Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

05.09.2006, 11:15

cemal ve kemal sahibi

Her cemal ve kemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.” cümlesi, Allah için bunun bir ihtiyaç olduğunu göstermez mi?
Aynı cinsten olanlar mukayeseye gelebilir ve muvazene edilebilirler. Mesela elma ile elma, armut ile armut mukayese edilebilir. Amma karpuz ile nar, üzüm ile kayısı muvazene ve mukayeseye gelmez. Ancak her biri kendi şartında ve özelliklerinde değerlendirilebilirler. Bu kaide kainatta her şey için geçerlidir. Bitkiler en basit hayat tabakasında iken iki farklı tür birbiriyle mukayese edilmezse, iki farklı cins ve iki farklı mahiyet yani bir bitkiyle hayvan, hayvan ile insan hiç ölçülebilir mi, mukayeseye gelebilir mi? Hatta iki farklı insan muvazene ve mukayese edilemez. Maddeten iki farklı özelliklere haiz oldukları halde manen hiç muvazeneye gelmez. Ana meseledeki benzerlik çok yüzeysel ve basittir. Bir insanın hayatını yazan bir tarihçi, başka bir insanın hayatında cahil ve eksiktir. Bu böyleyken, kemalatın en kutsisinde ve yarattığı hiç bir mahluka benzemeyen, misli olmayan maddeden, zamandan, mekandan münezzeh olan Allahu Zülcelal nasıl bir insanın hususiyetleriyle muvazene ve mukayese edilsin?

Misli ve benzeri olanlar arasında tam bir mukayese olmaz ise misli olmayan Allah (cc) kesinlikle mahlukatın bütün özelliklerinden müstağnidir. Ve mukayeseye gelmez. Sadece tefekküre bir vasıta olmak cihetiyle bazı temsilat olabilir. Her kemal ve cemal sahibi kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister ifadesinde insanlardaki bu arzu ve hususiyetler sadece tefekküre bir bakış açısıdır. Yoksa mukayese için değildir. Yani mikroskoplar mikropları, teleskoplar yıldızları ve semayı müşahede ettirir. Fakat ne mikroskopta gösterdiklerinden bir özellik, ne de teleskopta yıldızlarda ve semadan bir hususiyet bulunmaz. Her şey Allah’ı tavsif eder. Fakat onunla muttasıf olmaz. ınsan da bir mikroskop ve teleskop gibi Cenab-ı Hakk’ı külli manada bildirir ve tanıttırır. Allah’ın zat, sıfat ve esmasını gösterir. Onunla kesinlikle muttasıf olamaz. O zattan bir hususiyeti kendinde taşıyamaz. Aynen öyle de, insanın kendi güzellik ve kemalatını görmek ve göstermek istemesiyle, Cenab-ı Hak’taki bu hususiyet aynı değildir. Sadece cam gibi vasıta olmaktan öteye geçmez. Tefekkür için bir rasat vazifesini görür. Başka türlü yakıştırmalar Allah için şirktir.

Ayrıca insanların güzelliklerini göstermesi bir ihtiyaçtan gelir, kemale ve ikmale gider. O güzellik var olmaz ve görünmezse o insan eksik ve nakıs olur. Alkış ve taltif insanı keyiflendirir, noksanı ikmal eder. Oysa Cenab-ı Hakk’ın kendi cemal ve kemalini göstermek istemesi ihtiyaçtan değil, iradeden gelen bir şuunattır, kemalatı ikmal etmez. Çünkü hakiki kemalat ihtiyaca bina edilmez. ıhtiyaçtan başkasının mukayesesinden gelen güzellik ve kemalat ise, hakiki güzellik ve kemal değildir. O da nisbidir. Çünkü nisbet edilenler gitse onlar da değerden ve kıymetten düşer. Mesela Allah mabud olduğu için ibadet ederiz. O, insanlar ibadet ettiği için mabud değildir. Burada mabudiyet nisbetle kaim değildir. Nisbetle kaim olanlar; mesela insanların batıl mabudları bir zamanlar ibadet edildiği için mabud ittihaz edilmiş, insanlar ibadet etmekten vazgeçince ise mabudiyetten düşmüşler. Hakiki mabudiyet öyle olamaz.

ınsanlar olmazsa, bir insan, yalnız başına kendi kemalat ve güzelliğini göstermek ister mi? Sanatta, meharette, neyi kime gösterecek Yani mukabele ve nisbet istiyor. Ta ki kemalatı zuhur etsin. Seyredenler olmazsa sanatlar, panayırlar ve pazarlar olmazsa ticaretler görünmek istemezler. Bu mahlukat için genel bir kaidedir. Fakat Allah ezeli ve ebedidir. ınsanlığın ömrü alemin sonunda başlamıştır. O halde milyarlarca yıl önce Allah’ın cemal, kemal ve sanatını kimler seyrediyordu? Demek insanlardaki cemal ve kemalini görmek ve göstermek istemesi arzusu Allah’ın cemalini ve kemalini ölçmek ve mukayese için değil insanlarını kendi kemalatını artırması ve tezahürü ve imtihan içindir.

Ayrıca ılahi kemal ve cemalin inceliğini insanlar, melekler ve hiçbir mahluk tamamen anlayamaz, idrak edip kavrayamaz. Ancak Allah, kemal ve cemalini bilir.

Bizdeki güzellik gibi Allah’ın cemal ve kemali bir ihtiyaçtan gelse, ihtiyaç bittiğinde güzellik ve kemalatın da eksilmesi lazım. Mesela insan açlıktan dolayı yemek ister. ıhtiyaçtan dolayı gezmek, keyiften dolayı seyir ister. Bu ihtiyaçlar kesilse artık yemek, seyir ve tenezzüh te biter. Cenab-ı Hak’ta ise bu şuunat ezelidir. Asırlardan beri yaratma, tezyinat, taltifat ve kemalat devam ediyor. Ve ebediyen devam edecektir. Demek ki Cenab-ı Hak’ın kendi cemal ve kemalini görmek ve istemesi, ihtiyaçtan değil ıRADE-Yı ıLAHıYEDENDıR. ıhtiyaç ve iradenin farkını idrak edemeyenler bu tefekkürü yapamazlar.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir