Giriş yapmadınız.

1

20.06.2007, 14:49

Çocuk eğitiminde helal lokmanın önemi...

ınsanı diğer varlıklardan ayıran en belirgin özelliği, sorumluluk duygusu taşımasıdır.
Bu sorumluluk, önce kişinin kendi nefsinden başlar, en dar daire olan aileden, en geniş çevre olan ülke sınırları ve hattâ kâinata kadar uzanır.
Çünkü insan yaratılışı gereği her şeye ilgi duyar. Fakat insan asıl olarak Rabbine karşı sorumludur. Bir gün gelecek bütün yaptıklarının, yapmayıp geride bıraktıklarının hesabını Ona verecektir.
Bir mü'minin sorumluluk yükü daha ağırdır. Çünkü nasıl bir hayat çizgisi takip edeceğini Kur'ân çizmiş, ona dünya ve âhiret saadetinin yolunu göstermiştir.
ınanan insan, Kur'ân'ın değişmez ölçülerine kendini uydurabildiği sürece huzura kavuşur.
Bir kere insan önce kendi şahsından sorumludur. Sonra yakınlık durumuna göre ailesinden ve çocuklarından sorumludur.
Kendi dünyasını ne kadar düşünüyor, çeşitli tehlikelerden korumak için ne kadar gayret gösteriyorsa, aynı şekilde çoluk çocuğunu koruyup kollamak için de aynı gayreti gösterir.
Bu hususu Kur'ân-ı Kerim şöyle ifade eder:
“Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır.”1
Bu âyetin açıklamasını Peygamberimizden (a.s.m.) isteyen Hz. Ömer'in, “Ya Resulallah, nefislerimizi tehlikelerden koruruz, fakat aile fertlerimizi nasıl koruyalım?” demesi üzerine, Resul-i Ekrem (a.s.m.) şöyle buyurur:
“Allah'ın sizi yasakladığı şeylerden onları da uzak tutarsanız, size emrettiği şeyleri onlara da emrederseniz, işte o zaman onları korumuş olursunuz.”2
ımam-ı Gazali de bu konuyu açıklarken şöyle der:
Çocuğu iyi bir şekilde yetiştirmek, ona güzel ahlâkı öğretmek, kötü arkadaşlardan korumak, zevk için yemeye alıştırmamak, süsü ve lüksü sevdirmemek de, çocuğu tehlikelerden koruma sınıfına girer.3
Herkesi sürüsünden sorumlu çoban olarak değerlendiren Peygamberimiz, “Kişi çoluk çocuğunun çobanıdır, onlardan sorumludur. Kadın da kocasının evinin ve çocuklarının çobanıdır, o da onlardan sorumludur”4 buyurarak, ana-babanın çocukları üzerindeki önemli vazifesine işaret buyururlar.
Bir çoban kurda kaptırdığı koyunun hesabını mal sahibine nasıl veriyorsa, mü'min de çoluk çocuğunu mânevî kurtlara kaptırdığı zaman gerçek mal sahibi olan Rabbine öyle hesap verecektir.
Kur'ân'ın aile reisine yüklediği görevlerden birisi de çoluk çocuğunun maddî geçimini helâl yoldan sağlamasıdır. Onların midesine haram lokma sokmamaya çalışmasıdır.
Nasıl ki, çocuğumuzu bozuk ve zararlı gıdalardan korumak için gayret gösteriyorsak, aynı şekilde haram ve şüpheli gıdalardan muhafaza etmek için de aynı özeni göstermek durumundayız.
Çünkü birisi maddî hayatının sağlığını bozarken, öbürü de mânevî hayatın dengesini alt üst eder.
Geçim şartlarının ağırlaştığı, genellikle gelirin giderleri karşılamadığı günümüzde, geçim derdi bahanesiyle helâl olmayan yollara başvurmak telafisi imkansız büyük kayıplara yol açar.
Dikkatle düşünecek olursak, zorunlu saydığımız pek çok “ihtiyacın” gerçekten bir ihtiyaç olmadığını görürüz.
Çünkü görenek ve gösteriş için yaptığımız o kadar harcamalar var ki, saymakla bitmez.
Öncelikle bütçemizi bu açıdan kontrol etmemiz gerekiyor.
Helâl dairenin her zaman zorunlu sayılan ihtiyaçlara kafi geldiği unutulmamalıdır. Dinimiz ancak ölüm tehlikesiyle yüz yüze gelen kimsenin ölmeyecek kadar haramdan istifade edebileceğine izin verir. Bunun dışında hiçbir gerekçe haramı helâl kılmaz.
Biz her ne kadar çocuğun karnını doyurmayı düşünürsek, nereden gelirse gelsin, maddi ihtiyaçlarının giderilmesi için haram helâl demeden her türlü yola başvurursak, böylece onun ileride toplum için zararlı bir unsur haline gelmesini kendi elimizle hazırlamış oluruz.
Ayrıca onu kendi elimizle bir derece dünya rahatına kavuştururken öbür taraftan âhiret ateşine atarız.
Diğer taraftan insanın ruhî yapısının gelişmesinde aldığı gıdaların büyük rolü vardır.
şah Veliyullah Dehlevî, insan bedeninin ve ahlâkının değişmesinde ve şekillenmesinde en güçlü faktörlerden birisinin aldığı gıda olduğunu belirtir.5
Haram gıdanın insanın ibadetine ve mânevî hayatına verdiği zararı Sevgili Peygamberimiz şöyle ifade eder:
“Allah'a yemin ederim ki, kişi haram lokma yediğinde kırk gün duası kabul olmaz. Eti zulüm ve faizden meydana gelen kimseye ise ateş daha lâyıktır.”6
Demek ki, geçim sıkıntısını ileri sürerek faiz, rüşvet ve kumar gibi gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmak hiçbir şekilde normal karşılanmamalıdır.Hareketimizde Allah rızasını esas almışsak, davranışlarımızın da o çizgide yürümesine çalışmalıyız.


