Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.02.2008, 18:00

Allah'ın KERıM ve MUHSıN ismi arasındaki fark nedir?

Allah'ın KERıM ismi ile MUHSıN isminin arasındaki farkı bana açıklarmısınız Allah aşkına .

2

11.02.2008, 14:22

Kerim;ikram eden

Muhsin;ihsan eden..iyilik eden..

mesela keramet ..ikramdır...arıdan bize bal yedirmesi ikram..ipek böceğinden ipek giydirmesi ikram..baharda meyve ve sebze vermesi ikramdır..

bütün ibadetler ihsandır..

3

11.02.2008, 18:15

Teşbihte hata olmaz, bundan şu geldi hatırmıza..
Hatem-i Tai misafir ağırlamayı severmiş, çeşit çeşit yemeklerle ikramda bulunurmuş..
Bunlar yetmez gibi bir de o davete icabet edene bolca akçe ihsanda bulunur gönlünü hoş eder yollarmış..
Acaba ikram ile ihsanın arasındaki fark, ihsanın ahirette devam edecek saadetler olması mıdır..

4

12.02.2008, 01:33

- KERıM -

Allah (c.c.), Kerîm’dir, Ekrem’dir, Mükrim’dir. Yani, Cenâb-ı Hak kullarına karşı sonsuz derece cömert, şefkati hudutsuz, ihsânı hadsiz, mağfireti bol, merhameti geniş, tövbeleri kabul eden, keremine son olmayan, sınırsız ikram ve sonsuz kerem sahibidir.

Rabb-i Rahîm, kullarının gözünü ve gönlünü her vakit her türlü nimetleriyle ve rızıklarıyla doldurur. Kullarını darda bırakmaz. ısyânlarına ve günahlarına bakmaksızın kullarını ikramlara boğar. Havadan suya, topraktan ateşe, hayvanlardan bitkilere, kuşlardan balıklara, yer yüzünden gök yüzüne, güneşten yıldızlara her şeyde Allah’ın çeşit çeşit ikramı, türlü türlü ihsânı, bol bol nimeti vardır. Cenâb-ı Hak hayatı yaratmış ve hayatın ihtiyâcı olan nîmetleri cömertçe ikram etmiştir.

Kerîm ismi1 ile bunun ism-i tafdil şekli olan Ekrem ismi Kur’ân’da yer alır. Cevşenü’l-Kebîr’de bu isimlerin Mükrim şekli de zikredilir.2

ılgili âyetleri buraya alalım:

“Ey insan! Kerîm olan Rabbine karşı seni aldatan nedir? O ki, seni yarattı, seni ölçü ve âhenk içinde düzene koydu, sana dilediği gibi şekil verdi.”3

“Oku! Senin Rabbin Ekrem’dir (en büyük kerem sahibidir).”4

Bedîüzzaman’a göre, nihâyetsiz bir kerem, nihâyetsiz bir rahmet, sonsuz bir izzet, hadsiz bir gayret sahibi olan şu Âlemin Rabbinin, vaat ettiği şekilde kerem ve rahmetine lâyık bir mükâfat yurdu hazırladığında hiç şüphe yoktur. Zîrâ görülüyor ki, şu dünyada en âciz ve en zayıftan, en kuvvetliye kadar her canlıya lâyık bir rızık veriliyor. Hattâ en iyi rızık en zayıfa ve en âcize veriliyor. Her dertliye ummadığı yerden derman yetiştiriliyor. Öyle ulvî bir keremle ziyâfetler ve ikramlar oluyor ki, içinde sonsuz bir Kerem Elinin işlediği açıkça görünüyor. Meselâ, bahar mevsiminde, Cennet hûrileri tarzında bütün ağaçları ipekli elbiselerle giydirip, çiçek ve meyve ziynetleriyle süslendirip, ağaçların latîf elleri olan dallarıyla çeşit çeşit en tatlı ve en hârika meyveleri bize takdim etmek, hem zehirli bir sineğin eliyle şifâlı en tatlı balı yedirmek, hem elsiz bir böceğin eliyle en güzel ve en yumuşak bir ipeği bize giydirmek, hem rahmetin büyük hazinesini küçük bir çekirdekte bizim için saklamak ne kadar cemîl bir kerem, ne kadar latîf bir rahmet eseri olduğu gayet açık bir biçimde anlaşılmaktadır.5 ınsanın kabul, duâ ve suâl cihetinde şu dünya hanında Ekremü’l-Ekremînin azîz bir misâfiri olduğunu beyan eden Saîd Nursî Hazretlerine göre, böyle bir misâfirin, cömert olan Rabbinin izni ve emri dâiresinde hayatını geçirmesi, ebedî hayata ve ebedî ikramlara ulaşması açısından önemlidir. Alâ-yı illiyyîne kadar yükselmenin yolu da bu itaattan geçmektedir.6 Gözsüz bir akrep ve ayaksız bir yılana mağlup olan insan, bir küçük kurttan ipeği kendi gücü ile giymiyor; ve bir zehirli böcekten balı kendi kuvveti ile yemiyor. Bütün bunlarda insanın zaafına ve aczine merhamet eden Rabb-i Ekremin Rahmânî ikramını görmek, hissetmek ve şükretmek insanlığın gereğidir.7

Bir sofrayı, kaldırıp indirmek kolaylığında, koca memleketin baştan başa çeşit çeşit sofralarla donatılmasının, husûsan yaz mevsiminde yeryüzüne taze taze ve ayrı ayrı olarak kudret mutfağından Rahmânî sofralar serilmesinin ve her bir bahçenin bir kudret kazanı, her bir ağacın bir tablacı sûretinde tanzim edilmesinin, her şeyde cömert bir kerem elinin işlediğini gösterdiğini beyan eden8 Bediüzzaman Saîd Nursî, can ve yürek taşıyan bütün hayvanların diliyle top yekun bahar mevsiminin, “Yâ Kerîm! Yâ Kerîm!” diyerek Cenab-ı Hakkı tespih ettiğini9 kaydeder.

Bediüzzaman Saîd Nursî, Haşir Risâlesinde Kerîm ismine iki ayrı babta yer verir ve âhiretin yaratılması, haşrin îcat edilmesi, insanların yeniden ihyâ edilmesi ve mahkeme-i kübrânın kurulması gibi yüksek hakîkatlerin Kerîm isminin de bir gereği olduğunu beyan eder.10 Kezâ Bedîüzzaman, Kerîm isminin “Cennet haktır” hakîkatini âleme îlan ettiğini,11 nîmetin tamamlanması için de bu ismin âhireti ve haşri istediğini12 kaydeder.

(Risâle-i Nur’da Esma-i Hüsna)

Dipnotlar:
1- Tirmizî, Daavat: 86;
2- Mecmuatü’l-Ahzab, 2: 256;
3- ınfitar Sûresi: 6-8;
4- Alak Sûresi: 3;
5- Sözler, s. 65;
6- A.g.e., s. 293;
7- A.g.e., s. 296;
8- A.g.e., s. 260;
9- A.g.e., s. 302;
10- A.g.e., s. 65, 71, 81;
11- şuâlar, s. 192; Mektûbât, s. 399;
12- Mesnevî-i Nuriye, s. 42
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

5

12.02.2008, 01:35

- Muhsin -

Allah (c.c.), Muhsin’dir. Yani, sonsuz ihsân ve ikram sahibidir. Bütün mahlûkatına, hiç birini ihmâl etmeksizin ikram eder, ihsanda hiçbirisini hariç bırakmaz, bütün kullarını günahlarına bakmaksızın eksiksiz memnun eder, güzel davranır, nîmetlendirir.

Cenâb-ı Hak musîbet ve belâları bir rahmet ve şefkat içinde verir. ıhsânı rahmet mânâsında tüm kâinatı kuşatmıştır. Mahlûkâtına mutlak mânâda iyilik yaptığı gibi, kullarının da iyilik yapmalarını ister ve emreder. Cenâb-ı Allah kullarının hiçbir iyiliğini küçümsemez, hiçbir ihsanına ilgisiz kalmaz. Zerre kadar bile olsa, yapılan iyiliğin karşılığını eksiksiz verir. Kullarına umulmadık yerlerden ve sebeplerden nimetler ve rızıklar ihsan eder. Bir sevaba en az on iyilik yazar. Kullarına inâyetini esirgemez. En güzel isimler sahibi olan Cenâb-ı Hak, Kendi iyiliklerinin takdir edilmesini diler ve kullarından şükür ister.

Muhsin ismi Hazret-i Ali’nin (r.a.) Peygamber Efendimizden (a.s.m.) rivâyet ettiği Cevşenü’l-Kebîr’de zikri geçen esmâdandır.

Muhyî isminin Muhsîn burcunda doğarak insanlık dünyasını rahmet ve nîmetle doldurduğunu1 beyan eden Saîd Nursî, Allah’ın açlığı ve susuzluğu nimetindeki lezzet derecelerini tanımamız için verdiğini, yaratılış vazifemizi eda etmemiz için de, bizi rahmeti hissedecek ölçüde muhtelif ihtiyaçlar içinde yarattığını beyan eder.2

Saîd Nursî’ye göre, Allah Teâlâ şuur sahibi mahlukları sevindirmek, kendine minnettar ve dost etmek için, umulmadık yerlerden, tesâdüfe havalesi imkânsız biçimde lezîz nimetlerinin her çeşidini ihsan ediyor.3

Hattâ kullarını ucb ve gururdan korumak açısından bakacak olursak, bazen ihsânını hissettirmemesi bile Cenâb-ı Hakkın ehemmiyetli bir ihsânı bulunduğunu anlamakta gecikmeyiz.4

Bedîüzzaman’a göre, Cenâb-ı Hak yeryüzünü gayet geniş bir nîmet sofrası yapmış, her bahar mevsimini üç yüz binden ziyâde yaratık türleriyle tezyin etmiş, süslendirmiş ve her yeri had ve hesaba gelmez ihsan cinsleriyle doldurmuştur.5 Zengin ihsan çeşitleriyle her bahar sayfası, “Yâ Muhsin!” zikrini okumaktadır.6 Allah Teâlâ ihsânlarını yenilemek için her bir tabakada yeni îcatlar ve değişiklikler meydana getirmektedir.7 ınâyetle yapmak ve îcat etmek mânâları içinde süslemek ve güzel yapmak fiilleri, her yaratığın güzellik ve sevimliliği diliyle Sâni ve Muhsin isimlerini herkese okutmaktadır.8

ınsan ruhunun, Muhsin isminin ihsân ve inâyetlerine çok muhtaç olduğunu beyan eden Bedîüzzaman,9 bir cisme hayat girdiğinde, hayatın devam ve kemâli için Rahîm isminin zengin ihsanlarla o cisme taltif ettiğini kaydeder.10 Bediüzzaman Saîd Nursî’ye göre kast, şuur ve irâdeyi gösteren hikmet perdesi bütün kâinatı kaplamış üstüne, lütfu, süslemeyi, güzelleştirmeyi ve ihsânı gösteren inâyet perdesi serilmiştir.11

(Risale-i Nur'da Esma-i Hüsna)

Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 399;
2- Nur’un ılk Kapısı, s. 31;
3- şualar, s. 74;
4- A.g.e., s. 281;
5- Sözler, s. 62;
6- A.g.e., s. 302;
7- A.g.e., s. 597;
8- A.g.e., s. 575;
9- A.g.e., s. 586;
10- A.g.e., s. 617;
11- A.g.e., s. 272
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

6

12.02.2008, 01:41

Esma-i Hüsna Cenneti Risale-i Nur farkıyla Allah’ın güzel isimleri.
Bediüzzaman Hazretlerinin yorumları eşliğinde
217 başlık altında işlenmiş 300´e yakın isim ve sıfat.
487 sayfalık bu kitabıda okumanızı tavsiye ederim...


[img:359:500]http://www.yeniasyakitap.com/UrunResimleri/238/risaleinurdaesmaihusna.jpg[/img]
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

8

14.02.2008, 16:44

teşekkürler

teşekkürler

Mesajlar: 18

Hobiler: hayırlı olan herşey

  • Özel mesaj gönder

9

08.02.2009, 18:37

Allah razı olsun çok yardımcı olmuşsunuz.Ama ben yine de tam olarak iki ismin arasındaki farkı tam tespit edemedim :?

10

13.02.2009, 17:15

Öz ve sade anlaşılır itibariyle Kerim ismi ikramı iktiza eder ,Muhsin ismi de ihsanı ...ihsan ve ikramı anlamak aslında Risalei Nurda sayısız yerde o muazzam, Mehdiyi Ali Resul tarafından çok detaylı ve çok sırların ve eşyanın hakikatlarının deşifresi ve ifşası olarak müteaddid yerlerde açıklanmış, gözden kaçıran dikkati nazar etmemiş kardeşlerim için kısa örneklerle tam belirgin hale gelmesine Allah izin verirse çalışacağım.Varlıklı bir zatın fakiri ihtiyaçlarını gidermesi için misafir etmesi ,ihsan ve gelen misafire yemek ve çeşitleri ile ağırlaması, her bir çeşit adedince onun ikramı ve yemekten hariç çeşitlerle çeşitlemesi, ayrıca karnını doyurduktan sonra ona giyisiler ve para hediye etmesi, yine ikramı ve çeşitleridir.ıkram ne kadar zengin bol ve çeşitliyse, yapılan ihsanda o kadar büyük olur ,Rabbani ikramı ılahi ve ihsanı ılahiye misalen,bahar ihsandir, meyveler sebzeler ve tahıllar ikramlarıdır.Rabbani ihsanat o kadar bol ve çeşitlidirki o yüzdende ikram içinde ihsan ihsan içinde ikram bulunabilir.Kainat ihsandır, yeryüzü ikram, yeryüzü ikramdır ,yeryüzündeki hava, rızıklar ve nice nimetler ikram, Kuranı Kerim ve diğer kutsal kitaplar ihsan, ayetleri birer ikramı ilahidir. Bu misaller daha da sayılamıyacak kadar arttırılabilir. Risalei nur küllüyatında ikramı ılahi ve ihsanı ılahiye o kadar çok yer verilmiş ve örneklenmişdirki; ben bu meseleyi oraya havale edip bir kaç hususa daha deyinmek istiyorum. ıkramların umumunun teşkil şe'ni olan ismi Muhsin ismi Rahman ile birlikte ağırlıklı olarak okunablir, ikramlar hususiyeti ifade etmesi hasebiyle, ismi Rahimle birlikte kainattaki şe' nin cilvelerinden okunabilir, hususiyet aynı zamanda kudretin de perdelerinin kalkmış hali ile tecelli ettiğinden, ismi Kadir ile ağırlıklı olarak okunur...Yalnız bir şey daha hatırlatmak istiyorum.Daha önceki yorumlarda bir şey dikkatimi çekmişdi,Muhsin ismi ahirete nisbet ediyor,diğeri ise bu dünyada gibi,..kardeşlerim Allah (c.c.) ismleri hem sonsuzdur, sonsuz adet esması vardır,hemde her ismi dahi kendi Zatı mahiyeti gibi beka sahibidir,bakidir.Yani bu isim dünyada, bu isim ahirette tecelli eder diye bir şey söz konusu olmaz.Hepsi sonsuza kadar mahlukat üzerinde istidatları nisbetinde mahlukun istidadınca inkişafı nisbetinde bir artışla tecelli ve şe'n edeceklerdir.şu an yalnız 1001 esma-i ılahiyenin şe'nine mazhar olabilen kapasite ve mahiyetiniz, ahirette cennet hayatınızda inkişaf ve kemale ererek, Zatı ılahinin sonsuz esmasına, sonsuza kadar muhatap bir satıh mahiyetine dönüşecek Ruiyetin, Ehadi tecellilerine mazhar olacakki; bu esma ile olan tecellilerdir ,mazhar olacaksınız,umulurki o kutlu yolda ebedi saadet yolunuza ilerler ve cennete girerken, bu fasığa ve şakiyede şefaat eder, beni de Rabbi Rahimimin sizlerle sonsuz cennetine sokması için niyaz edersiniz inşaallah... Her esmanın sonsuz cennettede tecelli edeceğine bariz olan bir örneği, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için verelim, şafi isimi cennette nasıl tecelli veya edecekmidir gerek varmıdır ?çünkü orda musibet ve hastalık yoktur biz şafi isminin tecellisini nasıl anlayacağız, yada olacakmı ?diye soralım.Elbette tüm esmai ile birlikte şafi ismide cennette kesintisiz şe'n edecektir.Biz neden hastalanırız işte bu sorunun cevabı bize diğer sorumuzuda anlamamıza yarayacak,ve cevap teşkil edecektir.,Biz hastalanırız çünkü ;Allah hakkımızda bizim için zahiren musibet gibi gözüken, o hastalığı yaratmak iktiza ettiğinde, şafi isiminin tecelli ve şe'nini üstümüzden keser, dolayısıyla da musibet ve hastalık gelir; ama cennette ise bu şe'n hiç kesilmeyecektir o yüzdende hiç hastalık olmayacaktır.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

"Esselâmü aleyke yâ eyyühe'l-üstad! Hakkan; şöyle bir muhteşem sarayın, senin gibi sâdık ve müdakkik bir muarrifi lâzımdır. Seyyidimiz sana ne bildirmişse, lütfen, bize bildiriniz."

Üstad ise, evvel zikri geçen nutukları onlara dedi. Bunlar güzelce dinlediler, iyice kabul edip tam istifade ettiler. Padişahın marziyâtı dairesinde amel ettiler. Onların şu edebli muâmele ve vaziyetleri o padişahın hoşuna geldiğinden, onları has ve yüksek ve tavsif edilmez diğer bir saraya dâvet etti; ihsan etti. Hem, öyle bir cevâd-ı melike lâyık ve öyle yüksek mutî ahaliye şâyeste ve öyle edebli misafirlere münâsip ve öyle yüksek bir kasra şâyân bir sûrette ikram etti. Dâimî, onları saadetlendirdi. 11. söz

Evet, kasd ve şuur ve irâdeyi gösteren bir perde-i hikmet, umum kâinatı kaplamış. Ve o perde-i hikmet üstünde lûtuf ve tezyin ve tahsin ve ihsanı gösteren bir perde-i inâyet serilmiştir. Ve o müzeyyen perde-i inâyet üstünde kendini sevdirmek ve tanıttırmak, in'âm ve ikram etmek lem'alarını gösteren bir hulle-i rahmet, kâinatı içine almıştır. Ve o münevver perde-i rahmet-i âmme üstüne serilen ve terahhumu ve ihsan ve ikramı ve kemâl-i şefkat ve hüsn-ü terbiyeyi ve luti-u Rubûbiyeti gösteren bir sofra-i erzak-ı umumiye dizilmiştir.

Evet, şu mevcudât, zerrelerden güneşlere kadar, ferdler olsun, neviler olsun, küçük olsun, büyük olsun, semerât ve gâyâtla ve faydalar ve maslahatlarla münakkaş bir kumaş-ı hikmetten muhteşem bir gömlek giydirilmiş; ve o hikmetnümâ sûret gömleği üstünde lûtuf ve ihsan çiçekleriyle müzeyyen bir hulle-i inâyet, her şeyin kametine göre biçilmiş; ve o müzeyyen hulle-i inâyet üzerine tahabbüb ve ikram ve tahannün ve in'âm lem'alarıyla münevver rahmet nişanları takılmış; ve o münevver ve murassâ nişanları ihsan etmekle beraber, zeminin yüzünde bütün zevi'l-hayatın tâifelerine kâfi, bütün hâcetlerine vâfi bir sofra-i rızk-ı umumi kurulmuştur.

ışte şu iş, güneş gibi âşikâre, nihayetsiz Hakîm, Kerîm, Rahîm, Rezzâk bir Zât-ı Zülcemâle işaret edip gösteriyor. 22. söz

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir