Giriş yapmadınız.

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Muhammed"

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

1

10.12.2010, 18:50

“Lütfen Dikkat’’ çocuklarımız, tv izlemiyor!

Başlık ilginç gelebilir ama maalesef çocuklarımız tv izlemiyor. Bu başlığı atmamın sebebi yazının ilgi çekmesini sağlamak, ama büsbütün yanlış bir başlık olmadığını yazının içeriğinde de anlayacaksınız..

Bu kısacık bilgiden sonra yazımıza dönelim. Nedir televizyonun izlenmemesi? Yoksa çocuklarımız, televizyonun zararlarının farkına mı vardı? Uzun süre önünde durdukları tv’nin beyinlerini tembelleştiğini, tabiri caizse koyunlaştıklarının farkına mı vardılar? Çok değil bundan 50 sene öncesi çocukları, ninelerinin dizlerinin dibinde masal dinleyerek uyuklardı. Maalesef şimdi teknolojinin kara kutularına baka baka uyukluyorlar!
Aktüalitesini koruyan büyülü kutular oluştu. Şu an anneler “oğlum gel seninle biraz vakit geçirelim, oyun oynayalım” deseler de “Anne diz üstünü al da gel odama, bir oyun çevirelim” dediklerine bizzat tanık oluyoruz. Kitap mı, kitap ise derinlerde kaybolmakta!

Medyanın ve iletişim araçlarının insan üzerindeki gücü tartışılamayacak bir gerçektir. Özellikle çocuklar ve gençler üzerinde etkisi çok büyüktür. Çocukların ve gençlerin, maalesef, zamanlarının büyük bölümünün televizyon karşısında ve internet kafelerde geçirmektedir. Durumun gayet ciddî olduğunun farkına varmalıyız. Çocuk, kitle iletişim araçları yoluyla başka insanlar, başka hayat tarzları, kendi ailesinden farklı, kendi ulusundan değişik insanlar hakkında bilgiler edinir. Bu açıdan kitle iletişim araçları, çocuğun sosyal ufkunu genişletme yolunda önemli katkılar sağlar. Ama bu katkının hangi yönde, ne şekilde olacağı ebeveynler tarafından kontrol edildikçe başarıya ulaşılacaktır.

İletişim araçlarını hayatımızdan çıkarmak mümkün olmadığına göre, onları bilinçli ve yararlı bir biçimde kullanmak ve bunu çocuklarımıza öğretmek gerekiyor. Bu da sabırla ve onların duygularına ve tercihlerine değer vererek aşılabilecek bir problem olarak nitelendirilir. Anne-baba çocuğun evde internete girmesini yasaklasa bile bu çocuğu internetten uzaklaştıramayacaktır. Dışarıda onlarca internet kafenin olması, ailenin çocuğu sürekli kontrol etmesini daha da zorlaştıracaktır aslında. O halde aileler çocuğa doğru ile yanlışı ayırt edebilecek bir bilinç kazandırmalıdırlar. Zira insan beyninin %70’i, 3 ile 7 yaşları arasında oluşur ve bu nedenle erken yaşta bilincin kazandırılması “ağaç yaşken eğilir” misali daha da kolay olacaktır.
Nimetleri bahşeden Yüce Yaratıcı ile bağların koparılması istenildiği apaçık. Adeta oyalandırılıyoruz. Çocuklarımız bazı şeylerin farkına varmadan, eskiyi bilmeden yeniye tanık olduklarından kabahatleri olmayabilir. Ama ebeveyn, bilinçleriyle kendilerine büyük vazifeler yüklenmiş. Dünyaya getirdikleri çocukların ahiretlerinden de sorumlular.

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı konuyla ilgili şöyle demiş: “Yapılan çalışmalar birçok annenin çocuklarına vakit ayırmada zorlandığı için onları televizyonla oyalamak istediklerini ve çocukların izledikleri programları denetlemediklerini ortaya koyuyor. Çocukların izlediği programların denetlenmesi çok önemli. Çocukların şiddet ve cinsel içerik taşıyan programlardan uzak tutulması gerekiyor. Ayrıca çocukların erken yaşlarda zaman yönetimini öğrenmeleri için televizyon izleme saatlerinin sınırlandırılması da yapılması gerekenler arasında. Saatlerce boş boş televizyon izlemek çocuk psikolojisi üzerinde olumsuz etki yaptığı gibi zamanın değerini öğrenmesini engelleyebiliyor.”1
Eee! Peki televizyonu izlemeyen çocuklar, internete yöneldiyse... O daha tehlikeli değil midir? İşte burada Narlı’nın dediği gibi denetim çok önemli. Ailelere ise büyük iş düşmekte, teknolojiyi evlerine koyan aileler sonunu da düşünmelidir.
Bir televizyon, ahlâkınıza karşı savaş ilan ettiği halde evinize girmiş ve odanızın başköşesine oturmuşsa; başta çocuklar olmak üzere o hanedekilerin ahlâklarının içten içe çürümesi kaçınılmaz olmuş demektir.2
Televizyon, çocuğun bilincini de etkilediği görülmüştür. Bu etki çocukların giyim tarzında, oynadıkları oyunlar ve oyuncaklarda canlandırdıkları karakterlerde, konuşma şeklinde, hatta yedikleri yiyeceklerde bile kendini gösteriyor. Özellikle birçok medya kuruluşunun da toplumun değerlerine ters düşen yayınlar yaptığı yadsınamaz bir gerçektir. Çocuklarımız televizyon karşısında mânevî bir erozyon bombardımanına tutulmaktadır. Kendi aile değerlerimizle örtüşmeyen birçok ahlâksızlıklar çocuklarımıza bilinçli ve ya bilinçsiz bir şekilde aşılanmaktadır. Çekilen birçok dizi ve filmde maalesef, çocuğun ruh dünyasını derinden etkileyecek sahneler yer almaktadır.

Fakat ne var ki son yıllarda çocuklar artık televizyona bile ilgi göstermez oldular. Gelişen teknoloji şimdiki nesli adeta pençesine aldı. Televizyona olan ilginin azalmasındaki en büyük etken hiç şüphesiz bilgisayarlar ve internet oldu. Saatlerce bilgisayar başında dövüş ya da yarış oyunlarını oynayarak, internet başında vakit öldüren, bilgisayara bağımlı bireyler yetişmeye başladı. Internet, amacına uygun kullanıldığı zaman büyük bir ilim deryası iken amacına uygun kullanılmadığı vakit çocuklar için birer canavara dönüştü.
Peki bu kadar önemli bir konuda ailelere düşen görevleri kısaca özetlenirse:
-Öncelikle çocuğun izleyeceği programı ebeveyn seçmelidir. Çocuğun önüne gelen her programı izlemesine müsaade edilmemelidir. Tabiî bu, kavga dövüşle değil, karşılıklı anlayışlı ve sevgiyle yapılmalıdır.

-Anne baba öncelikle kendinin izlediği programları iyi seçmeli; ailece izlenebilecek programları tercih etmelidir.
-Mümkünse televizyon başköşeye değil, biraz daha kenara alınmalıdır. Zira başköşede duran televizyon her zaman ilgi çekecektir.
-Çizgi film dahi olsa içeriğine son derece dikkat edilmelidir. Birçok çizgi film Batı’dan alındığı için toplumumuzun değerlerine uymayabilir. Örneğin, çizgi filmde günah çıkartan bir karakteri bilinçsizce izleyen çocuğun zamanla kendisinin de günah çıkartıyormuş gibi yaptığı sıkça rastlanılan bir durumdur.
-Çocuğun televizyon izleyebileceği saatlere ailecek kitap okuyabileceğimiz saatler koyabiliriz. Aksatmadan yapılan, kısa dahi olsa, bu kitap okuma saati çocuk üzerinde zamanla bir alışkanlık haline dönüşecektir.

-Televizyona tamamen karşı olunmamalı, burada orta yol izlenmelidir. Günümüzde artık çocukların ahlâkî gelişimlerini olumlu yönde sürdürmeleri için birçok program bulunmaktadır. Bu tarz programlar, diziler veya filmler izletilebilir.
-Eğer evinizde internet varsa, çok dikkatli olmalıyız. Çocuğumuzun zararlı sitelere girmesini önlemek için bilgisayarımıza mutlaka ”aile koruma filtresi” kurdurulmalıdır. Bu konuda kesinlikle çocuğa güvenip de tedbirler aksatılmamalıdır!
-Çocuğumuzun bilgisayarı evin kuytu bir köşesinde değil, herkesin görebileceği açık bir alanda olmalıdır. Bilgisayar ekranı ise herkesin görebileceği bir alana dönük olmalıdır. Örneğin bilgisayar hol dediğimiz ara bölüme kurulabilir.
-Bazı ebeveynler işi abartarak çocuğun bulunduğu odaya hem internet, hem de televizyon koymakta. Aynı odada çalışma masası da bulunmaktadır. Böyle bir ortamda çocuğun ders çalışması ve ahlaâkî bakımdan düzgün bir gelişim göstermesi asla düşünülemez.3

Dipnotlar:
1. Faruk ÇAKIR, Yeni Asya, 17.10.2010
2. Özkan TAŞAR, Çocuk Eğitiminde Maneviyat, Yeni Asya Neşriyat
3. A.g.e.


MUHAMMED ZORLU - muhammedzorlu@saidnursi.de
Yeni Asya
Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

Muhammed

Moderatör

  • "Muhammed" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Muhammed"

Mesajlar: 1,122

Konum: The Collection of Risale-i Nur

Meslek: The Collection of Risale-i Nur

Hobiler: The Collection of Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

10.12.2010, 19:00

karikatür

Bismillahirrahmânirrahîm

" Dedim:''Çok yalnızım.”
Dedi: “Ben sana çok yakınım
.”


Bakara: 186 Ayeti Kerime

Bu konuyu değerlendir