Giriş yapmadınız.

1

06.11.2010, 14:36

Ayakta Okumak ve Uyumak

Ayakta okuyor muyuz, yoksa uyuyor muyuz?
29 Ekim 2010, 01:59

Zübeyir Ergenekon
ergenekonya42@yahoo.com
“Şu kitapta mütekellim, aciz kalbimdir. Muhatap, asi nefsimdir. Müstemi, müteharri-i hakikat bir Japondur.”( Mesnevi Nuriye)

“Kesb-i medeniyette Japonlara iktida bize lazımdır.”( Beyanat ve Tenvirler)

***

Okumadığımız sürece, okumakla ilgili daha çok makale okuyacağız herhalde. Şu sıralar okumadığımızı okuyorum. Diğer deyişle okumadığımızı anlatan bir kitap okuyorum.

Eskiden ne kadar okuduğumuzu okuyorum. Bağdat’ı, Semerkand’ı, Buhara’yı... Her bir evi medreseye çeviren ilim aşkını. Her neyse. Bunlar eskide kaldı. Zaten yazar da bu bölüme “Eskinden Okurduk” diye dikkat çekici bir başlık vermiş.

Japonlarda “toşiyami” diye bir kelime varmış. Manası ise “ ayakta okumak.” Çok okuyan bir millette böyle bir kelime bulunmasını garipsememeli. Biz de ise bu kelimenin daha güzeli var. “Ayakta uyumak”. Var mı Japonların böyle bir kelimesi?

Diğer dikkatimi çeken bir husus da Japonya’da yayınlanan Asai Shimbun adlı bir gazetenin 13 milyon satması. Bu rakam, bizim ülkemizde yayınlanan gazetelerin toplam trajının 2 katından fazla bir rakam. Japonlar bu gazeteyi okumamayı bir eksiklik sayarlarmış.

Kitabın ismini beğenmedim sadece: “Kitap Tiryakiliği” Zira, tiryakilik ne alanda olursa olsun, insanın bir takım sorumluluklarının ertelenmesini netice verir. Her tiryakiliğin kendine göre zarar vardır. İşlerin hayırlısı, vasat olandır; bu noktada dinlememiz gereken güzel bir Peygamber (asm) tavsiyesi. Elbette okumaya verilen önem daha güzel tamlamalarla nitelendirilebilir.

Risale-i Nur okumaları konusunda da “okuma alışkanlığımızın” olmamasının sıkıntılarını çekiyoruz. Risale-i Nur ile yeni muhatap olan bir çok insanın okuma alışkanlığının olmaması, Risalelere de ısınma zorluğu yaşamasına sebep oluyor… Risale-i Nur okumayı tavsiye ettiğimiz kimseler içerisinden öyleler çıkıyor ki, mecburiyet dışında bir kitabın kapağını dahi kaldırmamış! Elbette böyle insanlara, okumaya,araştırmaya dayanan , tahkike dayanan bir “değerler silsilesi” benimsetmek çok daha zor!

Japonlar mevzusuna dönecek olursak, ilmin kıymetinin bilindiği zamanlarda; bizim alimlerimizin yaptığı öyle davranışlar var ki; bunlara kelime bulmak mümkün değil. Mesela, okumak için uyumamak, sabahlamak diye bir kavram Japonlarda var mıdır acaba? Veya hayatı bütün bir okuma haline çevirmek? Veya, kitaptan başını kaldırdığında kainatı okuyabilmek? Özümüze dönsek, öyle kelimeler çıkacak ki, Japonlar; “Türkler, yemekte okumak manasına gelen ‘okuyerum’ diyorlar” diyecekler inşallah.

Ayakta uyumaktan, ayakta uyutulmaktan ancak , ayakta dahi okuyacak bir okuma azmi ile kurtulabiliriz…

2

06.11.2010, 14:38

Yazmaktan kesilmek, biraz da ölmektir...
27 Ekim 2010, 02:46

Zübeyir Ergenekon
ergenekonya42@yahoo.com
Bir kitap yazmak istiyorum. Roman mı olsun, yoksa deneme mi? Fikirlerimi romanla mı daha iyi anlatabilirim, yoksa deneme ile mi? Ya fikirlerim, romanın “masalsı” üslubu ile anlaşılmazsa. Ya deneme? Denemenin de çekilmezliği var… Albenisi yok…

Yoksa önce niye yazdığıma mı karar vermeliyim? Niye yazıyorum, niye yazmak istiyorum?

Düşüncelerimin, kitapların satırları ile ebedileşmesini istiyorum. Yazmam demek, yazacak şekilde çalışmam demektir.

Yazmayı kendimi diri tutmak olarak görüyorum. Boş vermişliğe karşı bilinçli bir duruş. Okumak ve yazmak. Bilinçlice yapılacak davranışlar. Okumak ve yazmak… Eser-i hayat.

Kararlılık ve düzen. Kararlı ve intizamlı olmayan yazabilir mi? Şu sessiz ve ıssız geceyi, benim için bayram yerine çeviren nedir? Geceyi neşelendiren, geceye renk katan nedir? Her yazıda, gece niye güneşin yedi rengini almışçasına aydınlanır?

Yazı, hakikatleri dillendirmek. Yazı yaşamak. Yazı nefes almak. Yazı ilahi bir sır. Gizem dolu bir tutku. Kalemi eline alan herkes hisseder bu heyecanı. Her yazıda bütün insanlar sizi dinliyormuş gibi bir hisse kapılırsınız. Yazı, inandığınız değerleri benimsemenizi sağlar.

Yazıda , hikmetli bir yerleştirme var. Bir kompozisyon var yazıda. Bu kompozisyon, bir yazı türüne isim olmuş bu yüzden. Yazıda fikirler, güzelce ifade edilir. Kelimeler özenle seçilir. Yorumlar, mesajlar, dedikodular ve anlık yazışmalarda yazdığımız ifadeler… Bunları düşünmeden yazarız çoğu zaman. Yazmak, bunlardan sıkılmaktır bazen. Yazıya değer veren onun için emek sarf edilmesi.

Okumaktan kesilmek biraz da ölmektir, diyor yazar. Ya yazmaktan kesilmek?

Yorgan giderse kavga da biter. Kavgası, savaşı olanlar yazar. Mücadele eden, mücahede eden insanlar yazar. Yazanlar âleminde savaş yaşayanlardır. Her yazı öncesi bir savaştır yazar için. Masası ve zihni ise savaş alanı…

Bir kitap yazmak istiyorum. Ölümün dilimi susturduğu anlarda, kitaplarım benim yerime konuşsun istiyorum. Yazmak bu nedenden dolayı da cazip geliyor. Şaban Döğen Ağabeyimizin dili olan kitapları onun bedeline her yerde konuşuyor ve hasenatlarını daima ona gönderiyor…

Anlık konuşa konuşa yazıyı unuttuk. Anlık konuşmasak, ama hep yazsak. Yazı ile konuşsak. Anlık konuşmalar, sohbetler yarım yarım. Bölük pörçük. Saçma bazen. İntizamsız ve özensiz. Oysa yazı, bir düşüncenin, bir özenin eseri.

Uzun zamandır kalemi bırakmıştım. Klavyelerle ne kadar yazsam da o tadı vermedi. Bu yazı, ilkönce kalemle yazıldı, sonra bilgisayara aktarıldı. Nasip olursa, artık Sentez Haber ile sizle daha sık buluşmayı planlıyorum. Kitaba giden yolları bu yazılarla süsleyeyim istiyorum.

Bir kitap yazmak istiyorum…

Bu konuyu değerlendir