından biri olarak gösterilen Dr. Francis Collins’ten geldi. Eskiden bir ateist olan Dr. Collins, 1993’ten bu yana Human Genome Research Institute’un direktörlüğünü yapıyor. Dr. Collins’in öncülüğündeki 2400 kişilik bir ekip 3 milyarlık bir dizilimden oluşan insanın genetik yapısını çözmüştü. Dr. Collins, Time’a yaptığı açıklamalarda, Allah’ın varlığını bilimsel olarak kanıtlayacak bir araştırma başlattıklarını belirterek şöyle konuştu:

* Evrimi savunanlar insanın genetik yapısının yüzde 99’unun maymunlarla aynı olduğunu vurgulayıp duruyor. Ancak farelerle ve yüzlerce farklı türle de yüzde 90 oranında aynı genetik yapıyı paylaşıyoruz.

* DNA ve genetik dizilim üzerine yaptığımız yüzlerce araştırmanın sonucunda “ınsanlar neden Allah’a inanıyor?” sorusunun cevabını bulamadık. Mükkemel genetik yapımızda bizi Allah’a inanmaya iten biyolojik bir yapı bulunmuyor.


Dindarlar giderek güçleniyor

Newsweek dergisi, ABD ve Avrupa’da dinin siyaset üzerindeki etkisinin giderek arttığını demokratik yapıların tehdit altında olduğunu vurguladı. Newsweek’te yayınlanan Londra Üniversitesi’nin araştırması ise dini grupların daha da güçleneceğini demografik verilerle ortaya koydu:

* Avrupa’da nüfusun yüzde 53’ü laik, yüzde 47’si dindar. ıbadet edenlerin sayısı azalıyor.

* Fakat dindar ve muhafazakar aileler, daha fazla çocuk yapıyor. Muhafazakar kesimdeki doğum oranları yüzde 40 daha fazla.

* Sonuç olarak, 2045 yılında dindarların oranı laikleri geride bırakacak. Eğer trend böyle devam ederse 2075’te nüfusun yüzde 63’ü dindar, yüzde 37’si laik olacak.

Vatan
2006-11-07

296

14.11.2006, 17:48

Küfrün beli kırıldı inşaallah. yer düştü. Düşene tekme vurmak lazım!
Allah razı olsun. Müjde gibi geldi.
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

297

14.11.2006, 17:50

Amin ecmain abciim..

müjdeki ne müjde :)

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

298

14.11.2006, 23:54

inanmıcaksınız ama daha forumu açmadan bir kaç saat önce bu başlığa ne oldu diye içimden geçiriyodum bu başlıktan nuraşığına Allah'ın varlığına deliller bitti mi yoksa diye mesaj atacaktım ki, onun da kalbine ihtar edildi başlığı harekete geçirdi :) ...demiştik ya dava bir olunca Rabbim sanki araya manevi telefon koyuyor...şu tevafuklar doğru yolda olduğuma inancımı kat kat arttırıyor... elhamdulillah ala nimet'il iman vel islam...selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

300

01.12.2006, 17:37

ınsan kainatın küçültülmüş halidir deniliyor ya..gerçektende hakikat gözlüğünü takınca öyle olduğunu görüyoruz..gözyaşlarımızın akarsulardan, hayal dünyamızın alemi misalden..(ve daha niceleri..) haber verdiklerini görüyoruz..demek şu zihayatı halketmek ve ona Rab olmak , bütün kainatı kabzai tasarrufunda tutmak lazım gelir..

ne kadar derin meseller ya..

Allahın varlığı okadar açıkki..herşeyde bir turrası var Rabbimizin..o kadar çok turra varki göremiyoruz ..şiddeti zuhurunda gizlenmiş yani..nasıl balık denizdeyken suyun içinde olduunun farkında değilse bizde öyle bir denizin içindeyiz..ve hakikatleri göremiyoruz..

Bu konuyu değerlendir