Mehmet PAKSU
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

2

20.06.2007, 14:51

(ebud-derda)o bir sahabiydi.cocuklarını cok severdi.onlarin midesine haram lokma girmemesi icin elinden geleni yapardı.sabah namazlarını hep Peygamberimizin arkasında kılardı.namaza giderken cocuklarini rahatsiz etmemeye dikkat ederdi.bir ara camiye gec kalıp erken gitmemeye basladi.oysaki o camiden en son cikanlardandi.bu durum Efendimizin dikkatini cekti."YA EBUD-DERDA SEN CAMIYE ERKEN GELIP GEC GITTIGIN HALDE NEDEN GEC GELIP ERKEN GIDIYORSUN"dedi.EBUD-DERDA:"YA RESULALLAH BENIM KOMSUMUN KAPISININ ÖNÜNDEKI HURMA AGACLARININ DALLARI EVIMIZIN BAHCESINE SARKMAKTADIR:BU SEBEPLE DALLARDAKI OLGUN HURMALAR BIZIM KAPININ ÖNUNE DÜSMEKTEDIR:SABAH NAMAZINA GELIRKEN O HURMALARI TOPLAYIP KOMSUMUN BAHCESINE KOYUYORUM:BU SEBEPTEN GEC KALIYORUM:ERKEN GITMEMIN SEBEBI ISE BEN CAMIDEYKEN YENI HURMALAR DÖKÜLÜYOR:NAMAZ KILAR KILMAZ GIDIYORUMKI COCUKLAR UYANMADAN HURMALARI TOPLAYIP KOMSUMUN BAHCESINE KOYAYIM:AKSI HALDECOCUKLAR KOMSUMUN HURMALARINDAN YEMIS OLABILIRLER:HALBUKI BEN COCUKLARIMA HARAM LOKMA YEDIRMEMEK ICIN ALLAHA SÖZ VERDIMHEM BU SÖZÜMÜ YERINE GETIRMIS HEMDE KOMSUMU RAHATSIZ ETMEK ISTEMIYYORUM: Bunun üzerine Peygamberimiz bu sahabiyi kutlayarak ona dua etti.
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

3

17.09.2007, 09:11

bu başlık altında çocuklarla ilgili meselelere deginelim...

Güzel Örnek Olma

Anne-baba, çocuğunun yanında sözlerine dikkat etmeli. Kesinlikle yalan sözden kaçınmalıdır. Doğru sözün yanında doğru hareket etmelidir. Konuşulan sözler ve davranışlar arasındaki çelişki çocuğun güvenini sarsar. Çocuğun yakaladığı bir tek yalan söz ve davranış, çocuğun zihninde yaşadığı sürece anne-baba güvenilmez biri olarak kalabilir. Onun için çocuklar yanında davranışlar öyle hassas ayarlanmalı ki çocuklar evlerinin içinde anne baba değil de onları birer melek farz etmeliler ve onlara güvenmelidir.


........................

Kardeşler Arasında Ayrımcılık Yapılmamalı

Çocukların biri diğerine tercih edilmemelidir. Sevgi vb. hususlarda yapılan bir tercih ve gösterilen küçük bir kusur anne-babayı çocuklar üzerinde etkisiz hâle getirir. Bu tercihler aynı zamanda kardeşler arasında kıskançlık duygularının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu da anne ve babanın farklı muamelelerinden ötürü, çocukların şuuraltında bir nefret uyaracaktır.

........................

Çocukları Ciddiye Alma Onlara Güven Duygusu Kazandırma

Efendimiz çocuklar üzerinde çok ciddi olarak dururlardı. Çocuklar, Kendilerini karşıladığı zaman O da karşısındaki çocuklara bir büyük insan gibi iltifat ediyordu. Onların kimisini mübarek sırtına, kimisini kucağına alır ve hepsine eşit davranır, gönüllerini alırdı. Bazen bir sokaktan geçerken, çocuklar oyun oynuyorsa onları büyük insan yerine koyar, onore eder ve onlara “Esselâmü aleyküm” diyerek selam verirdi; çocuklar da “Ve aleyküm selâm yâ Rasûlâllah!” karşılığında bulunurlardı.

Allah Resulü (s.a.s.): “Sizden biriniz çocuğuna bir şey vaat ederse behemehal onu yerine getirsin!” buyurarak, “çocuktur, yalan söylesem aldatsam da bir şey olmaz” düşüncesinin ne kadar yanlış olduğunu vurgulamıştır. Kendisi de bu konuda en iyi örnek olmuştur

...............................

Çocuğun Dinî Eğitimi

Her dünyaya gelen çocuk ıslâm fıtratı üzerine doğar. Onun farklı din ve inançlarda yetişmesinde anne ve babasının önemli bir yeri vardır. Sonra yaşadığı çevre, aldığı eğitim ve gördüğü terbiye çocuğu şekillendirmektedir

.............................

Küçükten Camiye Götürme

Çocuklar daha küçük yaştan itibaren dini duygu ve düşüncede sağlam bir zemine basabilmesi için bazı hususlar göz önünde bulundurulmalıdır. Bunlardan ilki, onların daha küçükten camiye alıştırılmasıdır. Mutluluk Asrı anlamına gelen Asr-ı Saadette çocuklar camiye giderlerdi. Günümüzde ise çocukları camilere götürmek cami adabına aykırı gibi görülüyor. Hatta camiye giden çocuklar bazı haşin ve asabi yaşlılar tarafından camiden soğutulabiliyor. Hatta bazıları, dinden soğumalarına, çocukluklarında bir ihtiyarın kendilerini camiden kovmasını sebep olarak gösteriyordu. Çocuklara yüz ekşitmek, kaş çatmak onları korkutmak yerine onlara cami sevdirilmelidir. Mümkünse onları camiden kovma yerine hediyeler verilmeli ve namaza ısındırılmalıdır. Çocuklara cami, Caminin bahçesi sevdirilmeli ve her zaman onların duygularında mabedin kutsallığı canlı tutulmalıdır. Bu hususta da rehber olan Efendimiz (s.a.s.) camide cemaatin içinde namaz kılarken torunu Ümame’yi omzuna alır, eğilirken yere bırakır, kalkarken de yeniden omuzlarlardı. (Neseî, Sehiv 13; Muvatta’, salât 85) Peygamberimiz’in (s.a.s.) çocukların camiden çıkarılması konusunda sert sayılabilecek herhangi bir cümle ya da tavrı asla söz konusu olmamıştır.

..............................

Çocukların Zihinlerdeki ıstifhamları Daha Başlangıçta Giderme

Namaz ve daha başka dini konularda çocuğun bir kısım soruları olabilir. Özellikle içe dönük çocuklar bu türden dini sorularını anne babalarına büyük bir ihtimalle soramayabilirler. Değişik vesile ve vasıtalar bulunarak bu konuda çocuğun deşarj olmasını sağlamak çok önemlidir. Çocuk büyürken içindeki sorular da büyürse, zamanla her şüphe her tereddüt, açıklaması yapılmayan her dini mesele, manası ve hikmeti anlaşılmadık inançla ilgili herhangi bir husus çocuğun kalbini sokan bir yılana, içini kemiren bir kurda dönüşür. Hatta bazen bu istifhamlar onun iç dünyasında bir yara gibi o kadar hızlı büyür ki, bir gün o zavallıyı tamamen yere serer de farkına bile varılamaz. Öyle ki o her gün babasıyla camide namaz kılsa, “Lâ ilahe illallah” dese tesbih çekse de o aslında tereddütlerine yenik düşmüş ve vesveselerin ağında erimektedir.
Bu açıdan çocuk deşifre edilmeli, çözülmeli ve hiçbir zaman aklı, kalbi ve ruhu ile boş bırakılmamalı, sürekli olarak yaşına başına göre beslenmelidir.



.........................

Çocuğun Görebildiği Bir Ortamda ıbadet ve Dua Etme

Ev içinde ibadete ayrılmış bir yer olmalı. ıbadete bir zaman ayrılmalı. Beş vakit namaz imkân varsa evde cemaatle kılınmalı veya çocuğun elinden tutulup camiye götürülmelidir. Duaları açıktan yapmalı. Çocukla birlikte dualar etmeli. Çocuğun yapılan dualara “âmin Allah’ım!” demesi sağlanmalı, Rabb’in kendisine yapılan duaları geri çevirmeyeceği onların anlayabileceği bir dille anlatılmalıdır. Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen duaların birçoğunu sahabe-i kiram bizzat Efendimiz’in mübarek ağzından duyup ezberlemişlerdi
.................................

Sevdirmeli, Nefret Ettirmemeli

Din sevdirilmeli, nefret ettirilmemeli. Kolaylaştırılmalı zorlaştırılmamalı. Sıkıcı ezbercilikten uzak durulmalı. Kafalardaki bin bir türlü şüphe ve tereddütler izale edilmeli istifhamlara cevap bulunmalı. Allah sevgisi, hoşnutluğu, peygamber sevgisi akıl ve mantık dairesi içinde kalplere yerleştirilmelidir. Bu yapılmadan öğrenilecek sure ve duaları onlara ezberletmeye çalışmak çocuğun dinden nefret etmesine sebep olabilir. Dersler sevimsiz hâle gelebilir. Altı aylık bir çocuğa nasıl ki yetişkinlere ait yiyecekler verilmiyorsa öyle de belli bir yaşa kadar ezberleme meselesini de çocuklara zorlamamak gerekmektedir. ıman şuuru ve bilincini elde eden çocuk daha sonra onu kendisi ezberlemeye çalışacaktır. Konu sevdirmek, düşündürmek, benimsetmek ve belletmek çerçevesinde ele alınmalıdır.

.......................
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

duygu

Profesyonel

  • "duygu" bir kadın

Mesajlar: 966

Konum: istanbul

Meslek: ev hanımı

Hobiler: hat ve ebru sanatı, tasarım, araştırmak ve farklılık.ney çalmak

  • Özel mesaj gönder

4

17.09.2007, 11:31

allah razı olsun..
Sus gönlüm...
Seni senden daha iyi bilen, Rabbinin hükmü vuk'u buluncaya kadar sus
...

5

08.10.2007, 09:56

çok güzel yazılar :P bu tarz yazılarınızı kitaplaştırsanız diyoruz..cuma günleri, okuyanın deccalın fitnesinden emin olacağı müjdelenen, kehf suresinde, hiç olmazsa ilk on ayet ifadesini araştırdık Efendimizin a.s.m.; neden ilk on ayet hiç olmazsa? ve ashab-ı kehfin mağaradan çıkarken helal lokmayı bulabilecek birini şehre gönderdiğini gördük..her devrin deccalından helal lokma kurtarıyor demek ki :!:

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir