Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.03.2005, 12:12

Esma-ül Hüsna

esselam,

ben söyle birsey düsündüm. Acaba Esma-ül Hüsnayi yani Cenabi Allahin güzel isimlerini ve sifatlarini yeterince taniyormuyuz? sizleri bilmiyorum ama ben hep okudukdan sonra unutuyorum.

düsündümki acaba bu bölüme Isimlerin tek tek manalarini yazsak ve anlamlarini ve Ihlasla söylenmeye devam edildiginde ne gibi faydalari var onalari arastirsak güzel olur diye düsündüm.

ne dersiniz??

insallah hayirli olur.

ilk olarak ben basliyorum:



Aziz : Her şeye galip
Al-'Aziz : The Victorious. He who prevails, and can never be conquered.

Allah'ın mutlak hakimiyet ve üstünlüğünü ifade eder.

O hiç bir şekilde ve surette asla yenilgiye uğramayan, her şeye gücü yetendir.

O, haksızlık yapılamayacak kadar güçlüdür.

O en üstündür, en yücedir, şeref ve izzet sahibidir.
Gayet izzetli, onurlu ve şanlıdır. Hiçbir şekilde mağlup edilmez, her işinde gâlibdir. Yahut eşi benzeri yoktur ve gayet yüksektir. Yani . "Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (ıhlâs, 112/4) âyetinde ifade edildiği gibidir. Yahut dilediğini yapan yani (Hûd, 11/108). Bununla beraber alçaklığı, ahlâksızlığı, küfür, zulüm, fesad, isyan ve küfran gibi fenalıkları sevmez.
Kur'an-ı Kerim'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına zikredilmemiş; daima Esma-i Hüsna'dan diğer bir isimle beraber varid olmuştur.
ıhlasla "Yâ Âziz diye bir müslüman bu isme devam etse, insanlar arasında aziz olur. Rızkı çoğalır. Maksadına nail olur. Yaratıklardan kimseye muhtaç olmaz.
Ya Rab, Esma-ül Hüsna´na sahit yaz beni....

2

04.03.2005, 13:25

devam ediyorum...

Mü'min : ınanan ve koruyan
Al-Mu'min : The Inspirer of Faith. He who awakes the light of faith in our hearts.

Kullarına va'dinde sâdık olan demektir. Tasdîk mânasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mâna emân'dan gelir.
Kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, muminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getiren demektir.

ınsan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak imana kavuşturan Allah'tır.

Hidayeti ile bunu bilgisini ve şuurunu insana bahşeden O'dur.
ıman, emniyet ve güven verici, şüphe ve tereddütleri kaldıran, isteyenlere iman, korku içinde olanlara emniyet veren ve verecek olan da O'dur.

ıhlasla "Yâ Mü'min" diye bir müslüman bu isme devam etse, küfürden, şirkten, yalandan, insan ve cin şerrinden emin olur. Her türlü hastalıktan kurtulur.
Ya Rab, Esma-ül Hüsna´na sahit yaz beni....

3

04.03.2005, 14:48

Allah razı olsun, güzel bir konuya değinmiş Asude kardeş. Zamanında ben başka bir forumda biraz değinmiştim, sonra forum kapandı bazı sebeplerle. Gerçi tekrar açıldı ama artık bıraktım orada yazmayı. :) Not: @bdullah abi, forum hosting yüzünden kapandı, umarım senin hosting iyidir :D

şimdilik sadece unutmak bahsine dair hatırıma gelen bazı ilginç noktaları sizinle paylaşmak istiyorum:

Sual: Ey mübarek! Anadilinde olan kelimeyi bir ömür boyu kullanmazsan unutmuyorsun! Habire açıp anlamında baktığın kelimelerin manasını niye unutuyorsun?

El-Cevap: Belki ben o kelimenin manasını öğrenmek isterken yanlış bir metod takip ediyorum. O kelimeyle, kendi dilimdeki tercümesi arasına belki bir sözlük vasıtasıyla bir köprü kuruyorum. Daha sonra köprü kalkınca unutuyorum. Halbuki, köprüyü kurduktan sonra, gidip o kelimenin işaret ettiği mefhumu, kavramı köprü yoluyla bu tarafa getirip köprüyü ardından kaldırmalıydım. Ya da sürekli köprü olacak (sözlük elde dolaşmak diyin siz buna şimdilik :) ,ya da bkz:Yeni Sözler, Yeni Mektubat, Yeni Lem'alar -hayırlı olsun :D - ) , o şekilde bir süre takılacaksınız, bir süre sonra artık ihtiyacattan dolayı çok kullanmaktan o kelimenin işaret ettiği mana köprünün bu tarafına kolayca geçecek ve bir daha unutmayacaksınız ve köprüye ihtiyaç duymayacaksınız.

şimdi buraya kadar anladıysanız, kavramları nasıl köprünün kaynak tarafından (yazılı metin, multimedia, ya da baş köşede oturup sürekli ders yapan abi...) kendi zihninize getireceğinize gelelim. şimdi bu konuda pek elime bakmayın, eğer bu konunun profesyöneli olsaydım Mega Hafıza setlerini ben satıyor olurdum :mrgreen: . Öss'ye de çalışmazdım. (Not: Ahmetsaid abi ilahiler kısmına bak...) . Bu konuda değişik yöntemler var, bunun üzerine müzakereyi kardeşlere veya sonraki başka mesajlarıma bırakıp burada kesiyorum.

Esma-i Hüsna konusuna gelirsek, kelimenin lügati, ıstılahi (lügat anlamından başka anlamda ima ile kullanmak, mesela rabıta bağ demektir, tasavvufta ıstılahi manası ise farklıdır) ve diğer manalarına, Kur'an ve hadislerde nasıl geçtiğine bakmak gerekir, bir de risaleleri okumak. Kısaca en yakın Yeni Asya bürosuna gidip Süleyman Kösmene abinin yazdığı "Risale-i Nur'da Esma-i Hüsna" kitabını alın. Ya da ben tembelliğimden ve babamın öss fırçalarından sıyrılabilirsem kitaptan size aktarmalar yapayım.

4

04.03.2005, 15:55

saol said kardes..

bilmiyorum.ben kelimenin kendisini unutmuyorum. manalari malesef aklimda kalmiyor. yada yeterince ugrasmadigimdan.bazi isimlerin manalarini unutmuyorum Rezzak, Rahman, Rahim gibi...tabi belkide bunlari cok duydugum ve daha cok kullanildigi icin.

insallah ben bu hafta sonu bir calisma baslaticam kendim icin. hic degilse hergün bir iki ismi manasiyla ögrenip anlasam ve tekrar etsem bunlari benim icin faydasi olur diye düsünüyorum. Isimlerini manalarini bilmeyince aynadarlik yapan seyleri de göremem yoksa.

vesselam
Ya Rab, Esma-ül Hüsna´na sahit yaz beni....

5

04.03.2005, 16:31

Köprünün dayandığı köyü ismen zaten biliyoruz :) . Burada sorun oradan gerekli olanı, manayı bizim köye getirememek. Belki çift taraflı çalışabilirsin. Manasına bakarsın, bu hangi isme ait olabilir diye düşünebilirsin, böyle olursa daha akılda kalıcı olabilir.

Hem bugün tevafuk, gazetenin lahika bölümünde bu var;


Hayat, esmâ-i ılâhiyenin tarlasıdır


ı’lem eyyühe’l-aziz!

şu dünya hayatına muhabbetle müptelâ olan bazı insanlar, o hayatın vücuda gelmesinden maksat ve gaye, yalnız o hayata hizmet ve o hayatın bekası olup, başka bir faydası olmadığını, yani, Fâtır-ı Hakîmin zevilhayatta ve cevher-i insaniyette vedia olarak koyduğu bütün cihâzat-ı acibe ve teçhizat-ı harikanın, seriüzzevâl olan şu hayatın hıfzıyla bekası için verildiğini zannediyorlar. Halbuki, kaziye öyle olduğu takdirde, kâinattaki gayr-ı mütenahi nizamların şehadetleriyle, sath-ı âlemde görünen hikmet, inayet, intizam, adem-i abesiyete olan delil ve bürhanların, mâkûse olarak, abesiyete, israfa, intizamsızlığa, adem-i hikmete delil ve bürhan olmaları lâzım gelecektir.

Arkadaş!

şu dünyevî hayatın faydaları pek çoktur. O faydalardan, hayat sahibine, tasarruf ve hizmeti nisbetinde bir hisse ayrıldıktan sonra, bâki kalan gayeler, semereler Fâtır-ı Hakîme râcidir. Evet, insan ve insanın hayatı, esmâ-i ılâhiyenin tecelliyatına bir tarladır. Ve Cennette rahmet-i ılâhiyenin envâının cilvelerine mazhardır. Ve hayat-ı uhreviyenin harika ve gayr-ı mütenahi semereleri için bir fidanlık veya bir çekirdektir. Demek, insan bir sefine kaptanı gibidir. Sefinenin gayr-ı mahdut faydalarından, kaptanın alâka ve hizmeti nisbetinde kendisine verilir. Bâki kalan kısmı sultana râcidir. ınsan da, sefine-i vücuduyla alâkası derecesinde o vücudun hayattar semerâtından hissesini alır. Mütebâkisi Sultan-ı Ezelîye aittir.

Mesnevî-i Nuriye,

s. 89

Lûgatçe:

zevilhayat: Hayat sahibi.

vedia: Emanet.

seriüzzevâl: Çabucak kaybolan.

hıfz: Koruma.

kaziye: Hüküm.

gayr-ı mütenahi: Sonsuz.

inayet: Yardım, lütuf.

adem-i abesiyet: Faydasızlık ve lüzumsuzluğun olmayışı.

mâkûse: Aksi yönde.

adem-i hikmet: Hikmetin olmayışı.

semere: Fayda, meyve.

Fâtır-ı Hakîm: Herşeyi hikmetle yaratan Allah.

râci: Dönme, dönüş.

tecelliyat: Tecelliler, görüntüler.

envâ: Nevler, çeşitler.

cilve: Görünme, yansıma.

mazhar: Gösteren, zuhur ettiren.

hayat-ı uhreviye: Ahiret hayatı.

gayr-ı mahdut: Sınırsız.

sefine: Gemi.

sefine-i vücud: Vücud gemisi.

04.03.2005

http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/04/lahika/default.htm

6

24.02.2006, 07:42

şifa?

Bismillah!
>"bismillah her hayrın başıdır!"<
Esselamu aleykum warahmetullah saygıdeğer,aziz abi ve ablalar !
Esma'ül hüsna ve fazileti akkında ayet ve hadislerle süsleyelim şu mubarek forumu;.. kalbimizide Esma'ül hüsna ile.. inşallah?
"En güzel isimler Allah'ındır. O'na o isimlerle dua edin. O'nun isimleri konusunda eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yaptıklarınin cezasını göreceklerdir." (A'raf suresi , 180 ayet)
"Allah'ın 99 güzel ismi vardır. Bu isimleri inanarak ve manalarını anlayarak sayip ezberleyen cennete girer. şüphesiz Allah tektir, teki sever." (Müslim: 8/164)
"Allah'ı anmak, mübarek isimlerini sayıp okumak kalp ve ruhların şifasıdır." (Hadis-i şerif)
Yaşasın sıdk! Ölsün yeis! Muhabbet devam etsin!. şûra kuvvet bulsun!. Bütün levm ve itab ve nefret, heva ve hevese tâbi olanlara olsun. Selâm ve selâmet Hüda'ya tâbi olanlar üstüne olsun. Âmîn... :sadbye:

7

24.02.2006, 18:27

Alıntı

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla.

O Allah ki, Ondan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. En güzel isimler Onundur. (Tâhâ Sûresi: 8.)

Nasıl ki, bir sultanın kendi hükümetinin dairelerinde ayrı ayrı unvanları ve raiyyetinin tabakalarında başka başka nâm ve vasıfları ve saltanatının mertebelerinde çeşit çeşit isim ve alâmetleri vardır: meselâ, adliye dairesinde hâkim-i âdil ve mülkiyede sultan ve askeriyede kumandan-ı âzam ve ilmiyede halîfe. Daha buna kıyasen sâir isim ve unvanlarını bilsen anlarsın ki; bir tek padişah, saltanatının dairelerinde ve tabaka-i hükümet mertebelerinde bin isim ve unvâna sahip olabilir. Güyâ o hâkim, her bir dairede, şahsiyet-i mâneviye haysiyetiyle ve telefonuyla mevcut ve hazırdır, bulunur ve bilir. Ve her tabakada kanunuyla, nizâmıyla, mümessiliyle meşhut ve nâzırdır, görünür, görür. Ve her bir mertebede, perde arkasında, hükmüyle, ilmiyle, kuvvetiyle, mutasarrıf ve basîrdir, idare eder, bakar.
Öyle de Ezel-Ebed Sultanı olan Rabbü’l-âlemîn için, rubûbiyetinin mertebelerinde ayrı ayrı, fakat birbirine bakar şen ve nâmları; ve ulûhiyetinin dairelerinde başka başka, fakat birbiri içinde görünür isim ve nişanları; ve haşmetnümâ icraatında ayrı ayrı, fakat birbirine benzer temsil ve cilveleri; ve kudretinin tasarrufâtında başka başka, fakat birbirini ihsâs eder ünvanları var. Ve sıfatlarının tecelliyâtında başka başka, fakat birbirini gösterir mukaddes zuhurâtı var. Ve ef’âlinin cilvelerinde çeşit çeşit, fakat birbirini ikmâl eder hikmetli tasarrufâtı var. Ve rengârenk sanatında ve mütenevvi’ masnuâtında çeşit çeşit, fakat birbirini temâşâ eder haşmetli rubûbiyâtı vardır.

Bununla beraber, kâinatın her bir âleminde, her bir tâifesinde, Esmâ-i Hüsnâdan bir ismin ünvânı tecellî eder. O isim, o dairede hâkimdir; başka isimler orada ona tâbidirler, belki onun zımnında bulunurlar.




24.söz


yine bu risale içinde bir ifade varki,

Belki, her bir ismin cilvesinden sâir esmâya intikal etmezse, zarar eder. Meselâ, Kadîr ve Halık isminin eserini görse, Alîm ismini görmezse, gaflet ve tabiat dal düşebilir.

kadir : Bir işi yapmaya gücü yeten. Kudret sâhibi ve herşeye kudreti yeten. (Allah C.C.)
halık : halık : Yoktan yaratan. Yaratıcı. Allah (C.C.)
alim : Bilen. ılmi, ebedi ve ezeli olan Cenab-ı Hak. (Kur'an-ı Kerim'de bu isim 126 kerre zikredilir.)

evet insana bir bakalım. her şeyi kamil olan, yaradılış ağacının son meyvesi olan insan, Allahın Kadir ve Halık isimlerinin tecelliyatını gösterir.

bugün tıp alanında anatomisini, yapısını anlatan, her bir zerresini didik eden on binlerce sayfalık kitaplarda insanın tılsımları izin verilen ölçülerde tek tek ortaya çıkartılmaktadır. kadir ve halık isminin yanında insan gibi cami' bir varlıkta Alim ismini görmemek gaflet değilmidir.

24.söz birinci dal detaylı incelenmeli. esmanın manalarına vukufiyetini belki biraz daha izhar edebiliriz.
s.a.

8

26.02.2006, 16:19

Musavvir : Tasvir eden, herşeye şekil ve suret veren
O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur.
Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (1)
Dünya üstünde yüz binlerce farklı türde canlı yaşar. Bu türlerin hepsi birbirlerinden tamamen farklı görünüşlere ve olağanüstü özelliklere sahiptir.
Mesela bir kelebeğin kanatlarındaki kusursuz simetriyi ele alalım. Her bir kanadın üstü türlü şekiller ve etkileyici renklerle bezenmiştir. Bu şekiller ve renkler ne kadar karışık olurlarsa olsunlar, kanatlardaki benzersiz simetri asla bozulmaz. Öyle ki bütün kelebekler, bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, göz zevkine hitap eden bir güzellik oluştururlar. Bu güzellikte tecelli eden aklın bir kaynağı olduğu açıktır. Zira basitçe çizilmiş bir resmin dahi bir ressamı vardır ve resmin kendi başına ortaya çıkması mümkün değildir. O halde kimse, böylesine kusursuz yaratılmış ve bir sanat eseri kadar estetik olan böyle bir canlı için tesadüfen var olmuş diyemez. Bunların tümünü yaratan, tasarlayan, meydana getiren, bütün kainatın Rabbi olan Allah'tır.

ınsanı yaratan, bedeninin dışındaki ve içindeki tüm sistemleri son derece mükemmel bir şekilde tasarlayan Allah, bu kompleks yapıdaki her noktada üstün yaratmasını ve izzetini göstermektedir. Örneğin insan bedeninin çatısını oluşturan iskelet başlıbaşına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir ve beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların korunmasını sağlar, iç organlara destek olur. ınsan vücuduna, hiçbir yapay makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir. Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Vücudun ihtiyacına göre kalsiyum, fosfat vb. mineralleri depo eder veya daha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi de kemikler tarafından yapılır. Ve bu bahsedilen çok fonksiyonlu sistem, insan bedenindeki onlarca mükemmel sistemden yalnızca bir tanesidir.

ışte bunların hepsini eşsiz bir dizayn ile yaratmış olan ve hala yaratmaya devam eden Allah kudretinin tecellilerini bizlere sürekli göstermektedir. (2)


Musavvir, bir şeyi dilediği zaman ona sadece: "ol" der, o da istediği şekil ve biçimde oluverir. "Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Dilediği bir surette seni tertip etti." (8) Bu yüzden musavvir, yaratmak istediğini istediği şekil ve biçim üzere yaratandır.
Musavvir, organları birbiriyle uyumlu halde yaratan ve onlara dilediği biçimi veren anlamına da gelir. Allah, insanı en güzel bir şekilde yarattığını bize şöyle haber verir: "Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık." (9)

Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." (7)
ben körlüğüme bile körüm.
Aç gözlerimi..
Ben gördüğümü de körüm,aç sırlarını..
Ben gördüğümden ötesine körüm,aç perdelerini..
Ben gösterdiklerine körüm,aç kalbimi

Ben vaad ettiğin cennetine körüm aç yollarımı...

9

26.02.2006, 16:46

Müntekim : ıntikam alan
Cenab-ı Hak buyuruyor:
"Biz de âyetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil kalmaları sebebiyle kendilerinden intikam aldık ve onları denizde boğduk." (1)
"Allah'ın ayetlerini tanımayanlara şüphesiz şiddetli bir azap var. Öyle ya, Allah'ın izzeti var, intikamı var. " (2)
"Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız." (3)
"Allah daima galiptir, öç alandır." (4)
"Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar." (5)

Müntakım, isyan edenlerin belini büken, emir ve yasakları çiğneyenleri ve azgın tağutları türlü uyarılardan ve kendilerine süre tanıdıktan sonra şiddetli cezalarla cezalandırandır. O'nun intikamı, acilen cezalandırmaktan daha ağırdır. Çünkü acil ceza, kişinin daha fazla günah işlemesine mani olur. Bu da kendisinden şiddetli intikam alınmasını önler.
Allah'ın intikamı, insanlarınkiden dört yönüyle farklıdır.
Allah'ın intikamı, bütün yalanlayanları ve şirk koşanları kapsayan genişliktedir. Başkası bu kadar geniş intikam gücüne sahiptir. O'nun intikamı, kulun emir ve yasaklarına uymaması, kendisi ve Resulü'ne itaat etmemesi nedeniyledir.
ıntikam alma gücünün sürekli olması. ıntikam hak eden hiçbir kul O'ndan kurtulamaz.
O'nun intikam alması başkasının eziyet görmesine bağlı değildir.
ıntikam almak için başkalarının yardımına ihtiyacı yoktur.

Bu ısmi Bilmenin Faydaları:
Allah'ın intikamından korkmak ve O'na isyan etmekten kaçınmak.
Kulun, düşmanlarından intikam alması caizdir. Haklı olarak intikam alması gerektiğinde kesinlikle Allah'ın beklediği sınırların dışına çıkmamalıdır. Eğer bunu Allah için ve ıslam'ın gerektirdiği şekilde ilahi bir cezayı uygulamak için yapıyorsa, bu fiiline karşılık Allah'tan sevap da alır.

Allah'ın azamet ve ululuğunu bilen O'nun intikamından çekinir.
Her müslüman, allah'tan başka gerçek intikam sahibi olmadığını bilmelidir.
ben körlüğüme bile körüm.
Aç gözlerimi..
Ben gördüğümü de körüm,aç sırlarını..
Ben gördüğümden ötesine körüm,aç perdelerini..
Ben gösterdiklerine körüm,aç kalbimi

Ben vaad ettiğin cennetine körüm aç yollarımı...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir