Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

16.12.2010, 12:07

Yüreğimin Dili..

Seni anımsatmayan sevgiler neden acıydı? Hakiki sevgi “Sen” olduğun için mi?...

Sensiz sevgilerin, sana getirmeyen sevmelerin kıymeti olmadığı için mi? Senin dışında sevilenler tutsak ettiği için mi?...

Yoksa “Sevgi” sensizken anlamını kaybettiği için mi? Sevgi niye vardı, sana getiren yolları daha kolay bulmak için mi?

Bir seni sevmem gerekirdi yıkılmaya mahkûm dünyada, bir sana koşmam gerekirdi hiç düşünmeden. Telaşlarıma ve sensizliği benimseten hayallerime aldırmadan.

Bir senin adını yazmalıydım yüreğime, yüreğimi sahibine teslim etmeliydim hiç şüphe etmeden. Şüphelerim tuzaklarım oldu, tuzaklarım cehennemim. Yalvarıyorum sana dua dua, kurtarır mısın beni, sevgi nedir bilmeyen cehennemlerden.

Yüreğimin sahibi sendin, sevgine muhtaç olan bendim. Seni tenzih ederek buyurmalıydım yüreğime. Nakış nakış işlemeli, doymayı bilmeden seyretmeliydim adını. Adın varlığım olmalıydı, nefessiz kalmalıydım adını anmadığım vakitlerde. Ölümle burun buruna gelmeliydim hatta, seni düşünmediğim demlerde. Sensizliğin adı ölüm olmalıydı gönül hanemde.

Bir sana yanmalıydım, yanmanın hakkını vererek ve bir sana ölmeliydim sevgimden. Kalbim her atışında “Bir ismin” dolanmalıydı dilime, dilim kalbimle bir olmalıydı.

Öyle bir yüreğim olmalıydı ki, amacını unutmalı, yıkılmalıydı oracıkta ölüm bile. Öyle bir yüreğim olmalıydı ki mecnun demeliydi bana, beni görenler. Mecnunun adı yeniden yankılanmalıydı, sevgiden bihaber ellerde bile.

Dağlar yerinden oynamalı, toprak hayretlere kapılmalıydı ben “HU!” deyince. Yer sarsılmalı, kıyametler kopmalıydı ben “HAY!” deyince…

İşte sevmek böyle olmalıydı. Ben böyle sevmeliydim seni, ben böyle ölmeliydim sende, yeniden dirilircesine.

Ciğerim yanmalıydı sevginden, Hz. Ebubekir (ra) misali… Adını her andığımda unutmalıydım kendimi ve seni unutturan her şeyi.

Ben böyle sevmeliydim ve böyle ölüp gitmeliydim. Geri dönmeliydi kalbime uğrayanlar. Aşkın, Ashabı Kehf gençlerini anımsatmalıydı. Onları görünce korkudan ürperenler, benim kalbime yaklaşınca da ürpermeliydi. Ve seslenmeden çekip gitmeliydiler. Hiçbir şey sana olan sevgimi bitirmeye yetmemeliydi.

***

Ayet ayet geçiyorsun içimden, susuyorum ve “Sana” ait olan her kelama boyun eğiyorum. Seni öven cümleler sıralanıyor zihnimde. Seni haykırıyor her hece ve her kelime.

Çaresiz kalıyorum varlığın karşısında ve yalana açılan tüm sevgileri deviriyorum birer birer…



Yalnız yüreğim ve yüreğimi kaplayan sevgin yetmeliydi bana. Kimseye ihtiyaç duymadan, vuslata erinceye dek öylece beklemeliydi.

Yırtıyorum, karalıyorum esir eden yapmacık sevgileri ve ağlıyorum yeniden beni affetmen için. Beni kurtaramayan, cehennemin alevlerine kendi elleriyle atan sevgilere sırtımı dönüyorum. Ey Rabbim! “Sana” sevginden yapılmış ve sevgin kokan tövbeler sunuyorum.

Kanamıyorum sana, kanmamı beklemesinler. Silsinler dünyadan adımı, sensiz olan her şeye kapatıyorum kapılarımı, istedikleri kadar söylensinler…

Bir sana yanığım bir sana âşık. Bir sana muhtacım bir sevgine… Bir sana koşmalıyım; bin sana koşmalıyım yeniden.

Sana adım atamayışlarım, yüreğime sarmayışlarım utandırıyor beni. Yağmur damlası misali yere düşürüyor ıslak bakışlarımı. Şimdi, suçlu bir çocuk misali kaçmak istiyorum kendimden. Ve sensiz geçirdiğim her saate haykırmak istiyorum “neden” diye!

Söylenmek istiyorum adını anmayan tüm yüreklere. Fakat, ben Ben’den geçmeliyim, “Seni” haykırmalıyım ve seni yazmalıyım yüreğime, en önce.


Eyvah, aldandık! Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur; bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi bir rüzgâr gibi uçar, gider.

Bu konuyu değerlendir